Metin
Uçar
Yeni Sovyet devleti kurulurken yaşanan, çarlık düzeni ve
komünizm başlığı altındaki iki farklı dünya görüşünün çarpıştığı iç savaşın
sona ermesi ile acil çözüm bekleyen sorunlar da birer birer kendini belli
etmeye başlar. Bunlardan birisi de ‘konut sorunu’dur. Lenin’in de dediği gibi
genç Sovyet devletinde bu sorunun çözümü için zamana ihtiyaç vardı. Böylece
hızlı bir şekilde, herkese yetecek kadar konutun inşa edilmesi için geçecek
süre içinde geçici bir tedbir olarak ‘komünalka’ usulü ortak yaşam başlamıştır.
Komünalka destanını daha önceki yazımda ele aldığım için sadece odalarında ayrı
ailelerin yaşadığı, mutfak, banyo ve tuvaletin ortak olduğu daireler olduğunu
hatırlatarak devam edeceğim.
Devlet elinden geldiği kadar hızlı tempolarla konut inşa
etmekteydi, ancak bu yeterli olmuyordu. Dolayısı ile yıllar süren bir kuyrukta
bekleme olayı yaşanıyordu. Her Sovyet vatandaşının ücretsiz konut hakkı vardı.
Bu şekilde milyonlarca Sovyet vatandaşı konut sahibi olmuştur. Ancak bazıları
yıllarca kuyrukta beklemeden konutunu almanın yollarını aramaktaydı. Bu mümkün
idi, ancak yeterli para kaynaklarına sahip olmak gerekiyordu. Böylece
kendiliğinden ‘kanun dışı ve gizli’ bir piyasa oluşur. SSCB’de özel mülkiyet
olmadığı için insanların hak olarak aldıkları daireleri satmaları da mümkün
değildi. Diğer yandan insanlar daha uygun konut şartlarına sahip olmak için
değiş tokuş yöntemine başvurmaya başlarlar. Bu kanunen yasaklanan bir işlem
değildi. Yani şartları size cazip gelen birinin dairesini kendinizinki ile
değiştirebilirdiniz. Bu çok yapılan bir işlemdi ve bu işe bakan resmi kurum
1946’da açılmıştır. Birçok insan bu kurumun önünde yıllar süren kuyruk çilesi
çekmiştir. Çünkü değiş tokuş yapacak birini bulmak hiç de kolay değildi. İşte
bu ortamda, arama işini kolaylaştıran ‘gizli’ bir sektör ortaya çıkıverir:
‘Makler’ yani emlakçı. Emlakçılar resmi değiş tokuş kurumunun önünde dolanır ve
kendine müşteri ararlardı. Aslında bu tür emlakçılık 3 yıl hapis gerektiren bir
suçtu. Bu yüzden o dönemin emlakçıları devlete yakayı kaptırmamak için tıpkı
bir casus gibi çalışırdı. Bu insanlar uygun daire sahiplerini bulur, aralarını
yapardı. Yüzeyde yapılan işlem değiş tokuş olsa da dairelerini değiştiren
insanlar arasında alım satımdan kaynaklanan para hareketi olurdu. Tabii bir de
emlakçının hizmetinin karşılığının verilmesi gerekirdi. 70’li yıllarda ‘gizli’
emlakçı, değiş tokuş işlemi başına 800 ila 1000 Ruble arasında ücret alırdı.
Bunun o dönem için astronomik rakamlar olduğunu belirtmek gerekir. Ortalama iyi
bir maaş 150-200 Ruble arasında değişirdi çünkü. Sonuçta yıllar süren bir daire
değiş tokuş trajedisi yaşanır olmuştu. Bu süre içinde boşanan çiftler başka bir
daire bulamadıkları için aynı dairede yaşamaya devam ederler, hatta kendilerine
yeni bir eş bulduktan sonra kurulan iki ayrı aile aynı çatı altında yaşamaya
devam ederdi.
Değiş tokuşa konu olan dairede eğer telefon varsa fiyatı da
artardı. Çünkü telefon o dönemde ‘lüks’ bir araçtı. Komünalka dairede bulunan
telefon orada kalanların ortak malıydı. Bu telefonun asılı olduğu duvarın her
yanı telefon numaraları ile doluydu. Daireye telefon bağlatmak isterseniz 10-15
yıl beklemeniz gerekirdi. Dairenizi değiştirdiğinizde telefondan vazgeçmek
zorunda kalabilirdiniz. Çünkü telefon dairenin taşınmazı sayılırdı.
50’li yıllara gelindiğinde konut inşaatlarının istenen
hızda olmadığı anlaşılır. Hruşşov’un liderliği döneminde beş katlı tek tip
konut inşaatlarına başlanır, ve ‘azıcık’ şahsi mülkiyete izin verilir. 1958’de
çıkarılan bir kanun ile Konut İnşaat Kooperatifleri kurulmaya başlanır. Sonuçta
memlekette aynı meslekten insanların kurduğu kooperatifler ortaya çıkar. Müzisyenler,
şoförler, bilim insanları kooperatifleri vb. Kooperatiften daire almak ise
herkesin harcı değildi. Bu çok prestijli ve pahallı bir şeydi. Diğer yandan
devlet bu şekilde inşa edilen dairelerin %70 bedelini karşıladığını belirtmemiz
lazım. Daire sahipleri bunu 20 yıl içinde, faizsiz bir şekilde devlete geri
öderdi. Yine de insanlar paylarına düşen kısmı karşılamak için çok çaba
harcalardı. O dönemde ‘uzun Ruble’nin peşinden kuzeye gidiş’ diye bir deyim
ortaya çıkar. O dönemde kuzeyde yapılan inşaatlara giden insanların tek bir
amacı vardı diyebiliriz. Kuzey farkını da alarak kooperatife girmek için para
biriktirmek. Yeni evlilere ebeveynlerin vereceği en değerli hediye olarak
kooperatif katılım harcı kabul edilirdi. Kooperatif ile inşa edilen konutların
diğerlerinden daha iyi şartlara sahip olduğunu söylemek gerekir. Diğer yandan
devletin bu konuda kontrolü elden bıraktığını söyleyemeyiz. Çünkü eğer
devletten aldığın bir dairen varsa, kooperatife girme hakkın olmazdı.
O dönemin dairelerinde iç düzenin oldukça demokratik
olduğunu görüyoruz. İki kapaklı bir dolap, odanın ortasında duran yuvarlak bir
masa, kap-kacak için camekanlı bir büfe ve demir yaylı bir yatak mutlaka olması
gereken eşyalar arasındaydı. SSCB’de seri olarak üretilen ilk televizyon 1949’da
ortaya çıkan KVN-49 idi. Bu dairenin belki de en değerli eşyasıydı ve üzeri hem
güzellik hem de toz olmasın diye dantel işlemeli örtü ile örtülürdü. Bazıları
bunu emniyet için yaptığını iddia ederdi. Çünkü ortalıkta bir dedikodu
dolaşmaktaydı: ‘KGB televizyon kapalı olsa bile sizi ekran aracılığı ile
gözetliyor olabilir!’ O sıralar pek az kişi bu teknoloji harikasının nasıl
kullanılacağını bilirdi. Halk arasında bir şaka dolaşırdı: ‘KVN’i aldın, fişini
taktın ve çalışmıyor!’
1962’de Mobilya Proje-Konstrüksiyon ve Teknoloji Enstitüsü
kurulur. Bu enstitünün amacı dairelerde kullanılacak tek tip mobilyaların
dizayn edilmesi ve üretimidir. Ancak yapılan mobilyalar batıdaki örnekleri
yanında oldukça düşük kalitede idi. O dönemde Romanya’dan gelen mobilyalar çok
popüler idi. Çünkü bunlar SSCB’de olmayan bir kalite seviyesine sahipti.
Sovyet dairesinin ayrılmaz bir diğer eşyası halıdır. Halı
genelde odanın en güzel duvarına asılırdı. İnsanlar böyle bir halıya sahip
olmak için aylarca sıra beklerlerdi. Entellektüel bir ailenin dairesinde
mutlaka duvara dayalı bir piyano ve içi tonlarca kitap dolu raflar bulunurdu.
Camlı büfe içinde Çek kristalinden bardaklar sergilenir, dairenin tavanında
yine Çek kristalinden avize asılırdı.
70’li yıllarda Sovyet dairelerine açılır kapanır büyük
kanapeler, mutfak dolapları ve ‘stenka’ denilen duvar dolapları girer. Stenka
bir sovyet klasiği idi. İlk çıktığında oldukça pahallı olan stenka, odanın bir
duvarını hemen hemen kapatacak şekilde dururdu. Adı da zaten buradan gelmektedir:
Stenka – duvarcık. Stenkanın yabancı olanları çok rağbet görürdü ve birkaç
nesile bırakılan miras kabul edilirdi. Mesela 70’li 80’li yıllarda dairesinde
Yugoslavya malı stenka olan birisinin hali vakti yerinde denirdi.
71-91 yılları arasında 200 konut kompleksi inşa edilir.
Bunların özelliği gençler için, gençler tarafından inşa edilmiş olmalarıydı. Bu
tür bir konuta sahip olmak isteyen komsomol gençleri hafta sonlarında ya da iş
çıkışında daha sonra daire sahibi olacakları konutların inşaatında çalışırlardı.
Bu şekilde konut sahibi olan insan sayısı 4 milyondan fazladır. Bu konut
kompleksleri içinde kreş, çamaşırhane, süpermarket, okul gibi sosyal tesisler
de bulunurdu.
Sovyet dairesinin en önemli yeri neresiydi acaba? Tabii ki
mutfak! Mutfak sadece yemek yenilen bir yer değil, misafirlerin ağırlandığı,
uzun sohbetlerin yapıldığı bugünün kafe ya da restoranlarının yerini alan
sosyal anlamı derin bir mekandır.
4 Temmuz 1991 yılında yeni bir kanun kabul edilir.
Konutların özelleştirilmesi’dir bu kanunun adı. Dünya’da bir eşi daha olmayan
bu kanuna göre halkın %87’si dairelerinin mülkiyetini devletten alırlar.
Kalanlar bunun olabileceğine inanmayan insanlardı ve bir süre daha devlete ait
dairelerde yaşamaya devam etmişlerdir. O günden sonra daire sorununun Rusya
dönemi başlar. Ancak o başka bir yazının konusu olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder