Okay
Deprem
Nostalji, hem Julio iglesias'ın kadife sesinde dile gelen
unutulmaz şansonda hem büyük Sovyet film yönetmeni Andrey Tarkovskiy'in son
yapıtında; hem de bunlar gibi sayısız toplumsal, sanatsal ve kültürel eserde
fenomenolojik olarak dahi ele alınan, özel türde bir birey ve kitle psişik
halinin karşılığı bir sözcük.
Uzun yıllardır insanlığın gündeminde olan; her toplumda,
her insan kitlesinde, belki de tek tek her bireyde belirli dönemlerde ortaya
çıkan, canlanan, baskınlaşan nostalji kavramı; çoktandır kimi topluluklarda,
coğrafyalarda artık patolojik bir kitle psikolojisine tekabül eden bir durumu
ifade ediyor. SSCB dağıtılalı neredeyse çeyrek asır geçmesine karşın; eski
Sovyet dünyasının genelinde, özel olarak ve daha çok da Rusya ve Ukrayna gibi
zamanın büyük Sovyet cumhuriyetlerinde bitmek bilmeyen bir eski dönem
nostaljisi, yani "geçmişe duyulan aşırı özlem" haleti ruhiyesi hâkim
olmaya devam ediyor. 24 yılı aşkın zamandır, her geçen gün derecesi, yoğunluğu
artarak süren Sovyet nostaljisinin çok farklı sosyolojik nedenleri ve yol
açtığı sosyal sonuçlar mevcut.
Yapıcı
da olabilir, yıkıcı da...
Geçtiğimiz haftalarda Rusya'nın birinci kanalında, Vladimir
Salovyev'in sunduğu ve ülkenin en popüler ve önemli siyasi tartışma-münazara
televizyon programı olan "Voskresnıy Veçer"de, bayram değil seyran
değil denilebilecek bir ortamda, durduk yerde konu "Sovyetler Birliği
döneminde Rusların hayatının nasıl olduğu" üzerindeydi. Komünist Parti
lideri Züganov, ünlü sinemacı K. Şahnazarov gibi, söz konusu programların ve
benzer buluşmaların vazgeçilmez müdavimlerinden olan katılımcıların sahne
aldığı oturumdaki tema açıkçası, çok özel bağlamı olmaksızın defalarca ele
alınmıştı bugüne değin. Belli bir kişinin, belirli bir toplumun nostalji
havasına girmesinin ya bir yapıcı ya da bir yıkıcı etkisi olabilir. Geçmişin
herhangi bir anlamda olumlu, ilerici ve daha iyi yanlarını örnek almak
suretiyle yapıcı; şimdiki zamanın olumsuz ve kötü taraflarını bir nevi ört bas
edici şekilde kendini sürekli tekrar eden bir geçmiş övgüsü, iftiharı yapmak
suretiyle ise yıkıcı bir işlev görmektedir.
Bugünün
övüncünde geçmiş cephaneliği
90'lı yıllardan bu yana adım adım daha fazla yoksulluk ve
yoksunluk girdabına sürüklenen eski Sovyet halkının bugün hayatta kalan
temsilcilerinin azımsanmayacak bir kesiminde nostalji duygusunun birinci
dereceden tezahürü; bitmek bilmeyen bir geçmişle aşırı övünme durumu ile sanki
bunun başka halklar ve milletler karşısında şimdi halen devam eden bir üstünlük
konumuna dayanak yapılmaya çalışılmasıdır. Başta Ruslar olmak üzere, eski
Sovyet dünyasını oluşturan halkların değil sadece günümüzde, çok uzun bir
süredir, dünyanın eskiden beri en gelişmiş ülkeleri ile, son on yıllarda çok
hızlı kalkınmakta olan bir takım toplumlar karşısında ekonomik, teknolojik, bilimsel,
kültürel ve sanatsal alanlarda övünecek hemen hemen hiçbir artısı, avantajı ve
özelliği bulunmamaktadır. Zamanında kendi ayarlarında tahayyül ettikleri batılı
ülkelerin insanları, kendileriyle esas olarak aktüel düzeylerini baz alarak
övünç duyarlarken, eski SSCB topraklarının bugünkü sakinleri ise hemen hemen
yalnızca bundan onlarca yıl öncesini temel alarak, sürekli suretle "o
altın dönemi" ön çıkartarak bir gurur duygusu içine girmekte ve olayı
dengelemeye çalışmaktadır. Kısacası gelişmiş Batı veya Uzakdoğu ülkelerinin
"bugünü" ile Rus dünyası ancak "dün"ü ile yarışabilmekte,
ancak bu şekilde bir toplu rahatlama ve kolektif orgazmlar yaşayabilmektedir.
Nostalji
kolektif ataletin kılıfı
Rusya Federasyonu'nda (RF) kendilerini hala yeryüzünün birinci
liginde görme halüsinasyonundaki kitlelerin azımsanmayacak bir kısmı için zaman
80'lerde hatta ve tercihen Leonid Brejnev döneminin "istikrar
yıllarında" donup kalmıştır. Aradan geçen onlarca seneyi bir bakıma
"zoraki" yaşayan bugünün fiili bağımsız devletler topluluğu üyesi
ülke vatandaşları, içine çekildikleri ve bir türlü cayamadıkları nostaljizm
psiko-patolojik pozisyonunu; epeydir kendilerini bir türlü ve gerçek anlamda
ilerletmemek, uygarlık seviyeleri üzerine hakiki bir tuğla daha koymamak ve çağın
en ileri bilimsel-teknik çıtasını yakalamamak adına çaba sarf etmemek için
paravan olarak kullanmaktalar adeta. Onlar çoktandır için kolayını bulmuştur ve
onlara bakılırsa, kendilerine asla tükenmez bir yakıt sağlayan "eski
toplumlarının nostaljisi",bugün bile kendilerini kiminle kıyaslarsa
kıyaslasınlar onlara kurgusal bir aşkın yer atfetmektedir. Öte yandan, Rusların
giderek artan biçimde ana dilleriyle böbürlenme alışkanlığının dolaylı bir
nedeni de, gelinen noktada kabarmalarını sağlayacak yaşayan rezervlerinden kala
kala bir tek lisanlarının kalması gerçeğidir. Rusça konuşanlar adına işin
trajikomik tarafı ise; dünyanın en büyük kelime ve kavram sayısına sahip dili
İngilizce, tarihi manada felsefe dili olan Almanca ile 2. Cihan Harbi'ne kadar
yerkürenin lingua-frankası niteliğindeki Fransızca'yı konuşanların, sadece bir
dili kıvanç vesilesi haline getirmeyi asla akıllarına getirmemeleri, bu
komplekse malik olmamalarıdır.
Nostaljizmde
bile samimiyet yok
Eski SSCB dünyasının RF merkezli kayda değer bir oranı, bir
yandan sosyalizm dönemi nostaljisi ile yatıp kalkarken, bir diğer yandan da adı
geçen hissiyatlarındaki samimiyet kıstaslarında sınıfta kalmaktadır. Bir
taraftan, sabah akşam eski Sovyet filmlerini izlerken, zamane Sovyet şarkı-türkülerini
dinlerken, evinin-işyerinin her bir köşesini Sovyet amblem-rozet-poster-flama
ve resimleri ile süslerken, karakol ve istihbarat şubelerinde bile halen Feliks
Dzerjinskiy fotoğrafları asmak moda olmayı sürdürürken; bir diğer taraftan ise
eskinin tüm değer ve kalıtını organik olarak yaşatma, geleceğe taşıma ve en
mühimi de onu praksise yansıtma noktasında çoğu zaman kıllarını bile
kıpırdatmamaktadırlar. Saçlarını bir kez nostaljizm-kolaycılığı rüzgârına
kaptırmış milyonlarca Rus-dünyası sakini, ne savunuyor gözüktüğü dönemin
ideolojik-fikri platformunu müdafaa eden partilere güç verir, onların
eylem-gösteri ve yürüyüşlerine katılır, ne özlediği izlenimini verdiği
"eski dünya"nın yeniden kurulması mücadelesine zihinsel-eylemsel ve
maddi destek verir, ne de sosyalist devrin tüm pozitif karakteristiklerini yeni
kuşaklara aktarma namına emek sarf etmeye girişir.
En üst
aşaması: Körleşme
Birincisi; sonu gelmez bir nostaljizm sarmalında kaybolan
eski Sovyet jenerasyonları, içine düştükleri yarı-paradoksal eksende hem
muazzam bir tembellik kimliği kazanmakta ve bu sayede muazzam boyutta enerji
kaybetmekte ve bu biçimde her açıdan yerlerinde saymaya devam etmekteler.
İkincisi; bir yerde hayatın gerçeklerinden kopmakta, kaçmaya çalışmakta; verili,
güncel durumu, sorunları görme, analiz etme ve yorumlama refleksleri giderayak
körelmektedir. Üçüncüsü; buradan hareketle yakıcı, acil ve somut çözümler
bulma, alternatifler geliştirme noktasında devamlı bir çıkmaza girmekte,
kilitlenmektedirler. Çünkü nostaljizmin ulaştığı en son safha, toplu bir
körleşmenin yaygınlaşması ve katmerleşmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder