Deniz
Tunç Kalyoncu
Kaynak:
https://gergedan.press/
Zaman, anların peşi sıra ilerlediği ve bizim ortasına
balıklama atladığımız bir olgu gibi… Yaş aldıkça bizi tanımlayan,
taşımaktan keyif aldığımız özellikler veya keşfettiğimiz ayrıntılar genellikle
geride kalan günlerin ürünleri oluyor. Müzik de buradan ayrı düşünülmemesi
gereken bir alan. Sovyetler Birliği artık yok, yaşı otuzdan küçük olanların
dünyasında Sovyetler Birliği bir hayalden bile ibaret değil ancak ilgi
korunuyor ve büyüyor. Soğuk Savaş’ın kızıl bayraklı devleti zaman geçtikte
farklı pencerelerden yeniden keşfediliyor ve bu keşif dönemin tanıkları
tarafından yapıldığı gibi onun sonrasına doğanlar için de mümkün hale geliyor.
1980’lerin Sovyet müziği denildiğinde synth-pop, punk ve
rock müziğin birçok türevi direkt akla gelecektir ve bu dönemin bayrak
taşıyıcılığını büyük ölçüde Kino ve grubun vokali Viktor Tsoy yapmıştır. Bugün,
başta post-Sovyet ülkelerinde olmak üzere perestroyka ve glasnost döneminde
belki de zirve noktalarını gören müzik türünün hâlâ çok dinleyicisi var. 2017
yılında bu gemiye yeni bir ses daha bindi: Molçat Doma.
Belarus’un başkenti Minsk’te kurulan grup özellikle 2018
yılında yayımladığı Etaji isimli albümü ile büyük ses getirdi ve farklı
çevrelerce bilinir hale geldi. Grubun 2017 yılında kurulduğu bilgisini
edinmeden bir parçasını dinlemeye kalkarsanız grubun 1980’li yıllara ait
olduğunu düşünmeniz oldukça olası çünkü Molçat Doma’nın post-punk, new-wave ve
synth-pop etkilenmesi tamamen o dönemi andırıyor. Diğer bir deyişle grup,
80’ler ağacının köklerinde hayat bulan bir parça gibi duruyor.
Molçat Doma, geçtiğimiz ay yeni albümü Monument’ı
yayımladı. Aslında bu yazının konusunu biraz da albümün kendisi oluşturuyor.
Öncelikle şunu söylemem gerekli: Grup kurulduğu günden bu yana yarattığı
çizgiyi bozmadan ama aynı zamanda tekrara da düşmeden üretiyor. Albümdeki
parçalar Rusça olmasına rağmen kolayca çözümlenebilir, ezberlenebilir ve
nakaratlara eşlik edilebilir.
Molçat Doma, belki biraz Kino, biraz Nautilus Pompilius,
biraz Nevskiy Prospekt ama günün sonunda hiçbiri değil, tamamen kendisi.
Asansörde yaptıkları bir söyleşide grup “Neden 90’larda
doğan insanlar 80’lerin müziğini yapıyorlar?” sorusuna “Güzel soru, çünkü
seviyoruz.” cevabını veriyor.
Monument, Etaji’ye göre daha yavaş bir albüm, grup uzun
süren yolculuğunun bazı şarkılarında biraz soluklanmak istemiş gibi ama yayılan
enerji hep aynı. Elbette albümü dinlerken ister istemez 2020’nin yaratmış
olduğu bulutları hissediyorsunuz, albümün sesi tüm şarkılarda 80’lere ait
değil; günümüze farklı rotalar çizildiği oluyor. Molçat Doma yine bu yıl Black
Sabbath’ın Heaven and Hell isimli parçasını yeniden yorumlamıştı, bu yorumun
kendi albümlerinin yaratım ve düzenleme sürecini etkilediğini kabul etmemiz gerekiyor.
Albümde birbirinden etkileyici dokuz şarkı var, albümün
toplam süresi ise 39 dakika. Grubun üyelerine albümdeki en sevdikleri parça
sorulduğunda gitarist Roman Komogortsev “Diskoteka”, vokalist Yegor Şkutko
“Obreçen”, bas gitarist Pavel Kozlov ise “Udalil Tvoy Nomer” cevaplarını
veriyor.
Benim için ise cevap kesinlikle albümün en tatlı parçası
Zvyozdı (Yıldızlar). Aslında şarkının ilk hali tekli olarak 2019 yılında
yayımlanmıştı ama albüm için yeniden düzenlendi, kaydedildi ve başka bir hale
büründü.
Monument, soğuk bir kış gecesi, gökyüzünün tüm kasvetiyle
griye büründüğü bir anda veya yağmurun altında yürürken dinlenilse hiç fena
olmayacakmış gibi. Albüm tamamen karanlık değil, Sovyet disko ruhundan
parçaları bulabileceğiniz Diskoteka ve Udalil Tvoy Nomer gibi şarkıları
dinlerken kendinizi dans ederken veya ritme ayak uydurmaya çalışırken
bulabilirsiniz.
“(…)
Bana daha sonra ne olacağı umurumda değil
Tanrı gibi dans ediyorum
Çünkü yarın aynı olmayacak
Ve eğer şanslıysan
Geceye birlikte devam edelim
Yıldızlı aşk gökyüzünün altında
…”
“(…)
Artık orada hiç kimse yok, hiçbir şey yok
Bu senin cevabındı
Bu sözlerden sonra
Dünya ışığı söndürecek
(…)
Sen yıldızlarsın
Sen yıldızlarsın
Sen yıldızlarsın
Ben ise ayım
Ben ayım
…”
“(…)
Bir akşam bana sordun
Neden yarın yerine bugün dün
Cevap yok, bunu açıkça söyleyeceğim
Dün bizdik, bugün ise sadece ben
…”
Arkona’dan sonra ilk defa post-Sovyet coğrafyadan bir grup
için bu derecede heyecanlanıyorum, bir an önce Türkiye’de konser vermeleri veya
benim onların konser verecekleri yerde bulunmam dileği ile!
Deniz
Tunç Kalyoncu
1996’da Bişkek’te doğdu. 2020’de İstanbul Bilgi
Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde lisans eğitimi almaya devam etmektedir.
Tarih ve hukuk alanlarında çalışmalar yapmakta olup
Gergedan Dergi’de Sovyetler Birliği ve Rusya üzerine yazılar yazmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder