Uluslararası bir toplantıda bir Alman, bir Fransız ve bir Rus meslektaş bir araya gelmişler.
Hepsi de arabalara
meraklıymış ve arabalarıyla övünüyorlarmış. Toplantı arasında çaylarını
yudumlayıp, havadan sudan konuşurlarken Alman’a sormuşlar:
“Günlük yaşamında hangi marka arabanı
kullanıyorsun?”
“BMW’mi kullanıyorum.”
“Peki, yurtdışına arabanla seyahat
etmen gerekirse?”
“O zaman Mersedes'imi kullanıyorum,” demiş nispet yaparcasına.
Rus da, Fransız da “Hımmm” deyip
kaşlarını kaldırmışlar.
Bu defa Fransız’a sormuşlar:
“Senin günlük hayatında kullandığın
araba hangisi?”
“Benim her gün keyifle kullandığım bir
Renault’um var.”
“Peki, yurtdışında da mı aynı arabayı
kullanıyorsun?”
“Hayır, yurtdışına giderken Peugot’mu
kullanırım.”
Alman ile Fransız, Rus’un hangi marka
kullandığını sormuşlar. Sorarken de biraz ukalaca tavır varmış üstlerinde:
“Peki tavariş İvan, ya sen?”
“Ben, işe Metro ile gidiyorum.”
“Araban yok mu?”
“Benim bir Lada’m var. Ama her gün
kullanmıyorum. Metro ile gitmek kolayıma geliyor. Hem gideceğim her yere metro
hattı varsa niye arabayla gidip probki’ye ( trafik sıkışıklığı) takılayım.”
Alman’la, Fransız belki haklı diye
birbirlerine bakmışlar.
“Peki ya, yurtdışına çıkman
gerekirse?”
“Biz pek yurtdışına gitmeyiz.”
Üstelemişler:
Üstelemişler:
“İyi de, ya gitmen gerekirse?”
“Bazen buna benzer uluslararası toplantılara
gidiyorum. O kadar.”
Alman ve Fransız, Rus’u sıkıştırmakta
kararlı imişler.
“Hadi, diyelim lazım oldu; nasıl
gidersin?”
Rus, biraz kızmış olarak:
“Çok gerektiği durumlarda biz
yurtdışına tankla gideriz,” diye cevap vermiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder