Cenk
Başlamış
Kaynak:
http://www.medyagunlugu.com/
Yılın son günlerinde Medya Günlüğü'nde yayınlanan "SSCB'yi yıkan 3 neden" başlıklı
haber sosyal medyada polemik konusu oldu.
TürkRus.Com sitesinden alıntılanan haberde Sovyetler
Birliği'nin yıkılması şu nedenlere dayandırılıyordu:
1- O
dönemde petrol fiyatlarındaki düşüş ve ekonomik verimsizlik.
2-
Ülke içi etnik gerilimler.
3-
Dönemin lideri Mihail Gorbaçov'un reformları.
Haber sosyal medya kullanıcılarının beğenisini de topladı,
eleştiri de aldı. İdeolojik nedenlerle yazıya karşı çıkan ve hamasi sloganlarla
hakaret edenleri bir kenara bırakacak olursak, eleştirilerden biri akademisyen
Candan Badem'den geldi. Badem itirazını şöyle dile getirdi:
"Doğru değil. SSCB ekonomik sebeplerle yıkılmadı. Hele
Gaydar gibi kapitalist yolcu halk düşmanlarının sözlerinin hiçbir değeri yok,
onun gibi hırsızlar yaptıkları büyük yıkımı meşru göstermek için yalan
söylüyorlar."
Badem'in eleştirisine konu olan İgor Gaydar, 1990'ların
başında dönemin lideri Boris Yeltsin tarafından başbakanlığa getirilen ancak
parlamento tarafından onaylanmadığı için görevini vekaleten sürdüren bir
ekonomistti. 15 Haziran-14 Aralık 1992 tarihleri arasında görevde kalan Gaydar,
Rusya'da "şok terapi" olarak bilinen ekonomik programın
mimarıydı.
"SSCB'yi yıkan 3 neden" başlıklı haberde onun şu
tespitine yer verilmişti:
"Eski siyasetçi Yegor Gaydar'a göre, SSCB'nin asıl
yıkıldığı tarih 13 Eylül 1985. O gün Suudi Arabistan'ın Petrol Bakanı Ahmed
Yamani ülkesinin petrol üretimini sınırlandıran anlaşmadan çıkacağını
açıklamıştı. Bu kararın ardından Suudiler petrol üretimini 5,5 kat arttırmış ve
dünya çapında petrol fiyatları dibi boylamıştı. Bu ise tıpkı bugünkü Rusya
gibi, ekonomisi esasen petrol gelirlerine bağlı bir ülke olan SSCB için ipin
çekildiği anlamına geliyordu."
Kısa sürede görevde kalmış olsa da Gaydar'ın Rus halkının
hafızasında o günlerde yaşanan korkunç kaosla özdeşleştiği doğru. Yine de
tespiti üzerinde düşünmeye değer...
Peki,
Sovyetler neden yıkıldı?
Kanımca, birinci neden Batı ile girişilen üstünlük ve
rekabet mücadelesinin sonucu kaynakların silahlanma ve uzay çalışmalarına
aktarılması.
Buna bağlı olarak, sosyalizmi kurma misyonunu üstlenen ve
önemli başarılar da elde eden Sovyetler Birliği'ni yönetenlerin zamanla
oligarşik bir yapıya dönüşmesi ve halkla bağlarının kopması. Ayrıcalıklı bir
sınıf haline gelen yöneticiler halkın gündelik ihtiyaçlarını göz ardı edince
devletle vatandaş arasında uçurum oluşmaya başladı. Önceliği uzaya ve
silahlanmaya veren yöneticiler özel mağazalardan alışveriş yaparken, piyasada
bulunmayan basit bir malla, örneğin domates ya da muzla karşılaşma
umuduyla vatandaşlar naylon torbalarını yanından ayıramıyordu. Bir zamanlar gururla
ve özveriyle devletle beraber sosyalizmi kurma mücadelesi veren halk
yöneticilerin sahip oldukları ayrıcalıkları ve kendi kötü hayatlarını görünce
ideallerinden vazgeçmeye, kendini çekmeye başladı. Heyecanı kalmayan,
aldatılmış hisseden ve motivasyonunu kaybeden insanların çalışması için bir
neden kalmadı.
O günleri gözümüzde canlandırabilmek için bir örnek...
1980'lerin sonunda tüketim malları açısından Moskova'da
durum şöyleydi:
Büyük mağazalardan birinin kapısından giriyorsunuz, belki
yüz metre boyunca bomboş rafları seyrederek çıkış kapısından elleri boş halde
çıkıyorsunuz.
Ya da ender de olsa aynı mağazada bir kuyruk görüyorsunuz,
bir daha ne zaman karşılaşacağınızı bilmediğiniz için o anda neyin satıldığını
bile bilmeden, ihtiyacınız olup olmadığını sorgulamadan hemen kuyruğa dahil
oluyorsunuz. (Tabii, kuyruk sırası size geldiğinde, o gün çalışmak zorunda
kalmasının acısını sizden çıkan tezgahtarın hakaretlerini yutmanız
gerekiyordu)
Moskova'da yaşadığım o günlerde Batılı bir ülkeden ithal
edilen çamaşır deterjanı görünce bir daha bulamam korkusuyla iki yıl yetecek
deterjan stoklamıştım...
Benzer şekilde, o günlerde Doğu Almanya'da KGB görevlisi
olan günümüzün lideri Vladimir Putin ve eşinin ülkeye dönüş yaparken eski
çamaşır makinesini yanlarında getirmesinin nedeni farklı değildi.
Sovyet halkının, önceleri umut olarak gördüğü ve
desteklediği Mihail Gorbaçov'un kısa sürede düş kırıklığına ve nefret edilen
bir figüre dönüşmesinin nedeni de tüketim malları sıkıntısına bir türlü çözüm
bulamamasıydı.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasında elbette dış nedenler de
vardı ama bunlar da kısmen yine iç nedenlere bağlıydı.
Batı'nın amansız ambargosuna ek olarak petrol fiyatlarının
düşmesinin Sovyetlerde yıkıma yol açmasının nedeni -tıpkı günümüzde olduğu
gibi- ekonominin enerji kaynaklarının ihracına bağlı olmasıydı. Burada
da kaynakların belirli alanlara kaydırılması tercihinin yol açtığı sorun
karşımıza çıkıyor.
72 yıl ayakta kalan Sovyetlerin yıkılması Batı'da
"kapitalizmin komünizmi yenilgiye uğratması" olarak gösteriliyor.
Ama bu
doğru değil.
Değil çünkü ne Sovyetleri yöneten ayrıcalıklı sınıfın ne de
Komünist Parti'nin de artık komünizmle bağlantısı kalmıştı. Dolayısıyla
ideolojik bir yenilgiden söz etmek olanaksız, olsa olsa komünist görünümlü bir
sistemin yıkılışından bahsedilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder