Özlem
Kalkan
Kaynak:
http://gercekedebiyat.com/
Klasik Balenin devrimci dahisi ve Dünyanın gördüğü en iyi
(efsane) balet Nureyev'i anlayıp anlatabilmek için hikayenin tam ortasında
olmalı. Beyaz Karga'nın hikayesinin...
İnanılmazı başaran insanlar için kullanılan bir terim bu;
hayvanlar dünyasında zekası ile bilinen karganın beyaz olarak dünyaya gelme
ihtimalinin 24 milyonda bir olduğu düşünülürse galiba hikayeyi yarı yarıya
çözmüş oluruz.
Dün akşam seansında izlediğim filme girerken yönetmen
koltuğunda English Patient filminden tanıdığımız ünlü İngiliz
aktör Ralph Fiennes'in oturduğunu görünce şaşırdım. Julie Kavanagh'ın,
Nureyev'in hayat hikayesinden yola çıkarak yazdığı biyografiyi Dave Hare senaryo
haline getirmiş.
17 Mart 1938 günü bir trende başlıyor hikaye; çünkü Nureyev
bir hastane veya bir evde değil trende dünyaya geliyor. Yıllar sonra kendisine
''Nerede yaşamak isterdiniz?'' diye soran bir gazeteciye,''Trende dünyaya
geldim ben, her yerde olabilir'' der.
Başkır Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti
Ufa'da yani bir köy-taşra'da çiftçi bir ailenin beş çocuğundan biri olarak
hayata gözlerini açan Tatar/Türk asıllı Nureyev'in babası ile iyi geçmeyen
çocukluğunun ve fakir geçen hayatının verdiği kompleksleri, açmaz ve iç
hezeyanlarını filmde yer yer görüyoruz.
Küçük yaşta halk danslarına olan ilgi ve yeteneği sayesinde
taşrada dans okuluna başlayan küçük Rudi,1955 yılında, yani 17 yaşında iken
Sovyetler Birliği'nin en önemli akademisi Leningrad Kareografi Okuluna başlar,
ama yaşıtlarından 3 yıl geridedir ve bunun acısını ve hırsını içten içe
yaşarken haliyle hem isyankardır hem de ukala(!)
Bir yandan Sovyetler'in Batı ile en fazla kavga içinde
olduğu soğuk savaşın en ateşli günleri yaşanmaktadır. Yıl 1961. Kruşçev Parti
1.Genel Sekreteridir, Kennedy ile görüşmesi, ardından Berlin Duvarı'nın
örülmesi, Castro hükümetine verilen destek ve Domuzlar Körfezi çakarması.
Filmde bunları göremiyoruz, zira bir sanatçının arka planında dönemin
politikası es geçilmiş ama ilticayı iyi anlayabilmek adına ipuçları bunlar.
Politikaya uzak, isyankar ve liberal bir kişilik olan Nureyev tam da o yıl
Paris Turnesine gidecek ekibin içinde yer alır. Yeteneği ile Petersburg'un en
saygın hocası Puşkin'den tam not almıştır, heyecanlıdır.
Yabancı bir ülkede
kendi ülkesi aleyhinde konuşmak, fazla samimiyet kurmak, gece gezmek gibi
çiğnenmemesi gereken kurallar vardır ve KGB herkesin ensesindedir, daha çok da
asi Rudi'nin. Kendisine has uzun sıçramaları ve hızlı dönüşleri her yaptığında
Puşkin'in sözü vardır kulağında: ''Anlatacak hikayen yoksa dans etmek boş bir
iştir.''
Nureyev'in havaalanında ülkesinde dönmeyerek Paris'e iltica
etmesi o gün ülkesi için bir skandaldı, ama Dünya onu alkışlamaya devam etti.
Margot Fonteyn'in partneri olarak İngiliz Kraliyet Akademisi'nde sürekli
misafir sanatçı, Cuevas Markisi'nin Büyük Bale'sinde sürekli görev aldı.
Ülkesine yıllar sonra dönebildi,1993 yılında mücadele
ettiği AİDS ve kanser hastalığına yenik düştü.
Sayısız ödüle boğulan Nureyev, Legion D'honour sahibiydi.
Aslında bir belgesel havasında geçen fimde
23 yaşındaki genç aktör Oleg İvanko, Nureyev'i inanılmaz
bir başarı ile canlandırıyor. Onu dans ederken canlandıran dublorü her kimse
bir alkış da ona. Herkes temiz iş çıkarmış diyebilirim filmde.
Rus sinemasının ve yine Rus dünyasının kendine has soğukluğu
içinde en acı duygular sis misali kaybolsa da mükemmele yakın bir filmdi
diyebilirim... İltica ettiği sahnenin gerilimi ve finalde gerçek Nureyev'in
Kuğu Gölü Bale'sinden resitali ile benden geçer not aldı.
İyi seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder