Bir
kenti hayata döndüren müzik: Leningrad Senfonisi
Cüneyt
Bender
Kaynak: http://vesaire.org/
II.
Dünya Savaşı’nın en ağır kuşatmalarından Leningrad Kuşatması, kentin son kara
bağlantısının da kesilmesiyle 8 Eylül 1941’de başladı.
Şimdiki adı St. Petersburg olan Leningrad’ın düşürülmesi,
Hitler’in Sovyetler Birliği’ni istila etme planındaki üç stratejik hedeften
biriydi. Kentin politik, askeri ve endüstriyel önemi Nazilerin Sovyetler
Birliği’nde ilk olarak buraya göz dikmesine neden olmuştu.
Naziler,
kente ve çevre yerleşimlerine ulaşan ikmal hatlarını kesmişti. Fakat sert
Sovyet direnci nedeniyle taarruzlarından sonuç alamıyorlardı.
Kızıl Ordu için Leningrad hayati düzeyde önem taşıyordu.
Kentteki yaşamı ve savunmayı sürdürebilmek için Sovyetlerin kullanabildiği tek
ikmal ve tahliye yolu Ladoga Gölü’nün üzerinden geçiyordu. İkmal malzemeleri
kış aylarında donmuş gölün üzerinde kara taşıtlarıyla sağlanıyordu.
Geçen
bir yılın sonunda kentin sakinleri tam anlamıyla açlıktan kırılıyordu.
Hitler’in gözü kuşatma sırasında kentin akarsu kaynaklarına
zehir karıştıracak, akaryakıt ve yiyecek depolarını bombalatacak kadar
dönmüştü. Kışın sıcaklıklar -35 dereceye kadar düştüğünde, Leningrad’da kalan
insanlar kaynatılmış deri kayışlardan yapılmış çorbaların yanı sıra atlar,
kediler, köpekler, hatta sokakta donmuş cesetlerden alınan insan etiyle
beslenmeye çalışıyordu.
9
Ağustos 1942 akşamı, Leningrad’ın cephe hattına alelacele yerleştirilmiş
hoparlörlerden bir müzik sesi duyuldu.
Kenti ağır topçu silahlarıyla aralıksız bombalayan ve bir
yıldır kuşatma altında tutan Nazi kuvvetleri, Sovyet yaylım ateşiyle geçici
olarak susturulmuştu. Amaç, Almanların olası engellemelerinin önüne geçmek ve
müziğin sesinin duyulması için sessizlik sağlamaktı. Ayrıca cephedeki askerler
yayınlanacak konseri radyodan dinlemeleri konusunda teşvik edilmişti.
Konser,
Şostakoviç’e ait 7. Senfoni’nin Leningrad prömiyeriydi ve açlıktan neredeyse
ölmek üzere müzisyenlerden oluşan bir orkestra tarafından icra ediliyordu.
Konser, orkestra şefi Karl Eliasberg’in önceden kaydedilmiş
bir anonsuyla başladı:
Yoldaşlar!
Şehrimizin kültürel tarihinde yer alacak büyük bir olay gerçekleşmek üzeredir.
Birkaç dakika içinde, harikulade vatandaşımız Dmitri Şostakoviç’in ‘Yedinci
Senfoni’sini duyacaksınız. Kendisi bu müthiş besteyi düşman Leningrad’a
delicesine saldırdığı esnada yapmıştır… Faşist domuzların bütün Avrupa’yı
bombaladığı ve Avrupa’nın da Leningrad’ın sonunun geldiğini düşündüğü esnada.
Ama bu performans ruhumuzun, cesaretimizin ve savaşa hazır olduğumuzun
şahididir. Dinleyiniz, yoldaşlar!
Dünya tarihinin en olağanüstü konseri için o günün
seçilmesinin nedeni Hitler’in bu tarihte Leningrad’ı ele geçireceğini ilan
etmiş olmasıydı. Prömiyer daha gerçekleşmeden orkestranın üç üyesi açlıktan
hayatını kaybetmişti. Şef Eliasberg şehirde kalan orkestra üyelerinin evlerini
tek tek gezerek bir araya toplamıştı. Bir görgü tanığı, bir deri bir kemik
müzisyenleri yırtık pırtık konser kıyafetleriyle gören izleyicilerin gözlerinin
dolduğunu hatırlıyordu.
Şostakoviç,
senfonisiyle Leningrad’ın acısını notalara dökmüş ve tüm Sovyet halkına dayanma
gücü vermişti.
Hitler’in askerlerinin kenti ablukaya aldığı ve kent
nüfusunu açlığa mahkum etme niyetinde olduğu düşünülürse, 7. Senfoni’nin
Leningrad prömiyeri olağanüstü bir meydan okuma eylemiydi. Daha önce hiçbir
müzik parçası psikolojik savaşın böylesine etkili bir aygıtı olmamıştı. Konser,
yorgunluk ve açlıktan bayılan müzisyenlere bağırarak destek çıkan seyircilerin
gözyaşları ve alkışlarıyla sona erdi. Yarattığı muazzam propaganda etkisinin
yanı sıra Leningrad halkının morali üzerinde de olumlu bir etki bıraktı.
Senfoni, işgale karşı başlatılan büyük ulusal direnişin en güçlü sembollerinden
biri oldu.
Kuşatmadan önce “müzelerin anası” diye anılan Hermitage
Müzesi’ndeki eserlerin bir bölümü Ural Dağları’na götürülmüş, Leningrad’da yaşayan
bilim insanlarının ve sanatçıların da tahliye edilmesine karar verilmişti.
Besteci Dmitri Şostakoviç kenti terk etmeyi reddedenler arasındaydı. Önce Kızıl
Ordu’ya katılmak istemiş ancak sağlık durumu nedeniyle kabul edilmemişti.
Leningrad Senfonisi’ni yazmaya ise itfaiyede yangın gözcülüğü yaparken karar
vermişti.
Kanlı
kuşatma tam bir yıl daha sürecek ve yaklaşık bir milyon sivil hayatını
kaybedecekti.
Tam 872 gün süren kuşatma, Nazilerin defedilmesiyle 27 Ocak
1944’te sona erdi. Leningrad’daki yıkım atom bombalarının atıldığı Hiroşima ve
Nagasaki’deki yıkımın üzerindeydi. Sovyetler, 20 milyondan fazla askeri ve
sivili kaybetmelerine rağmen, kuşatmadan bir yıl sonra Berlin’e kadar ilerleyip
Nazileri alaşağı edeceklerdi.
Konsere ait hiçbir film, fotoğraf veya kayıt maalesef
günümüze ulaşmadı. Ancak savaştan sonra, esir alınan Alman subayları senfoniyi
duyduklarında kenti asla düşüremeyeceklerini anladıklarını itiraf etmişti. Bir
Alman askeri ise konsere ilişkin “Kahramanların senfonisini dinler gibiydik,”
demişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder