Yalın Alpay, YouTube videolarının bu bölümünün ilk kısmında romanın, tarihin
görece geç döneminde ortaya çıkmış bir anlatı türü olduğunu ve burjuva bakış
açısına göre biçimlendiğini dile getirip, Batı'da sosyolojik kitle
hareketlerinin ortaya çıkardığı bu türü, Rusya'nın Batılılaşma çabaları
sırasında sosyolojik bir öz-çıktı olarak değil, Batı'dan ithal ettiği bir
anlatı biçimi olduğunu vurguluyor.
Rus Batılılaşması Petro ile başlatılsa da, ilerleyen
yıllarda Batılılaşmanın getirmek istediği yeniliklere direnen bazı Çarların
getirdikleri sansürler, yasaklar, yıldırıcı cezalar Rusya'da siyasi, felsefi,
sosyolojik, ekonomik, dini tüm tartışmaları ortadan kaldırdı ve bu tartışmalar
için yalnızca edebiyat dergileri ve romanlar zemini kaldı.
Yalın Alpay'a göre bu yüzden Rus romanı, Batı'daki tüm
siyasi, felsefi, sosyolojik, ekonomik ve dini tartışmaları kendi içerisine
alarak, Batı'daki romana oranla çok daha güçlü bir içeriğe kavuştu.
Batı'da Sanayi Devrimi sonrasında, maddi faydayı yaşamının
merkezine koyan "homo-economicus" insan tipi ortaya çıkmışken, henüz
sanayileşmesini tamamlamamış Rus İmparatorluğu'nda "homo-economicus"
yaygın bir sosyolojik tip değildi.
Böylece Batı'da "homo-economicus" kalıplarına
göre dünyayla ilişki kuran modern insan yerine, Rus romanında
"gururla" hareket eden başka bir tür insan bulunuyordu.
Rus romanı, Batı'dan yola çıkarak roman üretirken, hem
içerik hem de kişilerin motivasyonları yönünden çok daha farklı bir kurguyu
izliyordu. Bu izlek, daha derin ve psikolojik; maneviyatı ve dünyaya bakışı
daha yüksek bir türü ortaya çıkarıyordu.
Yalın Alpay konuşmasının ikinci bölümünde bu kez Rus
romanında neden Dostoyevski'nin daha öne çıktığı üzerine argümanlarını
sıralıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder