Lunaparklar her yaştan çocuğun en büyük heveslerinden biri
kuşkusuz.
Gondol sayesinde ilk yüksek sesli küfürlerimiz, çarpışan
arabalarda ilk şoförlük deneyimlerimiz ve bir pişmanlık abidesi olarak sonradan
eklenen sürekli jeton yutturduğumuz atari salonları.
Annelerimiz için de "çocukları götüreyim, bu arada ben de bir hava
alırım"ın merkezi.
Sezen Aksu, “Ağlamak güzeldir” albümünde bir şarkıda anlatıyor?.
“altı üstü bir bilet parası
haydi koş gel bir cennet burası
rengarenk bir yaşam umut rüyası
dönme dolap bir ömür öğütür
orda zaman durur hep dönülür
yorgun düşer düşünceler bölünür
lunapark gerçek mutlulukların
olsa olsa bir parmak balı
oysa aslında hepimizin masalı”
Bir kasabayı ziyaret eden mütevazı bir panayır da, bir
şehri ışıklarıyla şenlendiren, yüksek teknolojiyle donatılmış devasa bir
lunapark da temelde hep aynı işlevi görür ve kolektif eğlencenin vazgeçilmez
çağrısını durmadan yineler.
Disneyland’ın atası olan bu eğlence parklarının neden
“lunapark” ismini taşıdığına gelecek olursak, ilk önce Sovyet siyasetçi,
edebiyat eleştirmeni ve gazeteci Anatoli Lunaçarski’yi anmak gerek.
Çünkü bu parkların isim babası ünlü Sovyet siyasetçi ve
edebiyat eleştirmeni Anatoli Lunaçarski’dir.
Lunaparkların belki de kendisinin de bihaber olduğu
mucididir.
Gerçi isim babasıdır, ama o zamanki somut hali çok masumdur.
Daha sonra Sovyetler Birliği Maarif ve Kültür Komiseri olan
“Anatoli Vasilieviç Lunaçarski” 23 Kasım 1875 tarihinde Poltava’da (Ukrayna)
doğduğunda, henüz eğlencenin henüz merkezleşmediği, eğlenilebilen her
yerin merkez olduğu zamanlarda dünyada lunapark adında bir eğlence merkezi yoktu.
1905 yılında Fransa’ya gitmek zorunda kalan Lunaçarski
burada geçinebilmek için bir park kiralar ve kendisinin yaptığı tahta atlarla,
tahterevallilerle çocukları eğlendirir.
Aynı zamanda karısı da acıkan çocuklar ve ebeveynleri için burada sandviçler yapıp satıyordu.
Lunaçarski 1917’ye kadar burada kalır; ancak kendi ülkesine
döner Bolşevik ihtilaline katılır.
Sonrasında “Kendi gider adı kalır yadigâr” cümlesinde
olduğu gibi arkasında bıraktığı park da kendi adıyla yani “Lunapark” ismiyle
anılmaya başlanır.
Bir Rus siyasetçi, sanat ve edebiyat tarihçisi, böylelikle
eğlence dünyasına bir sözcük katmış olur.
Lunaçarski 26 Aralık 1933 tarihinde Menton’da
(Fransa), 58 yaşında öldü. Ömrü lunaparkların kapitalist haline yetmemişti.
Paris’teki sürgün yıllarında hem kendi geçimini sağlamak,
hem de devrimci hareketine ve komünist partinin faaliyetlerine katkıda bulunmak
için kendi başına uydurduğu küçük oyun ve oyuncaklara soyadından da bir şeyler
katarak yarattığı “lunapark” kapitalist dünyanın en büyük eğlencesine ismi olmuştu.
Lunaparklar, günümüzde eski halleri pek rağbet görmese de
varlığını küçük boyutlarıyla hemen hemen her alışveriş merkezinde gösteriyor.
Ya da bir önceki boyutunu bakkal-market ilişkisi gibi
geride bırakarak, onu bitirerek devasa alanlarda kurulanlarıyla…
Ne kadar ilginç değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder