Kaynak:
https://dzen.ru/
Sovyet döneminde, bir binanın girişindeki banklar, eskiden sadece
dinlenmek için bir yerden çok daha fazlasıydı.
Avlunun sosyal bir kurumuydu; anlaşmazlıkların çözüldüğü,
haberlerin paylaşıldığı, çocukların büyütüldüğü ve mahalle atmosferinin
yaratıldığı bir yerdi.
Ayçiçeği çekirdeği çitneyen babuşkalar, bebek arabalı
anneler, gitar çalan gençler ve işten dönen erkekler buralarda otururdu.
Her avlunun kendine ait bir "komşuluk enerjilerinin
toplandığı bankı" vardı ve herkes onun ritmine göre yaşardı.
Günümüzde neredeyse hiç böyle banklar kalmadı.
Modern avlular daha sessiz, daha düzenli ve ama daha
kişiliksiz hale geldi.
Ancak bu sade ahşap bankların ortadan kaybolması, yalnızca
bir gelişme belirtisi olmaktan öteye geçti; bu durum tüm bir kültürel
deneyimin kaybını simgeliyor.
Sovyet
tipi sohbet mekanları nasıl ortaya çıktı?
Savaştan sonra, yüksek katlı konut projeleri yaygınlaşmaya
başlayınca, insanların bir araya gelip sohbet edebilecekleri bir yerlerin
ihtiyacı ortaya çıktı.
Rahat kafeler nadirdi ve her dairede televizyon yoktu.
Bu yüzden, her girişin yakınında iki tahta ve birkaç beton
destekten oluşan basit bir banklar belirdi; ücretsiz birer açık hava
kulübüydü bunlar adeta.
Siyasetten hava durumuna kadar her şey konuşuluyordu.
Çocuklar dondurma yiyordu, yaşlılar savaşı yad ediyorlardı,
kadınlar yemek tarifleri paylaşıyorlardı ve gençler gitar çalıyorlardı, ta ki
biri pencereden "Ne kadar daha çalacaksınız? Yeter artık, insanlar
uyuyor!" diye bağırana kadar.
Mahkeme
ya da "halk parlamentosu" olarak
Tüm ana mahkeme toplantıları bu kürsülerde yapılırdı.
Burada, kimin "çok yüksek sesle müzik dinlediği",
"kimin çocuğunun kavga ettiği" ve "kimin çiçek tarhının
boyanması gerektiği" gibi kararlar alınırdı.
Resmi toplantılara gerek yoktu; başörtülü ve cübbeli birkaç
daimi "vekil" yeterliydi.
Hayatın sözlü kayıtlarının tutulduğu bir yerdi
buraları.
İnternet ve sosyal medyadan önce, dükkân hem Facebook, hem
gazete, hem de forum işlevi görüyordu.
Burada her şeyi öğrenebiliyordunuz: kim kiminle evlendi, kim boşandı, kim yeni
mobilya aldı, kim taşındı.
Bazen bilgi radyodan daha hızlı yayılıyordu.
Neden
kayboldular?
Bankların ortadan kalkması 2000'lerde başladı.
Bunun birkaç nedeni var.
Birincisi, yaşam tarzları değişiyor: İnsanlar
evlerinde, işte veya internette daha fazla zaman geçiriyor.
İkincisi, yeni avlular çitlerle, video kameralarla ve
yer altı otoparkıyla özel hale geldi.
Öyle gönlünüzce oturup vakit geçiremezsiniz: Güya her şey
özenle tasarlanmış, planlanmış ve "sağlık açısından güvenli".
Dahası, yetkililer bankları bir çatışma kaynağı olarak
görmeye başladı: gürültü, sigara ve alkol kokusuyla ilgili şikayetler
çoğalmıştı.
Birçok yönetim şirketi "düzen uğruna" bankları
kaldırmaya başladı.
Sonuç olarak, uzun zamandır komşular arasında sosyal
bir bağ olan her şey yok oldu.
Onlarla
birlikte kaybettiklerimiz
Bankların ortadan kalkmasıyla mahalle hayatı hissi kayboldu.
İnsanlar daha az selamlaşır oldu ve artık sokağın karşı
tarafında kimin oturduğunu kimse bilmiyor.
Eskiden komşunuza anahtar bırakabilir veya ondan bebek bakıcılığı
yapmasını isteyebilirdiniz; çünkü herkes birbirini adıyla tanırdı.
Şimdi avlular arabalarla dolu, ama insani bağlar ve en önemlisi
sevgi yok.
Sovyet mekânı, dedikoduyla karışık da olsa bir
güven mekanizmasıydı.
Dinlemeyi, empatiyi, tartışmayı ve uzlaşmayı
öğretiyordu.
Günümüzün şehirlerinde büyük bir eksiklik olan toplu yaşam
duygusunu besliyordu.
Avlu
hayatını yeniden geri getirmek mümkün mü?
Modern şehir plancıları, insanların oturup sohbet
edebileceği küçük kamusal alanlar olan "sosyal alanların" geri
getirilmesinin gerekliliğinden bahsediyor.
Ancak şimdilerde bunlara modaya uygun bir şekilde
"sosyal etkileşim alanları" deniyor. Ama özünde, girişteki aynı
eski banklar, sadece metal ve ahşaptan yapılmışlar, Wi-Fi ve çiçek tarhı var.
Ama yine de belki de buna benzer şeyler olabilir, evlerin
yakınındaki basit banklar, insanların birbirlerini bir ekran aracılığıyla
değil, şahsen görebilecekleri yerler haline gelebilir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder