İlber
Ortaylı
27 Ocak 1837… Rusya’nın en
büyük şairi, dramaturgu, romancısı ve tarih yazımına bilimsel yöntemiyle değil
ama üslubuyla yön veren Aleksandr Sergeyeviç Puşkin düelloda öldürüldü. Rakibi
Dantes çarın muhafız alaylarında görevliydi. Fransız İhtilali’nden kaçan bir
ailenin çocuğuydu ve Moskova asillerinden biri tarafından evlat edinilmişti.
Bir müddetten beri Puşkin’in güzel karısı Natalya’nın etrafında dolanıyordu.
Natalya gerçekten çok güzeldi,
Moskova’daki yüksek cemiyetin en şık giyimlilerindendi ve daha da beteri, kendi
güzelliğine aşık olacak kadar eksik akıllıydı. Puşkin bu evlilikte mutlu
sayılmazdı. Çarın etrafındaki baskıcı çevreye karşı kendini dinginleştirecek
insan, herkesten evvel yanı başındaki hayat arkadaşı olmalıydı. Bu evlilikten
doğan kız çocuğu ileride anasını aratmayan güzelliği ve babasından aldığı
esmerliği ile Lev Tolstoy’u etkiledi. Ünlü romanın kahramanı Anna Karenina
gerçekte Puşkin’in kızının tasviridir.
Puşkin’den I. Nikola devrinin
despot bürokratları rahatsız oluyordu. Aydın ve ilerici Ruslarsa onu fazlasıyla
kışkırtıyorlardı. Fransız asıllı Rus Dantes’in münasebetsizlikleri,
etrafındakilerin kışkırtmasıyla Puşkin’i çileden çıkarttı. Puşkin yaralandı ve
birkaç gün sonra öldü. Malum, o devirde penisilin yoktu.
Evinin önünü, cenaze ayininin
yapılacağı kiliseyi ve sokakları kalabalıklar doldurdu. Seçkin aristokratlar,
Puşkin okuyan diplomatlar, askerler, öğrenciler ve basit halk... Kapıcının biri
“Hakiki Rus öldü” diye ağlıyordu. Genç bir subay kışkırtıcılıkla suçladığı
despot yönetimi lanetleyen bir şiir okudu. Tutuklanan ve Kafkasya’ya sürgüne
yollanan bu şair subay Mikhail Lermontov’du. Kafkasları anlatan bu büyük şair
ve “Zamanımızın Kahramanı”nın yazarı, taptığı şair ile aynı akıbete uğradı,
birkaç yıl sonra o da düelloda öldü.
Düello merakı Rusya’nın iki
büyük adamını; biri 40’ını, diğeri 30’unu bulmadan bu dünyadan ayırmıştı.
Herkes infial halindeydi. Bir müddet sonra, Fransa’nın filolojik dahisi Prosper
Merimee, Puşkin’i çevirince Fransızlar da ayaklanan Ruslara katıldı. Düellodan
sonra Fransa’ya sığınan Dantes’in kızı, tercümeleri okuyunca Puşkin’in katili
olan babasını lanetledi ve onunla bir daha görüşmedi.
Yoksa
Siyasi Cinayet mi?
1889’un 30 Ocak günü, Viyana
civarındaki imparatorun Mayerling Av Köşkü’nde herkesin romantik bir drama
olarak nitelediği bir intihar olayı daha gerçekleşti. Rudolf kendinden genç
Barones Maria Vetzera ile ümitsiz bir aşk hayatı yaşıyordu. Bu aile
Osmanlı’daki Baltazzilerin soyundan geliyordu. Aslında Rudolf bir türlü ölmeyi
bilmeyen babası Avusturya imparatoru ve Macaristan kralı I. Franz Joseph’in
talihsiz veliahdıydı. Yaşadığı sayısız aşklar, Viyana’nın Hotel Sachar gibi
lüks mahfellerindeki ufak skandallarıyla tanınıyordu. Eşi Belçikalı Prenses
Stefani’den boşanması düşünülemezdi bile...
İlk anda gizlenen intihar
zamanla öğrenilince, Mayerling de bir turistik ziyaretgaha dönüştü. Ama 20-30
yıldır başka belgeler de ortaya çıkıyor. Avusturya-Macaristan tahtına geçmeye
sabrı olmayan Rudolf, galiba sadece Macar tahtına razı olarak kendisine bunu
vaat eden bazı Macar milliyetçisi radikal gruplarla temasa geçmişti. Romantik
görünümlü intiharın arkasında imparatorluk cihetinden gelen siyasi bir
cinayetin de kokusu var. Bazen yakın tarih uzak tarihten daha da karanlık
olabiliyor.
İlber
Ortaylı, Defterimden Portreler, Timaş Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder