Kaynak:
https://www.insanokur.org/
Mihail
Şolohov: İnsanlık, ağırlıkları yokmuş gibi, yerçekiminden kurtulmuş uzay
adamları gibi boşlukta yüzen ve birbirinden kopuk bireyler yığınından oluşmaz.
Bu önemli günde, bana Nobel ödülünü verdiği için İsveç
Kraliyet Akademisi’ne duyduğum şükranı bir kez daha belirtmek benim için
sevindirici bir görevdir.
Bu ödülün benim için, bir yazar olarak mesleki çalışmalarımın uluslararası
tanınmasından çok daha büyük anlam taşıdığını daha önce de açıkladım. Bu ödülün
bir Rus yazarına, bir Sovyet yazarına verilmiş olmasından gurur duyuyorum,
çünkü ben burada, anavatanımdaki büyük yazarlar kitlesinin bir temsilcisi
olarak bulunuyorum.
Ayrıca, bu ödülün dolaylı olarak roman türünü bir kez daha
onaylamasından duyduğum hoşnutluğu da açıkladım.
Son zamanlarda, doğrusunu isterseniz beni şaşırtan birtakım
konuşmalar dinledim ve okudum. Konuşmacılar, romanın modasının geçtiğini
ve çağdaş toplumun isteklerine artık uymadığını ileri sürüyorlardı. Oysa,
yazara gerçekler dünyasını en geniş, en kapsamlı biçimde anlatmak ve bu
anlattıklarını, gerek kendisinin gerek kendisi gibi düşünenlerin gerçek karşısındaki
tutumlarıyla aydınlatmak olanağını veren romandır.
Roman, yazarın, kendi ufak “benliğini” evrenin merkezi
olarak ileri sürmesi yerine, çevremizdeki yaşamı derinden algılamaya yöneltir.
Roman, yapısı gereği gerçekçi sanatçıya en geniş çalışma alanı sağlayan
edebiyat türüdür. Yeni sanat akımlarından çoğu, devrini doldurdu gerekçesiyle
gerçekçiliği reddediyorlar. Beni tutuculukla suçlamalarından çekinmeksizin
diyorum ki, ben tam karşı görüşteyim ve sanatta gerçekçiliğin inanmış bir
destekleyicisiyim.
Bugünlerde sık sık edebi avant-garde denilen şeyden söz
ediliyor. Bunu söyleyenler, özellikle biçim alanındaki en son moda denemeleri
kastediyorlar. Oysa bence, gerçek avantgarde, yeni bir öz getiren, günümüzün
özelliklerini konu edinen yazarların yapıtlarında vardır. Genellikle
gerçekçilik ve özellikle gerçekçi roman, geçmişin büyük ustalarının deneylerine
dayanır. Ancak, bunlar gelişim sürecinde öz açısından yeni, özellikle çağdaş
nitelikler kazanmıştır.
Yaşamın canlandırılması, gençleştirilmesi, insanlığın
yararına yeniden biçimlendirilmesi görüşünü yansıtan gerçekçilikten söz
ediyorum. Kuşkusuz, bugün sosyalist gerçekçilik dediğimiz gerçekçilikten söz
ediyorum. Bu gerçekçiliğin başlıca özelliği, gerçeği sadece düşünmeyi ya da
gerçekten kaçmayı reddeden, insanlığın ilerlemesi adına savaş çağrısında
bulunan, milyonlarca insanın yürekten benimsediği amaçlara ulaşılmasını
sağlayan ve mücadele yollarını aydınlatan dünya görüşüdür.
İnsanlık, ağırlıkları yokmuş gibi, yerçekiminden kurtulmuş
uzay adamları gibi boşlukta yüzen ve birbirinden kopuk bireyler yığınından
oluşmaz. Biz yeryüzünde yaşıyoruz ve dünyadaki doğal yasalara, kutsal
kitapların dediği gibi dünyanın sonuna kadar yeterli olan endişelere,
gereksinmelere, daha iyi bir gelecek umuduna bağlıyız. Dünya nüfusunun büyük
yığınları kendilerini bölmekten çok birleştiren aynı istekleri duyuyor, aynı
çıkarlar adına yaşıyorlar.
Bunlar emekçiler, yani elleri ve kafalarıyla her şeyi
yaratan insanlardır. Ben, en büyük onuru ve en büyük özgürlüğü, kalemlerini
kullanmaktaki sınırsız olurluluğu emekçilerin hizmetine vermekte bulan
yazarlardan biriyim. Her şey bundan doğuyor. Benim, yani bir Sovyet yazarının,
bugünkü dünyada sanatçının yeri konusundaki görüşüm de buna dayanıyor.
Huzursuz bir zamanda yaşıyoruz. Yeryüzünde savaş isteyecek
tek ülke yoktur. Oysa, ulusları savaş alevlerine iten güçler var. İkinci
Dünya Savaşı’nın sınırsız yangınından arta kalan küllerin yazarların yüreğini
dağlamaması hiç olur mu?
Namuslu yazarın, insanlığı kendi kendini yoketmeye mahkûm
etmek isteyenlerin karşısına dikilmemesi hiç olur mu?
Şu halde, kendini karşıt güçlerin çarpışmasının üstünde
Olimpos’a yükselmiş ve insanların acılarına kayıtsız bir tanrı gibi değil de,
halkın oğlu olarak, insanlığın ufacık bir birimi olarak gören sanatçının ödevi
ve görevleri nedir?
Okuyucuya namuslu söz söylemek, halka doğruyu anlatmak –
gerçeği anlatırken kimi zaman sert ama her zaman yürekli olmak, insanların
yüreğine gelecek adına, kendi güçleri adına, geleceği biçimlemekteki
yetenekleri adına güçlü inanç salmak. Bütün dünyada barış için mücadele etmek
ve yazdıkları kanalıyla yazılarının ulaşabildiği her yerde barış savaşçıları
yetiştirmek, insanları, ilerlemek için duydukları soylu ve doğal isteklerinde
birleştirmek. Sanat, insanların kafalarım ve yüreklerini etkileyecek büyük güce
sahiptir. Bir insanın sanatçı tanımına hak kazanması için, bu gücü insanların
ruhunda güzeli yaratmaya yöneltmesi, insanlığın iyiliğine
yöneltmesi gerektiğine inanıyorum.
Benim halkım bütün tarihi boyunca çiğnenmiş yollardan
yürümemiştir. Benim halkımın izlediği yollar, hep yaşam öncülerinin yolları
olmuştur. Bir yazar olarak görevimin, şimdiye kadar yazdıklarımla ve bundan
böyle yazacaklarımla, emekçi halka, yapıcı halka, hiç bir zaman kimseye
saldırmamış olan ama yarattıklarını, özgürlüğünü, onurunu, kendi seçtiği geleceği
kurmak hakkım sonuna kadar savurtmasını bilen halka saygı borcumu ödemek
olduğuna inanıyorum.
Kitaplarımın, insanlara daha iyi olmaları, yüreklerini daha
arındırmaları için yardımcı olmasını dilerim. Kitaplarımın, insanın insana
sevgi duymasına yol açmasını, insanlık ve ilerleme ülküleri adına etkin
mücadeleye girme isteği uyandırmasını dilerim. Bunu bir ölçüde başarabilmişsem
mutluyum.
Bu salondakilere, Nobel ödülü dolayısıyla beni kutlamış
olanlara teşekkürlerimi sunarım.
1965
Nobel Ödülü Konuşması
Nobel Ödülü Konuşması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder