AÇGÖZLÜLÜK ÜZERİNE BİR RUS MASALI
Kaynak:
http://www.turkrus.com/
Rusça başlığın esas çevirisi Balıkçı ile Balığın Masalı
(Rusçasıyla “Сказка о рыбаке и рыбке – Skazka o rybake i rybke) olan bu masal
Александр Пушкин (Aleksandr Puşkin) tarafından 14 Ekim 1833 tarihinde şiir
formatında kaleme alınmış ve ilk defa 1835 yılının Mayıs ayında Библиотека для
чтения (Okuma için kütüphane) adlı edebiyat dergisinde yayımlanmıştır.
Rusça aslından çeviren: Kaan Akoba
* * *
Balıkçı
ile Balığın Masalı
Aleksandr Puşkin
Bir zamanlar, kendisi gibi yaşlı mı yaşlı eşiyle bir adam,
Yaşarlarmış denizin kıyısında, altına sığındıkları köhne bir dam.
Yaşarlarmış denizin kıyısında, altına sığındıkları köhne bir dam.
Artık
harabeye dönmüş kulübeleri, sanki bir ağıl,
Neredeyse
orada geçmiş ömürleri, dile kolay tam otuz üç yıl.
Yaşlı
adam ağı elinde, günboyu dalgaların üstünde,
Kadıncağız
da sürekli iplik eğirir durur çıkrığı önünde.
Her
zamanki gibi bir gün yine ağını denize attığında,
Çalı
çırpı ve biraz da balçık vardı adamın bahtında.
Ağı
tekrardan attı, görmek istedi kısmetini,
Bu
sefer de yosun almıştı, balçığın yerini.
Artık
ne çıkarsa şansıma deyip son bir defa baktığında,
Nihayet
bir balık başını eğip duruyordu ağın kuytusunda.
Sıradan
bir balık değildi: Altından!
İhtiyara,
bırak beni diye yalvaran.
Ey
yaşlı balıkçı, eğer bırakırsan beni denize,
Hep
şans ve mutluluk getiririm tüm ailenize.
Ne
hayalin varsa gönlünde, bir de ne dilersen dile,
Hemen
bulacaksın elinde, daha ulaşmadan evine.
Yaşlı
adam şaşırdı, sarardı soldu korkudan beti benzi attı,
Otuz
üç yıl görmemişti böylesini, peki şimdi ne olacaktı?
Olacak
şey miydi konuşan balık,
Bakmak
uygun olmazdı alık alık.
Bırakırken
suya altın balığı yavaşça,
Birkaç
da tatlı söz söyledi arkadaşça.
Tanrı
sizinle olsun altın balık,
Yoktur
şimdi aklımda bir dilek.
Atlayıp
gidiniz hemen denize,
Ülkenizde
iyi bakın kendinize.
Yaşlı
adam dönünce karısının yanına,
Büyük
mucizeyi anlatıverdi bir çırpıda.
Bilsen
sana neler anlatacağım gel bir eğil,
Bir
balık yakaladım altından, sıradan değil.
Bizim
dilimizi güzelce konuşarak,
Dönmeyi
istedi denize, ağlayarak.
Dedi
ne istersen dileyebilirsin benden,
Olması
için yalnızca yeter düşünmen.
Hiç
inanamadım ettiği sözlere, bilmem acaba neden,
Fakat
yine de bıraktım suya, aslında pek istemeden.
Olur
mu öyle suya bırakmak,
Seni
gidi yaşlı ahmak bunak.
Nasıl
düşünemezsin, düşmüşken böyle bir balık eline,
İhtiyacımızın
olduğunu, yepyeni bir çamaşır leğenine,
İşte,
o balık ne zaman maviliğe atladı,
Gördün
mü, deniz de hafiften kabardı.
Karısı
istedi, ihtiyar balıkçı diretemedi, kıyıya gidip seslendi,
Altın
balık da yaşlı adamı duyunca hemen orada bitiverdi.
Dileğin
nedir söyle bana,
Yerine
getireyim anında.
Selamlar
balıkçı yerlere kadar eğilerek,
''Ne
olur merhamet saygıdeğer altın balık'' diyerek.
Beni
fena azarladı yaşlı huysuz karım
Kalmadı
ne huzurum, ne de rahatım.
Meğer
ihtiyacı varmış yeni bir leğene,
Ah
alabilsem öylesini ki karım beğene.
Hiç
üzülme, Tanrı daima seninle,
Leğen
bekliyor şimdi seni evinde.
Yaşlı
balıkçı koşup eve varınca bir de ne görsün,
Karısı
elinde yeni leğen, bekliyor ki kocası dönsün.
Huysuz
değil mi işte, yine bulur bir şey kızar,
Açınca
ağzını, balıkçı ne yapsın sadece susar.
Bulmuşken
altın balığı, seni saf budala,
Bir
tek bunu mu diledin gül gibi karına?
Dizginleri
sana bırakınca ne olacağını gördük,
Sence
bir leğen istemek çok mu açgözlülük?
Hadi
şimdi git bakalım koşarak altın balığın yanına,
Ona
bize güzel bir kulübe vermesi için yalvarmaya.
Balıkçı
gittiğinde denizin kıyısına, altın balığı bulmaya,
Sular
daha o zamandan başlamıştı karışıp bulanmaya.
Mecburen
yine seslendi bakarak uzaklara,
O an
kıyıya geldi altın balık sordu bir daha.
Dileğin
nedir söyle bana,
Yerine
getireyim anında.
Selamlar
balıkçı yerlere kadar eğilerek,
'Ne
olur merhamet saygıdeğer altın balık'' diyerek.
Beni
yine çok fena azarladı yaşlı huysuz karım
Artık
hiç kalmadı ne huzurum, ne de rahatım.
Şimdi
de güzel bir kulübe istiyor,
Bunun
için başımın etini yiyor.
Hiç
üzülme, Tanrı daima seninle,
Mutlu
olun karınla yeni kulübede.
Yaşlı
balıkçı koşup eve varınca bir de ne görsün,
Güzel
bir kulübe, eh artık karısının da yüzü gülsün.
Parlıyor
haşmetiyle önünde,
Dilediği
kulübe, hele bir de,
Meşeden
büyük bahçe kapısı,
Ama
yine de mutsuzdu karısı.
Yaşlı
kadın tam da camın önünde oturmuş,
Kafasında
kocasını azarlamayı kuruyormuş.
Huysuz
değil mi işte, yine bulur bir şey kızar,
Açınca
ağzını, balıkçı ne yapsın sadece susar.
Bulmuşken
altın balığı, seni saf budala,
Bir
tek bunu mu diledin gül gibi karına?
Hadi
şimdi git bakalım koşarak altın balığın yanına,
De ki
karım ölür, bir toprak köylüsü olarak yaşamaktansa,
Yapmayacağı
şey yok, sonunda bir asilzade olmak varsa.
Balıkçı
gittiğinde kıyıya, altın balığı bulmaya,
Kabardığı
için deniz, çekindi eğilip bakmaya.
Gözleriyle
suyu tarayarak seslendi uzaklara,
Hemen
kıyıya geldi altın balık sordu bir daha.
Dileğin
nedir söyle bana,
Yerine
getireyim anında.
Selamlar
balıkçı yerlere kadar eğilerek,
Ne
olur merhamet saygıdeğer altın balık diyerek.
Beni
yine çok fena azarladı yaşlı huysuz karım
Artık
hiç kalmadı ne huzurum, ne de rahatım.
İstemiyor
toprak köylüsü gibi yaşamayı,
Arzuluyor
zengin bir asilzade olmayı.
Hiç
üzülme, Tanrı daima seninle,
Karın
ise artık zengin bir asilzade.
Yaşlı
balıkçı soluk almadan koşarak evine gelir,
Daha
çok uzaklardan gördüğü, yüksek bir kuledir.
Sundurmada
karısı bütün ihtişamı ile durur,
Sırtındaki
kürkü en pahalısından samurdur.
Gümüş
işlemeli ipekli bir kumaştan dikilmiş elbisesi,
İnci
kolyeler boynunda oynuyor, alıp verdikçe nefesi.
Altın
yüzüklerle dolu parmakları, ayaklarında kırmızı pabuçlar,
Kafasına
takmış süslü başlığı, etrafında pervane, hizmetkarlar.
Yaşlı
kadın zavallı hizmetkarlarını dövüyor,
Perçemlerinden
tutup yerlerde sürüklüyor.
Önünüzde
eğilir sizi saygıyla selamlarım,
Eşsiz
güzelliğinizle asil ve değerli karım.
Der
yaşlı balıkçı, en sonunda ruhunuz huzura kavuştu mu,
Sarayınızda
asilzade unvanınızla mutluluğu buldunuz mu?
Huysuz
kadın, bir kez daha bağırdı, zavallı balıkçıya,
Gidip
atlarla ilgilensin diye, seyis yapıp yolladı ahıra.
İşte
bir hafta gene göz açıp kapayana kadar geçip gitti,
Ve
yaşlı kadın bağıra çağıra balıkçının yanına seyirtti.
İhtiyar
adamı yine altın balığın yanına kıyıya gönderirken,
Dedi
ki aman unutma önünde eğilmeyi, isteğimi söylemeden.
Heyecanlandırıyor
beni aklıma düşünce,
Ne
güzel şey, olabilmek ülkeme kraliçe.
Korkan
yaşlı balıkçı duaya başladı
Hayır
dese karısı onu gene haşlardı.
Neler
oluyor sana kadınım, iyi misin yoksa şarabı fazla mı içtin,
Ne
durmayı biliyorsun ne de şükretmeyi, sen kendinden geçtin.
Krallığındaki
herkes önünde eğilsin,
Ama
arkandan gülsün mü istersin?
Bu sözleri
duyunca çok öfkelendi yaşlı kadın,
Uzaktan
duyuldu sesi, adama attığı tokadın.
Seni
gidi ihtiyar seni, hangi cüretle benimle tartışırsın,
Benim
gibi asilzadeyi, kendinle bir tutup karıştırırsın?
Hadi
hemen git denizin kıyısına, emrimdir sana,
Kölem
olmak istemiyorsan eğer oyalanmasana.
Yaşlı
balıkçı korktu karısından, yine düştü yola,
Deniz
taşmış köpürmüş, kara dalgalar kol kola.
Mecburen
yine seslendi bakarak uzaklara,
O an
kıyıya geldi altın balık sordu bir daha.
Dileğin
nedir söyle bana,
Yerine
getireyim anında.
Selamlar
balıkçı yerlere kadar eğilerek,
'Ne
olur merhamet saygıdeğer altın balık'' diyerek.
Karım;
gözü yokmuş asilzadelikte,
Ayak
direr, olacağım diye kraliçe.
Hiç
üzülme, Tanrı daima seninle,
Karını
oldu bil artık, ülkeye kraliçe.
Yaşlı
balıkçı müjdeyi vermek için karısının yanına döndü,
Muhafızlar
onu görünce, kraliçenin çevresinde duvar ördü.
Sarayında
tahtına kurulmuş oturuyor kraliçe,
Toprak
ağaları, soylular önünde el pençe.
Ona
çok uzak ülkelerden gelen şaraplardan sunuyorlar,
Bir
şey isterse diye her an etrafında pervane oluyorlar.
Kraliçenin
çevresinde korkunç muhafızlar,
Omuzlarında
da keskin mi keskin baltalar.
Bunu
gören yaşlı balıkçı çok korktu,
Hemen
öne eğildi, kraliçeye doğru.
Saygılar
sunarım size korkunç kraliçe,
Umarım
ruhunuz eskisine göre hallice?
Kraliçe
kafasını çevirip de bakmadı bile,
Kovuldu
saraydan balıkçı, bir tek emirle.
Kraliçenin
emri duyuldu, hemen toprak ağaları ve soylular koşturdu,
Yaşlı
balıkçı kovuldu, sarayda şimdi artık herkes rahat ve mutluydu.
Bir de
muhafızlar, koruyan sarayın kapısını,
Balta
ile uçuracaklardı balıkçının kafasını.
İhtiyar
kovuldu saraydan alaya alınarak,
Uzaklaştı
o da, arkasına bile bakmayarak.
Halk
bağırıyordu ''Seni kendini bilmez ukala, seni kara cahil,
Artık
adam yerine konmayacaksın balıkçı, işte bunu bil.''
Tüm
bunlardan sonra, sadece bir hafta geçmişti,
Ama
herkes kraliçenin öfkesinden bezmişti.
Yaşlı
adam için saraydakiler seferber oldu,
Ülke didik didik arandı, sonunda balıkçı bulundu.
Ülke didik didik arandı, sonunda balıkçı bulundu.
''İstediğim
senin elinde'' diye gürledi mutsuz kraliçe,
Saygıyla
eğil önünde, diz çök altın balığı görünce.
Ona
de, saray ve kraliçe olmak aslında güzelmiş
Ancak
asıl istediği, denizlere hükmetmekmiş.
Okyanusta
yaşamak ve altın balığın hizmeti,
İşte
ondan beklediğim bu, versin bana nimeti.
Balıkçı
daha önce almıştı ağzının payını,
Tek
kelime etmedi, sustu bundan dolayı.
Kıyıya
doğru yine yol göründü ihtiyara,
O da
ne, artık deniz kömürden de kara.
Kabarmış
kızgın dalgalar, durmaksızın sahili dövüyor,
Uğultuların
arasında o sanki kendi kendine söyleniyor.
Yine
altın balığa seslendi,
Bu kez
de fazla beklemedi.
Dileğin
nedir söyle bana,
Yerine
getireyim anında.
''O''
dedi eğilip selamlarken ihtiyar balıkçı,
Hep
bir şeyler istiyor bilmem bu kaçıncı.
Merhamet
sana haşmetli efendim,
İşte
yine ne yapacağımı bilemedim.
Bu
lanetli kadın bilmiyor mutlu olmasını,
Şimdi
de istemiyor ne sarayını ne tahtını.
Meğer
hükümdarı olmak istermiş bütün denizlerin,
Bir de
okyanusta yaşarken, senin şahsi hizmetin.
Altın
balık hiçbir şey söylemedi,
Suya
kuyruğunu vurdu ve gitti.
Ardından
bakakaldı ihtiyar balıkçı,
Uzun
süre bekledi gelecek yanıtı.
Beklemekten
sıkılıp karısının yanına dönünce,
Şaşırdı
kaldı saray yerine eski ağılını görünce.
İhtiyar
karısı eşikte oturur,
Önünde
kırık leğen durur.
Rusça
aslından çeviren: Kaan Akoba
Bu çeviriyi TürkRus.Com
yazarlarından Kaan Akoba, bundan tam dört yıl önce, Rusya’da yaşadığı dönemde
yapmıştı. Ve bu güzel çeviri ilk kez 2013 ilkbaharında, Moskova’da yayınlanan
-son krizde maalesef baskısına ara vermek zorunda kalınan- Türkçe-Rusça dergi
Pusula-Kompas’ta yayınlanmıştı.MASAL HAKKINDA DİĞER BİLGİLER; Halk bilimcisi Vladimir Propp, masalın Açgözlü yaşlı kadın adlı Rus masalına benzediğini belirtmiştir. Grimm Kardeşler'in Vom Fischer und seiner Frau (Balıkçı ile Karısı) masalından esinlendiği söyleniyor.
Bu masalın farklı uyarlamaları da var. 1866'da kareografisini Arthur Saint-Léon'un, müziğini Ludwig Minkus'un yaptığı Le Poisson doré (Altın Balık) adlı bir bale var. 1937'de ise Aleksandr Ptuşenko aynı adlı masalın animasyon filmini yapmıştır. 1950'de Mihail Tsehanovski tarafından çizgi filmi 2002'de ise Nataliya Dabija Balıkçı ve Altın Balık Hakkında adlı bir stop motion animasyon filmi yapmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder