Çekicilerin
çektirdikleri
M. Hakkı Yazıcı
mhyazici@yandex.ru
Kaynak: http://www.turkrus.com/
Bu sene Moskova’da geçen senelere göre nispeten biraz daha
yumuşak geçen bir kışı yaşıyoruz. Bilen bilir, Moskova kışları öyle “lay lam
loy” kışlardan değildir.
Yağan kar erimedi kuşkusuz, ama hiç olmazsa yollar temiz.
Halbuki bir iki hafta önce ne kadar çok kar yağmıştı!
Araç sahipleri arabalarını park edip, ertesi güne kolaylık
olsun diye akşamdan temizleyip evlerine gidiyorlardı; bir sonraki sabah
geldiklerindeyse arabalarını yine kar yığınının içinde, görünmez halde buluyorlardı.
Anlatacağım da o günlerden birinde olmuştu.
Evden çıktığımda kapının önünde baktım bizim komşu Azeri
Hüseyin avucunun içinde bir şey, avluda dolaşıp duruyor; bir yandan da
söyleniyordu:
“Mənim uşaq haradadır?”
Elindeki arabasının uzaktan kumandasıydı. Kar yığını
altında kaybolmuş arabaların arasında kendi jigulisini arıyordu. Uzaktan
kumandasının düğmesine bastı.
Kar yığınlarının arasından “civuk, civuk,” diye mekanik bir
ses geldi.
“Hah, işdə tapdım. Buradasan!” diye sevinçle bağırdı.
Hüseyin, arabasının üzerindeki karları temizlemek için
bagajından gerekli alet edevatı çıkardı.
Bir el atıp, yardım edeyim dedim. Çok memnun oldu. Elime
bir fırça alıp işe giriştim.
Dalmıştım, “Hop qardaş nə edirsən?” diye müdahale etti.
Hüseyin’in tepkisine şaşırıp durdum.
Sonra sebebini anladım; meğer ben plakayı da
temizliyormuşum; halbuki o, plakanın bilerek kirli kalmasını ve numaranın
okunamamasını istiyormuş.
Hani biz de İstanbul’daki otopark sorunlarından, çekici teröründen
konuşurduk ya, şimdilerde Rusya’da da benzer sorunlar yaşanıyor.
Söylenene göre Moskova’daki trafikteki araç sayısı üç
milyon civarında. Bu sayı her geçen gün artıyor, ancak otopark alanıysa çok
kısıtlı.
Ria Novosti Haber Ajansına beyanat veren Moskova Park
Alanları İdaresi Başkan Yardımcısı Sergey Mariniçev, yapılan bir araştırma
sonucunda, şehirde her gün yaklaşık kırk beş bin aracın park ihlali
gerçekleştirdiğini saptadıklarını söylüyor.
Ancak Moskovalılar da dertli. Araçlarının park ihlalinde
otoparka çekilmesi Moskovalıları canından bezdirmiş durumda.
Önce üzerinde bir kamera bulunan polis araçları caddeleri
turluyor, parkeden araçların resimlerini çekiyor, internetten merkeze iletiyor,
merkezde bunlar kontrol ediliyor, park eden araçların hatalı bir durumu varsa
çekici geliyor. Falan…
Moskova’da geçen sene içinde birden hepsi yeni, hepsi gıcır
gıcır bir çekici ordusu oluştu.
Hem otopark parası, hem de çekici parası vermesi de
cabası... Tabii bir de daracık alanda otomobilleri çekmeye çalışan çekicilerin
araçlara verdiği zarar var ki sormayın gitsin...
Bazıları, plakalarının bazı numaralarını kağıtla
kapatıyorlar. Bir de özel bir malzeme çıkmış piyasaya, sürücüler bundan alıp
plakalarını kaplıyorlar. Bu malzemeyle kaplanan plakalara çıplak gözle bakıldığında
numaralar okunabiliyor, fakat her nasılsa fotoğraflarda numaralar çıkmıyor.
Moskova’da yanlış park eden araçları ihbar etmek için
hazırlanan cep telefonu programı yakında uygulamaya konulacak. Yani bir de
muhbir vatandaşlar türeyecek.
Araç ve yaya
trafiğinin sağlığını bozan etkenlerden biri de kuşkusuz yanlış park etme
alışkanlıkları. Ancak bu yanlışlığı düzeltirken de ortalığı birbirine
katarsanız, ne yazık ki çözüm değil sorun üretmiş olursunuz...
***
Azeri Hüseyin içini çekti:
“Bilirsənmi bu çekiciler nələr çektiriyor Moskovalılara?”
Hüseyin’in karısı Elena İvanovna bir mağazada bir bluz
beğenmiş, aklı o bluzda kalmıştı.
Mağazalarda devam eden ucuzluk kampanyalarında ilginç
fiyatlara seveceğiniz bir şeyleri bulmak hala mümkün. Ekonomik krize, bütün
olumsuzluklara rağmen, bazı mağazalar, müşteri yitirmemek için direnebildikleri
kadar direnmekte, fiyatları anormal oranda arttırmamakta kararlı gözüküyorlar.
Ne kadar direnebilirler, orası belli değil tabii ki...
Ruslar, daha sonra bu fiyatlara bu malları bulamamak
endişesiyle, o an ihtiyaçları olmasa bile bulduklarını alıyorlar. Tabii parası olanlar…
Elena İvanovna, aklının kaldığı bluzu almak için gitmiş. Hemencecik
dönerim diye arabasını bulabildiği ilk yere park etmiş.
Koşa koşa içeri girmiş, düşündüğü gibi beğendiği bluzu
almış, parasını ödemiş, paket bile yaptırmadan yine koşa koşa geri çıkmış.
Ancak arabanın yerinde yeller esiyormuş. O kadarcık zaman
içinde çekiciler gelmiş, arabayı olduğu yerden alıp, gitmişler.
Elena İvanovna, ağlamaklı bir halde arabanın nereye
çekildiğini öğrenmiş. Bir taksiye atladığı gibi oraya gitmiş.
Allahtan yanında yeteri kadar para varmış. İşlemler
yapılmış; park cezası, çekici parası, taksi ücreti derken dört yüz Rublelik
bluz, yaklaşık on bin Rubleye mal olmuş.
İşlemlerin hemen yapılması, sırada öne geçmek için verilen
avanta da cabası.
Hüseyin:
“Nə deyirsən? Bu sənə görə ağıllı bir alver mi?” diye
sordu.
Sesimi çıkarmadım. Onun kızgınlığına ortak olup, daha fazla
kışkırtmak iyi olmazdı. Neme lazım, karı-koca arasına girilmez. Olumsuz bir şey
söylesem Elena İvanovna’nın kulağına gider, aramız açılır filan.
***
Bu park sorunuyla
ilgili ne maceralar, ne hikayeler var. Her gün başka ilginç şeyler duyuyoruz.
Otomobili çekici üzerindeyken yetişen sürücüye
aracın ücret alınmadan teslim edilmesi gerekiyor. Ancak her şey kâğıt üzerinde
kalıyor.
İçinde sürücüsü olan aracın da çekilmemesi
gerekiyor.
Adamın biri, çok uzun süre arabasının
içinde oturup bir rekora da imza atarak eylemde bulunmuş.
Genç bir kadın, dört
aylık bebeğini arabasının içinde bırakıp kısa süreliğine bir yere gitmiş,
döndüğünde bir bakmış ki araba park ettiği yerde değil. Tabii bebeği de…
Çok güzel ve çekici
bir başka kadın, çekici arabasını çekerken yetişiyor. Kadınlığını, cazibesini
kullanırsa arabayı kurtarırım zannediyor. En çekici ses tonuyla yalvarıyor,
ancak nafile.
Bir başka olay da
şöyle:
Moskova’ya yakın
şehirlerden birinden bir adam sabah erken saatlerde iş için geliyor. Yolların
durumunu önceden bilemediği için her ihtimale karşı biraz erkence saatte yola
çıkıyor ve umduğundan daha erken bir zamanda Moskova’ya ulaşıyor. O saatte her
yer kapalı. Yorgun olduğu için bundan istifade biraz dinlenmek, uyumak istiyor.
Arka koltuğa geçip, bir battaniyeyi kafasından aşağı örtüp yatıyor. Bir süre
sonra uyanıp, gözünü açtığında kendisini park ettiği yer yerine çekicilerin
araçları çekip götürdüğü uzak ve hiç bilmediği bir yerde buluyor.
***
Bir arkadaşım
anlattı, onun yalancısıyım. Geçenlerde hali vakti iyice, akıllı, başarılı bir
Türk iş adamına trafikte iken Türkiye’den telefon gelir.
“Abi, hemen atla gel;
bu işi senden başka kimse halledemez,” derler.
Adamcağız, o sırada
çok müşkül durumdadır, ama “Yav kardeşim, ben şu anda arabanın içinde ‘devit
bal probki’ de mahsur kalmış vaziyetteyim; yok, gelemem arkadaş!” diyebileceği
bir durumu da yokmuş.
Neyse telefonu
kapatmış; elindeki “çok akıllı” telefonundan uçak saatlerini, boş yer olup
olmadığını kontrol edip, internetten biletini almış.
Allahtan üç buçuk
saat sonra bir uçak varmış.
Bütün bunları rahat
rahat yapmış, zira araba trafikte kımıldayamaz bir haldeymiş. Tamam, biletini
almış, ama milim kımıldamayan bu trafikte havaalanına arabayla gidebilmesi,
belki saatlerini alacak, muhtemelen de uçağı kaçıracaktır.
En iyisi Metroyu ve
Aeroekspres’i kullanmak, diye düşünmüş.
İyi de, o çok sevdiği
pahalı arabasını nereye park edecektir?
Hele hele bu park
sorunu akıllara seza!..
Tam o sırada
bulunduğu yerin biraz ilerisinde bildiği bir banka varmış. Çok yoğun olmasa da
ara ara işinin düştüğü o bankanın şube müdürünü tanıyormuş. Bankanın şube
müdürü de onu tanırmış ve kredi müşterisi olması için hep peşindeymiş.
Akıllı bir iş adamı
dediysek, öyle boru değil; başarısının altında önemli ölçüde çok zeki ve pratik
çözümler üretebilme yetisinin olması yatıyormuş.
Belki de “uyanık”
demek daha doğru…
Daha önce de birkaç
kere geldiği için bankanın kapalı bir garajının olduğunu biliyormuş. Önceden
banka müdürünü telefonla arayıp, propuskunu ( пропуск ), yani içeri giriş
iznini falan halletmiş.
Bankanın önüne
geldiğinde direksiyonu kırıp, park yerine girmiş. Hemen banka müdürünün odasına
çıkmış.
Banka müdürü, onu
görünce çok mutlu olmuş.
Bizim iş adamı selam
sabah faslını kısa kesip:
“Bana çok acilen beş
bin dolar kredi lazım,” demiş.
Müdür şaşırmış:
“İyi de,” demiş,
“Sizi tanıyorum gerçi, ama bizim bankanın kredi müşterisi değilsiniz.
Söylediğiniz meblağın sözü bile olmaz, ancak öncelikle istihbaratınızın
yapılması, talebinizin kredi komitesine sunulması, limitinizin çıkması,
alacağınız kredinin teminatlandırılması lazım.”
“Yahu, size illa kredi
verelim, bizim bankada mevduat hesabı açın diye peşimde koşan siz değil
misiniz? Şimdi yarım saat içinde bana acilen bu para gerekli. Beni tanıyorsunuz
zaten, gerekli işlemleri bilahare yaparız. Siz kredi sürecini başlatın. Teminat
diye ısrar ediyorsanız. Bu benim aşağıda sizin garajda bulunan arabamın
anahtarı, buyurun; size bırakıyorum. Gerekli teminatı birkaç kere karşılar. Bir
hafta sonra da imzaları falan, her şeyi tamamlarız,” demiş.
Banka müdürü biraz
tereddüt etmiş, ancak müşteriyi kaçırmak istemiyormuş. Meblağ da çok büyük
değilmiş. Kendi yetkisi dahilinde kasadan beş bin dolar getirtmiş, bizim iş
adamına vermiş.
Uyanık iş adamımız,
koşar adımlarla, banka müdürünün şaşkın bakışları arasında dışarı çıkmış;
yakınlardaki Metro istasyonuna gidip Metroyla Kiyevskaya’ya, oradan
Aeroekspres’le Vnukova Havaalanı’na gitmiş; zamanında uçağa yetişmiş.
Bir hafta içinde
işlerini hallettikten sonra, huzur içinde İstanbul’dan dönmüş. Ertesi gün de
bankaya gitmiş.
Beş bin dolarlık
krediyi, anaparasını, faizini, masraflarını ödeyip kapatmış. Kredi sözleşmesini
imzalamış, gerekli eksik evrakları vermiş. Şubede bir ticari mevduat hesabı
açmışlar. Yeni ve daha büyük bir kredi limiti için de başvuru yapmış.
Bütün bunlar olurken
banka müdürü, bu kredi ilişkisinin tuhaflığına gülüyormuş.
Bizim iş adamı
dayanamamış, “Müdür Bey, sizinle samimiyetimiz arttı, kızmazsanız işin
doğrusunu anlatmak istiyorum,” demiş.
Her şeyi açıklamış.
“Düşünsenize benim o
anki müşkül durumumu. Nereye bırakacaktım arabayı? Hem benim sevgili arabamı
emanet edebileceğim sizin garajdan daha güvenli bir yer bulabilir miydim? Bir
de kredi faizini, masrafları falan, hepsini hesaplayın, bu kadar ucuza bir park
yeri bulabilir miydim?”
***
Bu aralar ekonomik olumsuzluklar ve park
sorunu nedeniyle trafiğe çıkan araç sayısı nispeten azaldı, Moskova’nın en
büyük belası “probki” sorununda bir rahatlama var; ancak yine de yollar araba
dolu.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen hiç
kimsenin arabasından vazgeçmeye niyeti yok gibi görünüyor; zira araba
kullanmanın Ruslar için dayanılmaz bir çekiciliği var.
Hem de çekicilerden çektikleri bunca
çileye rağmen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder