Kevork
Taşkıran
Tarih: 18 Aralık 1940...
Hitler, Alman Ordusu'na
tarihin en geniş çaplı askeri harekat emrini verdi: Hedef Sovyetler Birliği
idi.
Almanların Barbarossa Harekatı
öğrenilince Leningrad'da olağanüstü günler başladı.
Örneğin; “Müzelerin Anası”
olarak bilinen Hermitage Müzesi'ndeki 3 milyon eserin bir bölümü sandıklara
doldurulup Ural Dağları'na götürüldü.
Şehirde yaşayan önemli bilim
adamları ve sanatçıların tahliyesine karar verildi. Kimileri kenti terk etmeye
karşı çıktı.
Bunlardan biri, ünlü besteci
Dmitri Şostakoviç idi.
Yazar Sarah Quigley “Orkestra
Şefi” adlı kitabında şehri terk etmeme kararının Şostakoviç ile eşi Nina
Varzar'ın arasını açtığını şöyle yazdı:
“Nina” dedi Şostakoviç;
“Leningrad'dan ayrılmamızı istediğini biliyorum ama anla lütfen. Batan gemiyi
terk eden fareler gibi kaçıp gitmek yanlış geliyor bana.”
Nina yüzünü çevirdi: “Bu
dediğin benim kulağıma, çocuklarının hayatlarını riske attığın için kendini
rahatlatmak üzere bulduğun bir bahane gibi gelmeye başlıyor.”
“Bahane mi? Bahane mi?
Leningrad'ı mahvolmaktan kurtarmanın lanet olası bir bahane sayılacağını pek
sanmıyorum!..
Tarih: 8 Eylül 1941.
Almanlar Leningrad'ı kuşattı.
Hitler; kentin hemen düşeceğinden öylesine emindi ki, şehrin lüks oteli Hotel Astoria'da zafer onuruna verilecek partiyle ilgili davetiyeleri önceden bastırdı!
Hitler; kentin hemen düşeceğinden öylesine emindi ki, şehrin lüks oteli Hotel Astoria'da zafer onuruna verilecek partiyle ilgili davetiyeleri önceden bastırdı!
Hesap edemediği şuydu;
Şostakoviç gibi yüzbinler faşizme karşı savaşmak için gönüllü olmuştu!
Şostakoviç, önce Kızıl Ordu'ya
katılmak istedi. Sağlık durumu ileri sürülerek kabul edilmedi.
İtfaiyeci olarak görev aldı.
Ders verdiği konservatuvarın damında yangın gözlemciliği yapmaya başladı. “Dört
gözlü yarasa” diyorlardı ona.
Yaptığı işi bir çocuğun da
yapacağını söyledi sürekli. Sonunda Milis Teşkilatı'na alındı. Görevi, siper
kazmaktı.
Temizlik hastasıydı aslında ama o günler çok geride kalmıştı. Pislikleri görmüyordu bile.
Temizlik hastasıydı aslında ama o günler çok geride kalmıştı. Pislikleri görmüyordu bile.
Hitler köpürüyordu; 8 Kasım'da
üç milyon Leningradlının açlığa mahkum edilmesi emrini verdi. Ardından…
Akarsu kaynaklarına zehir attırdı.
Yiyecek depolarını bombalattı.
Akarsu kaynaklarına zehir attırdı.
Yiyecek depolarını bombalattı.
Bu nedenle, Leningrad'da kadın
ve çocuklar için günlük yiyecek 150 gram ekmeğe kadar indirildi. Bu ekmek de,
yüzde 50 oranında talaş ve başka yenemeyecek katkılardan oluşuyordu.
Halk, kedi-köpek-fare-kuş ne
buluyorsa yiyordu artık.
Kışın eksi 30 dereceye kadar düşüyordu hava. Hitler kışın ısıtmada kullanılan akaryakıt depolarını da bombalattı.
Kışın eksi 30 dereceye kadar düşüyordu hava. Hitler kışın ısıtmada kullanılan akaryakıt depolarını da bombalattı.
Şunu yazmalıyım:
Hitler, “Nazi estetiği” diye
Berlin'deki ıhlamur ağaçlarını keserken, o dondurucu koşullarda Leningrad'da
tek ağaç kesilmedi.
Isınmak için evlerdeki tüm
eşyalar yakıldı ama tek ağaç kesilip yakılmadı…
Ve inatla direndi Leningrad…
Şostakoviç dinlenme
molalarında cebinden ufak kalem ve kağıt çıkarıp notalar yazıyordu.
İtfaiye gözcülüğü yaparken,
altı saat süren ve binlerce ton şekerin bulunduğu Badayev yangınını
seyretmişti. Alevler, kapkara dumanlar, uzaklardan duyulan çaresiz insan
sesleri, çanlar, megafonlar ve hava saldırısını duyuran sirenlerin tiz sesi…
Birden Şostakoviç kendini dış dünyaya kapatmış gibi hissetti.
Birden Şostakoviç kendini dış dünyaya kapatmış gibi hissetti.
O gün karar verdi; Leningrad
senfonisini yazmaya…
Artık…
Hiçbir yangın, hiçbir ölüm,
hiçbir yokluk ve açlık onu senfonisini yazmaktan alıkoyamayacaktı.
Senfonisinde, insanlığın
barbarlıkla mücadelesini anlatacaktı.
Kuşatma altındaki halka umut ve cesaret aşılayacaktı.
O günden sonra her fırsatta yazdı Şostakoviç.
Rüyasında bile senfoninin notalarını gördü.
Bölümleri tamamladıkça tedirginliği azalacağına arttı; ilk kez başarısız olacağından korktu.
Kuşatma altındaki halka umut ve cesaret aşılayacaktı.
O günden sonra her fırsatta yazdı Şostakoviç.
Rüyasında bile senfoninin notalarını gördü.
Bölümleri tamamladıkça tedirginliği azalacağına arttı; ilk kez başarısız olacağından korktu.
Aradığı bir cenaze marşı
değil, direniş senfonisiydi…
Yıl, 1942...
Kuşatma acımasızca sürüyordu.
Öyle ki…
Öyle ki…
Ocak ve şubatta her gün 7 bin
ile 10 bin arası sivilin çoğu açlıktan ölüyordu. Şehir içi ulaşım yoktu. İnsanların
ekmek alma merkezlerine giderken yolda düşüp can vermesi normal karşılanır
oldu. Ölülerin yendiği söyleniyordu!
Bu koşullarda Şostakoviç,
Leningrad Senfonisi'ni bitirdi.
Peki. Eseri kim çalacaktı?
Sanatçıların bir bölümü tahliye edilmişti. Kimi ölmüş, kimi sakat kalmıştı.
Eski müzisyenler, sakatlanmış askerler ve amatörlerden orkestra kuruldu.
Çalışmak güçtü. Soğuktan elleri müzik aletlerini tutamıyordu.
Zorluklar aşıldı. Senfoninin kurtuluşu getireceğine dair inanç oluştu.
Çalışmak güçtü. Soğuktan elleri müzik aletlerini tutamıyordu.
Zorluklar aşıldı. Senfoninin kurtuluşu getireceğine dair inanç oluştu.
Ve…
Tarih:
9 Ağustos 1942.
Şostakoviç'in eseri Leningrad
Senfonisi radyodan çalındı.
Müziği hem Almanlara hem de Ruslara ulaştırabilmek için de güçlü hoparlörler kuruldu. Rus halkı güç ve moral kazanmak için, düşman ise umutsuzluğa kapılsın diye.
Her gün çalındı.
Herkesin dilinde senfoni mırıltısı duyulur oldu.
Direnen halkına büyük moral veren Şostakoviç'e, 1941 ve 1942'de Kızıl Bayrak İşçi Nişanı ve Stalin Ödülü verildi.
Müziği hem Almanlara hem de Ruslara ulaştırabilmek için de güçlü hoparlörler kuruldu. Rus halkı güç ve moral kazanmak için, düşman ise umutsuzluğa kapılsın diye.
Her gün çalındı.
Herkesin dilinde senfoni mırıltısı duyulur oldu.
Direnen halkına büyük moral veren Şostakoviç'e, 1941 ve 1942'de Kızıl Bayrak İşçi Nişanı ve Stalin Ödülü verildi.
Tarih:
27 Ocak 1944.
872 gün sonra…
Almanlar pes etti. Çekilmek
zorunda kaldı.
Bu süreçte Sovyetler, 3 milyon 436 bin 66 askerini ölü, kayıp ve yaralı verdi.
Sivillerden 400 bini tahliyeler sırasında ve 642 bini kuşatmada hayatını kaybetti.
Bu süreçte Sovyetler, 3 milyon 436 bin 66 askerini ölü, kayıp ve yaralı verdi.
Sivillerden 400 bini tahliyeler sırasında ve 642 bini kuşatmada hayatını kaybetti.
Leningrad'daki yıkım ve insan
kayıpları, Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombalarının yol açtığı
kayıpların üstündeydi.
Kuşatma soykırım olarak kabul
edildi.
Bugün Leningrad direnişleri
unutturulmak isteniyor. Bir örnek vermeliyim:
Dünya, Hollanda'daki 14
yaşındaki Anne Frank'ın günlüklerini ezbere bilir de, Leningrad'daki 11
yaşındaki Tanya Savicheva'nın günlüklerinden habersizdir. Açlıktan önce
büyükannesi, ardından amcası, sonra annesi ve kardeşini yitiren Tanya'nın,
günlüğündeki son notu, “Sadece Tanya kaldı” oldu. Son notuydu çünkü; kuşatmadan
kısa süre sonra ileri derecede beslenme bozukluğundan öldü Tanya!
Kuşkusuz acıları
yarıştırmıyoruz. Neden bilinip bilinmediğini anlatmaya çalışıyoruz.
Hangisini yazayım…
10 milyon 700 bin asker ve 11
milyon 400 bin sivili kaybetmesine rağmen Sovyetler Birliği, Berlin'e kadar
gidip Hitler'i yenmeyi başardı.
Yıllardır ABD'nin propaganda
filmlerini seyredenler, savaşın Amerikalılar sayesinde kazanıldığını sanıyor!
Oysa. Bu sadece, propaganda savaşını ABD'nin kazandığını gösterir!
Milyonlarca kişi açlıktan
ölmüştü ama
Hitler'i Şostakoviçlerin
direnişi yendi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder