Ceket
/ SUAT TAŞPINAR
Gözüm cekette. Bekliyorum. Gözüm saatte. Bakıyorum. Gözüm
pencerede. Yazın son günlerinin solgun ışıltısını seyrediyorum. Yarım saatten
fazla oldu geleli. Küf kokulu minicik bir odadayım. Elimde kâğıtlar,
"Yuri İvanoviç yok mu?" diye sordum. Bir kademe sonrası artık palyaço
makyajı sayılan bir 'boya yoğunluğu' içindeki sekreter kız, kafasını bir
anlığına kaldırıp tısladı: "Olması lazım, bekleyin!" Önündeki bulvar
gazetesinden 'silikon memenin faideleri' üzerine bir haber okuyordu.
Fotoğraftaki sahte 'büyüklüklere', sonra da kızın dekolte sayılabilecek
bluzundan istese de taşamayacak 'küçüklüklere' baktım. Sustum. Kızın sıkıntılı
bir anında, Yuri İvanoviç ile ilgili ısrarlarım esaslı bir terslenmeyle son
bulabilirdi.
Oturdum. Bekliyorum. Çirkin sekreter ve ben.
Baş başayız. Ne kadar beklemek lazım, bilmiyorum. Rusya'da ruh ve beden
bütünlüğünüzü koruyarak uzun yaşayabilmeniz için en çok ihtiyacınız olan şey:
Sabır! Bürokrasinin eline düştüğünüz anda hayat, Erman Toroğlu'nun "Uğur,
o kareyi yavaş yavaş yeniden oynat" talimatıyla ekrana yansıyan ritimle
geçiyor.
Sekreterin telefonu çalıyor. Bir, iki, üç... Telefon hâlâ
çalıyor. Epeyce de gürültülü. Kız, 'silikon vadisi'nde kaybolmuş durumda. Yakın
takibe aldığım suratında hiçbir ifade yok. Telefon çalmaya devam ediyor.
Neredeyse atılıp, "Telefon çalıyor, galiba duymuyorsunuz?" diyeceğim.
Kız tabloid gazetenin sayfasını çeviriyor. Silikona devam ediyor. Telefon artık
beynimin içinde çalıyor. Kalkıp ahizeyi alma ve "Yanlış numara!"
dedikten sonra yere çarpma planları yapıyorum. Planım 'nakıs teşebbüs'
düzeyinde kalıyor, kızın eli telefona uzanıyor. Gözü hâlâ silikonda. Ahizeyi
alıyor. Kulağına götürmeden, masanın üzerine öylece, açık bırakıyor. Ve ilim
irfan ile uğraşmaya devam ediyor.
Ben kapısı açık karşı odayı göz hapsinde tutuyorum. Yuri
İvanoviç hâlâ yok. Ama ceketi sandalyesine asılı. Görüyorum. Demek ki burada.
Demek ki çıkıp gelmesi an meselesi. Gözüm saatte. Bir saati bulmuş geleli. İnsanlar
girip çıkıyor odaya. Sekreter kimini tersliyor, kiminin işini tek keline
etmeden kağnı hızıyla hallediyor.
Telefon orada açık bekliyor. Geçenlerde bana dert yanan bir
Türk işadamının sözleri geliyor aklıma: "Moskova yine çıldırdı. Dil
bilmeyen, eğitimi bile olmayan, 18 yaşındaki yeniyetme sekreterler bile 500
dolardan ucuza çalışmıyor. Ben bu kadar fazla maaş alıp, onu da bu kadar az hak
eden personel görmedim!"
Bekliyorum. Beklemenin sonu yok. Yaradana sığınıp sekretere
bir hamle yapıyorum: "Yuri İvanoviç gerçekten bugün çalışıyor mu?"
Kız silikonlu gazeteyi kaldırıp atmış. Çantasında çıkardığı aynaya bakıp makyaj
tazeliyor. İşte bu benim Rusya'da hâlâ alışamadığım manzara:
İster metroda, ister sokak ortasında ya da ofiste, alenen
makyaj yapmak 'hayatın normali'. Lavaboya gitmek şart değil. Sekreter yüz
vermiyor, kısa kesiyor:
"Ceketi orada. Muhakkak gelir."
Odaya yaşlı bir amca giriyor. "Yuri İvanoviç yok
mu?" diye soruyor. Sekreter makyaj namına gözünü morartmakla meşgul. Ses
vermiyor. "Oturun, ben de onu bekliyorum" diyorum.
Adam yanıma oturuyor. Beraber cekete bakmaya başlıyoruz.
"Çok oldu mu siz geleli?" diyor.
"Bir saatten fazla oldu. Ama ceketi burda. Muhakkak
gelir" diyorum. Adam gülmeye başlıyor. Yanlış bir kelime mi kullandım,
bozuk aksanıma mı güldü diye rahatsız oluyorum. "Siz yabancısınız
galiba" diyor. İyice geriliyorum. "Evet. Ne yani?" diyorum.
"Bu, Sovyet devrinden kalma ucuz bir numaradır. Ama
her zaman işe yarar" diyor. "O zamanlar işten kaytarmak çok modaydı.
Ya da duyardık ki, yakındaki bir devlet mağazasına mesela Polonya'dan yeni
ayakkabılar gelmiş. Eğer birkaç saat içinde kuyruğa girip alamazsan, hayatta
bulamazsın. Hemen ceketini sandalyeye asarsın. Varsa gözlüğünü de masaya
koyarsın. Kâğıtları da biraz dağıtırsın. Kaçıp gidersin. En azından birkaç saat
kimse seni bulamaz.
Soran oldu mu, ceketini gösterip 'Buralardadır, birazdan
gelir' derler. Sen de o arada işlerini mi halledersin, sevgilinle kaçamak mı
yaparsın, sana kalmış! İtiraf etmeliyim ki, benim ofiste iki ceketim olurdu.
Birini sandalyeye bırakıp öyle kaçardım!"
Gözüm saatte. Bekliyorum. 1.5 saat oldu. Yuri İvanoviç hâlâ
yok. Gözüm cekette.
Bekliyorum.
02/10/2005,
Radikal gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder