Enver
Güney
Kaynak:
https://t24.com.tr/
Muscovy Prensliği, Cengiz Han’ın ardında kalan yıkıntılar
arasında, bozkırda birbiriyle kıran kırana mücadeleye giren ulusların içinden
sıyrılarak nasıl Rusya oldu?
1980'ler
ve sonrası…
Bazıları, Gorbaçov'un ülkesinin sonunu çok önceden
gördüğünü ve hazırlıklara önceden başladığını yazar. Yıllar önce Ankara'ya özel
bir bankanın sponsorluğunda geldiğinde izlemiştim. Gelişmeleri birçok nedene
bağlıyordu. Bana göre sonu hazırlayan en önemli neden Çernobil kazasıydı.
Dahası bu kazanın üstünü örtmeye çalışarak, olayı gözden kaçırmak. Gorbaçov,
faciadan uzun bir süre sonra hazırlanarak önüne gelen raporda gerçeği görmüş,
çağın hızlı atlısı haberleşmenin gücünden kaçamadığı için, derhal açıklama
yapmak zorunda kalmıştı. Mevcut hantal ve çağdışı yapıyla sistemin devamı artık
mümkün değildi.
Gelirler Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanı iken, çözülme
sürecine girilen bu dönemde Moskova'ya yaptığımız seyahatte resmi yapı hâlâ
klasik Sovyetler Birliği idi. 1989 yılının sıcak bir Temmuz gününde Moskova'da
idik. Günümüzde olduğu gibi iklim koşullarını önceden öğrenme olanağımız
olmadığı için, soğuk olacağını düşündüğüm Moskova'ya kışlık elbiselerimle
gittiğimi hatırlıyorum. Maliye Bakanlığı'nda "Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşması" görüşmelerimize başladığımız ilk gün, olağanüstü bir gelişme
olduğunu hemen hissetmiştik. Toplantı sırasında kapı aniden açıldığında,
heyecanla bizlere bakan uzman; "İnanamayacaksınız, bugün Prezidyum Başkanı
Gorbaçov'un teklif ettiği Genelkurmay Başkanı adayını Duma reddetti…"
dedi. O gün belki de sürecin en önemli adımlarından birine şahit olmuştuk.
Bakanlık görevlileri şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı. Böyle bir olay
gerçekten yaşanmış mıydı?
Sonrası malum. Sovyetler lağvedilerek yerine yeni Rusya
Federasyonu ve diğer cumhuriyetler kuruldu. Tank üzerinde Yeltsin'in
direnişini televizyonlardan izlediğimiz başarısız darbe girişiminden
Gorbaçov'un hasarsız kurtulması yaşanan ilk kritik olaydı. Üç yıl sonra, 4 Ekim
1993 günü, Yeltsin'in Meclis Başkanı Ruslan Hasbulatov ve Rusya
Başkan Yardımcısı Aleksandr Rutskoy'u tasfiye etmek için parlamento
binasını, Duma'yı bombaladığı olay, Rusya'yı Yegor Gaydar gibi ultra
liberallerin çizdiği bambaşka bir yola mı götürüyordu?
1993 yılında Kasım ayında ikinci kez Moskova'ya gittim.
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürü olarak Türkiye
tecrübesini anlatmak ve o günlerde Başkan Yeltsin'e sunulacak Rusya Serbest
Bölgeler Kanunu çalışmalarına katılmak için Rusya Dış Politika Vakfı tarafından
özel bir davet yapılmıştı.
Moskova'daki bu ziyaretim, Duma'nın bombalanmasının hemen
bir ay sonrasına denk geldi. Havaalanından otele gelirken Rusların Beyaz
Ev dediği Duma binasının, Yeltsin'in sadık adamı Savunma Bakanı Pavel
Grachev'in emriyle köprü üzerindeki tanklarla ateş altına alındığını öğrendim.
Saldırının izi birkaç gün içinde silinmişti. Davet eden diplomatlar yolda bana,
Türk müteahhit şirketlerinin olağanüstü çabasıyla kendileri için çok üzücü
vahim olayın izinin birkaç gün içinde tamamen yok edildiğini, anlattılar. Bu
arada, olaydan bir hafta geçmesine rağmen, siyasi durumda gözle görünür
sakinlik vardı. Yeltsin duruma artık tam olarak hakimdi. Bana görünen en
belirgin şey, yeni Rusya'da fiyatlar genel seviyesinin dört yıl öncesine göre
neredeyse 10-15 katı kadar arttığı idi. Toplantılarda tercümanlık yapmak için
görevlendirilen Profesör Bykov, daha önce Yüksek Prezidyum Planlama
Bakanlığı'nda çok üst düzeyde görevli iken, şimdi tercüman olarak çalıştığını,
elinden gelse sokak satıcılığı dâhil her işi yapabileceğini söylemişti.
Değişim, liberallerin kontrolsüz politikalarıyla mevcut yapı ve alışkanlıkları
yerle bir etmişti. Söylentilere göre Rusya yağmalanmaya başlamıştı.
Krasnodar bölgesi kökenli yıllarca tarımla uğraşan hukukçu
Gorbaçov ile çocukluğundaki soğuk kış günlerinde ısınmak için keçisine
sarılarak uyuyan Sverdlovsk kökenli mühendis Yeltsin'in demokrasi savaşları,
Rusya'yı sonunda hepimizin yakından izlediği şekilde KGB kökenli Putin'in
eliyle bambaşka bir yola sokacaktı. Yeni girilen yolun, 1989'da ilk defa
gördüğüm Sovyetler Birliği'ne şekilsel olarak çok yakın olduğunu
söyleyebilirim.
Muscovy
Prensliği'nden Çarlık Rusyasına
Michael Khodarkovsky'nin Russia's Steppe Frontier /
Rusya'nın Bozkır Sınırları kitabı küçük Muscovy Prensli'ğinin nasıl
emperyal Rusya hâline geldiğini açıklayan en iyi kitaplardan biri. Hemen ifade
etmeliyim ki, kitabın yazarı Khodarkovsky ile 2010'lu yıllarda sahtecilik ve
vergi kaçakçılığı gibi suçlamalara uğrayan Putin'in en büyük muhaliflerinden
oligark Michail B. Khodorkovsky aynı şahıslar değiller.
Gelelim küçük bir Slavic kavimden Rusya'nın nasıl ortaya
çıktığı konusuna. Muscovy Prensliği, Cengiz Han'ın ardında kalan
yıkıntılar arasında, bozkırda birbiriyle kıran kırana mücadeleye giren
ulusların içinden sıyrılarak nasıl Rusya oldu?
14. yüzyıl ortalarında kuzeyden gelen Viking saldırıları,
İtalya'nın kuzeyini ve Balkanları sallayan Macar atakları ve doğudan gelen Slav
kabilelerinin yer bulma çabalarıyla Avrupa'da uzun süren bir çalkantı dönemine
girilir. Güneye giden Slavlar günümüzdeki Ortodoks Sırplardır. Kuzeydeki
Slavların yani Katolik Hırvatların hemen altına daha sonra Müslüman olarak
Boşnak adını alan Slav grubu yerleşir. Bu arada Balkanlar'a Osmanlı'nın
yayılımı hızla devam eder.
15. yüzyıla girerken İberya yarımadasında Müslümanları
kıtadan atan Birleşik Aragonya-Kastilya Krallığı Granada'yı ele geçirdiği
sıralarda, keşiflerini finanse ettiği Kristof Kolomb Amerika'da yeni
toprakların peşine düşüyordu. Aynı yıllarda Muscovy Prensliği, etrafındaki
Cengiz Han kalıntısı irili ufaklı hanlıkları birer birer tepelemeye ancak
başlamıştır. 1453 yılı geldiğinde Türkler İstanbul'u fethetmiş, dünyada ticaret
yolları dâhil bilinen her şey değişime uğramıştır. Rönesans dâhil pek çok
değişim bu dönemde başlar.
Moskova merkezinde kurulan küçük Muscovy Prensliği'nin en
büyük özelliği komşularına göre daha kurumsal yapıda ve yerleşik bir devlet
olmasıdır. Çevresindeki hanlıklar genelde yaylalarda at koşturan, kırsal yaşama
uyarlanmış, merkezi ve kurumsal yapısı olmayan kabile devleti konumundadır.
Rusya, bu yapıları erkenden çözerek, gelecekteki genişlemesinin planlarını
çoktan yapmaya başlar. Onları, kısa sürede Çar'ın tebası yapacak modelleri
geliştirir. Elinde üç değişik model vardır. Kabile yöneticilerini yeminle
bağlamak (shert), hanların çocuklarından birini tutsak tutmak (amanat) ve
vergiye bağlamak (yasak). Karşılığında rüşvet vermek, din değiştirmeye zorlamak
ve yıllık toplu ödeme yapmak gibi politikalar üretilir. Shert (şart), amanat
(emanet) ve yasak (yasa) gibi Türkçe terimler bugün bile Rusça'da aynı
anlamları ile kullanılmaktadır.
Muscovy devletinin ilk genişleme döneminde kendi
coğrafyasında karşılaştığı değişik sosyo-politik yapılar; şehirleşmenin bir
ölçüde geliştiği Astragan, Kazan ve Kırım hanlıkları,
yarı-kabilesel topluluklar Kabardinler ve Kumikler, son olarak
kabile yönetimine daha uygun yapıdaki Nogaylar, Kalmıklar ve Kazaklar'dır.
Kazaklar, Ukrayna'daki Cossack'larla karıştırılmamalıdır.
Kırım ve Kazan hanlıklarının her ikisi de 1430 yılında
Cengiz Han devleti Altın Ordu'nun yok olması ertesinde tarihte yerlerini
alırlar. Kazan Hanlığı'nı Altın Ordu Hanı Toktamış'ın büyük torunu Ulu
Muhammed kurar. Kırım'ı kuran da yine aynı soydan gelen Hacı Giray'dır.
Hepsi Altın Ordu'nun gerçek sahibinin kendileri olduğunu iddia ederler. Orta
Asya'da ise, Çağatay Hanlığı'nın kalıntıları üzerinde konfederasyon şeklinde
yapılanması ile Özbek-Kazak Hanlığı bulunur. Urgenç, Khiva, Buhara ve Kokand en
büyük şehirleridir. Bu hanlığın içinde Türk ve Türkleşmiş Moğol toplulukları
yaşar. Mangitler, Kıpçaklar, Naymanlar ve Kongratlar. Özbek, Kazak ve
Karakalpakların ortak kültürü Alpamiş destanından gelir.
Konunun daha derinine inmeden önce, bozkırda yaşayan
kabilelerin en üst düzeyde örgütlenmelerinin konfederasyon benzeri bir yapı
olarak tanımlanabileceğini tekrar belirtmek isterim. Konfederasyonu oluşturulan
unsurlar Rusya'nın ağız tadına uygun bir şekilde, ekonomik ve siyasi konularda
tamamen özerklerdir. Hanlığın alt beyleri kendi içlerinde bağımsızdır, bu
sistemi çok kırılgan yapar. Dahası, bozkır toplumlarının hiçbirinin tanımlanmış
herhangi bir toprak parçasında hak sahibi olduğunu iddia edecek durumu yoktur.
Her biri mevsimsel olarak yaylaklarda dolaşan göçmen kabilelerdir. Hanlıkların
kendilerini koruyan savunma sistemleri olmasına rağmen, değişen hava koşulları,
salgın hastalıklar, açlık ve savaş hâllerinde Muskovy'e göre oldukça
kırılgandırlar. Muscovy Prensliği bu yapılardaki zayıflığın farkındadır.
Prenslik Rusya Çarlığı'na dönüşürken, Kazan Hanlığı ile işe başlar. Arkasından,
Astragan Hanlığı'nı ağına düşürür. Son lokma Osmanlı'nın gözbebeği Kırım
Hanlığı olacaktır. Kırım, 1700'lü yılların hemen başında Çarlık Rusya'sına dâhil
edilir.
18. yüzyıl başlarında ise, Ruslar bu defa gözlerini Buhara,
Kiva, Kokand, Taşkent, Kaşgar ve Balkh hanlarının yaşadığı Orta Asya'ya
çevirirler. Bu hanlıklar, kendi aralarındaki müthiş ticaret potansiyeli ve
zengin maden kaynaklarıyla çok canlı bir ekonomi yaratmışlardır. Çin ve
Hindistan'a uzanan oryantal ticaretin bu eksenden geçmesi Rusların bölgeye olan
iştahını kabartır.
Hedef
Orta Asya: Açgözlülüğün bedeli ve Khiva faciası
1717 yılında Çar Petro (Batılıların Büyük,
bizim Deli diye sıfatlandırdığımız Çar Petro), Khiva Hanı'nın
gönderdiği yardım daveti üzerine bölgeye askeri birlik gönderme kararı alır.
Khiva Hanı mektubunda, ülkesinin yakın çevresi ile sorunları olduğunu ileri
sürerek, kendisini ve ailesini koruyacak askeri desteğin sağlanması hâlinde,
ülkesinin Rusya'ya bağlı "vassal" statüsünü kabul edebileceğini
iletir. Böyle bir teklif Çar Petro'yu çok heyecanlandırır. Rus kervanlarının
Hindistan ticareti üzerinde sağlayacağı avantaj yanında jeologların iddia
ettiği Oxus'taki altın madenlerine kolayca ulaşma olanağı, piyango gibi hemen
önüne gelmiştir. Üstelik Khiva Hanı ilerde yapılacak kervan seferlerine eskort
etmeyi vadetmiştir.
Çar, sefere göndereceği güçlü birliğin başına Kafkas
kökenli eski bir Müslüman prensi, Prens Alexander Bekoviç'i koyar.
Bekoviç, Hıristiyan olmasının karşılığını Rus ordusunda terfi ederek almıştır.
Yola çıkan birliğinde 4 bin piyade, süvari ve topçu, Rus tüccarlar ve 500 at ve
deve vardır. Kafile, Rus Paskalya tatilinin hemen ardından, 1717 Nisan'ında
Astragan sahilinden Hazar Denizi'ne açılır. 100 kadar küçük gemiyle Hazar'ın
azgın dalgaları ile boğuşarak ilerlemeye başlarlar. Zor deniz yolculuğu ardından
haziran başlarında karaya çıktıktan sonra cehennem sıcağı ile tanışarak,
çöldeki yolculuğa devam eden kervan, yolda çapulcu ve soyguncuların saldırısına
uğrar.
Yolculuğun en zor günlerinde umutsuz bir şekilde
ilerlerken, çölün ortasında Khiva Hanı'nın sürpriz yaparak kendilerini
beklediğini görünce her şeyi unuturlar. Görevin en önemli bölümü bitmiştir.
Khiva Hanı, askeri birlik ve kervanın çok kalabalık olduğunu söyleyerek,
kendilerini daha iyi ağırlayabilmek için sayıca birkaç bölüme ayrılmalarını
önerir. Prens Bekoviç öneriyi hemen kabul eder. İkinci kumandan Binbaşı Frankenburg hemen
itiraz eder. Bu emre şiddetle direnir. İşin içinde tuzak olduğunu söyler ve kararı
değiştirmesi için Bekoviç'e yalvarır. Sonunda kafile bölümlere ayrılır. Ancak
Binbaşı'nın tahmin ettiği felaket gerçekleşir. Kafile Başkanı Prens Bekoviç,
Khiva'da ağırlandığı konuta yerleşikten birkaç saat içinde yakalanır,
çırılçıplak soyulur ve başı gövdesinden ayrılır. Daha sonra vücudu paramparça
edilir. Müslüman Khiva Hanı, dinden dönene cezasını ağır bir şekilde verdiğini
ilan eder. Frankenburg ve askerlerini de aynı son bekler. Kalanların canını
hanlığın şeyhülislamı Akhun kurtarır. Tanrının böyle bir katliamı
hiçbir şekilde affetmeyeceğini söyleyerek, 40 kadar Rus'un hayatını kurtarır.
Kaçan Ruslar St. Petersburg'a dönerek yaşadıkları vahşeti Çar Petro'ya
anlatırlar.
Vahşi katliamın ardından Prens Bekoviç'in kesik kafasını
Buhara Hanı'na hediye olarak gönderen Khiva Hanı, ruhunu şeytana satarak din
değiştirdiğini söylediği prensin vücudunun diğer parçalarını ülkesinde ibret
için sergiler. Bu olaydan sonra neredeyse 100 yıl kadar hiçbir Rus, Khiva
Hanlığı'nın yakınına bile uğramaz. Khiva'yı Rusya'ya bağlamak, daha sonra ordu
komutanı olarak 1855'de Kars'ı teslim alan Yüzbaşı Murayiev'e nasip olur.
Hıristiyan
olan Türk komutanlar
Rusya, Prens Bekoviç örneğinde olduğu gibi, Müslüman
önderleri ve soyluları prenslik ve askeri rütbe unvanları ile cezbederek, din
değiştirmeye, Hıristiyan olmaya teşvik eder. Kalmık Hanı Donduk-Ombo'nun
oğlu Prens Aleksi Dondukov bunlardan diğeridir. Seçilen bu isimler,
kendi bölgelerinde yeni din değiştirme ve Ruslaşma akımlarının öncüsü
olacaktır. Ruslar, Kafkasya'da, Volga boylarında yarattıkları yapay şehirlere
kurdukları tuzak politikalarla, girdikleri her bölgeyi Ruslaştırmanın yolunu
ararlar. Hıristiyan yapamadıkları toplumları başka yollarla etkisiz hale
getirmeye çalışırlar.
Başka bir örnek, Alexander Tevkelev'dir. Esas
adı Muhammed Kutlu Tevakkül'dür. Müslüman bir Tatar olan Mirza unvanlı
Muhammed, Rus Dışişleri'ne 1720 yılında dil bilen memur olarak girer. Kısa
sürede yetkililere kendisini sevdirir. 1733 tarihinde Rus devleti Mirza
Muhammed'e çok önemli bir görev verir. Aşağı Orda bölgesindeki Kazakları Rus
tebası olmak için ikna etmek. 1734 yılında St. Petersburg'a görevini
tamamlamanın gururuyla dönen Muhammed'in elinde Kazak Hanı Abdülhayır'ın
imzaladığı teba olmayı kabul eden sözleşme vardır. Rus yetkililer bu
başarısı üzerine Muhammed'e Albay unvanı verirler ve vaftiz edilmesini
sağlarlar. Artık Hıristiyan olmuştur. Yeni ismi Alexander Tevkelev'dir.
Albay Tevkelev 1740 tarihinde tümgeneral olur ve Rusların
Orta Asya'nın fethi için özel olarak inşa ettikleri örnek şehir
Orenburg'a de facto vali olur. Resmen valilik görevi hiçbir zaman
verilmez. Kazakların Tevkelev'in din değiştirme işinden haberleri yoktur. Onlar
Muhammed'i hâlâ mirza olarak bilirler. Ruslar devşirdikleri birçok isim gibi
Tevkelev'i de Orta-Asya'nın kolonileşmesi için sonuna kadar kullanırlar.
Tevkelev bu görevi başarıyla yerine getirecektir.
Rusya'da
iz bırakan çarlar
Rusya'yı ülke olarak Avrupalı yapan Büyük Petro'dur.
Eski aristokratların etkisinden kurtularak St. Petersburg şehrini kurar ve
başkent yapar. İlk işi kendisini Çar yapan Boyar Duması'nı lağvetmektir. Sekizinci
Henry gibi kiliseyi kendisine bağlar ve düzene sokar. Halkın kıyafetlerini
standarda bağlar. Rus köylülerine uzun beyaz tunik giydirir. Süt içimini ve
tüketimini sınırlandırır. Eğitimi ve güzel sanatları teşvik eder. Yaptığı
askeri reformlar sonrası milli muhafız birliği isyan eder. Başkırlar Orta
Asya'da isyanı devam ettirirler. Sonunda Rusya kendisini Avrupa devleti olarak
kabul ettirir. Rusların müzik, görsel sanatlar ve edebiyatta çıkardıkları büyük
isimler Petro döneminde yaratılan aydınlanmanın ürünüdür.
Çariçe İkinci Katerina veya Büyük Katerina yönetime
geldikten sonra Petro'nun yaptığı büyük devrimlerin sadece takipçisi olmakla
kalmaz. Rusya'yı daha doğuya doğru büyütmeye azmeder. Sibirya ve
Orta-Asya'ya yayılmacılığın önderi olur. Bu süreçte, Kazakların Rus ordusunun
düzensiz jandarma birliği gibi bozkırlarda görev yapmalarını planlar.
Bozkırlarda ticaret yollarını geliştirerek daha rahat ilerleyebileceğini
düşünür. İslam ağırlıklı coğrafyaya girerken, büyük ticaret merkezlerinin inşa
edileceği yeni yerleşim birimlerinin cami ve okullarla süslenmesi gerektiğini
hayal eder. Katerina'ya göre İslam dini Rus İmparatorluğu'nun emrinde hizmet
eden bir araç olmalıdır. Bu amacını gerçekleştirmek için, Kırım'dan imamların
görevlendirilerek, Kazak beylerine Rusların barışçıl niyetlerini anlatmaları
talimatını verir. Niyeti, parayla satın alacağı tüccar din adamları sayesinde
Orta Asya içlerine savaş yapmadan girebilmektir. Başka teşvik edici önlemler de
alır. Buhara ve Taşkent'te yerleşik Müslüman tacirlerin Tobolsk gibi Rus
şehirlerine göç edip, yaşamaları hâlinde onları her türlü mahalli kanun, vergi
ve hizmet yükümlülüklerinden muaf tutacağını ilan eder.
Bütün bunlar, emperyalist Rus politikasının bozkır göçebe
kabilelerini kırsal alandan çekerek daha kontrollü bir sisteme dahil
ettiklerini göstermektedir. Rusların yeni yerleşime açtığı şehirlere yerleşen
göçerler, zamanla şehirlere yerleşerek mahalli Ruslarla evlenir ve kaynaşırlar.
Ruslaştırma politikası büyük ölçüde başarıya ulaşmıştır.
Geri
kalmışlığın temel edeni ve beklenen son
Avrupa'da Sanayi Devrimi hızla ilerlerken, iki monarşi,
Avusturya ve Rusya yeniliğe direnirler. Yeni her icat onlar için monarşiyi
tehdit etmektedir. Yeni fabrikalar daha çok köylünün şehir merkezlerine
gelmesi, yeni demiryolu ülke içi insan dolaşımın daha da artarak, güvenliğin
kontrol edilemez hâle gelmesidir. Mutlaka engellenmelidir.
Çar Birinci Nikolay'ın hükümdarlığı döneminde Maliye
Bakanlığı yapan Kont Igor Kankrin ekonomik refahı artıracak birçok
proje ve yeniliği engelleyerek 1823-1844 yılları arasında Rusya'yı yoksul bir
köylü toplumuna dönüştürür. Sanayinin gelişmesini önlemek için, Devlet Kredi
Bankası'nı kurarak elindeki bütün fonları büyük toprak ağalarına dağıtır.
Sanayi sektörünün bütün kaynaklarını keser. Nikolay'nın en büyük korkusu
Rusya'ya devrimin gelmesidir. Göreve geldiği ilk günlerde Aralık 1825'te Decembrist isimli
radikal bir grup tarafından kendisine suikast girişiminde bulunulur. Grubun
hedefi Rusya'da sosyal bir değişim yapmaktır. Nikolay bir yakınına "Devrim
Rusya'nın hemen yanı başındadır, söz veriyorum son nefesimi verinceye kadar
ülkeme girmesine izin vermeyeceğim" der. Bu tedbirlerin bir ürünü olarak
Moskova Askeri Valisi'nin 1848 yılında Nikolay'a yazdığı mektup sonrası çıkan
yasa ile Moskova'da her türlü üretim tesisi ve fabrikanın yapılması yasaklanır.
Ülkede işçi sınıfının daha fazla yoğunlaşması ancak böyle önlenebilecektir.
Rusya'da yapılan ilk ve tek demiryolu St. Petersburg şehrini saraya bağlayan
Tsarkoe Selo demiryoludur. Moskova ile St. Petersburg ancak 1851 yılında
birbirine bağlanabilecektir.
Demiryolu düşmanlığı ve taşıma sisteminin zayıflığı
Rusya'nın, Osmanlı İmparatorluğu'nun, İngiltere ve Fransa ile birlikte
katıldıkları Kırım Savaşı'nda ağır bir yenilgi almasının en büyük nedeni olmuş,
Çar İkinci Alexander savaşın hemen sonrasında büyük bir demiryolu
seferberliğine başlamıştır. Akabinde çıkarılan kararname ile Rus köylüleri
serf-köle statüsünden kurtularak özgürlüklerine kavuşmuş, potansiyel yeni işçi
sınıfı ile birlikte ülkeye gelen yabancı sermaye sanayi sektörüne belirgin bir
düzeyde büyüme yaşatmıştır.
Muscovy Prensliği ile başlayan Rusya'da 1613 yılında ilk
defa tahta çıkan Romanof Hanedanı'nın yüzüncü yılına girilirken devrim süreci
başlayacaktır. 300 yıl süren ve Rusya'yı emperyalist devletlerin arasına
sokmayı başararak Baltıklar'dan Pasifik Okyanusu'na kadar genişleten süreç,
öngörüsüz ve beceriksiz yönetimler sonucunda en çok korktuğu şeye, devrime
yenilir.
Tarihin cilvesi, Türk asıllı olduğu iddia edilen
Amiral Alexander Kolchak, Beyaz Ordu'nun kumandanı olarak Çarlık Rusya'sını
ve Romanof ailesini kurtarmak için devrim güçlerine karşı amansız bir mücadele
içine girer. Sibirya'da başkenti Omsk olan devletin lideri ve başkumandanı
olur. Avrupalı müttefiklerinin desteğiyle tam iki yıl savaşır. Kumandanı
olduğu Beyaz Ordu Çar ve ailesine son kaldıkları konuttan top seslerini
duyabilecekleri kadar yakınlığa ulaşmıştır. Kolchak sonunda yenilir ve teslim
olur. 1920 yılında soğuk bir kış günü, Sibirya'da buz tutmuş Ushakovna Nehri
yakınlarında devrim güçlerince kurşuna dizilerek infaz edilir. Kurşuna
dizildiği sırada yanından hiç ayırmadığı sevgilisi Anna Timireva, çok
yakınlardaki bir trenin içindedir. Bu trajik olayın anlatıldığı ve yakın
zamanlarda çekilen Amiral Kolçak filmi Rus sinema dünyasının yaptığı
en pahalı film olarak tarihe geçmiştir.
Yararlanılan
kaynaklar
1- Russia's Steppe Frontier, The Making of a Colonial
Empire 1500-1800, Michael Khodarkovsky
2- Why Nations Fail, Daron Acemoğlu & James
A. Robinson
3- Bismarck and German Empire, Erich Eyck
4- The Great Game, Peter Hopkirk
5- RadioFreeEuropeRadioLiberty
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder