Moskova

Moskova
Fuad Seferov'dan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fuad Seferov'dan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2019 Cuma

'Çay kavgası'



Fuad Seferov

Kaynak: http://medyagunlugu.com/


Rusya'da turizm yazılarıyla tanınan gazeteci Kristina Golubeva, Türk-Rus ailelerinde “çay tartışması” yaşandığını ileri sürdü.

Türk çayını çok sevdiğini belirten Golobeva, esprili bir dilde kaleme aldığı yazıda, "Aslında ben aşırı bir kahve tiryakisiyim. Fakat Türkiye'ye gidince litrelerce çay içiyorum. Çünkü Türkler çayı inanılmaz güzel demliyor!..”dedi

Taze demlenmiş çayın “olumsuz” yanlarının da bulunduğunu söyleyen Rus gazeteci Golubeva, "Mesela Türkiye'de uzun zaman kaldıktan sonra Rusya'ya dönünce çay içmeyi bırakıyorum. Daha doğrusu az içiyorum. Acı çektiğimi bile söyleyebilirim çünkü hiç tat almıyorum” diye yazdı.

Yeni demlenmiş çayın Türk-Rus ailelerinde büyük tartışmaya neden olduğunu ileri süren Golubeva, "Özellikle çay meselesi yeni evlenmiş çiftlerinde evinde tartışma yaratan bir konu. Neden mi? Çünkü Türkler sadece taze demlenmiş çay içmesini seviyor. İki saat önce demlenmiş olması bile onlar için berbat bir durum. Peki, bizim eski Sovyet coğrafyasında yetişmiş neredeyse bütün kızlarımız ne yapıyor? Bir gün önceden kalmış çayı getirip masaya koyuyor ya da çaydanlığa sıcak su döküyor” dedi.

Türk erkeklerin bu duruma sinirlendiğini iddia eden Rus gazeteci, "Bir Türk kocanın, karısının çay poşetini ikinci kez kullandığını görmesi olabilecek en kötü şey. Türklerle evli olan arkadaşlarımın anlattığına göre en sadık ve sessiz olan Türk kocalar bile bu durumda bağırıp çağırmaya başlıyormuş” dedi. 

17 Kasım 2019 Pazar

FIFA’yı kızdıran tarihi maç




Fuad Seferov





Sovyetler Birliği Milli Futbol Takımının ilk maça çıkmasının üzerinden tam 95 yıl geçti. İşin ilginç yanı, Sovyet takımının ilk milli maçını Türkiye ile yapması ve bu karşılaşmanın dünya futbolunun patronu FIFA’yı kızdırmasıydı.

16 Kasım 1924'te Moskova'da, 15 bin izleyicinin bulunduğu Vorovskiy spor sahasında oynanan maçta Sovyetler Birliği Türkiye'yi 3-0 yendi. Karşılaşmanın arşiv görüntülerinde vatandaşların maça yoğun ilgi gösterdiği görülüyor. Tahta tribünler tıklım tıklım dolarken yer bulamayanlar çevredeki ağaçlara tırmanıyor. Ay-Yıldızlı beyaz forma giyen Türk futbolcuların karla kaplı zemin ve soğuk hava nedeniyle üşüdükleri hareketlerinden belli oluyor. (Alttaki fotoğraf)





Soğuk ve ağır hava koşulları altında geçen karşılaşmadan kısa bir süre sonra SSCB rövanş karşılaşması için Türkiye’den davet aldı. Davete olumlu yanıt veren Sovyet takımı bir yıl sonra, 1925 yılında İstanbul’un yolunu tuttu. Misafir futbolculara sıcak bir karşılaşma yapan Türkiye'nin bu davranışı FIFA’nın tepkisine yol açtı. FIFA, sosyalist bir devletin spor takımının İstanbul’da sıcak bir şekilde karşılanması nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonuna sert uyarıda bulunsa da karşılaşma 15 Mayıs’ta Ankara’da yapıldı, Sovyet ekibi bu maçı da 2-1 kazandı. (Manşet fotoğrafı)
 
Spor muhabiri Leonid Goryanov 1978’te kaleme aldığı 'Vatanın Bayrağı Altında' isimli kitabında Türkiye-SSCB futbol karşılaşmasına yer veriyor. Goryanov kitabında Sovyet takımı 8 Mayıs 1925’te 'Vittorio' gemisiyle İstanbul’a geldiğini aktarıyor. Her tarafta Rusça yazılı pankartların asıldığını belirten Goryanov şunları yazıyor:

"İstanbul kıyılarında Sovyet konukları muhteşem bir tören bekliyordu. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Ziya Bey (Yusuf Ziya Öniş), Türk hükümet ve spor kurum temsilcileri sloganlar yazılı pankartlarla binlerce kişilik kalabalığın arasındaydı. Bir İstanbul gazetesi şöyle yazıyordu: Sovyet futbolcularıyla buluşma iki halk arasındaki dostluğun artırılmasına katkı sağlayan gösteriye dönüştü. Sovyet takımımız böylece büyük misyona imza atıyordu. Onlar köprüler kurarak Sovyet halkının iyi yürekli, çalışkan, güçlü ve cesur olduğuna ilişkin gerçekleri komşu ülkeye taşıyordu."

Kitapta yer alan bilgilere göre Türkiye, misafir futbolcuları dostane bir şekilde ağırlarken Fransız, Alman, Avusturya ve diğer Batılı gazeteler, "Sovyet komandosu Boğaz’da", "Ruslara İstanbul’da muhteşem ağırlama" gibi başlıklar atmıştı. Moskova’da Lenin Kütüphanesi’nde arşivlerde araştırma yapan Goryanov, Avrupa basınının Sovyet takımının Türkiye’de sıcak karşılanmasından FIFA’nın rahatsız olduğunu belirtiyor. Yazarın aktardığı bilgilere göre bu gelişmelerin üzerine Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Öniş, FIFA’nın Zürih’teki merkezine çağrıldı ve Sovyet takımını sıcak bir şekilde karşılamaları ve ağırlamalarından dolayı sert dille uyarıldı.


St.Petersburg'ta yayın yapan "Sankt-Peterburg" televizyon kanalı, 95. yıl dönümü nedeniyle yayınladığı programda Türkiye'nin Rus futbolunun gelişmesine önemli katkı sağladığını kaydetti. 

9 Kasım 2019 Cumartesi

Rusya'da kılıç başta olmak üzere kesici aletlerin armağan edilmesiyle ilgili batıl itikat

Fuad Seferov



Rusya'nın söylediği vatansever şarkılarıyla tanınan ünlü sanatçısı Nikolay Rastorguyev, Vladimir Putin'e 100 dolar vermeye kalkıştığını itiraf etti.

Rus NTV televizyonuna ilginç olayı anlatan sanatçı Rastorguyev, yıllar önce Kremlin Sarayı konser salonunda Putin'in de katıldığı bir konsere katıldığını söyledi. Rastorguyev, "Konserden sonra Putin'in oturduğu salona davet edildim. Devlet Başkanı bana kortik (Geleneksel Rus hancer) armağan etti. Yanımdakiler, batıl inanç gereği hancer, bıçak, kılıç gibi kesici aletleri hediye alırken, armağan eden kişiyle kavga etmemek için bir metal para verip teşekkür etmem gerektiğini söylediler. Fakat o anda üzerimde sadece 100 dolarlık banknot vardı" dedi.

Parayı Putin'e uzattığını belirten Rastorguyev, "Şaka gibi ama parayı ona gerçekten uzattım. Putin doğal olarak tepki gösterdi, yani 100 doları almadı” diye konuştu.

Benzer bir olayı 2009 yılında dönemin Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev de İsviçre'de yaşamıştı. Shiws Bölge Başkanı Georg Hess, 18. yüzyılda Rus askerine ait olan eski bir kılıç hediye ederken Medvedev gülerek, "Hoş olmayan olaylarla karşılaşmamak için hediyenin parasını ödemeye hazırım. Ama fazla para ödeyemem, sadece iki frank verebilirim" diyerek kılıç ve bıçaktan oluşan hediye takımını almıştı.

Rusya'da kılıç başta olmak üzere kesici aletlerin armağan edilmesi uğursuzluk sayılıyor. Ülkenin Kuzey Kafkasya bölgesinde ise en iyi dosta kılıç ya da hançer hediye etme geleneği var. Rus Kazaklarında da kılıç üzerine konulan bardaktan votka içme geleneği yaşatılıyor. Kazak kökenli olarak tanınan eski Rusya Başbakanı Viktor Çernomırdin'in kılıçla votka içmesi dünya basınında yer almıştı. 

24 Eylül 2019 Salı

Tarihi pakta start Ankara'da verilmiş




Fuad Seferov




2. Dünya Savaşı öncesinde Almanya ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan “Saldırmazlık Paktı”nın temellerinin Ankara’da atıldığı ortaya çıktı.

Moskova'da tanıtımı yapılan "SSCB-Almanya. 1932-1941. Rusya Devlet Başkanlığı Arşiv Bülteni" adlı kitapta, “Molotov–Ribbentrop Paktı” olarak da bilinen anlaşmayla ilgili gizli belgeler ilk kez yayınlandı.

Belgelere göre, Sovyetler Birliği ile yakınlaşma adımı Nazi Almanyası’ndan ve bizzat Adolf Hitler’den geldi. İki ülkenin dışişleri bakanları, Joachim von Ribbentrop ve Vyacheslav Molotov tarafından 23 Ağustos 1939’da imzalanan paktla Almanya ve Sovyetler Birliği Avrupa’yı" etki alanları"na bölmüştü. Gizli protokolleri de bulunan pakt uyarınca Almanya Polonya’ya saldırmış, Sovyetler ise Baltık ülkelerini ilhak etmişti.

Açıklanan 80 yıllık belgelerde, 10 Mayıs 1939 tarihinde Sovyetler'in Ankara Büyükelçisi Aleksey Terentyev'in Moskova'ya gönderdiği bir yazıdan bahsediliyor. Sovyet elçisi, Nazi Almanyası’nın Ankara Büyükelçisi Franz Von Papen ile iki kere görüştüğünü anlatıyor. Papen görüşmesinde Sovyet elçisine ısrarla , "Bugün SSCB ve Almanya arasında samimi ilişkiler bulunmasa da, farklı ideoloji ve rejimler iki ülkenin yakınlaşmasına engel olmamalı" diyor. Alman Büyükelçi, "İdeolojiler bir kenara bırakılmalı ve Bismarck'ın dostluk zamanlarına geri dönülmeli" diye ekliyor.

Belgeleri yorumlayan söz konusu kitaba göre, Almanya İmparatorluğu'nun ilk Başbakanı Otto von Bismarck’ın Rusya ile savaşmanın Almanya için son derece tehlikeli olduğu konusunda uyarıda bulunuyor.

Kitaba göre, Alman Büyükelçisi Papen, Sovyet lideri Josef Stalin'in “ulusal bir devlet inşa ettiği” sonucuna varan Hitler'in talimatlarını yerine getiriyordu. Hitler, Sovyetler Birliği’nin aslında komünizmin önemli bir rol oynamadığı başka bir ülkeye dönüştüğünü, böylece anlaşmanın mümkün olduğunu düşünüyordu.

Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı’nın uzun süre varlığı reddedilen gizli protokolünde ise Polonya, Romanya, Baltık ülkeleri ve Finlandiya; Almanya ve Sovyetler Birliği’nin ‘etki alanları’ olarak paylaştırılmıştı. Daha sonra Almanya, Polonya’yı işgal etmişti. Sovyetler de eski toprakları Batı Ukrayna ve Batı Belarus’la Baltık Cumhuriyetleri olan Estonya, Litvanya ve Letonya’yı topraklarına katmıştı. Almanya’nın 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırmasıyla pakt geçersiz hale gelmişti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Molotov-Ribbentrop Paktı’nı savunarak, "Bu, Moskova’nın izole edilmesine ve barış çabalarının Batılı ülkeler tarafından hiçe sayılmasına karşı bir yanıttı” demişti. 

22 Eylül 2019 Pazar

Nazım'ın bilinmeyen görüntüleri


Fuad Seferov



Şair Nazm Hikmet'in Sovyetler Birliği'nde bilinmeyen bir görüntüsü daha ortaya çıktı.
31 Aralık 1962 tarihine ait görüntülerde Hikmet Sovyetler Birliği'nin ünlü yılbaşı televizyon programı Goluboy Ogonyok'a (Mavi Ateş) katılıyor ve Rusça konuşuyor.

Çekim Moskova'daki Şabolovka TV stüdyosunda yapılıyor. Ünlü Sovyet TV sunucusu Garri Grineviç, Hikmet'i, "Ünlü şair, Dünya Barış ödül sahibi" diye tanıtıyor. Hikmet, izleyicilere ve stüdyodaki konuklara yeni oyunun tanıtımını yapıyor, yanında oturan dostu şair Muza Pavlova da onun iki şiirini okuyor. 



Programda besteciler Pavel Aedonitsk, Mikael Tariverdiyev, ressam Yuri Fyodorov, şairler Sergey Mihalkov ve Anatoli Aleksin, sanatçı Viktor Selivanov gibi ünlü isimler de yer alıyor.  

Görüntüler Rusya Televizyon ve Radyo Devlet Vakfının Youtube sitesinde yer aldı, Bağımsız Sinema Merkezi de Türkçe alt yazı ekleyerek yayınladı.

1 Eylül 2019 Pazar

Dondurma: 350 yıllık 'tutku'



Fuad Seferov




Moskova’da hafta içinde yapılan Rus-Türk görüşmelerinde asıl gündem maddesi İdlib’di ama iki ülke liderlerinin dondurma yemesi galiba kamuoyunun ilgisini daha çok çekti.


Elbette, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de seviliyor ama dondurmayla Rusların ilişkisini ayrı bir yere koymak gerekiyor. Rusya'nın mutfak kültürü tarihine göz attığımızda, dondurmanın sofradan eksik olmadığı ortaya çıkıyor. Rus çarlarından sıradan insanlara kadar vazgeçilmez olan dondurma, Sovyet ve Rus film ve dizilerinde de kahramanların elinden düşmeyen bir yiyecek olarak karşımıza çıkıyor. Kremlin Sarayı aşçıları da Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dondurmayı çok sevdiğini anlatıyor.

Rus tarihçilerine göre, çok eski dönemlerde bile Rus topraklarında dondurulmuş süt tüketiliyordu. Bunun nedeni aşırı soğuk ortamda Rusların sütü özel tabaklarda kolay şekilde dondurabilmesiydi. Kiev Rus devleti döneminde fuarlarda dondurulmuş sütler satmak çok yaygındı. Kimi zaman köylüler içine dondurulmuş peynir, kuru üzüm ilave ediyorlardı çünkü şeker yurt dışından getirildiği için çok nadir bulunuyordu.

Rus gazeteci Konstantin Kudryaşov'un iddiasına göre, dondurma ilk kez 17. yüzyılda Rus çar ailesinin yemek menüsünde ortaya çıktı. 1672 yılında, Türkiye’de “Deli Petro” diye bilinen Çar I. Petro'nun doğumu vesilesiyle babası Çar Aleksey Mihayloviç, gelenekler uyarınca bir bayram sofrası hazırlattı. Konuklara çeşitli yemekler, tatlılar verilirken, mutlu babanın tabağına dondurma da konuldu.

Rusya'da Avrupa usulü dondurma ise, 18. yüzyılın ortalarında ortaya çıktı ve hemen büyük bir popülerlik kazandı. Hatta Malta'nın Rusya Elçisi Graf Litta neredeyse dondurmayla karnını doyuruyordu. Ölmeden önce kendisine en lezzetli 10 dondurma porsiyonunun verilmesini istemiş ve "Bunlar cennette olmayacak" demişti.

Rus çarlarıyla aile üyelerinin hemen hemen hepsi dondurmayı çok seviyor ve
sofralarından eksik etmiyordu. Hatta dondurma hazırlaması için çoğu zaman Fransa'da ustalar getiriliyordu.


Rusya'da ilk dondurma üreten makine ancak 19. yüzyılda ortaya çıktı. Özellikle 19. yüzyılın ortalarında dondurma, seyyar satıcılarla birlikte büyük şehirlerin caddelerinde boy göstermeye başladı. 1841'de Rusya'yı dolaşan Alman Georg Johan Kohl, günlüğünde yaz mevsiminde dondurmanın St. Petersburg, Moskova ve Odessa sokaklarında satıldığını yazıyordu. 

Sovyetler Birliği'nde dondurma sanayi üretimi ise 1930'lu yıllarda başladı. Bunda Sovyet Gıda Endüstrisi Halk Komiseri (Bakan) Ermeni kökenli Anastas Mikoyan'ın önemli rolü vardı. 1934 yılında ABD'ye bir heyetle giden Mikoyan dönüşünde gıda endüstrisinin geliştirilmesine yönelik bazı gıda projeleri getirdi. Bunların arasında aralarında kremalı, sütlü, vanilya çeşitli sekiz dondurma da vardı. Aynı yıl içinde Sovyetler'de dondurma üretimi hızlandırıldı.

1936 yılında Mikoyan şöyle bir talimat yayınladı: "Dondurma, uygun fiyatlarla piyasaya sürülmeli ve kitlesel bir gıda ürünü yapılmalıdır." 

Halk Komiserine göre, bir Sovyet vatandaşının yılda en az beş kilo dondurma yemesi gerekiyordu.

4 Kasım 1937'de Moskova'da bir fabrikada Amerikan teknolojisiyle ilk Sovyet dondurması üretilerek piyasaya sürüldü. Kısa bir zamanda Sovyetler'in tüm büyük kentlerinde dondurma fabrikaları faaliyete geçti. Sovyetler dondurma üretiminde ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük ülkesi durumuna geldi. Üstelik o dönemde dondurmanın kalitesini kontrol etmek için özel gıda komisyonları oluşturulmuştu. 

Aralık 1991'de Sovyetler'in dağılmasıyla ünlü Sovyet dondurması çağı da böylece sona erdi. Zaman zaman dondurma üretimi için malzemeler de yurt dışından getirildi, hatta Rusya'ya önemli miktarda dondurma ithal edilmeye başlandı.

Bugün ise yaşlı neslin, "O eski Sovyet dondurmalarının tadı, lezzeti artık geçmişte, anılarımızda kaldı" diye yakınmasını sık sık duymak mümkün. 

15 Ağustos 2019 Perşembe

'İstanbul'da kaybolan' Rus elçisinin dizisi



Fuad Seferov





Rus Mars Media şirketi, Çar Boris Godunov (1551-1605) tarafından İstanbul'a elçi olarak gönderilen Danilo İslenyev'in başına gelenleri anlatan Russkiy Rab (Rus Köle) dizisinin çekimlerine başladı.  

Rus basınında çıkan haberlere göre, çekimler bitince dizi devlet televizyonu 1.Kanal'da gösterime girecek. Dizide anlatılan öyküye göre, Godunov, Osmanlı ile dostluk ilişkilerini kurmak için Moskova'nın soylu bir ailesinden gelen Danilo İslenyev'i İstanbul'a elçi olarak gönderiyor. Fakat Sultan III. Mehmed, Rus elçisini tutuklatarak cezaevine gönderiyor. İslenyev'in daha sonraki akıbeti bilinmiyor.  

Bir Rus ekibi diziyle ilgili çekimler yapmak amacıyla Türkiye’de bulunuyor.  

Türk tarihi kaynaklarına göre, Rusya’nın dış siyasetine yön veren Godunov, Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmak amacıyla 1593 ve 1594 yıllarında iki Rus elçisini barış teklifiyle İstanbul’a gönderdi. Rus elçileri ile Osmanlı devlet adamları arasında yapılan görüşmelerden sonra 1594 yılında barış anlaşması yenilendi.  

Ancak Rus kaynaklar Elçi İslenyev'in 1594 yılında Sultan'ın emriyle tutuklandığını ve akıbetinin meçhul olduğu iddiasında bulunuyor.

Diğer yandan, Godunov’un Kırım Hanlığı’nı Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırttığı da biliniyor. 

Osmanlı ve Rusya arasında ilk diplomatik ilişki Sultan II. Bâyezîd döneminde III. İvan’ın ikili ticari ilişkileri düzenlemek üzere ilk önce Mihail Pleşçeyev’i (1496-98) 2 kere, sonra da Aleksey Golohvastov’u (1499) elçi olarak İstanbul’a göndermesiyle başlamıştı. 

Godunov, 14. yüzyılda Moskova'ya göç etmiş soylu Tatar ailesi Saburov-Gadunov ailesinden geliyor.

12 Ağustos 2019 Pazartesi

Türklerin Slav akrabaları


Fuad Seferov





Rusya devlet kanalı Rossiya-24'ün popüler sunucusu Anna Baldina (aşağıdaki fotoğrafta) aslında Rus ama esmer olması nedeniyle bazen Türklere, Gürcülere, İranlılara, bazen de Azerilere ya da Ermenilere benzetiliyor. 

Sosyal hesabında bu konuda başına gelen ilginç olayları anlatan Baldina, kesinlikle Rus olduğunu, ancak baba tarafından Don Kazak* kanı taşıdığını belirtiyor. Anna, bir dönem Rusya'nın güneyindeki Don bölgesine Türk ve Çingene kızlarının getirildiğini söylüyor ve ünlü Sovyet yazar Mihail Şolohov'un “Ve Durgun Akardı Don” kitabına dayanan filmin kahramanı Kazak Grigoriy Melehov'u örnek veriyor. 



Rusya'da Türklerle Slav asıllı Don Kazaklarının akrabalığı eskiden beri biliniyor. Don Kazak soyundan gelen bazı ünlülerin kanlarına Türk kanı da karışmış. Anna'nın örnek verdiği filmde olayların odak noktası Şolohov'un da doğum yeri olan bir Kazak köyü. Başkahraman da bu köyün sakini Kazak Grigori Melehov. Dedesi Rus-Türk savaşı sırasında kaçırdığı bir Türk kızıyla evlenmiş ve bundan dolayı ona Türk kanı karışmış. Hatta çekimlerde Melehov’un burnunun Türk ninesinin burnuna benzetilmesi için bir usta her gün stüdyoda iki saat uğraşmış.

Rus tarihçilerine göre, Don Kazaklarının Türk kızlarıyla evlenmesinin bir kaç nedeni var. İlk neden siyasi: Asırlar boyu Ruslarla Türkler arasında savaşlar yaşandı. Rus çarları çok güvendikleri Kazaklara görev yapmaları için sınır birliğinde özel statü verdi. Ardından Kazaklar Karadeniz'de Türk kıyılarına ani saldırılar düzenleme başladı. Saldırılardan eli boş dönmüyor, silahlar, gümüş tabaklar, kumaşlar ve takı gibi ganimetin yanı sıra kaçırdıkları Türk kızlarını getiriyordu. Kazaklar Türk kızlarına "Yasırka" adını veriyordu. 
  
Rus tarihçilerine göre Kazaklar, güzel oldukları için kaçırdıkları Türk kızlarıyla evleniyor ve onlar aşık oluyorlardı.   

Türk kızlarının kıyafetleri Kazakların geleneksel kıyafetini büyük ölçüde etkilemiş, Kazak köylerinde Türk izlerine rastlamak mümkün.

Rusya'da Türk asıllı olduğuna inanılan ünlüler arasında ressam ve şair Anna Timiryayeva (1893-1975) de var. Ünlü Rus amiral Aleksandr Kolçak'ın sevgilisi olarak tanınan Timiryayeva'nin ninesinin Türk olduğu biliniyor. Amiral filminde Timiryayeva, bundan bahsediyor ve Kazakların Türk kızlarını kaçırması olaylarına değiniyor. Bunun üzerine Kolçak, “Gerçi benim dedelerim de Türk...” diyor. Timiryayeva da, “O zaman Türklerin şerefine!” diyerek kadeh kaldırıyor. Kolçak’ın 18. yüzyılda yaşamış İlyas Paşa’nın soyundan geldiği düşünülüyor. 

Rusya'nın tanınan sinema ve tiyatro oyuncularından Kristina Kuzmina da, Rossiya kanalındaki bir programda Türk kanı taşıdığı için sıcakkanlı olduğunu söyledi. Kuzmina, hayatını anlatırken başarısını karakterine borçlu olduğunu vurgulayarak, "Ben bir karar alırsam o karar kesin olur. Sıcakkanlıyım. Çünkü hem Türk kanı hem de Don Kazak kanı taşıyorum" dedi.  

Rusya'nın önde gelen sinema ve tiyatro sanatçısı Mihail Derjavin, Çarlık dönemindeki Türk-Kazak evliliklerine değinirken, Sovyet Mareşali Semyon Budyonnıy ile anılarını, "Genelde Don Kazaklarının burunları kemerli olur. Budyonnıy'ın da burnu öyleydi. Bana ‘Dedelerimiz Türkiye'den kız kaçırıyordu. Türk kızları mükemmel yemek yapıyordu, zarif ve güzeldi fakat iyi Rusça konuşamıyordu, genelde de suskundular’ demişti” diye anlatıyor. 

Ünlü Sovyet yazarı Konstantin Paustovski'nin de (1892-1968) ninesi Türk’tü. Nazım Hikmet'e yazdığı mektubunda Paustovski duygularını şöyle paylaşmıştı:  

"Belki de karşılıklı sempatimizin nedeni benim yarı yarıya Türk olmam. Ninem Trakya'nın Kazanlık bölgesinde doğmuş. Ben de Türk kanı taşıdığım için onur duyuyorum. Türk işçileri ve köylüleri çok seviyorum."  

Rus tarihçilerine göre yazarın Kazak olan dedesi Türk-Rus savaşına katılmış ve esir düşmüş, vatanına dönerken Fatma adlı Türk kızını da getirmişti. Yazar, "Uzak Yıllar" eserinde ninesi Fatma'nın Hristiyanlığı kabul ederek Gonorata adını aldığını belirterek, "Ninem Fatma çok güzel ve sert kadındı. En fazla dedemizden değil ondan korkardık, gözüne görünmemeye çalışırdık” diyor. 

*Kazakistan'da yaşayan Türk asıllı Kazaklarla ilgileri yok.

27 Haziran 2019 Perşembe

Gagarin'in Nâzım hayranlığı




Fuad Seferov





“Uzaya ilk çıkan insan” unvanına sahip ünlü Sovyet kozmonot Yuri Gagarin'in şair Nâzım Hikmet'e büyük hayranlık duyduğu yıllar sonra ortaya çıktı.


Rus yazar Anton Pervuşin'in 2017 yılında yayınladığı "Bir Uçuş ve Tüm Hayatı" kitabında Gagarin'in hayatı anlatılıyor. Gagarin'in 1949-51 yıllarında Moskova'ya yakın Lyubertsı kentindeki meslek okulunda eğitim aldığını anlatan kitap, okul arkadaşı Timofey Çugunov'un anılarına da yer veriyor.


Kitapta, "Öğrenciler Moskova'ya sık sık gezmeye gidiyorlar, müze ve hayvanat bahçelerini ziyaret ediyorlardı. Çugunov'un anılarına göre, bir gün Gagarin Sokolniki parkında Hikmet'in konuşma gecesine katılmak için arkadaşlarını ikna etti. Bugün belki bu ismi az kimse biliyor ama o zamanlar ‘Türkiye'nin Puşkin’i' olarak tanınıyordu” deniliyor.


Hikmet'in hayatına da yer verilen kitapta, Gagarin ve okul arkadaşlarının şairin gecesinden çok etkilenmiş olarak döndükleri ve uzun süre unutamadıkları anlatılıyor. Yazar Pervuşin, Gagarin'in uzaya çıkmasından 24 saat sonra Hikmet'in Sovyet kozmonotu ile ilgili felsefi bir şiir yazdığını hatırlatıyor.


Hikmet-Gagarin ilişkisinin bir başka az bilinen boyutu da, ünlü şairin uzaya ilk kez bir Sovyet kozmonotunun gideceğini iki ay önceden tahmin etmiş olması.


1961 yılında Sovyetler Birliği’nde yayımlanan Znanie-Sila adlı bilim dergisinin 6. sayısındaki makalede “Nazım, ilk olarak bir Sovyet vatandaşı uzayı fethedecek tahminde bulundu” diye yazıyor.


Makalede Nazım bu konuyu şöyle anlatıyor:


“Venüs gezegenine uzay aracının fırlatılmasının ardından Moskova radyosu muhabirleri evime ziyarete gelerek bana uzaya çıkan ilk kişinin hangi ülkenin vatandaşı olacağını sordu. Ben de mutlaka bir Sovyet vatandaşının olacağını söyledim. Bu insanın Sovyet vatandaşı olması lazım. Başka türlü olamaz. Mistik düşünmüyorum ama yine de tarihin mantığına inanıyorum. Bu mantık bana şunu fısıldıyor: 1917 yılında ayağında çizme ve kafasında şapkayla Kışlık Saray’a (Bolşevik Devrimi) hücum eden Putilov fabrikasının bir işçisinin oğlu uzaya da hücum edecek. Ama bu sefer kozmonot elbisesiyle ve tabii ki tüfeği olmadan.”


Yani şaire göre, dünyanın sosyal adaleti adına devrimci bir işçinin oğluna uzay yolculuğu misyonu düşecekti.


Sovyet bilim dergisi, Nazım’ın tahmininde haklı çıktığına dikkat çekerek, “Putliov fabrikasının işçisinin oğlu uzaya ilk çıkacak sözleri gerçek oldu. Gagarin’in dedesi Putilov fabrikasında çalışmıştı” diye yazdı. Putilov fabrikasının işçileri Rusya’nın devrimlerinde önemli rol oynamıştı.


12 Nisan’da uzaya giden Gagarin, Sovyetler Birliği’nde, günümüzde de Rusya’da “kahraman” kabul ediliyor.


Hikmet’in konuyla ilgili şiiri şöyle:


Kosmosun Kardeşliği Adına

Kosmosda bizden başka düşünen var mı

var

bize benzer mi

bilmiyorum

belki bizden güzeldir

bizona benzer mesela ama çayırdan nazik

belki de akarsuyun şavkına benzer

belki çirkindir bizden

karıncaya benzer mesala ama tıraktörden iri

belki de kapı gıcırtısına benzer

belki ne güzeldir bizden ne de çirkin

belki tıpatıp bize benzer

ve yıldızlardan birinde

hangisinde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz
hangi dilde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla

Tovariş diyecek

söze bu sözle başlayacak biliyorum

Tovariş diyecek

ne üs kurmağa geldim yıldızına

ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe

Kola-kola satacak da değilim

selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,

bedava ekmek ve bedava karanfil adına

mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına

“Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber”

diyebilmek adına

evlerin  yurtların  dünyaların  ve kosmosun kardeşliği adına


13 Nisan 1961, Paris

31 Mayıs 2019 Cuma

Nazım'ın 'ebedî komşuları'


Fuad Seferov, Moskova




Özlem duyduğu vatanından çok uzakta hayatını kaybeden büyük şair Nâzım Hikmet 3 Haziran'da ölümünün 56. yıl dönümünde Moskova’da anılacak.

Rusya'nın tarihi ve kültürel mekanlarından biri sayılan Novodeviçi Mezarlığındaki anma törenini her yıl olduğu gibi Rus-Türk İşadamları Birliği (RTİB) düzenliyor.

Novodeviçi, sadece Hikmet’in değil, Sovyetler Birliği ve Rusya'nın çok sayıda ünlü bilim, sanat, edebiyat ve siyaset isimlerinin mezarlarına da ev sahipliği yapıyor. Bir anlamda “turistik” mekan da sayılan mezarlık, 16. yüzyıldan kalma Novodeviçi (Genç kızlar) Manastırının bitişiğinde yer alıyor. Mezarlığın resmi kuruluş tarihi 1904 yılı olarak geçse de, manastırın avlusunda 16.yüzyılda Rus prenslerinin aile üyelerinin, 19. yüzyılda ise Rus aydın ve tüccarların da burada toprağa verildiği biliniyor.

Rusya İmparatorluğu yönetimi 1898 yılında manastıra bitişik alanda mezarlık kurmaya karar verdi. İvan Maşkov tarafından projesi çizilen mezarlığın 1904 yılında resmen açılmasının ardından günümüze kadar pek çok ünlü isim burada toprağa verildi. Yaklaşık 27 bin yattığı mezarlık bugün UNESCO Dünyası Mirası listesinde bulunuyor. Hatta, Moskova'ya gelen yerli ve yabancı turistler için Novodeviçi Mezarlığına özel geziler düzenleniyor. Mezar başlarındaki heykeller, aynı zamanda mimari açısından değerli sanat eserleri sayılıyor. Mezarlığın duvarlarında bazı isimlerin küllerinin bulunduğu vazolar da aslında birer mezar.

Burada Anton Çehov, Nikolay Gogol, Mihail Bulgakov, Fyodor Şalyapin, Nikita Kruşçev, Andrey Gromiko, Dmitri Şostakoviç, Sergey Prokofyev, David Ostrah, Georgi Çiçerin’in de aralarında bulunduğu yüzlerce ünlü isim yan yana yatıyor.
 
Hikmet’in "komşuları" arasında Rusya eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin, SSCB'nin son lideri Mihail Gorbaçov'un eşi Raisa Gorbaçova, ünlü Sovyet komedyeni Yuri Nikulin ve 1990'lı yıllarda ülkenin siyasi hayatına damgasını vuran Rus general Aleksandr Lebed bulunuyor. Hikmet’in mezarının tam karşısında köpeğiyle oturan ünlü komedyen Nikulin (manşet fotoğrafı) ve Nazım ikilisi arasında geçen ilginç bir anekdot da var. Ünlü Sovyet sinema oyuncusu Nikulin, 1992 yılında bir gazetecinin “Mutluluk nedir” sorusuna “Mutluluğu en iyi Nazım Hikmet anlatmış. Mutluluk sabahları sevinçle işe gidip akşam aynı şekilde geri dönmektir" cevabını vermişti. Kader ölümden sonra ikisi birleştirdi. 1997 yılında hayatını kaybeden Nikulin, Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı'nda mutluluk tarifine alıntı yaptığı Hikmet'in mezarının tam karşısına defnedildi.

Rus yetkililer her ne kadar mezarlıkta artık yer kalmadığını söylese de, halkın sevdiği, saygı duyduğu sanatçılarla diğer ünlü isimler için mezarlığın kapıları mutlaka "açılıyor."

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in imzaladığı kararnameye göre, 2024 yılında Novodeviçi Manastırının 500. yıl dönümü kutlanacak. Dolayısıyla Nazım Hikmet dahil yaklaşık 27 bin mezar sahibi bir daha en üst düzeyde anılacak.

RTİB Nazım Hikmet Anma Komitesi Başkanı Ali Galip Savaşır, Medya Günlüğü'ne yaptığı açıklamada, Nazım'ın yattığı mezarlığın önemli bir kültürel değer olduğunu vurguladı. Savaşır, "Türkiye'de bazen mezarı gündeme getiriliyor. Bizler Nazım dostları olarak şairin burada kalmasından yanayız. Nazım’ı mezarında rahat bırakalım. Burası dünyanın kültürel değerli müzelerinden birisi. Nazım, dünya sanatı, edebiyatı, bilimi ve siyasetine damgasını vuran ünlülerle yan yana yatıyor. Üstelik bu mezarlığın en güzel yerinde. Mezarlığın tek meydanının en başucunda şairimizin güzel mezarı bulunması hepimizin için onur verici" dedi.  

18 Mayıs 2019 Cumartesi

İsmail Kalesi'ni düşüren ajan


Fuad Seferov




Günümüzde en önemli silah “bilgi” olduğu için birbirine karşı casusluk faaliyeti yürütmeyen ülke hemen hemen yok.


Ancak istihbarat toplama sadece bugüne özgü bir faaliyet değil, devletler yüzyıllardır düşman ya da rakip ülkelere ait önemli sırları öğrenmeye çalışıyor.

Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR) Başkanı Sergey Narışkin’in yaptığı bir açıklama, az bilinen bir konuda, Rus İmparatorluğu’nun Osmanlı topraklarındaki istihbarat çalışmaları hakkında ilginç detaylar içeriyor. Bu açıklamayla İsmail Kalesi’nin ele geçirilmesinde ressam bir Rus ajanının oynadığı kritik rol ortaya çıkıyor. 

Moskova'daki Rusya Tarih Cemiyeti Evi'nde "Türk Kıyısı ve Kutuzov'un Görevi. 18. yüzyılda Rus istihbaratı tarihinden" sergisinin açılışına katılan Narışkin, 1790 yılında Ukrayna'nın Tuna nehri kıyısında bulunan Türk İsmail Kalesi'nin alınması sırasında dönemin ünlü Rus komutanı Mihail Kutuzov'un yürüttüğü askeri ve istihbarat faaliyetlerini anlattı.

Narışkin, kalenin alınması için yürütülen istihbarat çalışmalarının önemli bir bölümünün teğmen rütbeli ressam Gavriil Sergeyev tarafından yapıldığını açıkladı. Narışkin, "Sergeyev St. Petersburg Sanat Akademisi mezunuydu. Osmanlı memurlarında herhangi bir şüphe uyandırmadan işini başarıyla yaptı, manzaralarını çizerken tüm detayları inceledi. Osmanlıların savunma yapılarında güvenlik açıklarını ve genel olarak arazinin ayrıntılarını çizerek Rus istihbaratına aktardı" dedi.

SVR başkanı operasyonu “Rus istihbarat servisinin temsilcilerinin yüksek profesyonellik ve entelektüellik açısından en iyi örneği” olarak nitelendirdi.

İsmail Kalesi'ne operasyon, 22 Aralık 1790'da Aleksandr Suvorov komutasındaki Rus ordusu tarafından düzenlendi. Rus ordusu tarafından kuşatılan kaleyi alabilmek için Kutuzov'a öncelikle Osmanlı arazisinde istihbarat toplanması görevi verildi. Bu çalışmalar sırasında ressam Sergeyev, Rus istihbaratına sürekli bilgi aktardı. 22 Aralık 1790 sabahı top atışına başlayarak saldırıya geçen Rus ordusu çatışmalar sonucu kaleyi ele geçirdi. 

Türk tarihçilere göre, yedi ay süren kuşatma sonucu Türk tarafı 30 bin, Ruslar ise bazıları general düzeyinde 15 bin kayıp verdi.

Rus tarihçilerine göre, komutan Suvorov, bölgedeki Türk ordusu ve kale ile ilgili istihbarat bilgilerinden yola çıkarak operasyonu onayladı. Operasyona ciddi katkılarından dolayı komutan Kutuzov da ödüllendirildi. 

13 Nisan 2019 Cumartesi

Rusların batıl inançları



Fuad Seferov



Pek çok ülkede olduğu gibi Rusya'da da halk arasında batıl inançlar bir hayli yaygın.

- Örneğin Rusya'da kapının eşiğinde vedalaşmak, el sıkışmak uğursuzluk sayılıyor.

- Rusya'daki batıl inanca göre, evden çıkmışken unutulan bir eşya için geri dönmek de doğru değil. Şayet geri dönme zorunluluğu varsa mutlaka aynaya bakmak ve "Merhaba!" demek lazım.

- Hayırlı bir iş için yolda yürürken önüne siyah kedi çıkarsa bu durumda sırtını dönmen ve ters yöne yürümen gerekiyor.

- Kırık aynaya asla bakılmaz çünkü uğursuzluk getirir.

- Yere tuz dökülmüşse bu olumsuz bir durumun habercisidir, mesela kavga çıkabilir. Çare mi? Tuzun olduğu yere şeker dökmek.

- Parayı elden almamak daha doğru. Bunun yerine masanın üzerinden almak lazım. Paranın üstünü de o şekilde almak tercih ediliyor. Neden mi? Tabii ki uğursuzluk getireceği için.

- Evde biri vefat etmişse bütün aynaları tülle örtmek gerekir.

- Evde ıslık çalmak olmaz, çalarsan fakir kalırsın!

- Dikkat! Yemek masasının köşesine oturan genç kadınlar dul kalabilir.

- Mezarlıktaki ağaçlardan meyve yenilmez, uğursuzluk getirebilir.

- Tabakta yemek kalmamalı, yoksa zayıf düşersin.

- Bir törende, özellikle askeri törende şampanya şişesi kırmak gerekir. Eğer şişe kırılmazsa uğursuzluk yaşanabilir.

- Yemek masasından çatal düşmüşse o eve kadın, kaşık düşmüşse erkek misafir gelecek demektir.

- Yoldan misafir bekliyorsan sakın evde temizlik yapma, misafirinin başına sıkıntı gelebilir.

- Özellikle Rus filmlerinde çok sık görülen bir sahne: Uzak yola çıkacaksan öncesinde bir iki dakika oturmak uğur getirir.

- Yeni evli bir kız yedi gün saçlarını kaşırsa kocası hayatını kaybedebilir.

- Eğer bir evde sık sık tartışma ve kavga yaşanıyorsa komşunun kapısının eşiğine kedinin içtiği ama bitiremediği sütü dökmek çare olabilir.

- Ruslar kuçaklaşırken mutlaka üç kez öpüşür. Rus Ortodoks inancına göre Tanrı üçü sever.
- Yolda bir ayakkabıcı ile karşılaştırsan vay haline! Yolda ayakkabıcı demek sorun demek...

- Kedin yalanarak temizleniyorsa hazırlıklara hemen başla, çünkü misafirlerin yolda demektir.

- Demli çay güzelliği alır götürür.

- Çantayı yere koyarsan parasız kalırsın.

- Yolda yürürken elinde boş kova ile gelen bir kadınla karşılaşmak uğursuzluk getirebilir.

- Gece tok uyumak lazım. Aç uyursan, rüyana çingeneler girer!

- Rusya'da köprülerde demir ağaçlara ellerinde kilitlerle gelen yeni evli çiftler görürsünüz. Asma kilitleri ağaca asan çiftler, anahtarını da nehre atarak uzun süreli mutluluğu bulacağına inanır.

- Çatalla ekmek almak doğru değildir, bu bir saygısızlıktır. Ekmeği atmak da büyük bir günahtır.

Rus psikolog Olga Zavodilina, batıl inançların yaygın olması konusunda, “Bu insanın güven duygusunun eksikliğini gösterir. İnsanlar, batıl inançlara göre hareket ettiklerinde kendilerini korudukları düşünüyor" diyor. 

24 Şubat 2019 Pazar

Rusya'da 'Erkekler Günü'



Fotoğraftaki yazı: İyi bayramlar erkekler! Bugün sizin gününüz!



Fuad Seferov



Rusya'da her yıl kutlanan 23 Şubat "Vatan Savunucuları Günü'" aynı zamanda biraz şakayla karışık "Erkekler Günü" olarak  da biliniyor.  


Bu bayramda kadınlar sevgililerine, erkek arkadaşlarına, eşlerine ve meslektaşlarına çeşitli hediyeler veriyor. Bu bayrama, aslında yaklaşık 2 hafta sonra kutlanan 8 Mart Kadınlar Günü için bir hazırlık da denilebilir. Kadınlar nasıl bir hediye almak istiyorsa erkeklere o tür hediye veriyor. Yani, eğer büyük bir hediye bekliyorlarsa erkeklere bu beklentilerini gösteren bir hediye seçiyor. Dolayısıyla 23 Şubat aynı zamanda erkeklerle kadınlar arasında bir çeşit "taktik savaşı"na da tanık oluyor. Sıradan olmayan, değişik bir hediye alan erkek de ister istemez 8 Mart'ta benzer şekilde karşılık veriyor.

İşin şakası bir yana, 23 Şubat "Vatan Savunucuları Günü" bayramının hem Sovyetler Birliği hem de günümüz Rusya’sında önemli bir yeri var. Özellikle Sovyetler döneminde sadece Kızıl Ordu değil, tüm güvenlik görevlileri 23 Şubat'ı coşkuyla kutlardı.  

Bayramın çıkış noktasıyla ilgili değişik söylentiler ve yorumlar bulunuyor.
Ama 2. Dünya Savaşı sırasında 23 Şubat bayramı, Kızıl Ordu'nun Nazi işgalcileri karşısında zafer kazanmasındaki önemli sembollerden, propaganda araçlarından biri oldu. Bayram günlerinde dönemin Sovyet lideri Josef Stalin, özel kararnameyle Kızıl Ordu askerlerine, Nazilerin korkulu rüyası olan Sovyet gerillalarına mücadele için özel çağrıda bulunuyordu.

Savaşın ardından 23 Şubat gününde Sovyet televizyonlarında savaş, kahramanlık filmleri ekrana getiriliyor, bayram Kızıl Ordu'nun dış güçlere karşı gövde gösterisindeki en önemli sembollerinden biri olarak gösteriliyordu.

Sovyetler'in dağılmasıyla 23 Şubat da kısmen "zarar" gördü çünkü o dönem Rusya'da tüm kötülüklerin kaynağının Sovyetler Birliği'nde aranması gibi bir moda vardı.

1993 yılında 23 Şubat “Vatanın Savunucuları Günü”ne dönüştürüldü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2000 yılında iktidara gelmesiyle diğer Sovyet gelenek, bayramları gibi 23 Şubat da önemli bayram olarak kutlanmaya başlandı. Her 23 Şubat'ta Putin kurmaylarıyla Kızıl Meydan'a çıkıyor, yakınlardaki Meçhul Asker Anıtı'na çelenk bırakarak saygı duruşunda bulunuyor. Akşam saatlerinde ise mutlaka Kremlin Konser Sarayı'nda bayram konseri düzenleniyor.

Bayram gününde başta başkent Moskova olmak üzere tüm ülkede çeşitli etkinlikler yapılıyor. Moskova’nın farklı bölgelerinde anma törenleri, ücretsiz sergi ve sinema gösterimleri, konserler ve spor müsabakaları düzenleniyor. Gece saatlerinde Moskova'nın yanı sıra bazı kentlerde havai fişek gösterisi yapılıyor, televizyonlarda eski Sovyet savaş ve kahramanlık filmleri gösteriliyor. 

7 Ocak 2019 Pazartesi

'Jeopolitik yalnızlık'



Fuad Seferov



Rusya lideri Vladimir Putin'in 2018'in son dakikalarında televizyonlardan yayınlanan yeni yıl mesajı bu kez her zamankinden farklıydı...

Halktan, yeni yılda birleşip birbirine bağlı bir ekip gibi davranmalarını isteyen Putin, dışarıdan yardım beklenmemesi gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi:

"En önemli olan şu: Tüm Rusya vatandaşlarının, her birimizin yeni yılda iyiye doğru değişimi hissedebilmesi için esenlik ve yaşam kalitesini adım adım artırmamız gerekiyor. Bunu da sadece beraber yapabiliriz. Bize yardım edecek birileri hiç olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak... Bu nedenle birbirine bağlı, ayrılmaz, güçlü bir takım olmamız çok önemli." 

Putin'in bu çağrısı ister istemez Rus çarı III. Aleksandr'ın (1845-1894), "Bu dünyada iki sadık müttefikimiz var: Ordu ve donanma. Diğerleri ise ilk fırsatta bize karşı tek yumruk olur" sözlerini hatırlattı.

Üstelik bugünlerde Rusya'nın yakın komşularıyla yaşanan sorunlar düşünüldüğünde Putin'in sözleri daha dikkat çekici oluyor. Örneğin, Ukrayna ile ilişkilerin ciddi şekilde kötüleşmesi, Belarus ve Ermenistan ile yaşanan bazı ufak ekonomik ve siyasi sorunlar... Rus uzmanlara göre, Batı Rusya'nın en yakın müttefiklerini yanına çekebilmek için gizli senaryolarına devam edecek. 

Kremlin'in ideologlarından, Putin'in danışmanı Vladislav Surkov da nisan ayında  "Küresel Politikada Rusya" dergisinde yayınladığı makalesinde Rusya için Avrasya coğrafyasında "Jeopolitik Yalnızlık" kavramının bir kader olarak kabul edilmesi gerektiğini söylüyor ve "Biz kendimiz kendimizle müttefikiz!" diyor.

Surkov'un bu sözlerini Sibirya'da Türkçe konuşan Tuva halkının İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyet halkının yanında savaşa girmesi onaylıyor. 21 Haziran 1941'de Nazi lideri Adolf Hitler'in Sovyetler'e saldırmasından bir gün sonra  o dönemde bağımsız olanTuva Cumhuriyeti Almanya'ya savaş ilan etti. Tuvalılar savaşa katılmak için SSCB lideri Josef Stalin'e mektup yazarak, 'Sizinleyiz, birlikteyiz. Bu aynı zamanda bizim de savaşımız!' dedi.

Dolayısıyla ülkede yaşayan değişik etnik halklar Rusya'nın müttefiki sayılıyor. Putin de yeni yıl mesajında muhtemelen bunu kastediyor. 

Ünlü askeri uzman İgor Korotçenko da Rus basınına yaptığı açıklamada Putin ve III. Aleksandr'a destek vererek, "Rusya'nın dış müttefikleri yok. Sadece 3 müttefiki var: Ordu, donanma ve ekonomi. Ekonomimizin de güçlü olması için bütün gücümüzü seferber etmemiz lazım. Sadece kendimize güvenmemiz lazım. Birlikte olursak herkes bize saygı duyar" diyor.

19 Aralık 2018 Çarşamba

Pavlov'un evini bilmiyorlar



Fuad Seferov



Rusya'da genç kuşağın ülkenin tarihini bilmemesi ve geçmişe kayıtsız davranması Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kızdırdı.

Moskova'da düzenlenen bir toplantıda konuşan Putin, gençlerin terbiyesinin önemli bir konu olduğunu belirterek, genç kuşağın tarih bilincinden yoksun olmasını eleştirdi. Rusya lideri, Sovyet lideri Josef Stalin'in iktidar yıllarını kastederek, ülkedeki gençlerin neredeyse yarısının, Sovyet dönemindeki baskılardan haberdar olmamasından yakındı. 

Putin, "Gençlerimizin çoğu uzaya ilk çıkan insanın adını bile bilmiyor. Çoğu, uzaya önce Amerikalı bir astronotunun çıktığına inanıyor" dedi. Sovyet kozmonot Yuriy Gagarin, 12 Nisan 1961'de uzaya giden ilk insan olmuştu.

Putin bu konudaki rahatsızlığını sık sık dile getiriyor ve gençlerdeki bilgisizliği okullarda yurtseverlik eğitiminin yetersiz olmasına bağlıyor. Rusya Devlet Başkanı daha önce de, gençlerin vatanını sevmesini sağlamak amacıyla yurtseverlik terbiyesinin okullarda tekrar uygulatılması gerektiğini söylemişti.

Benzer şekilde, ünlü Rus yönetmen Nikita Mihalkov da sık sık Sovyet sonrası dönemde gençlerin iyi eğitilmemesinden yakınıyor. Rusya'da basının bu konuda yetersiz kaldığını belirten Mihalkov, "Biri Bizi Gözetliyor" programının Rus versiyonu Dom-2 (Ev-2)  tarzı programları, "Sokaktaki gençlere Dom Pavlova'yı (Pavlov'un Evi) sorsanız, kimse bilmez. Ama Dom-2'yi hepsi biliyor" diyor.

Pavlov'un Evi, 2. Dünya Savaşı'nın dönüm noktası sayılan Stalingrad Muharebesi'nde Nazi kuvvetlerinin ele geçirmek için büyük çaba harcadığı apartmanın adı.  Binanın adı, buraada mevzilenen ve iki ay boyunca Nazi birliklerinin saldırılarına direnen 27 Sovyet askerinin komutanı Başçavuş Yakov Pavlov'dan geliyor. Pavlov'un Evi savaşta Sovyet direnişinin sembolü olmuştu.

Rusya'da yapılan kamuoyu yoklamalarında gençlerin bir bölümünün 1917 Devrimi'nin önderi Vladimir Lenin'in kim olduğunu bilmediğini de gösteriyor.

30 Kasım 2018 Cuma

Semaver müzesi



Fuad Seferov


Ne kadar farklı gibi görünseler de Türk ve Rus halklarının pek çok ortak yönü bulunuyor. Örneğin, iki halkı birleştiren geleneklerden biri, günümüze artık eskisi kadar yaygın kullanılmasa da semaver alışkanlığı.

Rusya'da 17. yüzyıldan bu yana kullanılan semaveri Türklerin oradan aldığı yolunda bir iddia var ama onun öncesinde Çin ve İran'da da kullandığı söyleniyor. Rusçadaki "somavar"ın (semaver) "kendi" ve "kaynamak" kelimelerinin birleşmesinden geldiği düşünülüyor.

Peki, bir zamanlar kömürle çalışan, şimdilerde ise daha çok elektriklisi kullanılan semaverin Rusya'da müzesi olduğunu biliyor muydunuz?

10 yıldır koleksiyon yapan Rus Semaver Müzesi'nin kurucusu Anatoliy Novikov, "Müzeyi bir kaç ay önce açtım. Yerli ve yabancı turistlerin gelip tarihi Rus semaverlerini gözleriyle görmelerini istiyorum. Müzemizde en eski semaver 1740 yılına ait"diyor. Müze, Moskova'nın yakınlarındaki İvanteyevka kentinde bulunuyor.

Bize müzeyi gezdiren Novikov, Rusya'nın Tula, Moskova, Yaroslavl ve çeşitli bölgelerinde hazırlanan semaverleri sergilediklerini belirtirken, "Semaverlerin en önemli özelliklerinden biri, dış görünüşlerinin farklı olarak yapılması. 400 farklı çeşit var. En küçüğü bir, en büyüğü ise 140 litre" diyor.

Asıl mesleği inşaatçı olan Novikov, semaverin Rus kültüründeki önemini anlatırken, "Semaver Rus insanının ana işareti ve simgesidir. Dünyaca ünlü Rus yazarımız Fyodr Dostoyevski'nin de dediği gibi, semaver Rus insanının tüm mutlu ve acı günlerinin en vazgeçilmez parçasıdır. Dolayısıyla semaversiz Rusya'da hayat olamazdı" diye konuşuyor.

Müze sahibi, semaverin Türk kültüründe de önemli yer aldığını bildiğini belirterek şunları söylüyor:

"Semaver, Rus ve Türk halkını birleştiren ana unsurlardan biri. Semaver iki halkın kültüründe de önemli yer alıyor. Bunun nedeni halklarımızın aile değerlerine önem vermesi. Baba, anne, çocuklar ve tüm aile Semaver de aile üyelerini bir araya getiriyor. Çay hazır olunca herkes semaverin etrafına toplanıyor, kimi zaman sorunlarını semaver başında konuşuyor.  İşte bunlar Rus ve Türk ailelerinin özellikleri."

Semaver kültürü ile ilgili Türkiye ile iş birliği yapmak istediklerini belirten Novikov, ortak sergiler ve geziler düzenlenebileceğini, Türk turistleri beklediklerini söylüyor.

Novikov son olarak, "Eğer bir gün fırsat olursa, müzemizde en değerli parçayı, usta İvan Vanikin'in 1865 yılında hazırladığı gümüş kaplamalı tarihi semaveri Rus-Türk ilişkilerinin artırılmasında ciddi rolü olan Türk Cumhuraşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'a hediye etmeyi çok arzu ederim" diyor.

İlgilenenler için müzenin adresi: Moskova Bölgesi (Moskovaskaya Oblast) İvanteyevka kenti. Pervaya Nijnaya Sokağı, no 29.

14 Kasım 2018 Çarşamba

Putin'in Sovyet nostaljisi



Fuad Seferov, Moskova



Moskova'da geçenlerde Rus askeri istihbarat örgütünün 100. kuruluş yılı vesilesiyle düzenlenen bir tören vardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin törendeki konuşmasında, "Baş İstihbarat Müdürlüğü'nün 100. yılı vesilesiyle Rusya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığını tebrik ediyorum ama GRU adının ortadan kalkmasının nedeni belli değil. GRU'nun dönmesi gerekiyor" dedi.

1917 Bolşevik Devrimi lideri Vladimir Lenin'in talimatıyla Kızıl Ordu'ya bağlı olarak 1918'de kurulan GRU, 2010 yılında kapatılarak Rus Genelkurmay Başkanlığı istihbarat servisi ile birleştirilmişti.

Rusya liderin GRU adının dönmesinden yana olduğunu söylemesi ister istemez Sovyet değerlerine dönüş arzusu olarak yorumlanıyor. Kaldı ki, Putin'in Sovyet sisteminin bazı yönlerine yeniden hayat veren uygulamaları olduğu biliniyor.

Örneğin, 2003 yılıda Putin'in talimatıyla Federal Sınır Birliği ve Devlet Başkanlığı'na bağlı İletişim ve Enformasyon Federal Ajanslığı (FAPSİ), Federal Güvenlik Servisi'ne (FSB) bağlandı. Bu da Sovyet gizli servisi KGB'yi hatırlatıyordu. Putin ülkede terörizme karşı ciddi mücadele için güvenlik çalışmalarında KGB uygulamalarını örnek aldı. 

Ayrıca, 2001 yılında Putin'in talimatıyla Sovyet ulusal marşı tekrar kabul edildi. Suvorov ve Nahimov gibi askeri okullarda Sovyet askeri disiplini yeniden getirildi, Rusya Bilimler Akademisi çalışmalarında da eski Sovyet denetim ve disiplin sistemi benimsendi.

Putin Sovyet sisteminin ve KGB'nin yetiştirdiği bir siyasetçi; kendisi bununla onur duyduğunu saklamıyor. 

Gençken izlediği Sovyet istihbarat filmleri Putin üzerinde büyük bir etki yaratmıştı. 2014 yılındaki bir konuşmasında KGB'de "terbiye aldığını" vurgulayarak, "Bu terbiyenin özü şudur: Vatana ve millete kesinlikle sadık olmak" demişti.

Putin, 2010 yılındaki bir konuşmasında, "Sovyetlerin yıkılmasına üzülmeyenlerin kalbi de yoktur" diye konuşmuştu.

Bu yılın Mart ayında yaptığı bir konuşmada Putin, "Elimde olsaydı Sovyetler'in dağılmasını önlemek isterdim" ifadelsini kullamıştı.2013 yılında da Sovyetler'i yıkmak yerine ciddi reformların yapılması ve toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini savunmuştu. 

2017 yılında Putin, SSCB'nin yıkılmasının kendi hayatını ciddi şekilde etkilediğini itiraf etmiş ve Sovyetler'in dağılmasını "20. yüzyılın büyük jeopolitik facialarından biri" olarak nitelendirmişti. 

Bu yılın Mayıs ayında Rusya Başkanı, Sovyetler'in yıkılmasında rolü olduğu gerekçesiyle Sovyet Komünist Partisi'ni eleştirmişti.

2017 yılındaki bir toplantıda ise senatör Yelena Mizulina'nın Sovyet yönetiminin aile geleneklerini yıktığını iddia etmesi üzerine Putin tepki göstermiş ve Sovyet yönetiminin aile politikasını olumlu bulduğunu belirtmişti.