Kaynak: https://turkrus.com/
1770 yılı ocak ayında Rus-Türk Savaşı sırasında Yaş
şehrindeki Rus askerleri arasında tuhaf bir hastalık baş gösterdi. Halsizlik,
kusma, daha sonra da "ruble büyüklüğünde" kabarcıklarla kendini
gösteren hastalık kısa sürede yayıldı. İlkbahar aylarında Polonya'ya, ağustosta
Kiev'e, kasımda ise Moskova'ya ulaştı.
Başlangıçta tifoyla karıştırılan hastalığın veba olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Moskova Valisi Pyotr Saltıkov şehirdeki meyhanelerin, pazarların ve hamamların
kapatılmasını emretti. Şehir 20 sektöre ayrıldı. Doktorlar ve polis sektörleri
tarayarak tespit ettikleri hastaları hastanelere götürdü, yakınlarını evlerde
karantinaya aldı.
Ancak geç kalınmıştı. Temmuz ayına gelindiğinde kentte günde 100 kişi hayatını
kaybediyordu. Eylül geldiğinde ise sayı 700'e çıktı. Şehirde ticaret yaşamı
durdu. Moskova'nın ekseriyetle tüccar ve zanaatkar şehri olması nedeniyle
yoksulluk baş gösterdi.
Bu durumu söylentiler takip etti. Şehirde hastalığı Türklerin yaydığını ileri
sürenler, salgını ancak Kitay Gorod'daki Tanrının Anası, yani Meryem Ana
ikonunun sona erdirebileceğini anlatmaya başladılar. Başpiskopos Amvrosii
kiliselerde toplu ibadeti yasakladı. Tam iki hafta sonra, yani 26 Eylül günü
huzursuzluk isyana dönüştü. "İkonayı çalıyorlar!" diye bağırarak kiliselere
ve manastırlara hücum eden halk Piskopos Amvrosii'yi linç etti. Vali şehirden
kaçtı.
Ertesi gün vali yardımcısı düzenin sağlanması için ordudan yardım istedi.
Çariçe Yekaterina'nın favorisi Kont Grigori Orlov'un başında bulunduğu alaylar
dördüncü gününde ayaklanmayı bastırdı. Şehir yönetimi ardından hastane sayısını
arttırdı ve doktorların maaşını yükseltti. Tüccarlara ve zanaatkarlara para
yardımı yapıldı.
Aralık ayına gelindiğinde ise günlük can kayıpları 20 kat azaldı. Salgının
tamamen ortadan kalkması içinse 1772'yi beklemek gerekecekti. Salgında hayatını
kaybedenlerin sayısının en az 52 bin olduğu tahmin ediliyor.
(Moskviçmag
dergisinden)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder