Enver Güney
Kaynak:
https://t24.com.tr/
Rusya'da
uzun yıllar çözüm bulamayan kölelik sistemi üzerinde az da olsa reform
yapılabileceği beklentisi Decembrist hareketinin öncüleri için umut kaynağı
olur. Novikov, Radishcev, Krechetov, Pnin, Trugenev, Pestel ve Ryleev gibi
hareketin öncüsü aydın ve yazarlar, önceki Çarlar döneminden bile geri
kalındığı bir döneme girildiğini söylemekten kaçınmazlar
Napolyon
Moskova'yı ele geçiriyor
14 Eylül 1812 günü sabahın erken saatleri. Napolyon,
ordusuyla Moskova şehrine girmeye hazırlanıyor. Asya tarzı ekzotik renk ve
şekillerin hakim olduğu binalarıyla muhteşem, tarihi Moskova şehri artık
ayaklarının altındadır. Şehrin ele geçirilmesiyle, barışı ve Avrupa
medeniyetini yeşertebileceği farklı bir kültüre geldiği için garip bir duygu
hisseder. Karşılaştığı tek sorun, daha eylül ortaları olmasına rağmen kışın
insanın içini tırmalayan soğuğunu hissettirmeye başlamasıdır.
Şehre ilk giren, müttefik ordusu kumandanlarından Napoli
Kralı, Napolyon'a raporunu verir. Moskova tamamıyla terk edilmiştir. Hiçbir
sivil, sosyal ve askeri hareket göze çarpmadığı gibi soylu, zengin veya yoksul
bir insana, kiliselerde ibadet edene ve tek bir din adamına bile rastlanılmamıştır.
Rus ordusu düşman gelmeden şehir sakinlerini ülke içinde güvenli başka bir
bölgeye nakletmeyi başarmıştır.
Napolyon 14 Eylül gecesini günümüzde otel ve restoranları
ile turistlere hizmet veren Dorogomilovo'da geçirir. Moskova'ya bir gün sonra
girer. Şehrin içine girerken top arabaları ve silah nakleden arabaların
uğultulu gürültüsünden başka hiçbir ses duyulmamaktadır. Sokak hayvanları hızla
sağa sola kaçışırlar. Şehir sanki ağır bir uykudadır. İmparator doğrudan
Kremlin'e gider. Heyecanla binalara bakar. Kremlin şehir içinde bir şehir
gibidir. İçinde imparatorluk sarayı, askeri cephanelik, Senato binası, arşivler,
kamu binaları, yüzlerce değerli tarihi eşyanın olduğu kiliseler ve son olarak
Türklerle yapılan savaşlarda ele geçirilen bayraklar ve diğer tarihi
malzemelerin yer aldığı müzeler bulunmaktadır. Moskova seferi sırasında,
Kremlin'in en merkezi bölümünde yer alan İvan Kulesindeki büyük haç ve
çevresindeki ilginç objeler sökülerek Paris'e gönderilecektir.
Napolyon'un şehre tam girerken Çin Mahallesi Kitaigorod'da
büyük bir patlama olur, ardından yangın çıkar. Yangın hızla yayılarak üç gün
içinde şehrin dörtte üçünü etkisi altına alır. Fransız ordusu Rusya içlerine
ilerlerken, düşman kuvvetleri önlerindeki tüm şehirleri yakarak, gıda ve erzak
açısından büyük zorluklarla karşılaşmalarına neden olur. Moskova öncesinde de
aynı şey yapılır. Halk, evlerini ve çiftliklerini terk ederken ne var, ne
yoksa, her şeyi ateşe vererek imha etmektedir. Sonunda gerekli lojistiği
sağlamakta güçlük çeken 685 bin askerin oluşturduğu büyük koalisyon ordusu ağır
kış koşulları altında 400 bin ölü ve 120 bin kayıp bırakarak ağır bir felaketin
ardından eve dönüş yoluna girecektir.
Savaşın gizli galibinin Mareşal Kış olduğu söylense de 1812
yılında Napolyon'un hakkından genç ve çok iyi eğitimli Rus subaylarının geldiği
bilinen bir gerçektir. Aynı askerler Fransa ile dostluğun sürdüğü birkaç yıl
öncesinde, yine aynı Napolyon'u Avrupa'nın çeşitli yerlerinde alkışlayan, onun
şerefine kadeh kaldıran insanların arasındadır. 1812 öncesinde Avrupa'da
bulundukları dönemde batı toplumunu yakından tanıma fırsatı bulmuşlar, liberal
üniversitelerde eğitim alarak aydınlanmayı yerinde izlemişlerdir. Avrupa'da
bulundukları dönemde, köylülerin kölelikten kurtulduğuna ve kralların
yetkilerinin kısıtlandıklarına şahit olan bu aydın insanlar, ülkelerine
döndüklerinde insan hakları, seçimle gelen devlet yönetimi ve kurumsal
demokrasiyi de içlerine sindirmişlerdir. 1825 yılının aralık ayında
gerçekleştirilmesi nedeniyle öncülük ettikleri bu harekete Decembristler veya
Rusça adıyla Dekabristy denilecektir.
Alexander'ın
taç giyme töreni
Şimdi Napolyon'un Rusya seferinden 11 yıl öncesine geri
dönelim. 12 Mart 1801 günü Alexander diğer varisler arasında öne çıkarak
tahtına kavuşmuştur. Babası Pavel'in (Paul), İngiltere'nin gözbebeği
Hindistan'ı kuzeyden, aman vermeyen buzullarla kaplı sıradağların arasından
süzülerek ele geçirmek için başlattığı çılgın projesini durdurma düşüncesiyle
acil bir saray darbesi yapar. Yönetimi ele geçirir. Pavel yatak odasına giren askerlerden
kaçmak için şöminenin içine saklanmak istese de, kıskıvrak ele geçirilerek
etkisiz hale getirilir. İşin tuhaf tarafı, aynı Pavel, bu çılgın projesini
yıllar önce Napolyon'la da paylaşmış, gün ve saat sayısına kadar ayrıntıyla
çizdiği absürd planı ile onu Hindistan'ı ortak ele geçirmeye davet etmiştir.
Napolyon, Pavel'in planını görür görmez, kahkaha atmaktan kendini alıkoyamaz.
Mektubu hemen yırtıp atacaktır. Onun bu saygısız tavrına çok içerleyen Çar
Pavel, daha sonra kendi olanakları ile Hindistan seferi başlatarak, binlerce
Rus askerinin hayatını tehlikeye atacaktır. Durumun vahametini ciddi bir
şekilde izleyen genç Alexander, babası Pavel'i hemen göz hapsine alarak, buzlu
dağlar üzerinde Hindistan'a doğru ilerleyen çaresiz ordusuna yıldırım ulakları
ile haber gönderir. Bu hızlı kararıyla binlerce askerin donarak ölmelerini
önleyecektir.
Tahta çıkan Alexander'ın ülkesi Avrupa'nın süper
güçlerinden biri olarak görünse de, yakından bakıldığında yapısal olarak yoğun
feodal izler taşıyan, halkının önemli bir kısmı büyük toprak sahiplerinin,
soyluların resmen kölesi olduğu, eğitim ve kültürel gelişmenin büyük merkezler
dışında kendisini hiç göstermediği ve sanayinin hiç gelişmediği bir ülkedir.
Alexander, ülkesinin başına geçmeden önce çok güzel hayaller kurar. Liberal bir
anayasayı uygulamaya koyarak ülkesini daha ileriye ve refaha taşıyabileceğini
düşünür. Ülkesinin yönetimsel olarak ciddi açmazlar içinde olduğunun
farkındadır. On sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren en önemli sorunlardan
biri haline gelen kölelik, çoğunluğu Avrupa'da eğitim almış Rus aydınların
öncelikli gündem maddesi olmuştur.
Alexander'in ülkesinin mali yapısı da adeta iflasın
eşiğindedir. Bütçe açığı ikiyüz milyon Rublenin üstüne çıkmış, ağır işleyen
bürokrasi ülke kaynaklarının heba edilmesinin en büyük sorumlusu olarak
toplumun odak noktasına yerleşmiştir. Diğer yandan, Rus ordusunun perişan hali,
Balkanlarda önceki yıllarda yapılan savaşlarda kendisini açıkça göstermiş,
eğitimsiz, iyi beslenemeyen zavallı köle köylülerden oluşan ordu, gıda
tedarikinde yaşanan zorluklar nedeniyle hiç beklenmedik ağır yenilgilerle
karşılaşmaya başlamıştır. Son yıllarda Rusya'nın Avrupa işlerine daha fazla
dahil olması ordunun yeniden gözden geçirilmesini adeta bir zorunluluk haline
getirir. Tüm bu gelişmelerle birlikte Birinci Alexander ile birlikte ülkede
büyük bir reform yapılabileceği umutları artar. Yakın tarihlerde, 1789 İhtilali
ile başlayan yeni dönem Fransa'da feodalitenin sonunu getirmiş, Adam Smith gibi
aydınlarla İngiliz toplumu daha fazla ekonomik serbestleşme ile sanayi
devrimini hızlandırma yolunda dev adımlar atmıştır. İtalya (1861) ve Almanya
(1871) gibi onlarca küçük krallıktan oluşan ülkeler bağımsızlık yolunda küçük
umutlarla başladıkları yolu yüzyılın ikinci yarısında ancak tamamlayarak
bağımsız uluslar arasına katılabileceklerdir.
Avrupa'da feodalizmin yıkılış süreci hızlandıkça, toprak
sahiplerinin egemen olduğu Rusya da gelişmelerden etkilenerek, kendisini iki
çıkışı olan bir yol ayrımında bulacaktır. Ya devrimin etkilerini içine
sindirerek liberal bir Anayasayı yürürlüğe koyacak, ya da Rusya'nın kadim üçlü
yapısını daha da sağlamlaştırarak, direnmeye devam edecektir. Sonunda tercihini
monarşi, katı Ortodoksluk ve soylu toprak sahiplerinin hiç vazgeçemediği
köle-köylü toplum yapısından yana kullanacak, iyice batağa saplanacaktır.
Alexander'ın ilk günleri kendi şahsi gayretleri ile resmi
olmayan komisyonların kurulması ve çeşitli çevrelerden bilgi alınması gibi
hazırlıklarla geçer. Romantik yaklaşımlarla toprak sorununu kısa sürede
çözebileceğini düşünen Çar, başlangıçta "İmparatorluğun bu çirkin devlet
modeli, mutlaka yeniden şekillendirilmeli" mesajını vermeye başlar. Tahta
çıkar çıkmaz ilk iş olarak bir ferman yayınlayacak ve köle-köylülerin toprak
satışına bağlı olmadan satışını yasaklayacaktır. Bu ferman, tutucu toprak
ağalarının hakim olduğu Devlet Konseyinin uyutması sonucunda uygulama alanı
bile bulmaz. Devlette hakim ve güçlü olan büyük toprak sahipleri direnişe
başlamıştır. Soylular, hiçbir kanunun yoksulu zenginden bağımsız yapamayacağını
iddia ederler. "Köylü esaretten kurtulsa bile zengin komşusuna bağımlı
olmaya mahkumdur" sloganıyla köleleliğin kaldırılmasına karşı resmen savaş
açarlar. Soylular arasında Kont Nicholas Mordvinov gibi ileri görüşlü aydınlar
da vardır. Bu aydınlar topluma her vesile ile fikirlerini açıklamaya devam
ederek köleliğin kaldırılmasına destek verirler. Mordvinov, "Özel
mülkiyetin Rusya'da uçsuz bucaksız topraklarda seyrek aralıklarla dağıldığını,
sermayenin çok yetersiz olduğunu ve şehirli sanayileşmenin çok kısıtlı
olmasının yanında, sanayicinin çalıştırabileceği işçi sınıfının neredeyse hiç
olmadığını…" iddia eder. Köylü serbest kalırsa (emancipation) sanayinin
gereksinimi olan işçi sınıfı köylerden şehre akacak, yeni ve güçlü bir tüketici
kitle yaratarak ülkeyi hızla yüksek kalkınma sürecine taşıyabilecektir. Diğer
yandan, toprak ve köle sahibi soyluların "Kölelik kalkarsa ülkede isyan
çıkar" savına başka bir aydın, Kont Pavel Stroganov "Reform hiçbir
zaman isyanı körüklemez" diyerek karşı çıkacaktır.
Fransız ihtilalinin çok yakın zamanda gerçekleşerek
etkilerinin buram buram hissedilmesi Rus soyluların tedirginliğinin diğer
nedenidir. Alexander'in eski hocası İsviçreli M. Laharpe batı Avrupa'dan döner
dönmez ilk fırsatta İmparatora karşı düşünceleri fısıltılar. Laharpe akıllıca
yönetilen despotik bir devletin doğru bir çözüm olduğunu söyleyerek köylü
sorununu çözerken çok dikkatli olunmasını tavsiye eder. Köylülerin kölelikten
kurtulması yerine bir köylü reformunun yapılmasının daha doğru olduğunu
savunur. Alexander bütün bu etkilere rağmen, başlangıçta reform ağırlıklı
söylemlere daha fazla kulak asmaya devam eder. Muhafazakar Devlet Konseyine
rağmen Kont Rumiantsev gibi liberal bir aydının köleliğin aşamalı olarak
kaldırılması yolundaki yasa teklifine destek olur. Kasım 1802'de ortaya atılan
öneri, 20 Şubat 1803 tarihinde yasalaşır. Yasayla Rusya'da ilk defa yeni bir
sınıf ortaya çıkar: "Özgür çiftçiler". Ancak özgür çiftçilik
sisteminde aktif rolün devletten ziyade toprak sahiplerine verilmesi nedeniyle
istenilen sonuçlar hiçbir şekilde gerçekleşemeyecektir. Koskoca ülkede toplamda
161 toprak parçası toprak sahiplerince özgür çiftçiler için feragat edilmiş,
toplam köle-köylü nüfusunun ancak yüzde birine karşılık gelen 47 bin 153 köylü
özgürleşerek, bunlardan sadece 17 köylü bedel ödemeden serbest kalabilmiştir.
Toplam 7 bin köle-köylünün özgürlüğe kavuştuğu Vilna beldesinde, on altı
feragat belgesiyle 415 kölenin serbest kaldığı süreçte, serbest kalan toplam
199 kişi zaten yasayı hazırlayan Kont Rumiantsev'in çiftliklerinde yaşayan
köylülerdir. Tüm bu gayretlere rağmen 1808 yılına kadar hem yerli halkın hem de
yabancıların hayretle izlediği köle satışları Rusya'nın her yerinde süregelir.
Decembrist hareketinin öncülerinden Yakubovich başarısız isyan sonrasında
sürgüne gittiği Sibirya'dan o dönemin Rus Çarı Nicholas'a yazdığı mektupta
birçok toprak sahibinin kayıp ve ölü olmasına rağmen arazileriyle ve köle-köylülerin
koşullarıyla kimsenin ilgilenmediğinden yakınır. Diğer bir Decembrist A.
Bestuzhev, Rusya'da gerçekte fark edilmeyen en büyük toprak sahibinin Rus
ordusu ve başkentte yaşayan soylular olduğunu iddia ederek, zavallı köylü ve
işçilerin sefalet içinde kıvrandıklarını söylemektedir. Bestuzhev, Rusya'daki
toprağa dayalı mülklerin yüzde doksanının bu nedenle harabe haline geldiğini,
bir kısmının da rehin altında olduğunu yazarak acı tabloyu resmetmiştir.
Decembristler
ve köle-köylüler
Rusya'da uzun yıllar çözüm bulamayan kölelik sistemi
üzerinde az da olsa reform yapılabileceği beklentisi Decembrist hareketinin
öncüleri için umut kaynağı olur. Novikov, Radishcev, Krechetov, Pnin, Trugenev,
Pestel ve Ryleev gibi hareketin öncüsü aydın ve yazarlar, önceki Çarlar
döneminden bile geri kalındığı bir döneme girildiğini söylemekten kaçınmazlar.
Radishchev'in "Journey from St. Petersburg to Moscow" başlıklı eseri,
bu alanda mevcut sistemi açıkça aşağılayan bir başlangıç olarak öncü yayınlar
arasında yer alır.
Decembrist hareketinin liderleri sorunun temel nedeni
olarak gördükleri toprak sahibi soylu sınıfa karşıdırlar. Aralarında toprak
sahibi soylu sınıfa ait hiçbir üye yoktur. Köleliğin 1807 yılında Polonya'da
kaldırılmasının ardından, 1816-19 yılları arasında Baltık ülkelerinde de yasa
dışı ilan edilmesi, hareketin liderlerini köylülerin özgürleştirilmesi konusunda
daha da heyecanlandırır. Ancak olaylar tam aksi yönde gelişmeye başlar. Batı
Avrupa'da toprağa bağlı köylünün sanayi devrimine paralel olarak yeni işçi
sınıfını oluşturması kapitalizmi hızla şekillendirerek büyütürken, ortaçağ
kurumlarının varlığını ısrarla sürdürdüğü Rusya'da, hiçbir Avrupa ülkesinde
görülmeyen köle-işçiler sistemi ile arkaik bir sanayi ortaya çıkmaya
başlayacaktır. Bütün bunlara ilave olarak, halkın büyük merkezlerde toplanıp
isyan edebileceği korkusuyla, St. Petersburg dahil şehir merkezlerine ulaşımın
engellenmesi için ülkede neredeyse hiçbir demiryolu projesine yeşil ışık
yakılmaz. Avrupa'da artan devrim hareketleri sonrasında işçi sınıfının
şehirlerde yeşererek büyümesi Rus otokrasisinin en büyük kabusu haline
gelmiştir.
On dokuzuncu yüzyılda Avrupa'da başlayan sanayileşme
sürecinde, eski ekonomik ve sosyal yapıların çöküşüyle birlikte, siyasi
yapılanma yeniden şekillenmeye başlar. Bu dönemde, modern sanayi devrimiyle
birlikte, yeni sosyal ilişkiler ortaya çıkmış; özgür işgücü sisteme hızla
katılırken, yeni özgürleşen eski feodal köylüler daha da zenginleşerek, yüksek
satınalma güçleriyle sanayi ürünlerinin güçlü tüketicisi haline dönüşmüşlerdir.
En önemlisi, batı Avrupa'da yeni bir siyasi hareketlilik başlamıştır.
Decembristler arasında bu durumu en iyi kavrayanlar Pestel ve Nicholas
Turgenev'dir. Siyasi olarak elleri ve kolları bağlı olan aydınlar gizli bir
yapılanma ile propoganda çalışmalarına başlamaya karar verirler.
Tilsit
Anlaşması'nın Rusya'daki etkileri
Alexander'in ilk dönemlerinde Fransa ile imzalanan Tilsit
anlaşması Rusya'yı siyasi olduğu kadar ekonomik yönden de etkileyecektir.
Rusya, Fransa'nın baskısı ile İngiltere ile her türlü ilişkisini tamamıyla
keserek Prusya ve Avusturya'nın da dahil olduğu siyasi bloka, Kutsal İttifak'a
katılır. Anlaşmanın ekonomik etkilerine gelince; İngiltere'den yapılan
ithalatın yasaklanmasıyla birlikte sanayi ürünlerinde İngiltere'ye adeta bağımlı
olan ülkede ithal ikamesi etkisi hissedilecek, kalitesiz Rus ürünlerine talebin
artması sonucunda, sanayi sektörü az da olsa kıpırdananacaktır. İngiltere'ye
ihracatın yasaklanması ile tarım sektöründe tam tersine bir darboğaz yaşanacak,
tarım ürünleri ihracatı durma noktasına gelecektir. Sanayileşme sürecindeki bu
tesadüfi gelişme sosyal reformların yapılmasını zorunlu kılmakta ise de,
ülkedeki hakim toprak sahibi soylular böyle bir reforma karşı ölümcül bir
savaşa hazır durumdadırlar. Buna karşılık kökenleri itibariyle toprak sahibi
sınıfla aynı çizgide olmayan Decembristler, Rus milliyetçisi reformcular olarak
ülkelerinin çıkarlarını yapılacak reformlarda, özgürlükler de görmekte ısrar
ederler.
İstatistiklere bakıldığında ülkedeki ekonomik durum hiç de iç
açıcı değildir. Avrupa'da İngiltere karşıtlığı tarafta yer almak, Rus
sanayisini az da olsa kıpırdatmış olmasına rağmen tarımı yok ederek siyasi
olarak güçlü toprak sahiplerini tedirgin etmiştir. Rusya'nın Fransa'ya
yakınlaşmasının bedelini ödemekte olan toprak sahipleri bir anda Fransa düşmanı
kesilirler. Rusya'da Fransa düşmanlığı zirveye ulaşır. Napolyon'a karşı olmak,
Fransa'ya savaş açmak için gerekli sinyaller gelmeye başlamıştır. Bunlar
Napolyon'a Moskova önlerine gelme fırsatını veren gelişmelerdir.
Rusya'daki
mali krizin kökenleri
İngiltere ile dış ticaret kısıtlaması altında olan Rus
ekonomisi yeni yüzyıla girerken oldukça kötü mali koşullar altındadır. İkinci
Katerina dönemine bakıldığında, bütçedeki büyük açıklar kapatıldığı gibi,
yabancı ülkelere olan borçların tamamı neredeyse ödenmiştir. Polonya'nın,
Avusturya, Prusya ve Rusya arasında parçalanmasının ardından, büyük bir
parçasının Rusya'ya bağlanması sonucunda, Polonya dış borçlarının kendisine
isabet eden kısmıyla sorumlu hale gelen Rus ekonomisi oldukça sıkıntılı bir
döneme girer. Önceki Çar Pavel döneminde başlayan savaşlar, askeri harcamaların
zirve yapmasıyla ekonomide ve bütçede yeni delikler açmaya başlar. Başarısız
Decembrist isyanının önderlerinden Kakhovsky, isyanın nedenlerini 1825 tarihli
mektubunda anlatırken; "1810-1822 yılları arasında milli gelir dört katı
artarken, vergi gelirlerinin de aynı oranda artması beklenirdi. Tam tersi oldu.
Dış borçlarımız da azalmadı, hızla arttı. Paramızın değeri hızla düştü, bir
rublenin değeri kısa sürede 25 kopek seviyesine indi" ifadesini kullanır.
Sonuç olarak bu çalkantılı dönemde Rusya'nın bütçe açığı
1801 yılında 7 milyon Ruble'den, 1822 yılında 351 milyon Ruble'ye ulaşır. 1825
yılına gelindiğinde hem iç hem de dış borçlar tarihin en zirve noktalarındadır.
Bu sadece büyük bir kriz değildir, Rusya iflas etmiştir. Nedeni çok açıktır.
Rusya hâlâ ilk çağların arkaik ekonomik modelinde, feodal sistemde ısrar
etmektedir. Dahası, Avrupa'dan Napolyon'u silip, atma politikasının bedeli çok
ağır olmuştur. Savaş sonrasında tarım ve sanayinin içinde bulunduğu durum kamu
gelirlerini iyice azaltmış, Rus maliyesinin elini kolunu bağlamıştır. Dış
ticarette çok sık değişen tarife politikaları, oldukça katı uygulanan korunmacı
bir politikaya dönüşmüş, ülke ekonomisi değişken politikalar yüzünden ağır
darbeler yemiştir. Decembrist'lerden Steingel, Kutsal İttifak'la birlikte
Avusturya, Polonya ve Prusya'ya sağlanan tarife avantajları nedeniyle ülkeden
büyük miktarda altın ve gümüş çıkışı olduğunu ve bu servetin hiçbir zaman geri
gelmediğini yazar. İsyan sonrasında mahkum olduğu Sibirya'dan Çar Nicholas'a
mektup gönderen diğer bir Decembrist Beztuzhev de yanlış politikalar yüzünden
devlete olan güvenin kalmadığını, yabancı tacirlerin de artık Rusya ile ticaret
yapma hevesinin olmadığını anlatır, paranın değerinin pul olduğunu, ülkede
nakit para kalmadığını ifade eder.
Siyasi
sorunlar gün ışığına çıkıyor
Hikâyenin başına yeniden dönelim. Alexander tahta çıktıktan
hemen sonra, Marquis Posa imzalı bir mektup alır. Mektupta, Rusya'da yeni
Çar'la yeni bir umudun, yeni bir dönemin başladığı, beklentinin artık Anayasal
Monarşi olduğu, yazılmaktadır. Çar Ivan Vasilevich'in (Deli Petro) ülkesinde
koşulsuz, tepki vermeyen bir kölelik modeli istediğini, böylelikle ülkeyi daha
zalimce yönetme şansı bulduğunu ifade eden yazar; Petro'nun halkını yabancıları
taklit eden bir formata soktuğunu, halkın da kendini aşırı seviyede mevcut
duruma uydurduğunu vurgulamıştır. Yazar, Katerina'nın akıllı bir Çariçe olarak
Rusların eğitim seviyesini yükselttiğini, Alexander'ın beklentilere uygun
olarak tarihsel süreçteki görevini tamamlamak için tahta çıktığını ve ülkenin
kendisinden ciddi bir reform beklentisi içinde olduğunu, yeni Çar'a yazmıştır.
Mektupta kullanılan sahte isim "Marquis Posa" Schiller'in meşhur
draması "Don Carlos"un kahramanıdır. Mektubu büyük bir ilgi ile
okuyan Alexander, yazarın hemen bulunarak huzura getirilmesini emreder. Vasilii
Karazin bulunarak, İmparatora takdim edilir, ikili yüz yüze görüşürler.
Çar'ın "Bu mektubu bana sen mi yazdın?" sorusuna,
"Ben suçluyum ekselansları" cevabını veren Karazin'e, Alexander çok
sıcak yaklaşarak "İzin ver seni kucaklayıp, bunun için teşekkür
edeyim" der. "Benim, senin gibi düşünen daha çok tebam olmalı.
Benimle her zaman böyle açık konuşmaya devam et, her zaman doğruları
söylemekten kaçınma" diyerek devam eder. Başlangıçtaki durum geçici bir
umut dönemini yansıtmaktadır. Ancak Çar bir anda kendisini iki grup arasında
bulur. Birinci grupta yer alan eski tüfekler ve Senatörler, Katerina dönemini
takip eden yumuşak bir reformun gerekli olduğunu savunurlar. Kölelik konusunu
ön plana çıkarmamaya çalışırlar. Başlarında Derzhavin, S. Vorontsov ve kısmen
de Amiral Mordvinov gibi usta siyasetçiler bulunmaktadır. Diğer grup Straganov,
Czartorysky ve Novosiltsov'un da aralarında bulunduğu İmparator'un
"gayriresmi komitesi"ni oluşturan aydınlardır. Bu grup geniş ve
kapsayıcı bir milli reform yapılması, yanlısıdır.
Gayriresmi Komite, Çar'ın tavsiyesi ile siyasi ve idari
konularda reform çalışmalarına hazırlanan Senato'ya paralel olarak "Rusya
Halkı için Ana Başlıklar" adı altında reform önceliklerini yazmaya başlar.
Kendi aralarında bireysel özgürlükler, özgür basın ve özgür konuşma hakkı ve
dini toleransları da içeren bir metin oluşturulmak üzeredirler. Bunlara
ilaveten bağımsız yargı gibi temel bir devrim atağı da çalışmalara dahil
edilir. Çar tacını takar, ancak "Rusya Halkı için Hazırlanan Reform"
sadece kağıt üzerinde kalır. Anayasal reformlar için halkın umutlarını taşıyan
diğer çalışmalar ümitsiz beklentiler ve kesintilerle sürdürülecektir. Eski
düzenin değişmeden devam edeceği sinyalleri verilmiştir. Ancak umutsuzda olsa
reform önerileri hala devam etmektedir. Amiral Mordvinov tarafından gelen başka
bir öneri, ilerde Decembrist hareketine katılan iki ayrı grup arasında, kuzey
grubu lideri Muraviev ile güneyli Decembrist lider Pestel arasında fikir
ayrılığına neden olacak olan federal bir devlet oluşturma düşüncesidir. Bu
tartışmalı öneri sonrasında reform çalışmalarının sona erdiği ve liberalizmin
adeta biterek, yerini tamamen keyfi, tepkisiz bir döneme bıraktığı söylenir.
Artık Çar'ın en yakınında Arakcheev gibi robot ruhlu acımasız militer şahıslar
yer alacak, Arakcheev gibi şahısların insana değer vermeyen zalim
uygulamalarına duyulan tepki, liberal Decembrist akımının hızla şekillenip, ete
kemiğe bürünmesine neden olacaktır.
Liberallerin
üzerine yapılan acımasız saldırılar
Rusya değişik duygular içinde iken Avusturya'nın meşhur
Dışişleri Bakanı Metternich'in Avrupa'nın tümü üzerinde tam otuz yıl kesintisiz
olarak sürdürdüğü devrim karşıtı, monarşi yanlısı söylemleri Rus
İmparatorluğunda da kendisini bütün varlığıyla hissettirir. Metternich'in her
kelimesi, her sözü Rus çarları için de en sağlam referans olarak alınır, sanki
kutsal kitabın emri gibi harfiyen uygulanır. Metternich'e rağmen özgürlük
söylemlerinin Avrupa'nın her yerinde hissedilmesi, eski kuşak Rusları batıdan
gelen bu tehlikeli düşüncelere karşı daha üst seviyede alarma geçirir. 1812
yılında tarihçi Nicholas Karamzin gibi ultra muhafazakar yazarların
kışkırtmaları ile liberal değerler ve özgürlük söylemleri iyice alabora olmaya
başlar. Karamzin'in "Eski ve Yeni Rusya" başlıklı kitabı bu alanda en
önde giden eserlerdendir. Karamzin'in kitabındaki "Güçlü bir halkın
kimliği, hükümdarına olan sorgusuzca bağlılıyla ölçülür" söylemi, onun
monarşik yapıya ölesiye bağlılığını ortaya koyar. Karamzin batı Avrupa'da
yayılmaya başlayan modern hukuk normlarına ve kanunların kodlanmasına da
karşıdır. Çar tarafından kanunların kodlanması görevi verilen Speransky'nin
çalışmasından nefret ettiğini ve bu çalışmanın Napolyon'u taklit dışında bir
yararı olmadığını iddia edecektir.
Ünlü yazar Pushkin bile Karamzin'in bu tutumundan
(özellikle de yazarın "History of the Russian State" başlıklı kitabı)
rahatsızlığını şu dizeleri ile dile getirir.
Onun "Tarih"inde güzellik ve sadelik
Kuru Kuruya Monarşiye bağlılığını,
Ve kamçının cazibesini
Kusursuz olarak ispatlar
Karamzin'I izleyen Amiral Shishkov gibi birçok çağdaşı Rus
edebiyatının batı dünyasından etkilenen bölümlerinin incelenerek, Rus
kültüründen ayıklanması gerektiğini bile iddia etmiştir. Son olarak Ortodoks
din adamları da modaya uyarak Rusya'da yenilik ve batı yanlısı aydınlanmaya
karşı çıkarlar. 1 Ocak 1816 tarihinde verilen bir imparatorluk fermanı ile
Katolik Jizvitlerin başkentten atılmasına karar verilir; 13 Mart günü tüm
Jizvit tarikatı ülke dışına çıkarılacaktır. En son saldırı Üniversitelere
yapılır. Mikhail Magnitsky'nin yönetim kuruluna atandığı Kazan Üniversitesinde
yaptığı teftiş ve inceleme sonrasında Rusya'nın en aydın okulları en iyi
hocalarından mahrum bırakılırlar. Yüzlerce aydın hoca işinden olur. Magnitksy
elinden gelse sorunu çözmek için ülkedeki tüm üniversiteleri kapatacaktır.1823
yılında Rus öğrenciler zararlı bilgileri öğrendikleri ve ülkeye yaydıkları
düşüncesi ile Almanya'daki okullardan geri çağrılırlar. Son nokta olarak 1812
yılında ağır bir sansür kurulu oluşturularak, yazılan her yazı ve kitap
incelemeye alınır. Rusya'daki yazarların zamanlarının büyük bir kısmı sansür
komitelerine hesap vermekle geçecektir.
Askeri
kolonilerin oluşturulması
Alexander döneminde yaşanan ekonomik ve mali sorunlar
ülkenin hiç beklenilmeyen idari tedbirlerle karşılaşmasına yol açar. Bunlardan
en kötüsü, Decembrist isyanının da en büyük nedenlerinden biri olan Askeri
Koloni uygulamasıdır. 1816 yılında Türk sınırındaki Avusturya topraklarında
uygulanan modeli taklit eden Rus Askeri Koloni uygulaması, ordunun bütçede
gittikçe artan mali yükünü hafifletmek ve Rus ordusunu daha esnek olarak, kendi
olanakları ile ayakta kalmaya yönlendirmek amacıyla planlanmış, ancak Rus
köylüsünü daha da baskıcı bir sistemle karşı karşıya bırakmıştır. Bu modele
maruz kalan Rus köylüsü, kadınından, çocuğuna ve doğumdan ölüme kadar Rus
ordusunun kölesi ve malı haline dönüşmüştür. Uygulama sırasında her vesile ile
Rus Sarayına şikayetlerini ileten köylüler, bu modelden kurtulmak için herşeyi
yapabileceklerini, her türlü vergiye ve hatta Sibirya'ya sürgüne bile gitmeye
bile razı olduklarını iletmişlerdir. Şikayetler baskı dolu sistemin daha da
acımasız uygulanmasına yol açar. Askeri Koloni uygulamasının en acı Hikâyeleri
Kont A. Arakcheev'in yönettiği kolonide yaşanır. 9 Kasım 1810 tarihinde Mogilev
Gubernia'sında koloni kuran Kont Arakcheev çağdaşı Ruslar tarafından
Metternich'le de özdeştirilir. Acımasızlığı ve duygusuzluğu döneminde en
sevilmeyen insan olarak tarihe geçmesine neden olur. Çar Pavel zamanında Rus
ordusuna katılan Arakcheev'in askerlerine uyguladığı işkencenin sınırı yoktur.
Onu bir karınca gibi aktif, bir tarantula örümceği kadar zehirli olarak
tanımlarlar. Son olarak Arakcheev, 1817 yılında yakın çevresinde duyduğu ve çok
sevdiği bülbül seslerinden dolayı, bülbüllere zarar verebilecekleri endişesiyle
bulunduğu bölgedeki bütün kedileri asarak, itlaf etmiştir.
Askeri Koloniler uygulaması tüm şikayetlere ve
haksızlıklara rağmen bir süre daha devam eder. Şikayetleri yerinde görmeye
giden İmparatoru kandırmak için türlü türlü sahtekarlık yapılır. Kolonilerde ev
ziyareti yapan Alexander'ın her ziyaret ettiği evde, yemek masalarına aynı
kızarmış domuz konulacak, imparator yandaki eve geçerken yemek tepsisi hızla
arka kapıdan diğer evin mutfağına aktarılacaktır. Kırk yıla yakın acılar
bırakarak uygulanan model 1857 yılında terk edilir. Cefakar Rus köylüsünün
isyankar ruhu Decembristlere ilham kaynağı olacaktır.
Enver
GÜNEY, Datça,14.05.2021
KAYNAKÇA
1- Napoleon Enters Moscow, 14 September 1812- Baron Claude
François de Meneval- The Faber Book of REPORTAGE- Edited by John CAREY (1987)
2- THE FIRST RUSSIAN REVOLUTION 1825, The Decembrist
Movement (Its Origins, Development, and Significance)-Anatole G. MAZOUR,
PH.D.-Stanford University Press 1937
3- RUSYA: Bozkır Prensliğinden İmparatorluğa- Enver GÜNEY,
T24 Pazar- 19 Nisan 2020.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder