Beşinci senem bitti, altıncısının
içindeyim. Böyle tuhaf, alışılmışın dışında bir Moskova kışını yaşamadım.
Aldatıcı bahar neredeyse iki ay önce geldi.
Ara ara soğuk yaptı; kar yağdı, eridi. Ama
bu, bildiğimiz Moskova havası değildi.
Ağaçlar da şaşırdı. Yapraklarını açmak ya
da açmamak konusunda kararsızlıkları vardı.
Günlerdir benim hem dostum, hem de düşmanım olan penceremizin önündeki akağacı
(Клён - Lat. Ácer, ing. Maple, - американский клён -Hard Maple ) gözlüyorum.
Dostum diyorum, zira çok güzel bir ağaç,
bütün bir yaz gölgesiyle bizi serinletiyor. Düşmanım diyorum, aslında demek istemiyorum,
ancak baharda benim üzerimde korkunç bir alerjik etkisi var: Burnum, ağzım, gözlerim,
kulağım, her yanım kapanıyor.
Hemen her sene Nisan sonundan Mayıs
Bayramları sonuna kadar, neredeyse bir ay sümüklü, sümüklü dolaşıyorum.
Bu sene havaların erken ısınması nedeniyle
sanki bu sıkıntıya erken yakalandım. Bakalım devamında ne olacak?
Dün güneşli bir Moskova pazarı vardı. Gece
aniden yağmur yağmaya başladı. Bütün gece sabaha kadar uykumun arasında yağmur
damlalarının tıpır tıpır seslerini dinledim.
Sabah pencereden baktığımda yağmurun devam
ettiğini gördüm. Ve bir de sürpriz bekliyordu beni: Akağaç, artık karar verip
yapraklarını açmaya başlamıştı. Evet, bir gecede…İşte, doğanın hoş sürprizleri…Bir
gecede çok şey değişebiliyor.
İzlemeye devam. Akağacın yaprakları önümüzdeki
günlerde iyice kendisini gösterecek; o hayranı olduğum yemyeşil kılığına
bürünecek.
Aman Akağaç, n’olur,.. Yalvarırım sana bu
sene beni çok hırpalama!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder