Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
Nuri Bilge Ceylan'ın sevdiği filmlerin başında
Tarkovski’nin “Ayna” ve Andrey Rublev” adlı filmleri de geliyor. Yapıtlarını
beğenerek izlediğimiz, gururumuz Nuri Bilge Ceylan tarz olarak da Tarkovski’den
etkilenmişe benziyor.
Andrey Tarkovski(1932-1986) Sovyet dönemi Rus
filmlerinin en önemli yönetmenlerinden biri. 1986'da ölümünden sonra 1990 yılında
Rus sinema sanatına yaptığı katkılar ve uyandırdığı insancıl duygular nedeniyle
Lenin Ödülüne layık görülmüş.
Ayna adlı film ve 1966 yapımlı Andrey Rublev Onun kendine
özgü sinema dili, sıra dışı kurgu anlayışı ve açıklamaya değil göstermeye
dayanan bakış açısı nedeniyle sinema tarihi açısından saygın bir yer veriyor
Tarkovski’ye.
Andrey Rublev kült olarak değerlendirilebilecek Sovyet
döneminin en önemli filmlerinden. İkon ressamı ve aynı zamanda keşiş
olan Andrey Rublev’in hayatı anlatılacak diye bekliyoruz ama Rublev’i ne çok
önemli bir olaya etki eden biri ne de bir kahraman olarak görüyoruz filmde.
Aslına bakılırsa ressam ve halk kahramanı Andrey Rublev
bizzat kamerayı eline alıyor ve yaşadığı döneme ayna tutuyor. 15. yüzyılda
Moğol saldırıları nedeniyle büyük güçlükler yaşayan, yokluk ve sefalet dönemi
geçiren Rusya’nın o dönemindeki günlük yaşamına ve zorluklarına ışık tutan,
önemli çağrışımlar yapan, ilginç bir film gerçekten.
Filmin siyah beyaz olması da farklı bir güç ve sihir
katıyor. Kostümler, sahneler, bazı imgeler, özellikle atlar oldukça ilginç bir
özellik veriyor. Atlar aslında genel olarak insanların çileli ve acılı
mücadelelerinin en önemli tanıkları ve mağdurları bir bakıma.
Filmde çokça kilise, dini tartışmalar, vicdanı ve ahlakı
arayış diyalogları görüyoruz. Yine iktidar ve sanatçı ilişkisine dair
izlenimler edinmek de mümkün. Sanatçılar arasındaki rekabet ve öykünmelere
ilişkin de.
1962'de Tarkovski, "Sinemada izleyicinin duygularını
ve uyandırılan duyguyu açıklamak değil, izleyicinin duygularını uyandıran
şeylerin üzerinde hareket etmek gerekir” demiş.
Filmde toy bir çocuğun büyük bir kilise çanı yapmasındaki
sıra dışı olaylar filmi oldukça ilginç kılıyor. Çan sahneleri gerçekten de Rus
halkının mücadele azmi ve dayanma gücüne atıf yapan önemli sahneler.
Kiliseye saldırılan an, İsa'nın çarmıha gerilişine ilişkin
canlandırma, çanın döküm aşaması ve çalması, yine çan yapımcısı çocuğun
ağladığı an, ilginç Pagan ayinleri, çıplak insanların ellerinde ateşlerle nehre
koştuğu ve Rublev’in yakalanıp sonra bir kadın tarafından serbest bırakıldığı
sahneler de filmin etkisini artırıyor.
Film o dönemde kadınlara bakış açısıyla ilgili de önemli
çıkarımlar yapılmasına imkan veriyor. Günlük ve siyasi yaşamda kiliselerin
önemli bir yer aldığını görüyoruz. Vladimir’in yakılmış kilisesine kar yağdığı
sahnede Rublev’in “hiçbir şey bir kiliseye kar yağması kadar kötü olamaz”
dediği an da ilginç mesela.
O sahnelerde Rublev yine şöyle bir şey söylüyor: “Rusya,
kıymetli Rusya, her şeye dayanıyor”. Dolayısıyla film, Rus tarihi ve Rus ruhu
tartışmaları açısından da izlenmeyi hak ediyor.
Filmin renkli ikonların gösterildiği sahnelerle sona ermesi
de ilginç gerçekten. İnsandaki duygu ve düşünce akışını yavaşça, sessizce ve
dahice tamamlıyor Tarkovski.
Herman Hesse’in Boncuk Oyunu’ndaki “Gerçek öğretilmemeli,
yaşanmalıdır. Mücadeleye hazır ol” satırları hakkında Tarkovski’nin, Andrey
Rublev’in son sözü olarak çok güzel olurdu, demesi de ilginç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder