Ulus
Baker
Hodinka nedir bilir misiniz?
Moskova yakınlarında, üzerinde bugün bir askeri havaalanı
(daha doğrusu “hava müzesi”) bulunan ova...
Sinemanın “resmi” olarak başladığı yıl, yani 1896 yılında
Çar II. Nikolay yoksul kalabalıklara taç giyme töreninde bira, şarap, yiyecek
ve hediyeler dağıtacağı bir merasim düzenler... Her şey hazırdır, Lumière’in
birkaç operatörünün elindeki sinematografi makinaları da... Ama birdenbire
korkunç bir izdiham olur ve resmi kayıtlara göre 2000’i aşkın kişi izdihamda
hayatını kaybeder.
O zamandan beridir Hodinka kelimesi –ki kökeninde manidar
bir şekilde “hodinka” adında küçük adımlarla tepinilen bir Rus dansı
sözkonusudur— “kalabalıkta ezilerek” yani “üzerinde tepinilerek ölmek” manasına
da gelmeye başlamıştır... (Hodinka, “hod” (adım) kelimesinden türüyor).
Lev Tolstoy o dehşet verici günü şöyle anlatıyor:
“saçmalığı bakımından dehşet verici ve para israfı
bakımından çılgınca bir taç giyme töreni düzenlendi... binlerce insanın
talihsiz ölümünün nedeni yetkililerin halka duydukları lakayıtlık ve horgörüydü
ve düzenleyen kişiler bu olaya, törenleri kesintiye uğratmaması gereken ufak
bir bulut gölgesi gibi baktılar...”
Ama Çar Nikolay için büyük bir sorun vardı: resimlerinin
çekilmesini severdi ama hayatı boyunca asla sinemacılardan hazetmedi. Bunun da
nedeni Lumière’in “operatörlerinin” o mahşer gününü tespit ederek tarihin ilk
“haber filmini” yapmış olmalarıydı...
Böylece neden Çar Nikolay’ın sinema konusunda şu sözleri
sarfetmiş olduğunu anlayabiliyoruz:
“yalnız anormal bir kişi bu aptal göz boyacılığı sanat diye
kabul edebilir. Bu sinematograf tümüyle anlamsız bir şey ve bu çöplüğe layık
şeye önem vermemek gerekir...”
Tabii ki bundan Çar Nikolay’ın Rusya’da sinemanın gelişmemesi
için en az Osmanlı müstebitleri kadar uğraştığı sonucunu hemen
çıkarabiliyoruz...
Çünkü o günlerde henüz sinemanın bir süre sonra Dziga
Vertov’un protesto edeceği “kitleleri uyuşturucu” niteliği de, bir eğlence ve
uyuşturma endüstrisi olarak kârlılığı henüz pek tahmin edilemiyordu...
Hodinka felaketinden iki yıl sonra doğan Sergey Mihayloviç
Eisenstein belki Hodinka’yı değil, ama 1905 Devrimi sırasında Çar Nikolay’ın
ekmek isteyen kalabalıkların üstüne ateş açtırarak Kızıl Meydan’da 2000 kişiyi
daha öldürmüş olduğunu hatırlayacaktır...
Grev, Ekim, Potemkin –hepsi bir katliamlar toplamıdır...
Kendisi ileride diyecektir ki, ancak “sosyalizmin barışçı kuruluşu” dönemine
dair bir film yaparken (Eski ve Yeni filminden bahsediyor) sinemayı
geliştirecek esas anlatım araçlarına kavuşabildim...
Devrim filmlerinde hep güçlü göstergeler kullanılıyordu...
ayaklanmalar, katliam sahneleri, Potyomkin zırhlısının yükselen topları...
Oysa Eski ve Yeni (diğer adı Genel Çizgi) seyirciyi
coşkulandırma görevini olsa olsa bir “yayık” makinesinin köylüye tanıtımı
sırasında genç bir komünist gönüllü kızın iç gerilimini vermeye
dayandıracaktı... Ve... diyelim ki Vertov salt film yaparak filmin “dışsal”
ideolojisini altetmeye adamıştı ömrünü –yani sinemayı burjuvazinin bir tür “halkların
afyonu” olarak kullanması karşısında radikal bir tutumdan yanaydı... bunu tabii
ki filmler yasaklayarak değil hiç de Çar Nikolay kadar aptal olmadığından
sinemayı en temel “iletişimsel faaliyet” aygıtı olarak tasarlayan Lenin’in
çağrısının bir uzantısı olarak yaptı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder