Bir yazarın bir anlatısıyla dil çağını/zamanının ruhunu
yakalaması zordur! Peki, Lermontov’un Zamanımızın Bir Kahramanı romanında bunu
başarmasının ardındaki gerçek nedir?
Feridun Andaç
Kaynak: http://www.gazeteduvar.com.tr/
Lermontov’un Zamanımızın Bir Kahramanı romanını
günümüze taşıyanın, bugün de okutanın ne olduğunu düşünürüm sıklıkla.
İlk gençlik çağımda okuduğumda, “Peçorin” tiplemesinin
etkisinden kurtulamamıştım. Ama bunu bende büyülü kılanın anlatımındaki lirizm,
Kafkasya doğasının betimiydi sanırım! Daha sonraki yıllarda okuduğumda, bu kez,
karşıma çıkan “Peçorin”de hem kendimi hem de çevremdeki birçok insanı bulduğumu
söylemeliyim.
Öyle ki; onu Bazarov’un, Prens Mişkin’in, Raskolnikov’un
yanına koyarken hep öne geçtiğini görürdüm.
Peki, neydi Lermontov’un “çağının bir kahramanı” olarak
niteleyip yazdığı Peçorin’i bu denli ölümsüzleştiren?
Bir yazarın bir anlatısıyla dil çağını/zamanının ruhunu
yakalaması zordur! Lermontov’un bunu başarmasının ardındaki gerçek kendi
yaşantı zenginliği/deneyimi kadar; dönemini kavrayışı, dönem insanının
gerçekliklerini görmesidir diyebiliriz.
Bu da bize, bir anlatıcının, hele hele kurmaca
anlatıcısının romanını/öyküsünü kurarken ki bakışının nerelerden/nasıl
beslendiğini de göstermektedir.
Lermontov’un gerçekliğinde kederli zamanın ironik bakışını
buluruz bu romanda. Hayatın oyun imgesi karşısındaki durumu, bireyin tutumu ve
yazarın algısıyla buluşan anlatı. Öyle ki, burada, Lermontov’un bu
anlatıyı/anlatısını tasarlama düşüncesi de romanın bir başka önemli boyutudur.
Peçorin’in anlatılan öyküsü, parçalanmış bir dünyanın diliyle buluşturularak
tümleştirilir. Bu da, gene bize, çizilen tipolojinin ruhunu/gerçekliğini ve
hangi durumda/ortamda yaşayıp nasıl bir birey olduğunu göstermesi açsından
kayda değer bilgiler verir. Dahası, Lermontov, romanındaki gerçekçilik tutumunu
anlatımındaki ironisiyle örtüştürerek bir başkaldırı anlatısı kurar.
Kuşkusuz, bu türden yapıtları çağlar ötesine taşıyan da bu
biçim ve ruhtur. Etkileyici kaynak olması, yol göstericiliği, esinleyici bir
yapıt olması ardılı dönemlerin yazarlarına çok şey söyler.
Biz, okur olarak, böylesi bir yapıtı bugünün koşulları ve
bilinçlilik dünyasında okuruz. Bu da ister istemez kendi zamanımızın ruhuna
dönük duyumları/imgeleri, düşünüşleri içerir. Her iyi yapıt karşılaşmalardan
doğar, okurda da bu algıyı yaratır: Siz de kendi karşılaşmalarınıza dönüp
bakın, dedirtir adeta.
Lermontov’un, bir anlatıcı olarak burada bize
verdiği/gösterdiği bir başka şey de vardır: “malzemeyi şekillendirme”
biçimi/yordamı. Bu, olmayanı oldurma da olabilir bazen, kimi zaman da olanı
biçimlendirme, bunu nasıl işleyebileceğini göstermedir.
Doğrusu, Lermontov’u zaman zaman dönüp okuduğumda, hatta
bir kurmacaya başlarken okuma gereği duyduğumda bir dizi soru/sorun dizilir
karşıma. Bunların çoğunun yanıtlarını bir ölçüde Lermontov’un bu anlatısında,
ama daha çoğunu da Stendhal’de bulurum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder