Moskova

Moskova

8 Haziran 2019 Cumartesi

Öncülüğünü Rusların yaptığı 5 teknoloji






Rusların şimdiye dek birçok dâhice ve çığır açan gelişmeye öncülük ettiğini biliyor muydunuz?
Yangın söndürücü, tansiyon aleti, süt tozu ve hatta kaynak makinesi bunlardan yalnızca birkaçı.



Kaynak makinesi

Ruslar kaynak makinesini ilk icat ettiklerinde, metal bir silindir yapılmıştı.

Rus mühendis Vasiliy Petrov ve İngiliz mühendis Humphry Davy, yüksek ısıyla metalleri eriterek birleştirmeye yarayan kaynak makinasının keşfine öncülük eden ilk deneyleri 19. yüzyılın başlarında eşzamanlı ancak birbirlerinden bağımsız olarak gerçekleştirmişlerdi. Her ikisi de elektrik arkını icat etmişlerdi. Ancak Davy'nin ilk arkı kısa darbelere ve düşük ısıya ulaşabiliyorken, Petrov'un arkının darbeleri daha uzun soluklu ve ısısı da metalleri eritecek düzeydeydi.

Ancak 1881 yılında Rus mühendis ve mucit Nikolay Benardos, Pavel Yabloçkov'un icat ettiği elektro-karbon ark lambası üzerine çalışırken bunun metalleri eritmek üzere kullanılabilecek bir kaynak makinesi vazifesi gördüğünü fark etti.
Bernados, 1885 yılında kaynak makinesinin patentini aldı ve 1888 yılında cihaz sanayi sektöründe kullanılmaya başlandı.

Bu sırada başka bir Rus mühendis olan Nikolay Slavyanov karbon elektrotlar yerine, daha yüksek erime noktalarına sahip metalleri de eritebilecek metal elektrotların kullanılabileceğini keşfetti. Bunun sonucunda da meşhur silindirini var etti. Bu silindir, erime noktaları oldukça yüksek 8 farklı metalin birbirlerine kaynaklanmasından oluşuyordu.


Süt tozu

Bebekliğimizde yediğimiz mamaların en temel içeriği süt tozudur. Ancak muhtemelen çok az insan süt tozunun kökeninin Sibirya'ya dayandığını bilir.

Moğolistanlı bir tercüman olan İvan Erich 1792 yılında, Baykal gölünün doğusundaki Dauriya'da yerli Moğolların sütü kar üzerindeki levhalara koyarak dondurduklarını yazıyordu. Sonrasında oluşan buzu güneşte eritip, sulu kısmını buharlaştırdıklarında geriye 'süt tozu' kalıyordu. Sonraları bölgede çalışan bir doktor, bu yöntemin sütü depolamak için daha geniş kitlelerce kullanılabileceğini keşfetti.

Süt tozunun esas mucidi olan Osip Kriçevski, Moskova'ya 5.000 kilometre uzaklıktaki Nerçinsk'teki gümüş eritme tesisinde çalışan bir doktordu. Üstelik kendisi, tesiste çalışan Yakut sakinlerinin sütü aynı yöntemle kuruttuklarını da belirtiyordu. Kriçevski, süt tozunun taze ve besleyici besinlere ihtiyaç duyulan deniz yolculuklarında kullanılabileceğini düşündü. Avrupalılar ise henüz Sibirya icadı olan bu maddeden haberdar değillerdi.

Kriçevski, söz konusu süt depolama teknolojisini 1832 yılında vefat ettiği Nerçinsk'te geliştirdi.

Süt tozu üretimine ise, 1832 yılında ilk kez St. Petersburg'da başlanıldı. Ancak teknolojinin patenti 1855 yılında T.S. Grimwade isimli bir İngiliz tarafından alındı.


Yangın söndürme köpüğü

Yangını suyla söndürmeye çalışmak göründüğü kadar etkili bir yöntem değildir. Bu sebeple Ruslar, 'yangına köpükle gitmeye' karar vermişlerdir.

Vakti zamanında çok fazla yangına şahit olan Fransız kökenli Rus mühendis Aleksandr Loran, yangın söndürmenin daha etkili bir yolunu bulmaya koyuldu. 20. yüzyılın başlarında St. Petersburg ve Paris'te kimya çalışmalarını sürdüren Loran, aynı zamanda Azerbaycan'ın en büyük şehri ve petrol sanayisinin merkezi olan Bakü'de de ders veriyordu. Bölgede çıkan petrol yangınları en büyük sorundu ve ne suyla ne de toz söndürücülerle dindirilebiliyordu.

Yangın söndürme köpüğünün icadının ise, Loran'ın bir barda arkadaşı ile bira içtiği sırada 'Evreka!' (Buldum) diye bağırdığı an'a denk geldiği söylenebilir. Loran en kısa sürede çalışmalara başlayarak yanan bir petrol birikintisini bira köpüğüyle söndürmeye çalıştı ve işe yaradığını gördü. Ardından köpük formunda bir madde icat etti ve kurduğu yangın söndürücü markasının adını 'Eureka' koydu. İcadının patentini önce Rusya'da, 1907 yılında da Amerika'da aldı


Köşegen kafes yapısı

19. yüzyılda keşfedilen bir teknolojinin 21. yüzyılda kullanılmaya başlanması son derece ilginç bir hikâye. Bu teknolojinin mucidi Rus mühendis ve mimar Vladimir Şuhov, zamanının ötesinde bir dâhi.

Köşegen kafes yapısı, Şuhov tarafından 1895 yılında icat edildi ve 1899 yılında da patenti alındı. Yapı, elastikliği sebebiyle düşük ağırlığıyla bile darbelere dayanabiliyor. Su temas etse dahi kolay kolay paslanmadığından, düşük maliyetli ancak dayanıklı.

Günümüzde Rusya'da bulunan Şuhov tarzı kule ve çadırların çoğu, az bir bakımla 100 senenin ardından dahi sapasağlam.

Şuhov'un icadı, 21. yüzyıl mimarisini de farklı bir boyuta taşıdı. Kafes iskelet; günümüzde Richard Buckminster Fuller, Norman Foster, Nicholas Grimshaw ve daha birçok dünyaca tanınmış mimar tarafından kullanıldı.



Tansiyon aleti

Söz konusu yapının 20. yüzyılda pek popüler olmamasının nedeni, bilgisayarla yapması çok daha kolay olan titiz ve hatasız hesaplar gerektirmesiydi. Ancak Şuhov, elinin altında böyle bir teknoloji olmamasına rağmen yapıyı tasarlayabildi. 1896 yılında Nijniy Novgorod'da bulunan Rusya Endüstri ve Sanat Fuarı Merkezi için kafes iskeletten bir kule inşa etti.

Günümüzde sıkça kullanılan bu tıbbi araç, tarihin en eski uygulamalarından biridir. Bugün dahi kullanılmaya devam edilmesinin nedeni ise kesin sonuç vermesidir.

Kan basıncı, insan vücudu üzerinde yapılabilecek en mühim ölçümlerden biri. Çeşitli hastalıkların tespit edilmesinde büyük rol oynuyor. Kan basıncı ölçülürken doktorlar genellikle iki rakamı kullanırlar. Böylece bir kalp atışının en uzun süresi olan sistolik basıncı ve iki kalp atışı arasındaki en kısa süre olan diyastolik basıncı öğrenebilirler.

İtalyan patolog Scipione Riva-Rocci kola geçirilen şişme manşonları olan cıvalı tansiyon aletini icat etmeden önce de kan basıncını ölçmek için kullanılan daha az güvenilir yöntemler mevcuttu.

Bu alet öncesinde, manşon hastanın koluna geçirilip şişirilir, sonrasında da doktor iki parmağını hastanın nabzına koyardı. Eğer hastanın nabzı tespit edilemezse, bu şişme manşonun hastanın kolundaki kan akışını tamamıyla engellediği anlamına gelir ve manşonun basıncı sistolik basınca eşit olurdu. Ancak her hâlükârda, bu yöntemle diyastolik basınç belirlenemezdi.
  
Nikolay Korotkov isimli Rus doktor önce sıhhiyeci olarak çalışmış, ardından vasküler cerrahi alanına yönelmişti. 1904 yılında bir hastanın kan basıncını Riva-Rocci manşonuyla ölçerken, yanlışlıkla stetoskopunu hastanın kolundaki atardamara koydu ve sonradan kendi adı verilecek nabız seslerini (Korotkov sesleri) duydu.

Atardamar, adeta içindeki sıvının manşona çarpıp durduğu bir boru gibiydi. Sistolik basınç uygulanmadığında hiçbir ses duyulmuyordu. Baskı uygulandığında ise, kan yeniden manşona vurmaya başlıyor ve nabız sesleri duyuluyordu. Sesler sona erdiğinde, kanın damarlarda rahatça aktığı anlaşılıyordu. Seslerin kesilmesi, diyalostik basıncı temsil ediyordu.

Korotkov, bu yöntemi 1905 yılında yarım sayfalık bir yazıyla bildirmişti. 1935 yılında ise Dünya Sağlık Örgütü, bu yöntemi müdahalesiz biçimde kan basıncı ölçmenin tek yolu olarak kabul etti. Böylece söz konusu yöntem, günümüzde bir standart hâline geldi.


Bu metin, Russia Beyond The Headlines sitesindeki orijinalinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Çeviri: Şevval Parlak
Düzelti: Tuğba Bolat
© Sputnik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder