Moskova

Moskova

25 Mayıs 2020 Pazartesi

‘SSCB’de seks yoktur!’




Metin Uçar

Nasıl yani diyeceksiniz? Onca çocuğu leylekler mi getiriyordu? Bu özel bir tür leylek olmalı! Komünist leylek! Komünist bir ülkeye kapitalist bebeleri getirecek değil ya! Yok, yok, leylek hikaye! Zaten leyleğin komünisti ya da kapitalisti olmaz. Diyelim ki bu işin sorumlusu leylek değil, peki bu bebeler nasıl ortaya çıkıyordu? Tabii ki aşk, tabii ki seks. E başlıktaki laf da nereden çıktı? Cevabı tek kelime: Perestroyka (yeniden yapılanma).

Perestroyka’nın getirdiği ılımlı, dışarıya açık, batıya dönük duran insanların SSCB’ne dönmeye başladığı 80’li yıllarda şimdinin tanınan ismi Vladimir Pozner, amerikalı meslektaşı Phil Donahue bir telekonsferans yapmaktadırlar. ‘Kadınlar kadınlarla konuşuyor’ adlı programda, Boston ve Leningrad’dan amerikalı ve sovyet kadınları birbirlerine sorular yönetmekteydiler.

Amerikalı kadınlardan biri şöyle bir soru yöneltir: ‘Bizdeki televizyon reklamları hep seks etrafında döner. Sizde de böyle televizyon reklamları var mı? Bu ilginç soruya o zamanlar Leningrad otelinin idarecisi ve Sovyet Kadınları Komitesi’nin başkanı Lüdmila Nikolayevna şöyle cevap verir: ‘Biz de seks yoktur.... (daha sözünü bitirmeden salon kahkahalara boğulur), biz bunun kesinlikle karşısındayız!’ Kahkahalar ile kesilen bu sözlere salondaki başka bir kadın düzeltme yapma ihtiyacını duyar: ‘Biz de seks var, reklam yok!’ Bu ifade daha sonra halk arasında da kullanılır olur, ancak biraz çarpıtılmış şekli ile: ‘SSCB’de seks yoktur’.

Bu diyaloğu aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz:




Tamam anladık SSCB’de leylekler yok, seks var diyeceksiniz. Peki bu nasıl bir şeydi? Yani SSCB’de seks. Merak bu ya, başladım orada burada kaynak aramaya. Internet sağolsun (Internet sadece wikipedia değil!). İşe önce resmi yanından, yani komünist ideoloji açısından bakalım.

Bu konudaki el kitabının adı: Devrimci proletaryanın 12 cinsellik kanunu. Sovyet psikiyatristi Aron Zalkind tarafından yazılan ve 1924’te yayınlanan bu kitap, SSCB’de yaşayan kadın ve erkeklerin sınıf ve proletarya etiği açısından özel hayatlarını düzenleme ile ilgiliydi. Bakalım neymiş o 12 kanun:

- Proletarya ortamında çok erken yaşlarda cinsel hayat gelişmemelidir (Devrimci işçi sınıfının bir numaralı cinsellik kanunu!).

- Evlilikten önce cinsel bakımdan etkin olmamak gerekir, bu sadece sosyal ve biyolojik bakımdan yetişkin durumda (yani 20-25 yaş) evlilikte olabilir (proletaryanın ikinci cinsellik kanunu).

- Cinsel ilişki, sadece cinsel aşk objesine karşı duyulan çok yönlü sempatinin ve bağlılığın sonuçlanışıdır.

- Cinsel ilişki aynı anda sevenleri birbirine bağlayan derin ve karmaşık duygular zincirinin son halkası olmalıdır.

- Cinsel ilişki sık tekrar edilmemelidir.

- Cinsel obje sıkça değiştirilmemelidir. Cinsel ilişkide çeşitlilik daha az olmalıdır.

- Aşk monogamik, monoandrik (bir karı, bir koca) olmalıdır.

- Her cinsel ilişkide her zaman çocuk doğması ihtimalini ve genel olarak gelecek nesili hatırlamak gerekir.

- Cinsel seçim, sınıf ve devrimli-proletarya açısından uygunluk prensibinden hareketle yapılmalıdır. Aşk ilişkilerinde flört, kur yapma, cilve gibi özel cinsel amaca ulaşma yöntemlerine başvurulmamalıdır.

- Kıskançlık olmamalıdır. Karşılıklı saygı, eşitlik, derin ideolojik yakınlık, karşılıklı güven üzerine kurulan cinsel aşk hayatında yalana, şüpheye, kıskançlığa yer olmaz.

- Cinsel sapıklıklara yer olmamalıdır.

- Sınıf, devrimci uygunluk bakımından üyelerinin cinsel hayatlarına müdahale etmek hakkına sahiptir. Cinsellik, her bakımdan sınıfa uymalı, ona engel olmamalı ve ona hizmet etmelidir.

Bundan sonra canınız bir şeyler çeker mi bilmem ama resmi tablo bu. Sonuçta ‘o’nun olduğu ancak adının yüksek sesle dile getirilmediği bir toplum ortaya çıkar karşımıza. Nedeni farklı olsa da bize de benzeyen bir durum değil mi? Var, ama nasıl desem, var gibi! Olmalı canım, olmazsa olmaz. E bunu biliyoruz, böyle avaz avaz bağırmanın alemi mi var? Vesaire, vesarie...

Sonuçta leyleklerin işi olmaması gereken, ancak biri dişi, öteki erkek iki kişinin yapacağı bu işin nasıl yapılacağı hakkındaki aydınlanma, çocuklar büyüdükçe, sessizce, insanın kendi akranları ile yaptığı sohbetlerde yaşanan, bu işin tadına bakmış olanların süslü püslü hikayeleri ile derinleşen bir eğitim haline gelir. Bu arada batı kapitalizmine özgü porno yayınların da yasak olduğunu unutmayalım. Bu alanda artık efsane olmuş bir yeraltı yayınından bahsetmek gerekir. Halk arasında ‘Sovyet kamasutrası’ olarak bilinen 72 sayfadan oluşan bir yayın idi bu. El altından satılır, dolaşırdı. Bazen dikkat çekmesin diye Yesenin’in şiir kitap kapaklarının arkasında gizlenirdi. Bu kitap Kamastura’nın ingilizcesinden yapılan kısmi bir çeviri idi. Çevrilen kısmın adı Ananga Ranga idi. Yani cinsel ilişki pozları. Bu pozlar elle çizilen, bugün daha çok karitarüre benzeyen resimlerdi. Kitap gizli olarak, kısıtlı imkanlarla basılır ve yayılırdı.

Umarım yazının başlangıcında yeralan ifadenin, yanlış anlaşılma ile kullanıma girmesine rağmen, neden bu kadar popüler olduğunu anlamışsınızdır. SSCB’de olan, ancak olduğu avaz avaz dile getirilmeyen bu insani eylemliliğin sanata yansımaları da yine ideolojik çerçevede, sanatsal bakımdan müsaade edilebilir bir husus olmuştur. Bu konuda yaptığım sinemada ‘çıplaklık’ konulu fotoğraf seçmesine bakabilirsiniz. Bu paragrafı SSCB tarihine ilk cinsel ilişki sahnesinin gösterildiği ‘Küçük Vera’ ile bitireyim. 1988’de beyaz sahneye çıkan Küçük Vera bu özelliği yanısıra Perestroyka’nın sembolü haline gelmiştir. Yine fotoğraflar arasında 30-40’lı yıllardan birkaç ‘nü’ göreceksiniz.

SSCB dağılması sonrasında her alanda olduğu gibi seks alanında da tam bir başıboşluk ortamına girilir. Cinsellik kapitalizmin sömürmeyi en çok sevdiği alanlardan biridir çünkü. Şimdilerde eski sovyet ülkeleri kökenli olup da dünya çapında yayılan porno sitelerine varan bir yozlaşma yaşanır. 20 yy’da beyaz kadın ticareti hortlar adeta. Ancak bu artık başka bir araştırmanın konusu. Modern Rusya’nın cinsellik konusunda diğer ülkelerden bir farkı kalmadı diyebilirim. Yani artısı, eksisi ile bu konuda kendi ülkenizde ne varsa burada da görebilirsiniz. Bu da son derece doğal. Çünkü cinsellik doğanın getirdiği ancal sosyal ilişkiler sistemi çerçevesinde varolmak zorunda bırakılan bir eylem. Bunun orta, düzgün ve herkesin kabul ettiği bir yolunu bulan da yoktur sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder