Moskova

Moskova

11 Eylül 2024 Çarşamba

Rus kadınının güzelliği: "Yalnız gözle değil ruhla da görülür"



Kaynak: https://turkrus.com/

 

Rus kadınlarının güzelliği üzerine sayısız mit, efsane ve övgüyle dolu bir külliyat var. Hem içeriden hem dışarıdan birçok düşünür, bu güzelliğin kökenini anlamaya çalışmış ve kendi yorumlarını dile getirmiş. Peki, bu güzellik nasıl şekillenmiş? Tarih, coğrafya, genetik ve toplumsal koşulların bir kadını böylesine etkileyici kılması nasıl mümkün olmuş? Hadi, biraz tarihe, edebiyata ve sosyolojik gözlemlere göz atalım.

Rus kadınlarının güzelliği çoğu zaman "genetik bir mucize" olarak değerlendirilir. Kimileri bu güzelliğin kökeninde Slav ırkının saflığını ve Orta Asya halklarıyla karışımını öne çıkarıyor. Buna göre, başlangıçta Avrupa'nın en az karışan, en saf etnik ırklarından biri olarak güzel kalan Slavlar, sonrasında Türki halklarla, en çok da Tatarlarla karışıp melez güzelliğin zirvesine çıktı. Bu karışım, Rusya'nın zengin etnik mozaiğinin güzelliği nasıl beslediğinin ipuçlarını veriyor. Hatta Rusya’da yaygın olan, "Bir Rus'u kazısan altından Tatar çıkar," sözü de bu karışımın halk arasında kabul gördüğünün bir göstergesi.

İklim, Rus kadınının güzelliğini şekillendiren başka bir önemli unsur.

Soğuk hava koşulları, cildin daha sıkı ve pürüzsüz kalmasına katkıda bulunur. Bu sert iklim cilt altı yağ tabakasını koruyarak kadınların doğal güzelliklerini pekiştiriyor. Soğuk, yalnızca cilt üzerinde değil, yüz hatları üzerinde de etkili. Burnun küçülmesi gibi doğal adaptasyonlar, sert hava koşullarına uyum sağlayarak estetik bir avantaj sunuyor. Bir nevi, doğanın kendisi, bu güzelliği şekillendiriyor.

Yazar ve şair Rainer Maria Rilke, Rusya'yı ziyaret ettiğinde Rus kadınlarının güzelliğinden çok etkilenmiş ve onların gözlerinde "dünyayı farklı bir açıdan gören bir derinlik" bulmuş. Rilke'nin bu gözlemi, güzelliğin yalnızca dış görünüşle sınırlı olmadığını, aynı zamanda içsel bir yansıma olduğunu da ima ediyor.

Rus kadını, sadece güzelliği ile değil, aynı zamanda zorlu tarihsel koşullarda ayakta kalma mücadelesiyle de bilinir.  Rus kadınının güzelliği üzerine kafa yoranların çoğu, kadınların tarih boyunca çektiği sıkıntıları pek dikkate almaz. İkinci Dünya Savaşı sırasında 27 milyon erkeğin ölümü, Stalin döneminin zorlukları ve votkanın erkekler üzerindeki etkisi, Rus kadınlarını daha dirençli hale getirmiştir. İnşaat işçiliğinden tarıma kadar her alanda çalışan kadınlar, hem evin direği olmuş hem de güzelliklerini korumayı başarmışlar. 

Bu noktada, ünlü Alman aktrist Marlene Dietrich de Rus kadınlarının güzelliğine dair yorumlarda bulunmuş, onların "doğal bir zarafete" sahip olduğunu ve bu zarafetin gözlerindeki derinlikle birleştiğini söylemişt. Dietrich, dış güzelliğin ötesinde, Rus kadınlarının sofistike bir duruşa sahip olduğunu da vurguluyor.

Edebiyatta Rus kadını: Saflık ve karmaşıklık

Rus edebiyatı, kadın güzelliğini yalnızca fiziksel bir olgu olarak ele almaz. Örneğin, Lev Tolstoy, *Anna Karenina* eserinde, başkarakter Anna’yı hem fiziksel hem de ruhsal güzelliğin temsilcisi olarak sunar. Tolstoy’un tasvirine göre, Anna'nın gözlerindeki ışık, doğanın kendisinden alınmış gibidir. Bu, Rus kadınlarının güzelliğinin doğayla kurdukları bağla sıkı sıkıya ilişkili olduğuna dair bir ipucudur.

Fyodor Dostoyevski de, *Karamazov Kardeşler*'de Gruşenka karakteri aracılığıyla Rus kadınının güzelliğine derin bir bakış sunar. Gruşenka, fiziksel olarak çekici olsa da, asıl güzelliği ruhundaki karmaşada ve içsel çatışmalarında saklıdır. Dostoyevski'ye göre, Rus kadını bir yandan saflığı, bir yandan karmaşıklığı içinde barındırır. Bu da, onların güzelliğini çok daha derin ve anlamlı kılar.

Bir başka ilginç teori ise, Rus güzelliğinin tarihsel olarak Avrupa’daki cadı avlarıyla ilişkilendirilmesi.

Rus gazeteci İva Afonskaya, Rus güzelliğini tarihsel bir perspektifle ele alarak, "Orta Çağ'da Avrupa'da cadı avcılığı çok yaygındı. En çok genç ve güzel kızları yaktılar," diyor. Afonskaya’ya göre, bu avlar sırasında Avrupa güzelliğinin genetik mirası yok edilirken, Rusya'da böyle bir baskı yaşanmadı ve güzellik kuşaktan kuşağa aktarıldı. Afonskaya'nın bu yorumu, güzellik algısının tarihsel olaylar ve toplumsal baskılarla nasıl şekillendiğine dair ilginç bir bakış sunuyor.

Rus kadınlarının güzelliği üzerine yapılan tartışmalar, yalnızca dış görünüşle sınırlı olmayan çok katmanlı bir olguyu gözler önüne seriyor. Genetik miras, tarihsel zorluklar, soğuk iklimin fiziksel etkileri ve toplumsal roller, bu güzelliğin ardında yatan temel unsurlardan bazıları. Ancak en nihayetinde, Rus kadınının güzelliği, sadece cilt derinliğinde değil, ruhunda ve tarihsel mücadelesinde gizli.

Bir sonraki Rus kadınına hayranlıkla bakarken, onun güzelliğinin ardında yatan bu tarihsel, genetik ve kültürel derinliği unutmamak gerek. Çünkü gerçek güzellik, sadece gözle görülen değil, ruhla hissedilen bir şey.

Meraklısına notlar: 

Rus kadınlarının güzelliği üzerine görüş belirten Rus ve bazı yabancı yazarlar ve düşünürler de bu konuyu farklı açılardan ele almışlar. İşte birkaç örnek:

Lev Tolstoy: Tolstoy, Rus kadınının güzelliğini içsel bir dinginlikle ve doğaya yakınlıkla bağdaştırır. Anna Karenina eserinde, Anna karakterinin güzelliğini betimlerken, onun doğal ve zarif tavırlarının bu güzelliği pekiştirdiğini dile getirir: "Gözlerinde, sanki doğanın kendisinden alınmış bir ışık vardı."

Fyodor Dostoyevski: Dostoyevski, özellikle Karamazov Kardeşler romanında Grushenka karakteri üzerinden Rus kadınının güzelliğini hem fiziksel hem de ruhsal çatışmaların sembolü olarak ele alır. Ona göre, Rus kadını "bir yandan saflığı, bir yandan ise karmaşıklığı barındırır."

Aleksandr Puşkin: Puşkin, Rus kadınlarının güzelliğini milliyetçi bir duyguyla över ve Yevgeni Onegin gibi eserlerinde kadın karakterlerini doğal zarafetle betimler. Bir şiirinde, "Rus kadınının güzelliği, ülkenin karla kaplı toprakları kadar saf ve durudur" diyerek bu güzelliği vatan toprağı ile ilişkilendirir.

Marlene Dietrich (Alman Aktris): Marlene Dietrich, Rus kadınlarının zarafetini ve sofistike güzelliklerini överek, “Rus kadınlarının doğal bir zarafeti vardır. Gözlerindeki derinlik ve yüzlerindeki sakin ifade, onları diğerlerinden ayırır,” demiştir. Dietrich, Rus kadınlarının güzelliğini içsel ve doğal bir zarafetle bağdaştırır.

Rainer Maria Rilke (Avusturyalı Şair): Rilke, Rus kültürü ve insanlarına büyük bir hayranlık duyan bir şairdir. 1900'lerin başında Rusya'yı ziyaret eden Rilke, Rus kadınlarını “doğal bir sadelik ve içtenlikle dolu” olarak tanımlar. “Rus kadınlarının gözlerinde, dünyayı farklı bir açıdan gören bir derinlik vardır,” diyerek onların güzelliğini sadece dış görünüşle değil, ruhsal bir yansıma olarak da ele alır. 

Theodore Dreiser (Amerikalı Yazar): Rusya seyahatleri sırasında Rus kadınlarının güzelliğine dair gözlemlerini paylaşan Dreiser, onları “göz kamaştırıcı bir duruluk ve doğallık” ile tanımlar. Ona göre, "Rus kadınlarının güzelliği, onların doğayla ve yaşamla kurdukları saf ilişkiyle şekillenmiştir."

Gertrude Stein (Amerikalı Yazar): Gertrude Stein, Rus kadınlarını “kararlı ve güçlü” olarak tanımlar. Stein, onların güzelliğinin sadece fiziksel olmadığını, aynı zamanda onların yaşam karşısındaki dirayetlerinden ve içsel güçlerinden geldiğini belirtir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder