Yarım
Kalmış Anıların ve Aşkların Daha Çok Hatırlanmasının Sebebi: Zeyigarnik Etkisi
Blyuma Vulfovna Zeyigarnik (Блю́ма Ву́льфовна Зейга́рник),
9 Kasım 1901 tarihinde doğmuş, ünlü bir
Sovyet bilim insanı; psikoloğu ve
psikiyatristidir.
24 Şubat 1988 tarihinde Moskova’da ölmüştür.
Zeyigarnik, “Zeyigarnik etkisi” diye bilinen teziyle
ünlenmiştir.
Zeyigarnik etkisi; kişilerin tamamlanmamış veya
bölünmüş-kesilmiş şeyleri, tamamlananlara göre daha kolaylıkla hatırladığını
ifade eden psikolojik bir kavram.
Sovyet psikolog ve psikiyatr Blyuma Zeyigarnik tarafından
bir restoranda yapılan gözlem sonucu
bulunmuştur.
Zeyigarnik, garsonların siparişleri
sadece servis sırasında hatırladıklarını, servis tamamlandıktan sonra siparişi hafızalarından sildiklerini
far keder. Konuyla ilgili çalışmalar ve deneyler yapar. Yaptığı çalışmalarla;
bitirilmemiş, sonlandırılmamış işlerin, zihni meşgul ettiği ve iş
bitince, zihnin bu meşguliyetten kendini kurtardığı sonucuna ulaşır.
Blyuma Zeyigarnik, Berlin’de Doktorası için araştırma
yaparken Profesörü Kurt Lewin, garsonların henüz hesabı ödememiş müşterilerin siparişlerinin
detaylarını, hesabı ödemiş olanlardan daha iyi hatırladıklarını fark ettiğini
söyler. Garsonlar siparişleri sadece servis süresince hatırlıyorlar ve servisi
tamamladıklarında siparişler hafızalarından buharlaşıp uçup gidiyor. Bu Zeyigarnik’in
henüz tamamlanmamış işlerin bellekte farklı bir konumu olup olmadığını ve
bitmiş işlerden daha iyi hatırlanıp hatırlanmadığını merak etmesine yol açar.
Katılımcılara yap – bozların veya basit ödevlerin verildiği
bir deney düzenler. Deneklere 20 kadar basit görev verir. Bulmaca çözmek, ipe
boncuk dizmek vs.. Ödevlerin yaklaşık olarak yarısında katılımcılara müdahale
edilir ve işleri kesintiye uğratılır. Daha sonra aktivitelerin ne kadarını
hatırladıkları sorulduğunda, kesilen ödevlerin ayrıntılarının, sonunda
tamamlanıp tamamlanmadıklarına bakılmaksızın, katılımcılar tarafından daha iyi
hatırlandığı görülür.
Zeyigarnik bunun tamamlanmamış ödevlerin hafızada farklı
ve daha etkin bir şekilde depolanmasına neden olduğu sonucuna varır.
Mesela, bitmemiş ilişkilerimizi neden daha fazla
hatırlarız? 3. Gününde eve dönmek zorunda kaldığınız bir tatil size neden daha
fazla çekici görünür? Rejim yaparken bitirmeden bıraktığınız tabaktaki tatlı
neden aklınızdan çıkmaz? Birçoğumuzda, geçmiş dönemde, okuldayken, çözdüğümüz
problemlerden çok, çözemediklerimiz akıllarımızda kalmıştır. Biraz daha
boyutlandırırsak, geçmiş dönemde planlayıp da gerçekleştiremediğimiz
projelerimize ait başarısızlıkların, bize, Zeyigarnik Etkisi olarak ve “keşke”
şeklinde döndüğü söylenebilir.
Başka bir Deneyde; Tamamlanmamış işleri olan bir grup
deneğe, bir roman okumaları ve romana ait detayları aktarmaları istenir.
Detayların hatırlanması konusunda, deneklerin romana, beklenilen düzeyde
konsantre olamadığı görülür. Bir başka deneyde ise, tamamlanmamış işleri olan
ancak, bu işleri tamamlamaları için kendilerine plan yapmalarına izin verilen
kişilerin (işleri tamamlamaları için değil, tamamlanmamış işlerin nasıl
tamamlanacağına yönelik plan yapmaları için) okudukları romana ait detayları
daha iyi hatırladıkları görülür. Buradan şu anlam çıkmaktadır ki, zihnin
bilinçdışı çalışan kısmı, başka bir işe daha rahat geçebilmesi için, bir
evvelki işin bitirilmesi doğrultusunda, bilinç dâhilinde çalışan kısma plan
yapması için baskı yapmaktadır. Aksi halde, sonraki işler (belki de bütün bir
hayat) negatif olarak etkilenebilecektir.
Zeyigarnik Etkisi olarak bilinen bu olgunun önemli
çıkarımları olmuştur.
Zeyigarnik, öğrencilerin, özellikle de çocukların
çalışırken sık molalar vermesi halinde daha çok şey hatırlayabileceklerini öne
sürer. Ancak fikirleri, belleğin araştırmalar için yeniden önemli bir konu
haline geldiği 1950’lere kadar pek önemsenmeyecektir. Zeyigarnik’ın kuramı
belleğin araştırılmasında çok önemli bir adım olarak kabul edilir ve sadece
eğitimde değil, reklamcılık ve medyada da pratik uygulamaları olmuştur.
Buna başka bir örnek olarak da, bir savaş ortamında,
oğlunu, kocasını, sevdiğini kaybedenler; ölen kişinin bedenine
ulaşamadıklarında benzer eksiklik duygusunu yaşamaktadırlar. Bir başka
ifadeyle, savaşta öldüğü, ancak bedenlerinin kayıp olduğu, ölen kişinin
yakınlarına söylendiğinde, ölen kişinin belirli bir mezarının olmaması
nedeniyle, yakınlarının zihinleri, tamamlanmamışlık duygusu ile bir ömür boyu
meşgul olacaktır.
Özellikle, 1963’te başlayan ve on yıl süren Vietnam savaşı
sırasında, kaybolan Amerikan askerlerinin aileleri, ömür boyu unutamayacakları
bu işkenceli beklentiyi (travmayı) yaşamışlardır. Yeni doğan bebeklerin hastane
ortamından veya kapı önünden küçük yaşta çalınan çocukların anneleri için de
beklemekle geçen yıllar, bu tamamlanmamış döngüyü, Zeyigarnik etkisini
yaratmaktadır.
Hatta, bu gibi durumlarda, kaybolanların, bilinmeyen bir
yerde hayatta olup olmadığı belirsizliği yerine, kaybolan kişilerin ölmüş ve
bilinen bir gömülü yerlerinin olması, beklentide olan kişinin zihnindeki
döngüyü kapatıp, rahatlatacak bir tercihinin olabileceği de sav olarak öne
sürülebilir. (Kaybolan kişinin, kayıp olması yerine ölmüş olmasını tercih
etmek.)
Dizilerde
Zeyigarnik Etkisi
Seyirciyi kanalda tutmak için televizyoncuların kullandığı
en eski numaralardan biri de diziler değil mi?
Dizinin son sahnesi şok edici, yarım kalmış, sonucu belli
olmayan bir kareyle biter mesela. Kahramanımız balkondadır ve arkasından
yaklaşan bir gölge onu sırtından iter. Sahne burada dondurulur. Kahramanın
düşüp düşmeyeceğini öğrenmek için ertesi haftayı beklememiz gerekiyordur.
Sonra şu yazıyı görürüz: DEVAM EDECEK
Ertesi hafta sonucu görmek için yine o kanalı açarsınız
çünkü gizem aklınızda kalmıştır, zihninizi hâlâ meşgul etmektedir.
Tamamlanmamıştır. Büyük romancı Charles Dickens da aynı tekniği kullanırdı.
Eserlerinin çoğu, daha sonradan tam olarak yayımlanmış olsa da önce tefrika
halinde basılmıştır. Oliver Twist örneğin.
Bütün bu örneklerin ortak noktası şu ki, insan bir işe
başladı mı onu yarım bırakmaktan çok bitirmeye eğilimli oluyor. Erteleme
illetine şayet haddinden büyük bir işle karşı karşıyaysak tutuluyoruz ve o işe
başlamayı sürgit geciktiriyoruz. Bu da genellikle ya nasıl ya da nereden
başlayacağımızı bilemediğimiz durumlarda oluyor.
Zeyigarnik Etkisinin bize öğrettiği şu ki, ertelemeyi
yenmekte kullanabilecek bir silah varsa o da bir yerden, herhangi bir yerden
başlamak.
En zor kısmından başlamayın elbette. Önce daha kolay olan
kısımları deneyin. Büyük bir projenin bir parçasının bile altından
kalktığınızda gerisi gelecektir. Bir kere başladınız mı içinizde bir dürtü
oluşur. “Madem başladım, bitireyim.” Zihninizin gerisinde, farkında bile
olmadığınız bu küçük ses sizi o görevi tamamlamaya teşvik eder. Dünyanın her
yanında onca insan Lost dizisini nasıl seyretti sanıyorsunuz?
Gayet basit bir tekniktir bu ama sıklıkla aklımızdan çıkar;
yine gidip bir işin en zor kısmına dikeriz gözümüzü ve gözümüzde büyütürüz işi.
“Yapamayacağım” düşüncesi ertelemenin en sevdiği kardeşidir.
Yalnız Zeyigarnik Etkisinin önemli bir istisnası var. Bir
şeyi elde etmek için yeterince motive olmadığımız durumlarda bir işe yaramaz.
Şurası gerçek ki, bir şeyi imkânsız ya da sıkıcı buluyorsak zahmete girmeyiz.
Ama ulaşılabilir bulduğumuz bir amaç için sadece bir adım
atmak çok büyük bir fark yaratır.
Kaynak: http://www.aylakkarga.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder