Moskova

Moskova

22 Mayıs 2020 Cuma

Türk mü Türk mü?




Metin Uçar




Rusya’yı tanırken bu kelime (Türk) karşımıza çok sık çıkar. E, kolay değil Rusya’nın Rusya olmaya başladığı günlerden itibaren Rusların başta Tatarlar olmak üzere birçok Türkçe konuşan halk ile ilişkileri olmuştur. Buna ilişkiler diyorum çünkü son zamanlarda bir dönem Rusları boyunduruğunda bulunduran Tatar düşüncesi değişmeye başladı. Bunun politik ve tarihi nedenleri var ancak konumuz olmadığı için üzerinde durmayacağım. Her geçen gün daha sık dile getirilen yeni düşüncelere kulak verecek olur isek söz konusu olan Rus knyazlıkları ve Tatarlar arasında karşılıklı stratejik, ticari işbirliğine dayalı, bazen kavgalı, çok kez işbirliği çerçevesindeki ilişkiler idi. Rus İmparatorluğu döneminde de saraya bağlı çok sayıda Türkçe konuşan halklar vardı. Bunlar daha sonra otomatik olarak SSCB vatandaşı oldular. Şimdi gelelim Türk kelimesine. Rusya’ya geldim geleli dikkatimi çeken bir durum vardı ortada. Ruslar nedense iki farklı ‘Türk’ kelimesi kullanıyorlardı. Biri modern zamanların, Türkiye’sinde yaşayan insanlar için kullanılan Türk (Rusçası: «Турок» - okunuşu: Turok), diğeri ise bunun dışında kalan, daha çok Türklerin ataları için, Türkçe konuşan halklar için kullanılan Türkler (Rusçası: «Тюрки» - okunuşu Türki) kelimesi. Türkçe’de her ikisi de Türk demek. Pekala, neden Rusya’da böyle bir yazılım farklılığı var? Ruslar neden modern Türkiye’nin vatandaşlarına Turok derken, atalarına ve Türki diyorlar? Bu soru bakın beni nerelere ve kimlere götürdü?

Bu soruya net bir cevap bulabildiğimi söyleyemem. Doğruya götürme potansiyeli olan iki sonuca ulaşabildim. Dediğim gibi Ruslar Türkiye’de yaşayan Türkler ile diğer Türklerden bahsederken farklı iki kelime kullanıyorlar. Bu farklı kullanımın köklerinde Rusya’nın tarih boyunca Osmalı İmparatorluğu ile yakın ilişkilerinin (savaş da yakın bir ilişkidir) etkisi yatıyor olmalı. Bu ilişkilerin sonucunda Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’nu ve devamı olan Türkiye’yi çok iyi tanır olmuştur. Rusya’nın modern Türkiye’de yaşayan insanları ifade etmek için kullandığı Türk kelimesi işte bu yakın tanımanın sonucu olarak ortaya çıkmış olabilir. Yani Rusya, Osmanlı’da bilindiği şekli ile Türk kelimesini almış ve kullanır olmuştur diyebirim. Dolayısı ile bunun ne anlama geldiğini anlamak için biraz Osmanlı’nın Türkler’e olan bakışına göz atmamız gerekecek. Osmanlı’da taşrada yaşayan Anadolu’lu insanlara Türk denirdi. Burada halkı cahil, kaba-saba köylü şeklinde aşağılayıcı gösterme eğiliminin görüyoruz. Osmanlı hanedanı kendini ‘Millet-i hakime’ olarak görürken, Anadolu halkına ‘Millet-i mahkure’ derdi, yani alt tabakadan insanlar. Bu konuya şahitlik eden çok sayıda belge ve kayıt mevcuttur, ancak konumuzun dışında olduğu için bu alanda fazla derine inmeyeceğim. Rusya, güney komşusu olan Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan insanlara Türk dendiğini ve bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.
Dolayısı ile Rusya’daki kullanımda da bahsettiğimiz negatif izlerin kaldığını görürüz. Buna tespit edebildiğim birkaç örneği vereyim. Mesela Ruslar ‘Sen Türksün, Rus değil!’ (Турок ты не русский), Türk müsün nesin («Ты турок что ли?) ya da ‘Türk değil misin? («Ну и ты турок»)derler. Burada kelimeye verilen anlam, affınıza sığınarak yazıyorum: ‘aptal’ ya da ‘akılsız’ kelimesi ile benzerdir. İkinci bir örnek ‘Zaturkat - adeta işkence görmüş gibi yormak, ezmek’ (затуркать, затурканный). Savaş sırasında Türklere esir düşmek ‘kölelik ve işkence’ ile eşit görüldüğü için kullanılır olan bir kelime haline gelmiştir. Velhasıl uzun yıllar süren savaş ilişkilerinin halkların hafızasına kazıdığı negatif anlamlardır bunlar. Yalnız bu satırları okuyup da milliyetçilik damarınız kabarmasın hemen. Aranızda ‘vay, Ruslar Türk derken ne anlamlar yüklüyorlarmış!’ diyenler de çıkacaktır. Sözüm onlara: Halk arasında bu ifadeleri anlamına uygun kullananlar olabilir, ancak bu bir kural değildir. Başka milletlerden olan insanları küçük düşürücü ifadeler kullanma eğilimi her millette vardır, ancak bunu yapanların aramızda yeri olamaz. Velhasıl içiniz rahat olsun Ruslar, Türk (turok, turki-турок, турки) derken Türk, Türkler derler. Diğer yandan bizim cezveye ‘turku’, bağdaş oturmamıza da ‘Türk usulü oturmak’ derler. Masallardan birinin bir yerinde ‘Çay içer, Türkçe konuşurduk’ («Чай пили и по-турецки говорили») dendiğini duyarsınız.

Girişte yazdığım gibi bir ikinci Türk kelimesi daha var: Тюрк – Türk. Bunu Osmanlı ve Türkiye dışındaki diğer bütün Türk unsurlar için kullanırlar. Yazımın konusu olan farklı yazılımın bir diğer nedeni üzerinde daha detaylı araştırmalar yapılması gereken bir durum da olabilir. Bu hususta iki kişiden bahsetmemiz gerekecek. Biri Nikolay İvanoviç İlminskiy (1822-1891), diğeri ise İsmail Gasprinskiy (Gaspıralı) (1851-1914).

İlminskiy, Rusya İmparatorluğu’nda yaşayan müslüman halkların hristiyanlaştırılması için çalışmalar yapmış, Rusya Doğu Enstitüsü’nün kurulmasında rol oynamış, tarihe İlminskiy eğitim sistemi’nin kurucusu ve İlminskiy alfabesi’nin yaratıcısı olarak geçmiş bir kişidir. İlminski hayatı boyunca İstanbul’a, Şam’a, Kahire’ye gitmiş, burada müslümanlık dinini yakından incelemiş, Türkçe ve Arapça öğrenmiştir. Memlekete döndüğünde ise imparatorluğun müslüman halkları ile ilgili çalışmalarına başlamış, kurduğu özel okullarda Rusça dersleri vermiştir. Bu halkların Rus kültürü ile uyumunu sağlamak üzere özel bir alfabe üretmiştir. Bu alfabede kullanılan Rusça harfler ile diğer halkların dilleri yazılı hale getirilmiştir. İlminskiy uzun yıllar Kazan’da çalışmış ve tatarlara Tatarca dersler vermiştir. İşte bu yıllarda Tatarca’nın Kril alfabesi ile yazılabilmesini sağlayan alfabesi üzerinde çalışmalarını tamamlamıştır. Bu alfabe ile yazılı hale getirilen eserler vaftiz edilmiş Tatarlar için kullanılırdı.

İsmail Gasprinskiy (Gaspıralı) ise Kırım Tatarı’dır. Rusya İmparatoluğu’nda müslüman halk arasında çok iyi bilinen ve sevilen aydınlanmacı, gazeteci ve politikacı bir kişidir. Tarihe Cedidizm ve Pantürkizm’in kurucusu olarak geçmiştir. 1833’den itibaren çıkardığı, Rus-Türk-Slav gazetesi ‘Tercüman’ uzun yıllar Rusya İmparatorluğu’nda Türkçe basılan tek yayın olmuştur. Gasprinski’nin meydana getirdiği Cedidizm eğitim sistemi etnik kökeni ve dili esas alacak şekilde halka eğitim verilmesini amaçlamaktaydı. Gasprinskiy Rus ve Türk halklarının dostluğunu isteyen, liberal görüşlü, eğitime önem veren bir kişiydi ve müslümanlar ile hristiyanların uyum içinde yaşayabileceklerini düşünüyordu. Gasprinskiy Rusya İmparatorluğu sınırları içinde Türk halklarının da sosyal, politik sorunlarının çözülebileceği bir dünya istiyordu. Gasprinskiy o dönemin Türkçesi’nde bulunan Farsça ve Arapça kelimeleri çıkarmak veya değiştirmek için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları Türkiye’de kullanılan modern Türkçe çalışmalarına da esas olmuştur. Gasprinskiy tüm Türk halklarının yakınlaşmasını ve bütünleşmesini ve Rus halkı ile uyumlu bir şekilde yaşamalarını istiyordu. Bu alandaki çalışmaları Kahire’deyken çıkardığı ‘Türk’ adlı gazetede dile getirdiği Pantürkizm düşüncesinin doğmasına yol açar. Pantürkizm o dönemde islamizasyonun karşısına bir alternatif olarak düşünülmekteydi.

Gelelim bu iki tarihi kişiliğin konumuzla olan ilgisine. Yaptığım araştırma sırasında İlminskiy’in yaptığı çalışmalar sonucunda kökeninde eski Türkçe olan dilleri kullanan bir çok halkın artık birbirini anlamaz hale geldikleri iddiasına rastladım. Yani bir yanda İlminskiy, hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma ile Türki halkların birbirlerinden uzaklaşmasında rol oynarken Gasprinskiy tam tersine bunun önüne geçmeye çalışan bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. Belki de yazımızın konusu olan iki ayrı Türk yazılımı (турок - тюрок) bu mücadelenin bir yansıması olarak kullanımda kalmıştır.

Sözlerimi şu şekilde bitirmek istiyorum. Bu çalışmam bir uzmanlık çalışması değil, sadece mevcut olan bir durumu tespit etmek ve belki daha derin bir araştırmanın kapılarını aralamak. Herhangi bir hatamız olduysa affola!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder