Kaynak:
https://tr.sputniknews.com/
Nature Communications dergisinde yayınlanan makaleye göre,
Kafkasya’nın eski halklarıyla ilgili ilk geniş kapsamlı 'nüfus sayımını' yapan
paleogenetik uzmanları, bu halkların göç geçmişini ortaya çıkardı ve
beklenmedik bir şekilde günümüz Amerika, Sibirya ve Güney Avrupa
topraklarındaki akrabalarını buldu.
Berlin Arkeoloji Enstitüsü'nden Sabina Reinhold,
bulgularını şöyle özetledi:
"Günümüzden 2-3 bin yıl önce Kuzey Kafkasya'daki bütün
halkların kültürleri farklı olsa da genetik olarak birbirlerine çok
benzediklerini açığa çıkardık. Anlaşılan bu sırada kültürel ortaklıkları onlar
için kan bağlarından daha önemliydi".
KAFKASYA'DA
YAŞAYAN HALKLAR 8 BİN YIL ÖNCE BÖLGEYE GELDİLER'
Arkeologlar, günümüzde Kafkasya'da yaşayan halkların
atalarının bu bölgeye yaklaşık 8 ila 5 bin yıl önce geldiklerini düşünüyor. Bu
bölge oldukça uzun bir süre kavimler göçünün ana yollarından biri olmanın yanı
sıra Rusya ve diğer Avrupa ülkelerinin günümüzdeki sakinlerinin ataları için de
‘Avrupa'ya açılan pencere' idi.
Bu nedenle genetikçiler uzun zamandan beri Kafkas
halklarının genetik haritalarında bu göçlerin izini bulmanın mümkün olacağını
düşünüyordu. Bu görüşe göre, bazı durumlarda kültürel gelenekler zamanla çok
büyük farklılıklar göstermesine rağmen, halkların genlerinde bu tarih yansımış
olmalıydı. Bu çerçevede Danimarkalı bilim insanları Güney Kafkasya'nın diğer
halklarıyla Ermenilerin atalarının aslında hemen hiç değişmemiş olduklarını da
kanıtlamışlardı.
Reinhold ve Rusya'nın önde gelen palegenetik uzmanlarının
da aralarında bulunduğu meslektaşları, günümüzden yaklaşık olarak 6 ila 3 bin
yıl önce bu bölgede yaşayan dört düzine çiftçi ve avcı-toplayıcının genlerini
analiz ederek, Kuzey Kafkasya halklarını Avrupa ve Asya'nın eski insanlarından
muhtelif gruplarla ilişkilendiren son derece ilginç ve beklenmedik gizemleri
açığa çıkardı.
Farklı tarihi dönemlerde dağlarda yaşayan insanların
aralarındaki akrabalık bağlarının izini süren Reinhold ve meslektaşları, Kafkasya'nın
eski sakinlerini göçe neyin sevk ettiğini ve Rusya ve komşu cumhuriyetlerin
günümüzdeki sakinlerinin DNA'larında ne tür izlerin kalmış olabileceğini
anlamayı umut ediyorlardı.
Bu karşılaştırmalar bir takım beklenmedik sonuçlar ortaya
koydu. Örneğin, Rusyalı ve başka ülkelerden bilim insanları, taş devrinde
Kafkasya halkları arasındaki genetik ‘sınırın' bugün olduğu gibi yüksek dağ
sırtlarında değil, Rusya stepleriyle Kafkasya ekosistemini ayıran bir hat
boyunca yattığını ortaya çıkardı.
Bunun sonucu olarak Kuzey Kafkasya'da yaşayan ve
arkeologların birbirlerine yabancı saydığı birçok halk, aslında yakın
akrabaydı. Ayrıca bu hat boyunca yaşayan halklar birbirleriyle neredeyse hiç
temas kurmuyordu, ancak dağların diğer tarafında yaşayan çok uzak insan
gruplarıyla ilişki içindeydi.
MAYKOP
KÜLTÜRÜ
Örneğin, Bronz Çağı'nın başında kuzeybatı Kafkasya'ya
yayıldığı düşünülen ünlü Maykop kültürü, buraya, arkeologların bu güne kadar
sandığı gibi Mezopotamya'dan gelmemişti. Onlar aslında Avrasya'nın güney halklarıyla
ilişkisi olmayan yerel, özgün bir gruptu. Daha ilginci, bunların DNA'larında,
Kızılderililerin ve Sibirya'nın günümüzdeki halklarının atalarıyla bağlarını
gösteren izler vardı.
Benzer bir şekilde, Kafkasya'nın doğu kıyılarında yaşayan
Yamnaya kültürü de, Avrupa'nın eski güney ve güneydoğu halkları ve onların
günümüzdeki temsilcileriyle genetik olarak akrabaydı.
Araştırmacılara göre, Bronz Çağı'nın başında güney Rusya ile
Avrupa arasındaki benzer temaslar, Avrasya'nın eski sakinleri arasındaki ticari
vb. zincirin sanıldığından çok daha uzun olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca,
arkeologların görüşünün tersine, Kafkasya'nın bu sırada halkların göçü önünde
aşılmaz bir engel olmadığı da ortaya çıkıyor.
''ANADOLU'
DİLİ GRUPTAN AYRILAN İLK DİL'
Reinhold ve meslektaşlarına göre Yamnaya kültürünün
temsilcileri, günümüz Avrupa halklarının ‘ataları' ve Kafkas halkları
arasındaki temasları keşfetmiş olmaları, tarihsel açıdan en ilgi çekici buluş
niteliğinde.
Bu ilişkiler, Hint-Avrupa dillerinin doğuşuna dair ‘Hazar'
teorisini güçlendiriyor ve bu ilk dilin anavatanının Kafkasya'nın daha
güneyinde olabileceğini gösteriyor. Bu da, bu dillerin ortak atalarının
günümüzdeki Türkiye topraklarında ortaya çıktığını ileri süren ‘Anadolu'
hipotezini kabul etmeye olanak sağlıyor.
Bilim insanlarının vardığı sonuca göre, ‘Anadolu' dili,
daha Yamnaya kültürünün ataları kuzeye hareket etmeye başlamadan bu gruptan ilk
ayrılan dil oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder