Ahmet
Yıldız
Odatv.com
Odatv.com
1898 yılının yağmurlu bir gününde Münih’te, Anton Azbe’nin
ünlü sanat okulu tıklım tıklımdı.
Üç dört çıplak kadın, apış aralarından yayılan ağır kokuyla
uzanmış modellik yapıyor, çevresinde okul öğrencisi ressamlar tuval ve
kağıtlarına kalemlerinin hafif hışırtılarıyla modellerin apış arası tüylerini,
kasların bağlantılarını çaprazlama çizgilerle çizmeye, burun kanatlarını,
dudaklarını özenli bir işleyişle biçimlendirmeye çalışıyorlardı.
Onların içinde, pek isteksiz görünen Rus ressam Vasily
Kandinsky, “Bu ressamlar bu işi yaparken sanatı bir an bile düşünmüyorlar!”
diye söyleniyordu içinden.
**
Birkaç yıl önce Moskova’da gördüğü çok etkilendiği ve şaşırdığı Monet’nin “Saman Yığını” adlı tablosunu anımsamıştı.
**
Birkaç yıl önce Moskova’da gördüğü çok etkilendiği ve şaşırdığı Monet’nin “Saman Yığını” adlı tablosunu anımsamıştı.
Söz konusu resim bir şeye benzemiyordu!
Bir saman yığını olduğunu ancak katalogdaki adından
anlayabilmişti!
Daha sonra yayınlayacağı “Sanatta Zihinsellik Üstüne” adlı
kitabının ilk notunu düştü defterine:
“Ruhun derinliklerinden kopan, gereksinmeden kaynaklanan
güzeldir!
Nesneler ve doğa resmi boğar, öldürür!”
**
Önce düşüncesi doğan “Soyut resim”lerinin ilkini 1910’da yaptı.
**
Sanatçının yalnızca dış dünyadan değil, iç dünyadan topladıklarını, iç dünyanın deneyimlerini de resme yansıtması gerekiyordu.
Nesneler ve doğa resmi boğar, öldürür!”
**
Önce düşüncesi doğan “Soyut resim”lerinin ilkini 1910’da yaptı.
**
Sanatçının yalnızca dış dünyadan değil, iç dünyadan topladıklarını, iç dünyanın deneyimlerini de resme yansıtması gerekiyordu.
Bu toplamaları kaynaştırabilmenin sanatsal üslubunu
arıyordu!
1901'de bu düşüncelerle “Yarının sanatı”na uzanmak için “Münih
Grubu”nu kurdu.
**
Ama ne yazık ki açtıkları ilk sergide resimlere halk ağzına geleni söyledi!
1-15 Aralık 1909'de Münih'in en güzel sergi salonu Heinrich Thannhauser'in galerisinde tabloların üzerine tükürüldü!
**
Ama ne yazık ki açtıkları ilk sergide resimlere halk ağzına geleni söyledi!
1-15 Aralık 1909'de Münih'in en güzel sergi salonu Heinrich Thannhauser'in galerisinde tabloların üzerine tükürüldü!
Sergide, şimdi bize klasik gelen ve her biri milyonlarca
para eden resimlerin ressamlarıydı bunlar: Wasily Denisov, Aleksandr
Mogilevsky, Georges Braque, Pablo Picasso, Daniel Kardeşler vs!
**
İnsanlığın sanatta kat ettiği yolun en hızlı koşulduğu, sanatta en devrimci olunduğu yıllardı bu yıllar!
**
İnsanlığın sanatta kat ettiği yolun en hızlı koşulduğu, sanatta en devrimci olunduğu yıllardı bu yıllar!
Daha sonra Franz Marc’la “Mavi Süvari” adıyla birliktelik:
İkisi de maviyi ve atları seviyordu!
Mavinin mutlaka bir yerinde olduğu resimlerden oluşan ilk
sergiyi açtılar.
Mavi, "Olağanüstü belirgin bir renk" olarak bir “içsel
gereklilik”ti Kandinsky'e göre.
Daha sonra, 1931 yılında, mavi tutkusu yüzünden, eşi Nina Kandinsky’le birlikte Marsilya’dan vapura binip (Vapur’da Lunaçarsky’le karşılaşırlar üstelik!) İstanbul’a ulaştılar.
Daha sonra, 1931 yılında, mavi tutkusu yüzünden, eşi Nina Kandinsky’le birlikte Marsilya’dan vapura binip (Vapur’da Lunaçarsky’le karşılaşırlar üstelik!) İstanbul’a ulaştılar.
Sultan Ahmet Camii’ne girdikleri zaman Nina Kandinsky: “Gözümün
önünde Kandinsky’nin resimleri var sandım!” diye yazdı, anı kitabı “Kandinsky
ve Ben”de.
“Tamamen mavi olan muhteşem bir yapı; Kandinsky’nin en
sevdiği maviden! Mavi cami, bizim için birbirine ekleyeceğimiz en değerli
incilerimizden oldu. Aya Sofya ve Topkapı Sarayı da gözümün önünde!..”
(Kandinsky ve Ben, İletişim Yayınları, s. 247)
**
Vasily Kandinsky 1914’te 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla zorunlu olarak Moskova’ya döndü.
**
Vasily Kandinsky 1914’te 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla zorunlu olarak Moskova’ya döndü.
1917’de Sovyet Devrimi patlak verdi. “Devrim, Rusya’da
Lenin’in ölümüne dek, kültür ve sanat ortamına bir ilkbahar havası getirmişti.”
(s.96)
Yanında arkadaşlarıyla her akşam Tverskoi Caddesi’nde bir
aşağı bir yukarı dolaşan Mayakovski, uzun boyunu daha uzun gösteren paltosuyla,
sanat, edebiyat ve sosyalizmi tartışıyordu!
Kandinsky 1919-21 arası modern Sovyet müzelerinin temelini
attı. Akademiyi yönetti. Yirmi iki müze kurdu.
**
Almanya’daki Bauhaus Okulu’nun davetine uyarak Radek’in izniyle ülkeden ayrıldı.
**
Almanya’daki Bauhaus Okulu’nun davetine uyarak Radek’in izniyle ülkeden ayrıldı.
Almanya’da 1933’e dek iki yüz elli dokuz tablo yaptı! (Ünlü
“Daire dönemi!” bu yıllardadır.)
1933’de iyi ki Paris’e geçmişti. Çünkü Naziler’e göre
komünistti!
Daha da kötüsü bir gazetede ortaya çıktı. 18 Ağustos 1936’da Essen’deki Folkwang müzesinin yöneticisi SS komutanı Kont Klaus Von Bandissin gazeteye Kandinsky’nin “Folkwang Müzesi Yabancı Bir Cisimden Kurtuluyor!” başlıklı yazı yazdı.
Daha da kötüsü bir gazetede ortaya çıktı. 18 Ağustos 1936’da Essen’deki Folkwang müzesinin yöneticisi SS komutanı Kont Klaus Von Bandissin gazeteye Kandinsky’nin “Folkwang Müzesi Yabancı Bir Cisimden Kurtuluyor!” başlıklı yazı yazdı.
Bu Nazi’ye göre Kandinsky’nin İmprovisation adlı tablosu, “…karmakarışık
plazmalar, spermler ve bakterilerle dolu bir belde!..”ydi!
**
Kandinsky ise özellikle günümüz Türk sanatçılarının kulaklarına küpe olması gereken şu saptamaları yapıyordu:
**
Kandinsky ise özellikle günümüz Türk sanatçılarının kulaklarına küpe olması gereken şu saptamaları yapıyordu:
“Sanatçı her şeyde, baştan başarıyı kovalayan acemi bir
çocuk değildir.
Ödevleri olmaksızın yaşamaya hakkı yoktur.
Ödevleri olmaksızın yaşamaya hakkı yoktur.
Ona verilen görev ağırdır; bu çoğu kez sırtında taşıdığı
ağır bir çarmıhtır.
Bütün davranışları, duyguları ve düşüncelerinin yapıtlarını
ortaya çıkaran belirsiz öğeler olduğuna inanmalıdır.
Bir sanatçının özgür ve mutlu olabilmesi için diğer tüm
işleri bırakması gerekir.
Yaşamında olduğu gibi davranışlarında da özgür olmadığını
bilmelidir; sonuç olarak yalnızca sanatında özgürdür!.." (Vasily
Kandinsky, Sanatta Zihinsellik Üstüne)
**
İnsanlık, insana yakışmayan günümüz vahşi dünyasında, “İnsan!” yanını ancak sanat ve edebiyatla ayakta tutabilir!
**
İnsanlık, insana yakışmayan günümüz vahşi dünyasında, “İnsan!” yanını ancak sanat ve edebiyatla ayakta tutabilir!
Bu yol, gerçek sanatçıların, sanattan taviz vermeden kanla
ateşle yürüdükleri çetin bir yoldur!
(Bu yazı, ülkeye getirildiklerinde onca aşağılanmalarına karşın, boyunlarını uzatacak bir “Kurban!” olmadıklarını, yaşamayı sevdiklerini, direnmeyi çoktan unutmuş tüm Türkiye’nin gündemine oturarak kanıtlayan soylu “Angus”lara adanmıştır! - A.Y.-)
(Bu yazı, ülkeye getirildiklerinde onca aşağılanmalarına karşın, boyunlarını uzatacak bir “Kurban!” olmadıklarını, yaşamayı sevdiklerini, direnmeyi çoktan unutmuş tüm Türkiye’nin gündemine oturarak kanıtlayan soylu “Angus”lara adanmıştır! - A.Y.-)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder