CEM
AKAŞ – Radikal
Kaynak:
http://www.turkrus.com/
Klasik Rus yazarlarını özgün dillerinden okuyamadığı için
ciddi olarak hayıflanan arkadaşlarım var. Çoğu Fransız okullarından mezun, o
yüzden o kadar da yakınmaya hakları yok gibi geliyor bana: Rus yazını
Fransızcada oldukça iyi temsil ediliyor gördüğüm kadarıyla. Aynı şeyi Türkçe
için söylemek elbette mümkün değil, ama İngilizceye çevrilmiş çağdaş Rus
yazarların sayısı bile görece az. Tuhaf bir durum: böylesine dev başyapıtlar
üretmiş, böylesine köklü bir yazın geleneğine sahip bir dilde bugün neler olup
bittiğini nasıl merak etmez insan?
Bu durumun yalnızca merak eksikliğinden kaynaklandığını
söylemek güç, öte yandan: Rusça bugün bir ‘getto-dil’ durumunda sayılır,
‘merkez’de değil ‘çevre’de yer alıyor Soğuk Savaş döneminden beri; Putin’in
Rusya’yı yeniden bir süper güç haline getirme çabası, bu dilin popülerliğini
değiştirecek mi, bilinmez. Türkiye’de de doğrudan Rusçadan çeviri yapabilen
çevirmenlerin sayısı üç, bilemediniz dört, dolayısıyla bırakın birinci elden
okumayı, aslından yapılmış çevirileri bile zor buluyor Türk okuru. İşin ilginç
yanı, çağdaş Rus yazının ne yaptığını yalnız ben değil, çağdaş Rus yazarları da
merak ediyor. Batıda Vladimir Putin’in baskıcı bir rejim kurmuş olduğu
düşünülüyor; öldürülen gazeteciler bunun bir göstergesi olarak kabul ediliyorsa,
bir diğeri de yazarların sesinin pek çıkmaması. Oysa Rusya’da bir Soljenitsin
geleneği yok mudur: “yazar dediğin, toplumsal olayları sessizce izlemez, ikinci
bir devlet gibi müdahil olur” geleneği? Eski postmodern yazarlardan Victor
Erofeyev’in (‘Bir Salakla Yaşamak’ adlı öykü derlemesi İngilizce olarak 2004’te
Penguin tarafından yayımlandı) bu konuda bir teorisi var: 1990’da yazdığı ‘Rus
Yazını: Bir Ölünün Anısına’ adlı makalesinde, bugün çok sayıda Rus yazarı
olduğunu, ama bir Rus yazınının kalmadığını söylüyordu Erofeyev. Ona göre Rus
yazınının geleneğinde, Turgenyev’ci bir çizgi vardı ve insanın temelde iyi,
toplumsal koşulların kötü olduğunu söylüyordu, dolayısıyla bu koşulların
düzeltilmesi için uğraşıyordu. Bunun karşısındaki bakış açısıysa bir
hayalkırıklığı üstüne inşa edilmişti: İnsan bu kadar iyiyse toplum neden bu
kadar kötü? Kötülük insanın içindeyse, koşulları düzeltmekle niye uğraşılsın?
Erofeyev’e göre bu iki görüş arasındaki iç savaş, Rus yazınını bir kaosa
sürüklemiş durumda.
Dışarıdan bakıldığında bunu görmek kolay olmayabiliyor,
özellikle de ‘diaspora’ Rus yazarları söz konusu olduğunda. Nabokov’dan bu yana
çok sayıda Rus yazar, ülkesinin dışında yaşayıp yazmanın yanı sıra, anadili
dışında bir dilde yazmayı da benimsemiş durumda. Son on beş yılda Avrupa’da,
Amerika’da, Kanada’da öne çıkan Rus yazarların sayısındaki artış, bir kaostan
çok bir rönesansı çağrıştırabiliyor. Çoğu yine Rusya hakkında, Sovyetler
Birliği sonrasındaki durum hakkında, göçmen olma durumu hakkında yazıyor; yeni
ülkelerindeki kitap dünyasına entegre olmuşlarsa da, duygu dünyaları hâlâ
sılada belli ki.
38 yaşındaki Vladimir Kaminer, Berlin’in en ünlü
yazarlarından biri şu aralar. Almanya’da 750 bin satan Askeri Müzik’in yazarı
Kaminer’in çeşitli dillere çevrilmiş dokuz kitabı var; Kaminer artık Almanca
yazdığı için bunlar Rusçaya da çevriliyor. Paris’in yıldızıysa Andrei Makine.
1988’de Fransa’ya sığınan Makine, o kadar iyi Fransızca yazıyormuş ki ilk
romanını verdiği yayınevleri, bunun bir Rus göçmen tarafından yazıldığına
inanmamış. O zamandan bu yana Makine Fransa’nın en prestijli ödüllerinden
Goncourt ve Medicis’yi kazandı. Makine’nin Türkçeye çevrilen tek kitabı Son
Söz.
Amerika ve Kanada’daki Rus yazarların başarısı da
küçümsenecek gibi değil. New York’ta yaşayan Lara Vapnyar’ın Evimde Yaşayan
Yahudiler adlı kitabı çok beğenildi ve Türkçeye de çevrildi. Yedi yaşında
Leningrad’dan kaçmak zorunda kalan ve şimdi New York’ta yaşayan Gary
Shteyngart’ın Absürdistan adlı romanı da eski Sovyetler Birliği’ne bağlı hayali
bir bölgede geçiyor. Kitap ilk çıktığında New York Times’ın kitap ekine kapak
oldu. Kanada’da yaşayan Kazak yazar Bakhyt Kenjeev, 1970’lerin Rusyasında geçen
bir romanla ünlendi. Yine Kanada’da yaşayan ve İngilizce yazan Bezmozgis ise
Nataşa ve Diğer Öyküler’de Rusya’dan Kanada’ya göç eden Yahudileri anlatıyor.
Yeni ve eski kuşaktan Viktor Pelevin, Vladimir Sorokin, Vasily Aksyonov ve
Vladimir Makanin gibi yazarlara sahip günümüz Rus yazını, bugün bir kaos
içindeyse bile, bunun gayet verimli, doyurucu ve dostlar başına’ bir kaos
olduğunu teslim etmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder