Metin
Uçar
Bugün genelde SSCB ile özdeşletirilen sosyal bir olaydan
bahsedeceğim. Kommunalka, ya da daha anlaşılır bir ifadeyle komün daire.
Komün kelimesinin kökeni Fransızca commun’dur. Yani
‘ortak’. Sonradan özel mülkiyetin olmadığı, sosyal eşitliği hedefleyen siyasi
bir düşüncenin de temeline oturan bu kelimenin yazımızın konusu olan komün
daire ifadesine de girmesi kaçınılmazdı. Çünkü komün daire, her bir odası bir
aileye tahsis edilmiş, mutfağı ve banyosu, giriş golü ortak olarak kullanılan
bir dairedir. Sıradan bir daireyi ve her bir odasında ayrı bir ailenin
yaşadığını hayal edin. Edebilirseniz tabii!
Komün daire olayının tarihçesine baktığımızda SSCB
öncesinde de varolduğunu görebiliriz. 18 yy’da para ihtiyacını karşılamak üzere
dairesini bölümlere ayırarak kiraya veren insanlar vardı. Sanayi devriminin
başladığı dönemde önce Avrupa’da daha sonra Rusya’da emekçilerin biraraya
gelerek daire kiraldıklarını ve birkaç aile birlikte yaşadıklarını biliyoruz.
N.G. Çernişevskiy 1860’da yazdığı ‘Ne yapmalı?’ adlı ünlü eserinde böyle bir
komün-yurdu anlatır.
1917 Ekim Devrimi’nden sonra bugün bildiğimiz komün daire
ifadesi geniş bir şekilde kullanılır olur. Ancak bunun komünist sistemin bir
gereği olduğunu düşünmek yanlış olur. Bakın V.İ. Lenin bu konuda ne demiş:
‘Vatandaşlar, bu kış iki odaya sıkışınız, diğer iki odayı bodrumdaki iki
ailenin kalması için hazırlayın. Geçici olrak, biz mühendislerin yardımı ile
(siz, galiba mühendissiniz?) herkese yetecek kadar güzel daireler inşa edene
kadar. O zamana kadar mutlaka sıkışık yaşamanız gerekiyor. Telefonunuz on
aileye hizmet verecek. Bu 100 saatlik iş, tezgah arkasında sohbet vs tasarrufu
sağlayacaktır. Sonra, hafif iş yapabilecek, çalışmayan, yarı emekçi, 55
yaşındaki hanım ve 14 yaşındaki vatandaş. Bunlar her gün 3’er saat nöbet
tutacaklar ve 10 aile için yiyeceklerin adilane bir şekilde dağıtılmasını
gözetecekler ve bununla ilgili kayıt tutacaklar.’
Devrim sonrası genç sosyalist memlekette herkese yetecek
yaşam alanı olmamasıydı Lenin’e bu sözleri söyleten. Aradan yıllar geçiyordu,
ancak komün daire beklendiği gibi tarihin sayfalarına geçip, unutulmak
niyetinde değildi. 1957 yılında gerçekleştirilmeye başlanan konut inşaatını
geliştirme programında bakın ne deniyor: ‘Komün daire, Sovyet iktidarının bir
projesi değildi, sadece endüstrileşme döneminde mecburi bir tasarruf tedbiri
idi.’ SSCB’de konut inşaatına ağırlık verilmişti ancak bu komün dairelerin
ortadan kalkmasına yol açmayacaktı.
1990’lı yıllara gelindiğinde başlayan ‘özelleştirme’ süreci
komün dairelere de yansıdı doğal olarak. Daire ortak olduğu için burada yaşayan
aileler sadece sahip oldukları odanın mülkiyetini üstlerine alabiliyorlardı.
Sonrasını siz tahmin edersiniz. Komşunun payını alıp iki odaya sahip olan mı
dersiniz, ya da yolunu bulup tüm daireyi üstüne yaptıran ‘girişimci ruhlu’
insanlar mı dersiniz her şey vardı. Bu insanlar sahibi oldukları odaları yine
kiraya vererek komün dairelerin ömrüne ömür katacaklardı.
Evet, günümüzde komün daire hala ayakta. Komünizm ülkede
yenilgiye uğradıktan sonra bile! Sankt-Peterburg’un komün-dairelerin başkenti
olduğu söylenir. Burada yüzbinden fazla komün dairede 600 binden fazla insan
yaşar.
Şimdi biraz da komün dairede yaşamak nasıl bir şey ona
bakalım. Bu konuda kendi deneyimlerimden faydalanacağım. 90’lı yıllarda birinde
iki oda, diğerinde dört oda olan iki komün daireye misafir olmuşum. Bunlardan
ilkinde odanın birinde eşi evi terketmiş bir anne, 14-15 yaşındaki oğluyla,
diğer oda da ise ofis çalışanı iki hanım kalıyordu. Diğer komün daire biraz
daha büyükçe idi. Orada ise bir odada yeni evli bir çift. Koca televizyon
kameramanı olarak çalışıyor. Bir diğer odada dört kişilik bir aile. İki küçük
çocukları var. Üçüncü odada evlenmeyi planlayan genç bir çift, dördüncü odada
ise tek başına yaşayan bir müzisyen kalıyor. Odaların kapıları genelde kapalı
olur. Ancak bu dairedekilerin misafirliğe gitmedikleri anlamına gelmesin. Ne de
olsa bu odaların kendine has bir dokunulmazlıkları var. Bunca insan arasında
ister istemez bir ortak yaşam düzeni kurulmuştur. Gazlı iki fırında aynı anda
dört, beş kişi yemek hazırlayabilir. Yine hemen yanındaki evyede iki kişi
bulaşık yıkarken, üçüncü sırasını bekler. Diğer bir aile hemen oracıkta
yemeğini yer. Banyo, tuvalet yine belirli bir düzenin ve sıralamanın oluştuğu
yerlerdir. Şimdi hatırlıyorum da o komün dairelerde ne trajediler, küçük
insanların yaşadığı ne büyük hayatlar gelip geçmiş olmalı. Aynı dairede yaşayıp
da dost olanlar olabileceği gibi birbirine katlanamayan insanların yaşadığı
nice hayat hikayeleri vardır. Kim bilir? Kısa misafirlik döneminde onca insanın
birbirinin ayağına basmadan nasıl yaşamaya çalışmasına tanık oldum. Bazılarının
arasında mevcut olan negatif elektriği hissetmemek mümkün değildi. O zamanlar
da anlayamıyordum. Nasıl olur da SSCB’de böyle bir ‘garabet’ olabilirdi. Ancak
şimdi biliyorum ki komün daire çarlık Rusya’sında da varmış, SSCB’de de,
sonrasında da.
SSCB'de özel mülkiyet tamamen yoktu demek yanlış olur. Evet
konutta özel mülkiyet yoktu, ancak her insanın yaşadığı dairede oturma hakkı
vardı. Buna propiska diyorlar. İnsanın ihtiyaç duyduğu kişisel özgürlük alanı
diye bir sorun da yoktu. Mesela mutfak sohbetlerinde komünist partiyi 'Tİ'ye
alan fıkralar anlatılırdı. Yeter ki oradakiler arasında bir gammazcı olmasın.
Şu propiska konusuna tekrar döneyim.
İnsanlara oturdukları daireleri özelleştirme hakkı
verildikten sonra bir özel girişimcilik olarak kiralama olayı başlar. Normalde
kiraladığınız yerde ikamet belgeniz olmalı. SSCB'nin dağılmasından sonra çok
uzun yıllar insanlar bu ikamet belgesini yaptırmak istememişlerdir. Çünkü eski
sistemdeki yaklaşım ile eğer bu adama oturma izni verirsem eve de ortak olur
diye bir düşünce vardı. Belki komik ama o zamanlar bu bir gerçeklik idi. Çünkü
kimse özel mülk nedir bilmiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder