Okay
Deprem
Kaynak:
http://medyagunlugu.com/
Bugün 9 Mayıs, bundan tam 75 yıl önce Nazi Almanyası’nın
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) karşısındaki mutlak
mağlubiyetinin, bir diğer ifade ile; Kızıl Ordu’nun 3. Reich’ın başkenti
Berlin’i almasını takiben Faşist Alman Ordu karşısındaki kesin ve resmi
zaferinin tarihi.
2 Mayıs’ta Sovyet ordusu askerlerinin Reichtag’ın (Alman
Parlamentosu – bugünkü Bundestag) çatısında kızıl bayrağı dalgalandırması
aslında İkinci Dünya Savaşı’nın doğu cephesinin Sovyetlerin zaferiyle
sonuçlandığının fiili simgesi olmuştu.
Birkaç gün sonra Fransa’da Müttefiklerin (İngiltere ve ABD)
temsilcileri ile Faşist Alman Orduları generallerinin, Almanya’nın teslim ve
kapitülasyon anlaşması imzalamaları Stalin önderliğindeki Sovyet liderliğinin
kabul edebileceği bir şey değildi. Onların rest çekip şart koşmaları
neticesinde 8’i 9 Mayıs 1945’e bağlayan gece Doğu Berlin’de; bugüne kadar
Alman-Rus Müzesi olan binada Alman Ordularının kayıtsız, şartsız teslim
olduğunu ve ülkenin topyekûn kapütalize edileceğini resmileştiren nihai anlaşma
imzalanmış oldu.
Aradan 3 çeyrek asır geçti ancak savaşın temel gerçeklerini
gölgeleme amaçlı dolaylı– dolaysız tartışmalar hiç bitmedi. Çoğunlukla
Anglo-Amerikan kökenli pek çok kaynağın, Hitler Almanya’sının yenilgisinde SSCB
ordularının ve Sovyet halkının belirleyici ve başat rolünü önemsizleştirici ve
de savaşta her iki tarafın askeri ve sivil kayıplarının sayısal-oransal
dağılımları ile neden ve niçinlerini bulanıklaştırıcı ve çarpıtıcı nitelikteki
argümanları halen sona ermedi, aksine devam ediyor. Bu “Batılı” söylemlerin
yarattığı kolektif zihin ve bilgi karmaşasında 3 başat soru ve cevaplarıyla
anti-faşist direnişin tartışmasız bazı verilerini anımsayalım:
Soru 1: Sovyetler Nazi Almanyası’nı, düşmana nazaran
çok daha fazla can kaybı verme pahasına mı yenebildi?..
Cevap 1: SSCB sivil – asker toplam 27 milyon
vatandaşını kaybetmişti. İkinci Paylaşım Savaşı’nın brüt kaybının neredeyse
yarısına yakınını teşkil eden bu sayının da yarısına yakını olan 13 milyon
yalnızca sivil kayıplardan oluşuyordu. Toplam can kaybının yüzde 45’ine tekabül
eden bu muazzam sayının kurbanları; bombardıman, kurşuna dizilme, asılma gibi
çok çeşitli bilinçli savaş suçu yöntemleriyle; veyahut da açlık, hastalıklar,
toplama ve esir kamplarındaki çalışma ve yaşam şartlarından dolayı yaşamlarını
yitirmişlerdi. Savaşın ilk dönemlerinde esir alınan Sovyet askeri sayısı
4.559.000’di. Ve bunların önemli bir kısmı ya kitlesel katliamı tabi tutulmak
suretiyle yok edildiler ya da yıllar boyunca Alman savaş endüstrisinin köle
emeğinin figüranları olarak çalıştırıldılar. Yani Kızıl Ordu’nun askeri kaybı
aslında 14 milyondan fazla değildi. Bu rakama; partizanlar, 18 yaş altı
gönüllüler ve yarı sivil direniş birimlerinin mensupları da dâhildi… Kısacası;
Sovyetlerin maruz kaldığı bu muazzam kayıp, daha çok savaşın birinci ve ikinci
yılında Nazi Ordularının uyguladıkları sivilleri toptan imha etmeye dönük
politikasının doğrudan bir sonucuydu.
Soru 2: Müttefiklerin (ABD ve Büyük Britanya) Haziran
1944’teki Normandiya Çıkarması olmasaydı Sovyetler Birliği savaşı kazanabilir
miydi, diğer bir deyişle zafer her şeye rağmen Anglo Sakson kuvvetlerinin
Almanya’yı Batı ve kuzeyden geriletmesi ve güçten düşürmesi sayesinde mi ancak
kotarılabildi?..
Cevap 2: Alman Ordusu’nun “savaş makinesi”nin yüzde
70’i ila 80’i arası salt Doğu Cephesi’nde yani Kızıl Ordu ile yapılan
muharebelerde yok olmuştu. Sovyet cephesinde Nazi Ordusu’nun kaybettiği tümen
sayısı tam tamına 507 idi!.. Savaşın ancak son senesinde Anti-Hitler
Koalisyonu’na dahil olan “müttefikler”in ortadan kaldırdığı Alman tümeni sayısı
ise 100 ile sınırlıydı… Bunun da ötesinde, genel bilinenin aksine Alman
Orduları saflarında savaşta müttefik sayısız ülkeden yüz binlerce asker yer
almıştı. Fransa, İtalya, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Romanya, Finlandiya,
Norveç gibi ülkelerden gönüllü birlikler dâhil katılanların sayısı milyon
civarındaydı. Sovyetler ise insan günü bakımından savaşın sonuna kadar tek
başına, askeri donanım ve cephane açısından ise 44’a dek dış desteksizdi… Bunun
dışında da Fransa, Çekoslovakya ve Macaristan ve İsveç başa olmak üzere kıta Avrupası’nın
teknoloji ve sanayi açısından en gelişmiş ülkeleri 1944 hatta yer yer 45
yılına kadar Alman Savaş makinesine her türden savaş araç gereci ve mühimmatı
üretmeyi sürdürdü. Kısacası savaş devri Avrupa’sının insan ve teknik gücü adeta
Almanya’ya çalışıyordu. Bu da sonuç olarak SSCB aleyhine muazzam eşitsiz bir
ortam yaratmış oluyordu…
Soru 3: Sovyetler Birliği’nin bu büyük askeri zaferine
rağmen aradan yarım asır bile geçmeden hukuki-fiziksel varlığı ekonomik-sosyal
olanlar başta olmak üzere çok farklı sebepten kaynaklı olarak sona eriyordu;
Almanya ise tüm ülke yerle bir olmasına karşın çok kısa sürede toparlanarak
iktisadi bir dev haline geliyor, dahası iki Almanya’nın birleşmesini dâhi
sağlayabilecek politik bir Avrupa gücü konumuna yükseliyordu. Bu bağlamda
Sovyetlerinki uzun vadede ve ne derece kesin bir zafer sayılabilir, kabul
edilebilir?!..
Cevap 3: SSCB, kendisine karşı başlatılan adaletsiz ve
orantısız BritzKrieg (Yıldırım Savaşı) saldırısıyla başlayan ve hemen hemen
dört seneye yayılan harpte tüm maddi servetinin üçte birini kaybetti. Çarlık
döneminden devralınma maddi zenginliğin de azımsanmayacak bir kısmının 1. Dünya
Savaşı ile iç savaşta heba olduğu düşünülürse, sosyalizmin inşasının kısa
süreli ilk döneminde yaratılan kolektif birikimin çok mühim bir kısmı bu
şekilde ziyan olmuş oldu. Sermaye ve maddi-teknik birikiminin Almanya’ya
kıyasla çok daha mütevazı bir pozisyonda olan ülke, haliyle savaştan sonra çok
daha gerilerden, adeta sıfırdan başlamak zorunluluğu ile karşı karşıya
kalıyordu. Dahası, ulusal direnişin ilk örgütleyicileri olan parti, Komsomol
(Gençliğin Komünist Birliği) ve NKVD ‘nin (KGB) öncü ve seçkin neferi yüz
binlerdi. Bunların hatırı sayılır bir kısmının kaybedilmesi, savaş sonrası
Sovyetlerinin ilerleyen on yıllarındaki kapitalist dönüşüm-restorasyonun
topluma ideolojik ve siyaseten daha kolay ve hızlı kabul ettirilebilmesi ve
tatbik edilebilmesini sağlamış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder