Samih
Güven
Şansa inanır mısınız? Yoksa işimi şansa bırakmam
diyenlerden misiniz? Sokakta yürürken saksının kafamıza değil de ayaklarımızın
tam önüne düşmesini neyle açıklayabiliriz?
Henüz birçok boyutunu bilmediğimiz sınırsız bir evrende
yaşıyoruz. Ayrıca insan hayatta her şeyi kendisi belirleyemiyor. Afrika’da
susuzluk çeken bir şehirde çocuk olmak da var, varlıklı bir ailede doğmak da.
Yine de insanın kendi döşediği taşların üzerinde yürümesi daha anlamlı tabi.
Ama şans konusu çoğumuzda yer etmiş. Rastlantıların, bizim
dışımızdaki bir takım olayların ve açıklayamadığımız şeylerin lehimize sonuçlar
üretmesi mümkün mü? İyi biriyle tanışmak, iyi bir şirkette işe başlamak,
şemsiyeyi unuttuk diye hayıflanırken yağmurun birden dinivermesi gibi.
Konuyu dağıtmadan yazının başlığına dönersem, Devrim
Meydanı Moskova’da Kızıl Meydan’a yakın metro istasyonunun adı. Mimarisi ve
süslemeleriyle ünlü Moskova Metrosunun ilk açılan istasyonlarından. Ayrıca
bronz heykelleri ile meşhur. Vatan savunmasındaki askerler, kitap okuyan
kadınlar, omzunda çocuğu ufka bakan umutlu babalar… İşte bir askerin yoldaşı
sevimli köpek ve bir kadının yanı başında kaygısızca duran horoz bu
heykellerden bazıları.
İlk ne zaman ve nasıl başlamış bilmiyorum. Ama gelip
geçenlerde heykelleri okşarlarsa şans getireceğine dair bir inanç oluşmuş. Her
gün aktarma yaptığım istasyonda çoğu insan dokunmadan geçemiyor
heykellere. Uzak doğulu turistler fotoğraf çekme saplantısından
dokunmaya zaman buluyor mu bilmiyorum tabi.
Onlara dokunanlardan biri de benim. Özellikle de köpek ve
horoza. İçimden günüm iyi olsun, bir tatsızlık yaşamayayım, isteğim bazı şeyler
yerine gelsin gibi şeyler geçiyor masumane. Tabi Rusların da benzer düşünceleri
oluyor muhtemelen.
Fakat konuyu düşünürken aklıma iki şey takıldı: Biri onca
heykelin içinde en çok okşanan ve dokunmaktan rengi en çok açılan şeyin horoz
olmasının nedeni. Bir diğeri de acaba insanlar Sovyet Rusya zamanında şansa ne
kadar inanıyordu konusu.
Pek çok insanın bir tüfeğin soğuk kabzasına dokunmaktansa
sevimli bir horozun başını okşamak isteyeceğine kanaat getirdim. Köpek de öyle.
Onları yaratan sanatçılara da pay biçmek lazım tabi.
Diğer konuya gelince, dinler şans konusuna pek sıcak
bakmıyor malum. Mesela İslam inancında şansa yer yok. Çünkü şans ile iş
yapmaya başlayanın kendisini boşlukta hissedeceği, sabah akşam kalbini, ruhunu,
hayatını stres, heyecan ve telâş içinde bırakacağı düşünülüyor. Dolayısıyla
kadere ve tevekküle yer veriliyor.
Peki Marksist bakış açısından durum ne? Sovyet Rusya’da
konuya nasıl bakılmış olabilir?
Bolşevik Devrim ile birlikte Rusya'yı modernleştirme amacı
hızlanmıştı malum. Batıl inançlar, mistisizm yerine bilimsel, açıklanabilir,
sebep sonuç ilişkisi olan bir hayat görüşü benimsenmişti. Buna göre maddeler ve
olaylar birbirlerine bağımlı ve organik bir ilişki içindeydiler. Dolayısıyla
dünyadaki bütün olaylar hareket halindeki maddenin değişik biçimleri olarak
görülüyordu.
Engels’e göre diyalektik, şeyleri ve onların zihindeki
yansımalarını temel olarak karşılıklı ilişkileri, birbirleriyle bağlantıları,
hareketleri, doğuş ve yok oluş koşulları içinde ele alıyordu.
Böylece diyalektik materyalizmi öne çıkaran bu yaklaşım
şansa da prim vermezdi sanırım.
Devrim Meydanı (Ploşad Revolutsi) istasyonunun inşası
1937-38 döneminde tamamlanmış. Bu sevimli horoza şans getirsin diye ilk kim
dokundu bilinmez tabi. Stalin bile olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder