Kaynak: https://oggito.com/
1 Düşünmek
için, kalpsiz mi olmak gerekir sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen
sevgidir. Düşen insana el uzatın, mahvolan bir insanla alay etmeyin, onun
haline ağlayın. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.
2 İlk
bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün
söyledikleri şu biçim şeyler: "Falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı,
bilmem neresini kiraladı." Başka birisi: "Aa! olur şey değil; niçin
acaba?" Ya da: "Falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti. Bir
başkası üç yüz bin kazandı." İllallah bunlardan. Bunlar arasında insanlık
nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar
haline gelmiş.
3 Mesela
deniz. Tanrı eksik etmesin ama bizden uzak olsun daha iyi. İnsana hüzün
vermekten başka şeye yaramaz. Baktıkça ağlayacağınız gelir. Bu uçsuz bucaksız
su kitlesi önünde ruh ezilip büzülür. Hiç değişmeden, alabildiğine uzayıp giden
bu güzel manzarada yorulan göz, dinlenecek bir yer bulamaz.
4 İçimde
neler olduğunu hissetmiyor musunuz? Anlamıyor musunuz? Konuşmakta bile güçlük
çekiyorum. Tam şuramda... Verin elinizi, tam şuramda bir şey, taş gibi ağır bir
şey duruyor, derin bir acı duyuyormuşum gibi. Garip değil mi, acı da, sevinç de
insanda aynı etkiyi yapıyor; soluğumuz kesiliyor, insanın ağlayası geliyor.
Ağlasam belki rahatlarım; tıpkı büyük acılarda olduğu gibi.
5 İki
insan arasındaki içten dostluğun kuşkusuz bir bedeli vardır. İki insanın
birbirinin eksiğini fark etmeden ve bunlar için birbirlerini suçlamadan, iyi
yanları görerek yaşaması için hayli büyük bir hayat tecrübesi, akla yakınlık ve
içtenlik gerekir.
6 Hayat
bu, hayat. Kimi ölür, kimi doğar, kimi evlenir. Biz de boyuna yaşlanıyoruz.
Değil yıllar, günler bile birbirine benzemiyor. Ne iştir bu. Keşke bugün tıpkı
dün gibi dün de tıpkı yarın olsa, ne güzel olurdu. İnsan düşündükçe kötü
oluyor.
7 Hayır,
senin içine çöken kasvet, bezginlik, benim düşündüğüm şeyse, daha çok bir güç
belirtisidir. Canlı hareketli bir ruh bazen hayatın sınırlarını aşar, tatmin
edilemez olur, bu yüzden umutsuzluğa düşer ve bir an için hayata küser. Bu hal,
hayatın sınırlarını arayan ruhun sıkıntısıdır.
8 O
hayat ki, içinde boş umutlar, parlak mutluluk hülyaları hüküm sürer ve düşünce
kendi kendini yakar kavurur, tutkular insanı kemirir, zekâ yener ya da yenilir.
Orada insan sürekli bir savaşa girişir, savaş sahnesinden yaralı, bitkin ama
gene de doymamış, muradına ermemiş olarak çekilir.
9 Dağlar
ve uçurumlar da insanın gönlüne ferahlık veren şeyler değildir. Onlar da
üstümüze yürüyen bir vahşi hayvanın dişleri ve pençeleri gibi korkulu,
belalıdır. Aczimizi öyle yüzümüze vururlar ki, hep ölüm tasası içinde yaşarız.
Kayalıklar ve uçurumlar üzerindeki gök de sanki insanları bırakıp uzaklara
gitmiş, erişilmez bir ülkedir.
10 Sence
düşünceleri dillendirmek için yüreğe ihtiyaç yok mu? Var. Onlar sadece sevgiyle
verimli olabilirler. Düşeni kaldırmak için yardım elini uzat. Yıkılanlara acı
gözyaşları dök, fakat onlarla eğlenme. Sev onları. Senin gibi canlı olduklarını
unutma. Sanki senin bir parçanmış gibi ilgilen onlarla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder