Moskova

Moskova

15 Nisan 2020 Çarşamba

Rusçadan Türkçeye Çeviri Sorunları





Olena KOZAN

Rusçadan Türkçeye Çeviri Sorunları: A. Ahmatova’nın ‘Requiem’ Şiiri


Littera. Edebiyat Yazıları, Cilt:26, s.191-196.

SUMMARY

The article deals with the problems of poetry translation from Russian into Turkish on the example of Turkish translations of A. Akhmatova’s “Requiem”. Semantic deviations in translation solutions, stylistic equivalence, translation strategies for intertextual references and for connotations are analyzed. Besides, the author’s style reproduction in translation is examined.
Key words: Akhmatova; Requiem; poetry translation; Russian-Turkish translation.

ÖZET

Bu çalışmada Rusçadan Türkçeye şiirsel metnin çevirisindeki sorunlar A.A.Ahmatova’nın ‘Requiem’ şiiri örneği üzerinde ele alınmaktadır. Anlamsal kaymalar, biçembilimsel karşılıklar, metinlerarası ilişkiler ve çağrışımların aktarılması gibi çeviri sorunları ve çeviri çözümlemeleri incelenmektedir. Bunun yanında şairin sesine ve şiirin üslubunun aktarılmasına da değinilmektedir.


Gümüş Çağın en önemli isimlerinden biri olan Anna Andreevna Ahmatova (1889-1966)  tarafından yazılan ‘Requiem’ şiiri Stalin’in totaliter rejiminde yaşayan Rus halkına ithaf edilmiştir. Başlıktan da anlaşılacağı gibi şiir, o dönemde yaşananları ebediyen hatırlamak için yazılmıştır. Ahmatova’nın 1936-1940 yılları arasında yazdığı fakat rejim baskısı nedeniyle sadece birkaç yakın arkadaşına ezberlettiği ‘Requiem’in ana konusu totaliter rejimin savurduğu hayatlar ve ayakta durmak zorunda kalan kadınlardır.           

Türk okuru Anna Ahmatova’nın şiirleri ile tanışma olanağını ilk kez 1984 yılında bulmuştur. ‘Seçilmiş Şiirler. Azer Yaran tarafından çevrilen ‘Anna Ahmatova’ başlıklı kitapta şairin farklı dönemlerinden alınmış şiirler yer almaktadır (Yaran 1984). Çevirisi Güneş Acar tarafından yapılan ve Ahmatova’nın Türkiye’de bilinen şiirlerinin yanı sıra ilk defa Türkçeye çevrilen ‘Requiem’ şiirinin de yer aldığı   ‘Yaban Balı Özgürlük Kokar’ adlı şiir kitabı 1985 yılında yayınlanmıştır (Acar 1985). Kitabın ikinci baskısı 2008 yılında okurlara sunulmuştur. Beyhan Mazlum tarafından çevrilen ve seçilmiş şiirlerden oluşan ‘Uzanıp Öldü Hüzün’ başlıklı kitap 1991 yılında okurlarla buluşmuştur (Mazlum 1991). 2002 yılında Türk okurunun artık bildiği şiirlerin bazıları Hande Özer tarafından tekrar çevrilmiş (Özer 2002), ‘Requiem’ şiiri ise Sabit Yılmaz ve Mustafa Ziyala tarafından bir kez daha Türkçeye kazandırılmıştır (Yılmaz-Ziyala 2002).     
Yukarıda belirtildiği gibi ‘Requiem’ şiiri Türk diline farklı çevirmenler tarafından iki kez kazandırılmıştır. Çevirilerin tahlili için Güneş Acar tarafından yapılan çeviriyi ‘Çeviri 1’, Sabit Yılmaz ve Mustafa Ziyala’nın yaptıkları çeviriyi ise ‘Çeviri 2’ olarak adlandıralım.    
‘Requiem’ şiirinin ‘İthaf’ başlıklı giriş kısmının çevirileri incelendiğinde bu bölümün ve bütün şiirin ana öğesi olan ‘kadın’ figürünün çevirilerde kaybolduğu görülebilir. Çeviride kayba yol açan sebeplerden biri Türk dilinin gramer yapısında cinsiyet kategorisinin olmamasıdır. Böylece, ‘где теперь мои невольные подруги/двух моих осатанелых лет’ mısraları Çeviri 1’de ‘neredeler şimdi neredeler o kara gün dostları/o yaşantımın korkunç iki yılının dostları’ olarak aktarılırken Çeviri 2, aynı mısraları ‘nerede yazgının buluşturduğu onca insan, nerede şimdi/cehennemde geçen o iki yılda edindiği dostlar’ olarak dönüştürmektedir. Çeviri önerisi ‘nerede kaderin buluşturduğu benim kadın dostlarım/cehenneme dönüşmüş iki yılın dostları’ biçiminde olabilir.    

Şiirin ‘İthaf’ kısmı, şiirin bütünsel metninin çok boyutluluğunu yansıtan birkaç metinler arası öğe içermektedir. Bunlardan en önemlisi Sibirya sürgününe gönderilen Dekabristler ve onların peşinden giden eşlerinin figürleridir. Ahmatova’nın ‘но крепки тюремные затворы/А за ними каторжные норы’ mısralarının, A.S. Puşkin’ in ‘Sibirya Maden Ocaklarının Derinliklerinde’ adlı şiirine gönderme olup okurda ilgili çağrışımlar uyandıracağı beklenmektedir (Puşkin 1985:395). Ancak çevirilerde bu türden gerekli açıklamalar yapılmadığı ve dolayısıyla da 19.yüzyılın tarihi olaylarına atıfta bulunulmadığı için söz konusu metinler arası ilişkiler kaybolmaktadır. Ayrıca, şiirde Dekabristlerin eşlerinin figürlerinin görülebildiği ‘что им чудится в сибирской вьюге/что мерещится им в лунном круге’ mısralarının ‘ikinci boyutu’ da kaybolmaktadır. Çeviri 1 bu mısraları ‘Sibirya borasında gördükleri ne/Dolunayda neyi düşlüyorlar’ olarak aktarırken, Çeviri 2 aynı mısraları ‘Hangi Sibirya fırtınası dolduruyor bedenlerini/Aya bakınca hangi hortlakları görüyorlar’ olarak dönüştürmektedir. Görüldüğü gibi orijinal metnin figürlerinin Çeviri 2’de değişikliklere uğraması sonucunda çağrışımsal alan daralmakta ve şairin sesinde eğretilemeli imgeler ortaya çıkmaktadır. Çeviri önerisi söz konusu metinlerarası ilişkilerin çevirmenin notu olarak açıklanması şeklinde olabilir.

Çeviri 2’nin orijinale göre daha fazla eğretilemeli imgeler içerdiğini gösteren örnekler, ‘Перед этим горем гнутся горы/Не течет великая река’ mısralarının ‘bu acı önüne çıkan dağları çökertir/koca ırmaklar akamaz, çürür’ şeklinde aktarılması ve ‘По столице одичалой шли/Там встречались, мертвых бездыханней,/Солнце ниже и Нева туманней/А надежда все поет вдали’ mısralarının ‘geçiyoruz bir daha kirletilmiş meydanlarını kentin/ölülerden soluksuz, buluşma yere varıyoruz/güneş alçalmış, Neva dibinde sislerin/uzaktan uzağa umudun canlanan türküsünü duyuyoruz’ olarak çevrilmesidir. Ayrıca, orijinaldeki nötr sözcüğü olan ‘şarkı’yı ‘türkü’ olarak aktarmaktadır. Türkü ‘hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzume’ anlamına gelmektedir (TDK 2005). Çevirideki söz konusu çözümleme duygusal ortamın oluşturulması için tercih edilmiş olmasına rağmen farklı kültüre ait bir öğenin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

Çeviri 1, ‘İthaf’ kısmındaki ‘Перед этим горем гнутся горы/Не течет великая река’ ve ‘По столице одичалой шли/Там встречались, мертвых бездыханней,/Солнце ниже и Нева туманней/А надежда все поет вдали’ mısralarını ‘Bu yıkımın önünde dağlar boyun eğer/Ve büyük ırmak akmaz olur’ ve ‘Yabancılaştırılmış Başkentte yürüyorduk/Ölülerden daha cansız bulmak kendimizi/İşte güneş aşağılarda, Neva ırmağı daha sisli/ Umutsa uzaktan sesleniyor bize, çok uzaktan’ olarak aktarmaktadır. Böylece, Çeviri 1’in sunduğu çözümleme orijinalin üslubuna daha yakın görülmektedir.   

‘Giriş’ kısmındaki ‘И безвинная корчилась Русь/под кровавыми сапогами/и под шинами черных марусь’ mısırları çeviri çözümlemeleri açısından ilgi çekicidir. Çeviri 1, yukarıdaki mısraları ‘Günahsız ülkem acıdan kıvranıyordu/kanlı çizmelerin altında/kara vagonunun kara hücrelerinin tekerleri altında’ olarak aktarılmaktadır. Çeviri 1, ‘Eski Rusya’ özel ismini cins isme dönüştürerek şiirin bu kısmını açıklamalı bir şekilde çözümlemektedir. Böylece, ‘Eski Rusya’ yerine ‘benim ülkem’, ‘Kara Marusyalar’ yerine ‘kara vagonlar’ ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, Çeviri 1’de kültürel öğelerin aktarılmasında bir yanlışlık söz konusudur. ‘Kara Marusya’, vagon değil, tutuklanan kişilerin nakliyatı için kullanılan arabadır. Bunun dışında orijinaldeki ‘suçsuz’ sözcüğü Çeviri 1’de ‘günahsız’ olarak aktarılmaktadır. Bu şekilde sözcüğün biçembilimsel yapısı değişmektedir. Biçembilim açısından nötr olan ‘suçsuz’ sözcüğü dinsel öğeler çağrıştıran ‘günahsız’ sözcüğüne dönüştürülmektedir. Son çözümleme, Çeviri 1’de özel bir isim olan ‘Eski Rusya’ tanımının ve bunun uyandırdığı çağrışımların eksikliğini dengelemektedir.

Çeviri 2 aynı mısraları ‘suçsuz Rusya, o suçsuz parya/postallar altında kıvranırdı, kanlar içinde/onca Kara Maruşka’nın tekerlekleri altında’ olarak aktarmaktadır. Çeviri 2, özel isim olan ‘Rusya’yı olduğu gibi aktarırken ‘suçsuz’ sözcüğüne bir eğretileme eklemektedir. ‘Suçsuz parya’ eğretilemesi gereksiz yere kullanılmasının yanı sıra orijinalin biçembilimsel yapısına da uymamaktadır. ‘Parya’ sözcüğü ‘1.Hindistan’da toplumsal sınıfların dışında kalanlar. 2.Herkes tarafından hor görülen ve aşağılanan kimse, ayak takımı.’ anlamına gelmektedir (TDK 2005). Böylelikle, söz konusu çözümleme farklı anlamsal çağrışımlar uyandırmaktadır. Kültürel bir öğe olan ‘Kara Marusyalar’ tanımı ise çeviride özel isim olarak aktarılmış olup aynı sayfada dipnot olarak da açıklanmaktadır. Çeviri önerisi ‘günahsız Rusya acıdan kıvranıp dururdu/kanlı çizmelerin altında/kara Marusya’nın tekerlekleri altında’ biçiminde olabilir. ‘Kara Marusya’ kavramı çevirmen notu olarak açıklanabilir.  

Şiirin ‘Bölüm I’i, içerdiği bazı sözcüklerin biçembilimsel özellikleri ve kültürel/tarihsel öğeler açısından ilgi çekicidir. ‘Горница, божница, иконка, чело, стрелецкие жёнки’ gibi sözcükler ve bu sözcüklerin uyandırdığı çağrışımlar genel olarak başka dillere çevrilemez olarak kabul edildiği için, çevirmen, bunların karşılığı olarak biçembilim açısından nötr olan sözcükleri kullanmak zorunda kalmaktadır. Çeviri 1, ‘горница’ için ‘loş oda’, ‘божница’ için ‘ikonlar’, ‘иконка’ için ‘madalya’ gibi çözümlemeler sunmaktadır. Çeviri 2, ‘божница’ için açıklamalı çeviri tercih edip sözcüğü ‘kutsal resimler’ olarak aktarmaktadır. Orijinalde tekil isimler olan ‘иконка’ ve ‘темная горница’ terimleri Çeviri 2’de çoğul olarak ele alınıp ‘ikonlar’ ve ‘karanlık odaları’ olarak değiştirilmektedir.

Bölüm 1’ deki ‘Буду я, как стрелецкие женки/Под кремлевскими башнями выть’ mısraları tarihsel öğelerin çevirisi açısından dikkat çekmektedir. Çeviri 1, bu mısraları ‘Gideceğim ben de, Çarın kurşuna dizdirdiği erkeklerin kadınları gibi/Kremlin’in kuleleri dibinde bağırmaya, avazım çıktığınca’ olarak çözümlemektedir. Çeviri 1, orijinaldeki imgeyi aktarmaya çalışmış ancak bu arada tarihsel öğenin değişikliğe uğratılması söz konusu olmuştur. I.Petro döneminde asker sınıfı olan ‘стрельцы’ çevirmenin belirttiği gibi kurşuna dizilmemiş, asılarak ya da başları kesilerek idam edilmişlerdir. Bunun dışında iki anlamlılık söz konusudur. Rus tarihini bilmeyen bir okur için şiirde anlatılan olayın hangi çar zamanında meydana geldiği, Ahmatova’nın bu olaya tanık olup olmadığı belirsiz kalmaktadır.
  
Çeviri 2, aynı mısraları ‘streltsı’ eşlerinin imgesini oluşturmadan, açıklamalı olarak aktarmaktadır: ‘Sokulacağım o bildik ağlama duvarına/Kremlin kuleleri dibinde uluyarak ağlayacağım’. Bu çözümleme okurlar için daha anlaşılır olmakla birlikte Kudüs’teki ağlama duvarı ile çağrışımların uyandırılmasına yol açmaktadır. Çeviri önerisi ‘Streltsı kadınları gibi ben de/Kremlin’in kuleleri dibinde bağıracağım, avazım çıktığınca’ şeklinde olabilir. Bu durumda ‘Streltsı’ sözcüğü için çevirmenin notunun koyulması gerekmektedir. 

Şiirin IV.Bölüm’ü çevirmenin zorlandığı bir bölümdür. Öncelikle, şairin ‘Показать бы тебе, насмешнице/И любимице всех друзей/Царскосельской веселой грешнице/Что случится с жизнью твоей’ mısralarında fiil mastarının kullanılmasıyla gerek geçmişteki ‘kendisi’ne gerekse ‘şimdiki kendisi’ne hitap ettiğini belirtmek gerekir. Orijinalin zaman boyutunun her iki çeviride de kısmen kaybolması anlamsal kaymalara yol açmaktadır. Çeviri 1, yukarıdaki mısraları ‘Eğer sene söylendiyse o dalgacı kız/Dostlarının gözbebeği/Çarskoye Selo’nun neşeli günahkârı/Yaşamında bir yeri olurdu’ olarak çözümlemektedir. Çeviri 2, aynı mısraların zaman boyutunu aktarırken şimdiki zaman diliminde kalmaktadır. Böylece, ‘Biri sana göstermeli küçük soytarı/incecik damarlı, herkeslerin sevgilisi küçük kız/Zarskoye Selo’nun gözleri gülen fındıkçı kızı/bu yaşam daha nerelere varacak, bu hız’ şeklindeki çözümleme kısmi anlam kaymasına da yol açmaktadır. Bunun dışında, Çeviri 2’de orijinalin biçembilimsel yapısına uygun olmayan gereksiz eğretilemenin yapılması ve konuşma diline ait ‘fındıkçı kız’ gibi sözcüklerin kullanılması söz konusudur. Son olarak gerek Çeviri 1’de, gerek ise Çeviri 2 ‘de şairin geçmişini yansıtan ‘Çarskoye Selo’nun neşeli günahkâr’ı sözünün uyandırdığı çağrışımlar, ilgili açıklamaların yapılmamış olması nedeniyle kaybolmaktadır. Çeviri önerisi, ‘Çarskoye Selo’ için çevirmenin notu biçiminde gerekli açıklamanın yapılması şartıyla ‘Sana göstermek vardı, dalgacı kız/ sana, dostlarının gözbebeği/ sana, Çarskoye Selo’nun neşeli günahkarı/ hayatında neler olacağını’ şeklinde olabilir.

Şiirin ‘Karar’ bölümünün çeviri çözümlemelerine bakılırsa, Çeviri 1’de orijinalde şiir boyunca geçen ‘камень’, ‘окаменеть’, ‘каменное слово’ imgesinin yerine ‘kurşun gibi söz’ imgesi kullanılırken, Çeviri 2’de ‘taş’ imgesi aynı kalıp ‘taştan sözler’ şeklinde çoğul olarak çözümlenmektedir. Çeviri önerisi ‘taş’ imgesinin kullanılması şeklinde olabilir.

Bunun dışında orijinaldeki ‘моя еще живая грудь’ mısrasının Çeviri 2’deki ‘daha inip kalkan bağrım’ olarak çözümlenmesinde gereksiz eğretilemenin kullanıldığı görülebilmektedir. Çeviri 1 ‘моя еще живая грудь’ sözünü ‘henüz yaşamakta olan göğsüm’ olarak aktarmakta, böylelikle, orijinale daha sadık kalmaktadır.

Şiirin IX. Bölüm’ündeki ‘Уже безумие крылом/ Души накрыло половину/И поит огненным вином/И манит в черную долину’ mısralarının çeviri çözümlemelerine bakılırsa Çeviri 2’de eylemin objesinin değiştirildiği görülebilir. Orijinal mısralarda eylemin objesi ‘безумие’ olurken, Çeviri 2’deki ‘Çılgınlık kanatlanmış artık/Çoktan sarmış yarısını ruhumun/İçiyorum ateşten şarabını, karanlık/körler vadisine iniyorum’ mısralarında eylemin objesi anlatıcıdır. Çeviri 1, eylemin objesini değiştirmeden söz konusu mısraları orijinale daha uygun bir şekilde ‘Ve çılgınlık, kanadıyla/Yarısını kaplıyor canımın/Ateşli şarabına boğup seni/Kara vadisine çekiyor’ olarak aktarmaktadır.

Bunun dışında Çeviri 2’de orijinale göre zaman boyutu da değişikliğe uğramaktadır. Orijinalde anlatıcı, çıldırmayı kabullenmeye razı olurken, kendisi için çok değerli olan anıları unutmaktan korkmaktadır. Bu korku ‘И не позволит ничего/Оно мне унести с собою/Как ни упрашивай его/и как ни докучай мольбою’  mısralarında yansıtılmaktadır. Çeviri 2’de ise ‘Ne denli yalvardıysam da, ne denli/yakardıysam da, dizlerimin üstünde/izin vermedi/yanımda hiçbir şey götürmeme’ mısralarıyla anlatıcı çıldırmayı kabullenmiş görünmektedir. Aynı mısraları Çeviri 1’de ‘Ne kadar yalvarsam/Ne kadar diz çöksem boş/Çılgınlık önleyecek/Yanıma bir şey almamı’ şeklinde aktarılmaktadır. Böylece, Çeviri 1’de orijinalin zaman boyutu ve anlamı korunmaktadır.   

Şiirin ‘Sonsöz’ bölümünde çevirmenler tarafından farklı biçimlerde çözümlenen ‘hatıralar’ ve ‘hatırlamak’ motifi ön plandadır. Çeviri 1, orijinaldeki ‘Опять поминальный приблизился час/Я вижу, я слышу, я чувствую вас’ mısralarını ‘Ölüler günü yeniden yaklaştı/Duyuyorum sizi, görüyorum sizi, yakınımdasınız’ olarak çözümlemektedir. Görüldüğü gibi bu çözümlemedeki imgenin belirginleştirilmesi orijinaldeki çağrışım alanını daraltmaktadır. Orijinaldeki ‘anma anı’ nın belli bir tarihi ya da günü yoktur. Bunu dışında Çeviri 1’deki ‘ölüler günü’ Türk okurları için yanlış çağrışımlara yol açabilir. Örneğin, Türkçe Wikipedia’da ‘ölüler günü’ Latin Amerika ülkelerinde ölülerin ruhlarının anılması için düzenlenen kutlama olarak açıklanmaktadır.

Çeviri 2’deki ‘Akreple yelkovan o unutulmaz ana yaklaşıyor/görüyorum, duyuyorum, işitiyorum sizi’ çözümlemesi orijinaldeki anlama daha yakın görünmektedir. Çeviri önerisi ‘anma zamanı yeniden yaklaştı/görürüm, duyarım, hissederim sizi’ şeklinde olabilir.

Şairin ‘Для них соткала я широкий покров/Из бедных, у них же подслушанных слов’ mısraları Rus okurunda, efsaneye göre Konstantinopol’u kurtaran Meryem Ana’nın Çarşafı ile ilgili çağrışımları uyandırmaktadır. Anlatıcı, o dönemde yaşayan kadınların ‘sözlerinden dokunan’ çarşaf sayesinde, mekânı ve zamanı aşarak sakladığı sözleri ve sesleri gelecek nesillere aktarmaktadır. Çevirilerde bu çağrışım kaybolmakta ve anlam kayması yaşanmaktadır. Çeviri 1, bu mısraları ‘Bu kadınlar için ölümcül bir çarşaf dokudum/Onların mutsuz sözcüklerinden’ şeklinde çözümlerken, Çeviri 2, ‘hepsi için enli bir atkı dokudum/kendilerinden duyduğum acınası sözlerden’ olarak aktarmaktadır. Çeviri önerisi ‘onlar için bir çarşaf dokudum/onlardan duyduğum kuru sözlerden’ şeklinde olabilir. Bunun dışında Rus kültüründe ‘çarşaf’ sözcüğünün uyandırdığı çağrışım çevirmen notunda açıklanabilir. 

Gerek ‘Sonsöz’ün, gerekse bütün şiirin en önemli mısraları şairin unutmak korkusunu anlatan ‘Затем, что и в смерти блаженной боюсь/Забыть громыхание черных марусь/Забыть как постылая хлопала дверь/И выла старуха, как раненый зверь’ sözleridir. Çeviri 1, ‘Ölüm kapımı çaldığında bile unutmaktan korkuyorum/Terörün kara vagonlarının tekerlerinin sesini unutmayı/Korkuyorum unutmaktan o lanet kapıları nasıl çarpışını/O ihtiyar kadının nasıl inleyişini, yararlı bir hayvan gibi’ çözümlemesi ile orijinaldeki mısraların anlamsal ve duygusal boyutunu aktarmayı başarmaktadır.   

Çeviri 2’de ise orijinaldeki anlamın kaybına yol açan ‘Bunlardan korkuyorum, ama ölümde hiç olmazsa ölümde/Kara Maruşka’ların gürültüsünü unutabilirdim/o nefret edilen kapının yüze çarpılışını/yaşlıların yaralı hayvan gibi ulumasını/unutabilirdim ölümde’ çözümlemesi sunulmaktadır. Bu çözümleme ile anlatıcı, bütün yaşadıklarını en azından öldükten sonra unutmak isteyen bir kadın olarak okurun karşısında çıkmaktadır. Böylelikle, Çeviri 2’de bütün şiirin anlamını aktaran ‘ebediyen hatırlamak’ motifi kaybolmaktadır.
     
Yukarıdaki örneklere dayanarak Anna Ahmatova’nın ‘Requiem’ şiirinin Türkçeye çevirisinde en zor noktaların, kültürel ve tarihsel öğelerle bunların uyandırdığı çağrışımların aktarılması, biçembilimsel karşılıkların bulunması ve metinler arası ilişkilerin aktarılması konusunda olduğu söylenebilir. Ele aldığımız çeviri örneklerinde söz konusu çeviri sorunlarının çözümlenmesi aşamasında biçembilim açısından nötr sözcüklerin kullanılması ve açıklamalı çeviri gibi yöntemlere başvurulmuştur. Çevirilerde, orijinalde var olan bazı metinler arası ilişkilerin kurulamaması, şiirin zamansal boyutunun daralmasına ve ilgili çağrışımların kaybolmasına yol açmıştır.

Güneş Acar’ın yaptığı çeviri serbest şiire yakın olsa da, bazı anlamsal değişikliklere yol açsa da çeviride Ahmatova’nın şiirlerinde tercih etmediği eğretilemeli dilden kaçınılması şairin sesinin ve şiirin üslubunun doğru olarak aktarılmasını sağlanmıştır. Sabit Yılmaz ve Mustafa Ziyala ise şiirsel metnin müzikalliğini ve ritmik uyumunu aktarmaya çalışırken kimi zaman eğretilemeli dile başvurmak zorunda kalmışlardır. Bu çözümleme anlam daralmasına ya da genişlemesine yol açtığı gibi, şairin sesini de değiştirmiştir. Bunun dışında, ‘Sonsöz’ün çevirisindeki anlamsal kayma ‘Requiem’ şiirinin en önemli motifi olan ‘ebedi hatıra’nın ‘ebediyen unutmak’ olarak değiştirilmesine yol açmıştır.

Sonuç olarak ele aldığımız çeviri örneklerinden Güneş Acar’ın yaptığı çeviri, ‘Requiem’in ana motifi ve şairin üslubunu doğru olarak yansıtması nedeniyle çeviri çözümlemeleri açısından daha başarılı görünmektedir.   
 
KAYNAKÇA

AHMATOVA, А.А. (1998): Sobranıye soçineniy v şesti tomah. Tom pervıy. Ellis Lak. Moskova
PUŞKİN, A.S. (1985): Soçineniya v treh tomah. Tom pervıy. Hudojestvennaya literatura. Moskva
ACAR, GÜNEŞ (1985):Yaban Balı Özgürlük Kokar. Ada Yayınları. İstanbul
ACAR, GÜNEŞ (2008):Yaban Balı Özgürlük Kokar. Can  Sanat Yayınları. İstanbul
DOĞAN, MEHMET (2005): Büyük Türkçe Sözlük. Pınar Yayınları. İstanbul
MAZLÜM, BEYHAN (1992):Uzanıp Öldü Hüzün. Gölge. İstanbul
ÖZER, HANDER (2002): Anna Ahmatova. Gendaş. İstanbul
TÜRK DİLİ KURUMU (2005): Türkçe Sözlük, Ankara.
YARAN, AZER (1984): Seçilmiş Şiirler. Anna Ahmatova. Adam Yayıncılık. İstanbul
YILMAZ, SABİT; ZİYALA, MUSTAFA (2002): Anna Ahmatova. Ardından. Varlık Yayınları. İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder