Kaynak:
https://tr.sputniknews.com/
Rusların şimdiye dek birçok dâhice ve çığır açan gelişmeye
öncülük ettiğini biliyor muydunuz?
Yangın söndürücü, tansiyon aleti, süt tozu ve hatta kaynak
makinesi bunlardan yalnızca birkaçı.
Kaynak
makinesi
Ruslar kaynak makinesini ilk icat ettiklerinde, metal bir
silindir yapılmıştı.
Rus mühendis Vasiliy Petrov ve İngiliz mühendis Humphry Davy, yüksek ısıyla metalleri eriterek birleştirmeye yarayan kaynak makinasının keşfine öncülük eden ilk deneyleri 19. yüzyılın başlarında eşzamanlı ancak birbirlerinden bağımsız olarak gerçekleştirmişlerdi. Her ikisi de elektrik arkını icat etmişlerdi. Ancak Davy'nin ilk arkı kısa darbelere ve düşük ısıya ulaşabiliyorken, Petrov'un arkının darbeleri daha uzun soluklu ve ısısı da metalleri eritecek düzeydeydi.
Ancak 1881 yılında Rus mühendis ve mucit Nikolay Benardos, Pavel Yabloçkov'un icat ettiği elektro-karbon ark lambası üzerine çalışırken bunun metalleri eritmek üzere kullanılabilecek bir kaynak makinesi vazifesi gördüğünü fark etti.
Rus mühendis Vasiliy Petrov ve İngiliz mühendis Humphry Davy, yüksek ısıyla metalleri eriterek birleştirmeye yarayan kaynak makinasının keşfine öncülük eden ilk deneyleri 19. yüzyılın başlarında eşzamanlı ancak birbirlerinden bağımsız olarak gerçekleştirmişlerdi. Her ikisi de elektrik arkını icat etmişlerdi. Ancak Davy'nin ilk arkı kısa darbelere ve düşük ısıya ulaşabiliyorken, Petrov'un arkının darbeleri daha uzun soluklu ve ısısı da metalleri eritecek düzeydeydi.
Ancak 1881 yılında Rus mühendis ve mucit Nikolay Benardos, Pavel Yabloçkov'un icat ettiği elektro-karbon ark lambası üzerine çalışırken bunun metalleri eritmek üzere kullanılabilecek bir kaynak makinesi vazifesi gördüğünü fark etti.
Bernados, 1885 yılında kaynak makinesinin patentini aldı ve
1888 yılında cihaz sanayi sektöründe kullanılmaya başlandı.
Bu sırada başka bir Rus mühendis olan Nikolay Slavyanov
karbon elektrotlar yerine, daha yüksek erime noktalarına sahip metalleri de
eritebilecek metal elektrotların kullanılabileceğini keşfetti. Bunun sonucunda
da meşhur silindirini var etti. Bu silindir, erime noktaları oldukça yüksek 8
farklı metalin birbirlerine kaynaklanmasından oluşuyordu.
Süt
tozu
Bebekliğimizde yediğimiz mamaların en temel içeriği süt
tozudur. Ancak muhtemelen çok az insan süt tozunun kökeninin Sibirya'ya
dayandığını bilir.
Moğolistanlı bir tercüman olan İvan Erich 1792 yılında,
Baykal gölünün doğusundaki Dauriya'da yerli Moğolların sütü kar üzerindeki
levhalara koyarak dondurduklarını yazıyordu. Sonrasında oluşan buzu güneşte
eritip, sulu kısmını buharlaştırdıklarında geriye 'süt tozu' kalıyordu.
Sonraları bölgede çalışan bir doktor, bu yöntemin sütü depolamak için daha
geniş kitlelerce kullanılabileceğini keşfetti.
Süt tozunun esas mucidi olan Osip Kriçevski, Moskova'ya
5.000 kilometre uzaklıktaki Nerçinsk'teki gümüş eritme tesisinde çalışan bir
doktordu. Üstelik kendisi, tesiste çalışan Yakut sakinlerinin sütü aynı
yöntemle kuruttuklarını da belirtiyordu. Kriçevski, süt tozunun taze ve
besleyici besinlere ihtiyaç duyulan deniz yolculuklarında kullanılabileceğini
düşündü. Avrupalılar ise henüz Sibirya icadı olan bu maddeden haberdar
değillerdi.
Kriçevski, söz konusu süt depolama teknolojisini 1832
yılında vefat ettiği Nerçinsk'te geliştirdi.
Süt tozu üretimine ise, 1832 yılında ilk kez St.
Petersburg'da başlanıldı. Ancak teknolojinin patenti 1855 yılında T.S. Grimwade
isimli bir İngiliz tarafından alındı.
Yangın
söndürme köpüğü
Yangını suyla söndürmeye çalışmak göründüğü kadar etkili
bir yöntem değildir. Bu sebeple Ruslar, 'yangına köpükle gitmeye' karar
vermişlerdir.
Vakti zamanında çok fazla yangına şahit olan Fransız
kökenli Rus mühendis Aleksandr Loran, yangın söndürmenin daha etkili bir yolunu
bulmaya koyuldu. 20. yüzyılın başlarında St. Petersburg ve Paris'te kimya
çalışmalarını sürdüren Loran, aynı zamanda Azerbaycan'ın en büyük şehri ve
petrol sanayisinin merkezi olan Bakü'de de ders veriyordu. Bölgede çıkan petrol
yangınları en büyük sorundu ve ne suyla ne de toz söndürücülerle
dindirilebiliyordu.
Yangın söndürme köpüğünün icadının ise, Loran'ın bir barda
arkadaşı ile bira içtiği sırada 'Evreka!' (Buldum) diye bağırdığı an'a denk
geldiği söylenebilir. Loran en kısa sürede çalışmalara başlayarak yanan bir
petrol birikintisini bira köpüğüyle söndürmeye çalıştı ve işe yaradığını gördü.
Ardından köpük formunda bir madde icat etti ve kurduğu yangın söndürücü
markasının adını 'Eureka' koydu. İcadının patentini önce Rusya'da, 1907 yılında
da Amerika'da aldı
Köşegen
kafes yapısı
19. yüzyılda keşfedilen bir teknolojinin 21. yüzyılda
kullanılmaya başlanması son derece ilginç bir hikâye. Bu teknolojinin mucidi
Rus mühendis ve mimar Vladimir Şuhov, zamanının ötesinde bir dâhi.
Köşegen kafes yapısı, Şuhov tarafından 1895 yılında icat
edildi ve 1899 yılında da patenti alındı. Yapı, elastikliği sebebiyle düşük
ağırlığıyla bile darbelere dayanabiliyor. Su temas etse dahi kolay kolay paslanmadığından,
düşük maliyetli ancak dayanıklı.
Günümüzde Rusya'da bulunan Şuhov tarzı kule ve çadırların
çoğu, az bir bakımla 100 senenin ardından dahi sapasağlam.
Şuhov'un icadı, 21. yüzyıl mimarisini de farklı bir boyuta
taşıdı. Kafes iskelet; günümüzde Richard Buckminster Fuller, Norman Foster,
Nicholas Grimshaw ve daha birçok dünyaca tanınmış mimar tarafından kullanıldı.
Tansiyon
aleti
Söz konusu yapının 20. yüzyılda pek popüler olmamasının
nedeni, bilgisayarla yapması çok daha kolay olan titiz ve hatasız hesaplar
gerektirmesiydi. Ancak Şuhov, elinin altında böyle bir teknoloji olmamasına
rağmen yapıyı tasarlayabildi. 1896 yılında Nijniy Novgorod'da bulunan Rusya
Endüstri ve Sanat Fuarı Merkezi için kafes iskeletten bir kule inşa etti.
Günümüzde sıkça kullanılan bu tıbbi araç, tarihin en eski
uygulamalarından biridir. Bugün dahi kullanılmaya devam edilmesinin nedeni ise
kesin sonuç vermesidir.
Kan basıncı, insan vücudu üzerinde yapılabilecek en mühim
ölçümlerden biri. Çeşitli hastalıkların tespit edilmesinde büyük rol oynuyor.
Kan basıncı ölçülürken doktorlar genellikle iki rakamı kullanırlar. Böylece bir
kalp atışının en uzun süresi olan sistolik basıncı ve iki kalp atışı arasındaki
en kısa süre olan diyastolik basıncı öğrenebilirler.
İtalyan patolog Scipione Riva-Rocci kola geçirilen şişme
manşonları olan cıvalı tansiyon aletini icat etmeden önce de kan basıncını
ölçmek için kullanılan daha az güvenilir yöntemler mevcuttu.
Bu alet öncesinde, manşon hastanın koluna geçirilip şişirilir, sonrasında da doktor iki parmağını hastanın nabzına koyardı. Eğer hastanın nabzı tespit edilemezse, bu şişme manşonun hastanın kolundaki kan akışını tamamıyla engellediği anlamına gelir ve manşonun basıncı sistolik basınca eşit olurdu. Ancak her hâlükârda, bu yöntemle diyastolik basınç belirlenemezdi.
Bu alet öncesinde, manşon hastanın koluna geçirilip şişirilir, sonrasında da doktor iki parmağını hastanın nabzına koyardı. Eğer hastanın nabzı tespit edilemezse, bu şişme manşonun hastanın kolundaki kan akışını tamamıyla engellediği anlamına gelir ve manşonun basıncı sistolik basınca eşit olurdu. Ancak her hâlükârda, bu yöntemle diyastolik basınç belirlenemezdi.
Nikolay Korotkov isimli Rus doktor önce sıhhiyeci olarak
çalışmış, ardından vasküler cerrahi alanına yönelmişti. 1904 yılında bir
hastanın kan basıncını Riva-Rocci manşonuyla ölçerken, yanlışlıkla stetoskopunu
hastanın kolundaki atardamara koydu ve sonradan kendi adı verilecek nabız
seslerini (Korotkov sesleri) duydu.
Atardamar, adeta içindeki sıvının manşona çarpıp durduğu bir boru gibiydi. Sistolik basınç uygulanmadığında hiçbir ses duyulmuyordu. Baskı uygulandığında ise, kan yeniden manşona vurmaya başlıyor ve nabız sesleri duyuluyordu. Sesler sona erdiğinde, kanın damarlarda rahatça aktığı anlaşılıyordu. Seslerin kesilmesi, diyalostik basıncı temsil ediyordu.
Atardamar, adeta içindeki sıvının manşona çarpıp durduğu bir boru gibiydi. Sistolik basınç uygulanmadığında hiçbir ses duyulmuyordu. Baskı uygulandığında ise, kan yeniden manşona vurmaya başlıyor ve nabız sesleri duyuluyordu. Sesler sona erdiğinde, kanın damarlarda rahatça aktığı anlaşılıyordu. Seslerin kesilmesi, diyalostik basıncı temsil ediyordu.
Korotkov, bu yöntemi 1905 yılında yarım sayfalık bir
yazıyla bildirmişti. 1935 yılında ise Dünya Sağlık Örgütü, bu yöntemi
müdahalesiz biçimde kan basıncı ölçmenin tek yolu olarak kabul etti. Böylece
söz konusu yöntem, günümüzde bir standart hâline geldi.
Bu
metin, Russia Beyond The Headlines sitesindeki orijinalinden yararlanılarak
hazırlanmıştır.
Çeviri: Şevval Parlak
Düzelti: Tuğba Bolat
© Sputnik
Çeviri: Şevval Parlak
Düzelti: Tuğba Bolat
© Sputnik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder