Moskova

Moskova

26 Ekim 2025 Pazar

Açık Büfenin İsveç'le ne alakası var?


Kaynak: https://dzen.ru/

 

Rus dilinde kökenleri pek bilinmeyen pek çok deyim var. “Açık büfe”nin karşılığı “İsveç masası” (шведский стол) bunlardan biri.

Herkes "açık büfe"nin ne olduğunu bilir, ancak neden bu isimle anıldığını herkes açıklayamaz. İsveç'te ortaya çıkması tesadüf değildir; ülke sakinlerini ayıran genel kültürel davranış biçimleriyle, özellikle de yemek kültürleriyle yakından bağlantılıdır.

Açık büfe, otel veya kafelerde yemek servisi yapmanın popüler bir yoludur. Masalar çeşitli yemeklerle doludur ve konuklar en sevdikleri yemekleri kendileri seçip servis ederler.

İsveç büfesinin bu ülkeyle belirli bir bağlantısı var. İsveçliler buna "smorgasbord" diyorlar; bu da tam anlamıyla "atıştırmalık masası" veya "sandviç masası" anlamına geliyor. İsveç'te atıştırmalıklar sadece sandviç değil, doyurucu herhangi bir öğündür.

Bu yemek servis biçimi, kökleri uzak geçmişe dayanan bir İskandinav geleneğidir. Modern İsveçlilerin ataları, uzun ömürlü yiyecekleri gelecekte kullanılmak üzere saklardı. Bunlar arasında genellikle tuzlu balık, füme et ve çeşitli kök sebzeler bulunurdu.

Misafirler geldiğinde, ev sahipleri tüm yemekleri büyük kaselere koyup masaya koyarlardı. Misafirler de sırayla yaklaşıp tabaklarını doldururlardı. Bu sayede ev sahipleri her misafirle tek tek ilgilenmek zorunda kalmazdı. Pratik, değil mi?

"İsveç masası" teriminin Rusçaya nasıl girdiğine dair birkaç teori var. Örneğin, Büyük Kuzey Savaşı sırasında İsveçli askerlerin akşam yemeği için toplandıkları sırada kamplarına düşman kuvvetleri tarafından aniden saldırıldığına dair uzun zamandır devam eden bir efsane var.

İsveçliler geri çekilmek zorunda kaldı. Doğal olarak yanlarına yiyecek almamışlardı. Ancak, kelimenin tam anlamıyla yiyeceklerle dolu bir masaya gelen Rus askerleri, yiyeceklerin çeşitliliği karşısında şaşırdılar.

Başka bir versiyona göre ise bu ifade, 19. ve 20. yüzyılın başlarında yazarların ve gezginlerin etkisiyle yaygınlaşmış ve o dönemde tren istasyonlarının yakınında bulunan meyhane sahipleri tarafından benimsenmiştir.

Müşteriler önce ödeme yapıyor ve ancak ondan sonra büfe tezgahına erişim hakkı elde ediyorlardı. Bu sayede restoran sahipleri, geç gelenlerin ve yemeklerinin parasını ödemeden ayrılanların sorunlarından kurtuluyordu. Rusya'da büfenin popülerleşmesi, büyük ölçüde, çok seyahat eden ve beğendikleri veya şaşırtıcı buldukları gelenekleri romanlarında anlatan yazarlar sayesinde olmuştur.

Örneğin, yazar ve gezgin Konstantin Skalkovsky, "Seyahat İzlenimleri: İskandinavlar ve Flamanlar Arasında" (1880) adlı kitabında, tanık olduğu böylesine cömert bir dağıtımı ilk anlatanlardan biriydi. Skalkovsky, bu masadan alınan yemeklerin "ziyafet verenlerin vicdanına göre" ödendiğini belirtmişti. Yani, müşteriler ne kadar yediklerini kendileri sayıyor ve toplam tutarı "şeref sözü" ile ödüyorlardı.

Aleksandr Kuprin de seyahat notlarında "ünlü büfelerden" söz ederek, kuzey ülkesinin gastronomi kültürünün özelliklerini anlattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder