4 Kasım Rusya için önemli bir "kurtuluş günü"... Bu
tarihi günün simgeleri de Minin ve Pojarski... Fotoğrafta gördüğünüz, Kızıl
Meydan'daki St. Vasili kilisesinin önündeki bu ünlü heykel onları temsil
ediyor... Peki onların tarihteki yeri, önemi nedir?
Prof. İlber Ortaylı'nın geçen yıl Romanov hanedanının 400. yılı
için yazdığı yazı bu konuya da değinerek anlamlı bir perspektifi gözler önüne
seriyor:
Romanovların
400’üncü yılı
Bu yıl Rusya’da bir takım kitleler huşu ile Romanovların 400’üncü
taht yılını kutlayacaklar. Böyle olaylar, yaşanan müşterek tarihi anmak için
bir vesiledir. Bizde de Türk-Rus tarihiyle ilgili bir iki konferans ve küçük
toplantının yapılması gereklidir
Devlet-i Aliyye, Moskova Devleti’yle 1490’larda ilişki kurdu.
Rusya’nın o zamanki savaş ve barış muhatabıKırım Hanlığı idi. Bir mümtaz
eyaletin hükümdarları olan yani vasal statüdeki Kırım Hanları dış ilişkiler
kurabiliyorlardı. Moskova sefirleri de Kırım’ın merkezi sayılabilecek
Akmescit’te mukimdi. Kırım Hanlığı, Moskova Rusyası’na karşı Osmanlı
Devleti’nin ilişkilerini yönetmeseler de yönelttiler. Moskoflara karşı
müttefikleri Polonya’ydı. Devlet Giray Han’ın Moskova’yı kuşattığı hatta şehri
tahrip ettiği biliniyor. Bu uzaktaki steplerin merkezini uzun boylu elde tutmak
mümkün değildi. Devlet-i Aliyye, Rusya’yla ancak Romanovlar devrinde temasa
geçmiştir. Viyana Muhasarası’ndan sonra uzun süren savaşlar sırasında Rusya;
Almanya, Polonya ve Venedik’in müttefikiydi.
1699 Karlofça Barışı’ndan sonra 1700 İstanbul Barışı’yla
İstanbul’da bir elçilik kurdu. İlk büyükelçi, büyük yazar Lev Tolstoy’un büyük
büyük dedesidir.
Pyotr Andreyevich Tolstoy, Petro’nun donanmasındaki ilk
amirallerdendi. Yazdığı uzun raporlar (Rus arşivlerindeki) henüz
değerlendirilmedi ama o dönemin Osmanlı tarzı için birinci derecede öneme
haizdir.
Rusya tarihinin kutsal sayılan hanedanı Ruriklerdir. Ne var ki
Korkunç Ivan öldükten sonra onun başmüşaviri aslen bir Tatar olan Boris Godunov
tahtı gasp etti. Gaspedilen bu taht Rus tipi bir sahnelemeyle dolduruldu. Halk
anarşiye düşen devletin içinden bir kurtarıcı aradı. Bunun da uzun bir
saltanatı çok yakında bulunduğu Çar Korkunç Ivan’la birlikte götüren ve
Rusya’yı tanıyan bir adam olması gerekliydi. Boris Godunov’un ilk işi Çar’ın
reşit olmayan masum küçük oğlunu katletmek oldu. Küçük Çareviç Dimitri’nin Çar
tarafından ortadan kaldırdığı söylentisi hemen yayıldı. Kutsal Hanedan
Ruriklerin hanedanı böylelikle bitmişti.
İnanan,
inanmayan herkes Dimitri’ye katıldı
Ardından sahte bir Dimitri ortaya çıktı. Polonyalılar onu Boris’in
elinden kurtulan hakiki Çareviç gibi allayıp pullayıp Rusya’nın üstüne
saldılar, muhalif çoktu; inanan, inanmayan herkes Dimitri’ye katıldı ve Moskova
düştü. Türkçe’ye de çevrilen Puşkin’in eseri “Boris Godunov” adlı dram
okunursa, tiyatro, tarihi nasıl anlatıp yorumluyor canlı örneğiyle görülebilir.
Polonya’nın ve sahte Dimitri’nin işgalindeki Moskova ve Rusya 13 yıllık bir
fetret dönemi yaşadı. Rusya’yı yabancı istilasından Moskova halkı ve
tüccarların reisi Kuzma Minin ve asilzadelerin önderi durumundaki Knez Dimitri
Pojarski’nin öncülüğündeki bir isyanla kurtardılar.
Bu ülkenin tahtı hiç de istenen bir nimet değildi. Zemsky Sobor’un (yani bütün asilzadeler ve şehir temsilcilerinin meydana getirdiği büyük meclis) en sakin ve uyumlu üyesi Michael Romanov adeta yalvar yakar tahta çıkarıldı.
21 Şubat 1613, yeni Rusya tarihinin başlangıcıdır. Romanovlar tahta çıkışlarının 300’üncü yılını, 1913 Şubat’ında bayramlar, açılış törenleriyle oldukça kendilerinden emin en azından istikbale umutla bakan bir havada kutluyorlardı. Avrupa’nın üzerinde geniş bir harbin kara bulutları dolaşmaktaydı. Milletler nasıl bir yıkımın geleceğinin henüz farkında değillerdi, Rusya da değildi. Tarihçi Vernadsky savaşın sonunda demokrasinin geleceği kehanetinde bulunmuştu. Sosyal Revolüsyonerler ve Bolşevikler de haklı olarak umutlanıyorlardı. Bütün gayri Rus milletler bağımsızlık umudu içindeydiler. Boş bir ümit... Mülteci bir tarih bilgini 1960’larda babama dert yandığında yanındaydım; “O çarlığı yıkmak için neler yaptık, arkasından gelecek kabusu ne bilelim!” Romanovlar Japon Savaşı’nın getirdiği hayal kırıklığı ve yenilginin utancını telafi ederiz diye düşünüyorlardı.
Bu ülkenin tahtı hiç de istenen bir nimet değildi. Zemsky Sobor’un (yani bütün asilzadeler ve şehir temsilcilerinin meydana getirdiği büyük meclis) en sakin ve uyumlu üyesi Michael Romanov adeta yalvar yakar tahta çıkarıldı.
21 Şubat 1613, yeni Rusya tarihinin başlangıcıdır. Romanovlar tahta çıkışlarının 300’üncü yılını, 1913 Şubat’ında bayramlar, açılış törenleriyle oldukça kendilerinden emin en azından istikbale umutla bakan bir havada kutluyorlardı. Avrupa’nın üzerinde geniş bir harbin kara bulutları dolaşmaktaydı. Milletler nasıl bir yıkımın geleceğinin henüz farkında değillerdi, Rusya da değildi. Tarihçi Vernadsky savaşın sonunda demokrasinin geleceği kehanetinde bulunmuştu. Sosyal Revolüsyonerler ve Bolşevikler de haklı olarak umutlanıyorlardı. Bütün gayri Rus milletler bağımsızlık umudu içindeydiler. Boş bir ümit... Mülteci bir tarih bilgini 1960’larda babama dert yandığında yanındaydım; “O çarlığı yıkmak için neler yaptık, arkasından gelecek kabusu ne bilelim!” Romanovlar Japon Savaşı’nın getirdiği hayal kırıklığı ve yenilginin utancını telafi ederiz diye düşünüyorlardı.
En pahalı
bedeli bu hanedan ödedi
1913 Rusya seçkinlerinin ve milliyetçilerin kutladığı bir yıldı. Dört yıl sonra koca imparatorluğun yere yıkacağı bir kavim yeni bir umutla Şubat İhtilali’ni yaptı. Romanov Hanedanı’nın sonu gelmişti. Çok geçmedi, devrilen Çar’ın iltica talebini kabul etmeyen Avrupalı müttefikler utanılacak bir olayı gözlediler; Çar ve ailesi, Yekaterinburg’da gaddarca kurşuna dizildi. “Yıkılan tahtlar ve devrilen taçlar” savaştan önce Rusya maliye nazırı Sergei Witte’nin kehanetiydi. O, Rusya’da savaşı istemeyen akıllı liberallerdendi. En pahalı bedeli Romanov Hanedanı ödedi. Efsane yayıldı; “Ruriklerin tahtı başkasına uğursuzluk getirir, Büyük Petro varisini kendisi cellata verdi, kızlarıyla hanedan aslında tükendi. Gelen Alman karışımı Rus çarların da hiçbiri yatağında ölmedi” dediler. Birinci Alexander’ın meçhul bir inzivaya çekildiği yazıldı. I. Nikola Kırım Savaşı üzerine fücceten gitti. II. Alexander suikastla gitti. III. Alexander ise aile uğradığı bir suikasttan zor kurtuldu ve olayın kalıntılarıyla ömrü tamamlandı. II. Nikola ve ailesinin akıbeti ise en korkuncu oldu. Romanovların bugünkü varisleri bile gurbette birbirleriyle didişmekle meşgul. Ortada tahtın varisi olduğunu iddia eden iki aile üyesi var.
Romanovlar
Rusya’sı zengindi, savaşçıydı
Romanovlar Rusya’sı bir bakıma bir imparatorluktu, bir bakıma da
Rusya Devleti’nin en ulusal biçimiydi. Devamlı kalkınan bir devletti, zengindi,
savaşçıydı. Ama ülkenin sefaletini Hindistan’ın önderlerinden İsmaili
mezhebinin lideri Aga Han bile esefle gözlemişti; “Hind’teki işçiler daha iyi
durumda. Hiç değilse berbat fabrikalarından çıkıp temiz hava alabilirler.
Rusya’nın soğuğunda bu dahi imkansız” diyor. Yenilgisinde ve zaferlerinde dahi
bir yolsuzluk ve kitlelere karşı bir acımasızlık vardı.
Rusya bir bakıma Romanovlar devrinde muasır Avrupa medeniyetinin
içine girdi. Bir yönüyle de el’an acımasız şartların sürdüğü bir Doğu
devletiydi. Uzak Kafkasya’da ve Orta Asya’daki köylüler bile Rusya’nın
milyonlarca serf statüsündeki köylüsünden daha iyiydi. Polonya ve Finlandiya
gibi
ilhak edilen toprakların halkı ise yaşadıkları uygarlık düzeyi bakımından Rusya’nın hep önündeydiler.
ilhak edilen toprakların halkı ise yaşadıkları uygarlık düzeyi bakımından Rusya’nın hep önündeydiler.
18’inci asırdan itibaren Napolyon istilası ve Japonya Seferi hariç
tutulursa Rusya’nın savaştığı başlıca devlet Osmanlı Türk İmparatorluğu’ydu.
Rusya, Türk İmparatorluğu içindeki Slav kardeşleriyle Türk İmparatorluğu ise
Rusya’daki Müslümanları ile uğraşıyordu. Tarihteki bu gerilimin aslında
gelecekteki bir kültürel alışveriş ve sentez için işe yarayacağı açıktır.
Bu yıl Rusya’da devlet bir görev olarak ama birtakım kitleler ise huşu ile Romanovların 400’üncü taht yılını kutlayacaklar. Böyle olaylar yaşanan müşterek tarihi komşu devletler ve milletlerle birlikte anmak için bir vesiledir. Bizde de Türk-Rus tarihiyle ilgili bir-iki konferans ve küçük toplantının yapılması gereklidir.
Bu yıl Rusya’da devlet bir görev olarak ama birtakım kitleler ise huşu ile Romanovların 400’üncü taht yılını kutlayacaklar. Böyle olaylar yaşanan müşterek tarihi komşu devletler ve milletlerle birlikte anmak için bir vesiledir. Bizde de Türk-Rus tarihiyle ilgili bir-iki konferans ve küçük toplantının yapılması gereklidir.
(Milliyet 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder