Özgür
Atak
Kaynak:
Vesaire
Princeton Üniversitesi‘ndeki Cotsen Çocuk Kütüphanesi, Sovyetler
Birliği’nde yayımlanan çocuk kitaplarından oluşan önemli bir koleksiyona sahip.
Koleksiyonda, 1917-1953 arasında yayımlanmış 2.500 kadar çocuk kitabı
bulunuyor.
Ekim Devrimi’den sonra adım adım hayata geçirilen Sovyet
deneyiminin eşi görülmemiş nitelikte bir gelişim ortaya koyması nedeniyle, daha
iyi bir geleceğin anahtarı olacak çocuklara üstün değerleri anlatan kitaplar
sağlamak Sovyetler’in en önemli hedeflerinden biriydi. Çocuk kitaplarını peri
masallarıyla doldurmaktan vazgeçmek de tesadüf değildi. Sovyet çocuk edebiyatı,
gündelik meseleler üzerine söz söyleyen bir nitelik kazanmıştı ve endüstriyel
uygulamalara dair sıradışı hikâyeler içeriyordu. Kitaplar aynı zamanda
litografik bir görsel dili sahipleniyor, grafik sanatlarda yeni teknikler
öneriyor, Rus avangardının ve sosyalist gerçekçiliğin üretkenliğini temsil
ediyorlardı.
Kitaplar, sosyalizm propagandasının yanı sıra Sovyet
çocuklarına öğretici ve eğlenceli hikayeler anlatıyorlardı. Sovyetler
Birliği’nin hızla sanayileştirilmesi gerektiği gibi, çocuklar da hızla
eğitilmek zorundaydılar. Bu dönemin çocuk kitapları ucuz kağıtlara çok sayıda
basıldı, 10-15 sayfalık broşürler gibi katlanıp zımbalandı.
Örneğin, 1930 tarihli Pancar Nasıl Şekere Dönüştü? adlı
kitap şeker üretim sürecini masalsı bir dille anlatıyordu: “Gece gündüz
çalışılır. Geceden gündüze pancardan şeker yapılır.”
1930 yılında basılan, çocukların kendi oyuncaklarını
yapmalarına yardımcı olmayı amaçlayan Şempanze ve Marmoset gibi
kitaplar da anne babaları okuma yazma dahi bilmeyen yeni nesil için fazlasıyla
emek harcanmış, titizlikle hazırlanmış kaynaklardı. Çocukların hem
eğlenmelerini hem de üretken olmalarını sağlıyorlardı.
Üstelik kitapların okurları sadece Sovyetler Birliği ile
sınırlı değildi. Kitapların Güney Asya dillerine de çevrildiği veya Güney Asya
halkalarının Sovyet çocuk kitaplarında nasıl temsil edildiği pek bilinmez.
Sovyet çocukları yalnızca komşu Asya ülkelerinin değil, daha uzak diyarlardan
insanların da hikâyelerini okurlardı. Örneğin, Sovyet Çocuk Yayınevi Raduga’nın
sevilen yazarlarından biri olan Lev Zilov‘un, Hindistan’da Raj’a karşı
ayaklanmaya katılan iki gencin zorlu maceralarını anlattığı Milyonuncu
Lenin kitabı, bu açıdan ilgi çekici bir çalışmaydı. Hintli iki genç ne
yazık ki ülkelerini terk ediyorlar ve onları Sovyetler Birliği’ne götüren bir
dizi serüven yaşıyorlardı.
Sovyetler’in son bulduğu 1990 yılına kadar, çocuk kitapları
vatanseverliği çalışmakla, verimli ve üretken olmakla özdeşleştiren hikâyelerle
doluydu. Kuşkusuz, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra vatanseverlik
imgelerine de yaygın bir şekilde rastlanıyordu. Fakat Batılı kardeşlerinin
aksine, Sovyet çocukları ülkelerinde üretilen teknolojik aletlerle, bilimsel
çalışmalarla, buluşlarla övünüyorlardı. Örneğin Sovyet pilotu Georgy
Baydukov‘un 1930’ların ortalarında Kuzey Kutbu’ndaki kesintisiz uçuşu gibi
görkemli başarıların anlatıldığı kitaplar da bulunuyordu. Veya beş yıllık
kalkınma planlarının birer gündelik yaşam hikâyesi gibi anlatıldığı kitaplar
da… Bu kitaplarda kahraman olmak için ölmek ve öldürmek değil daima çok
çalışmak, çok üretmek, insanlığı ileriye taşımak gerekiyordu.
Sovyet Yazarlar Kongresi’nin 1934’te dönemin siyasi
iklimine uyarak sosyalist gerçekçiliğin kabul edilebilir tek sanat stili
olduğunu ilan etmesinden, görsel açıdan son derece nitelikli birer sanat eseri
olan bu kitaplar da etkilenmişti. Daha öncesinde çocuk kitaplarının görsel
estetiği geniş bir çeşitliliğe sahipti, kitaplardaki desenlerde ve grafiklerde
tanınmış ressamların çalışmalarının yanı sıra Rus avangardının etkileri de
görülüyordu. Fakat bir süre sonra bu sınırlama ortadan kalkmış ve sonraki
yıllarda kitaplar sosyalist gerçeklik dışında da figürler içermeye
başlamıştı. Örneğin uzayın keşfi konusunda dünyayı şaşkına çeviren ilk
adımın atıldığı yıllar bir başka kahramanlık örneği olarak gösterilirken kapak
resmi Paul Klee’nin etkisinde eserler üreten Arvydas Kazdailis’e
aitti.
Kitaplar sadece kahramanlık hikâyelerinden ibaret değildi.
Tüketim alışkanlıkları üzerine komik, ama bir o kadar da uyarıcı örnekler
vardı. Örneğin yazar Samuil Marshak ve illüstratör Vladimir
Lebedev tarafından yayımlanan Dondurma isimli bir kitapta,
bir burjuva kapitalist çok fazla dondurma yiyor ve sonunda donarak
ölüyordu.
Çocuk eğitiminin bir parçası olan çocuk edebiyatı
bütünlüklü ve çok daha büyük bir uygulamanın sadece bir ayağıydı. Çocuklar bu
kitaplar sayesinde geleceğe hazırlanıyordu. Bu sürecin bir parçası olarak
ebeveynlere çocuklarına yatmadan önce hikâyeler anlatmamaları, onlara kitap
okumamaları söyleniyordu. Çocuklara asla gerçek hayatta göremeyecekleri türden
şeyler anlatılmamalıydı. Değil dini figürler, masalların alelade unsurları olan
devler, süper kahramanlar, cadılar, büyücüler ve benzerleri de çocukların
zihninlerinden uzaklaştırılıyordu.
Belki biraz da bu sayede dünyada daha önce eşi görülmemiş
bir toplumsal uygulamanın koca bir coğrafyada, gelişim yarışında uzunca bir
süre bilimsel ve teknik açıdan dünya lideri olması sağlanmıştı. Üstelik bu
süreçte çok büyük yıkımların yaşanmasına rağmen.
Kaynak: Atlas
Obscura
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder