Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
Avrupa'da 15. ve 16. yüzyıllarda gerçekleşen Rönesans ve
Reform hareketlerinin önemli sonuçları olmuştu. Özgür düşünce yayılmış, bilim,
sanat ve edebiyatta büyük ilerlemeler kaydedilmiş, toplum ve kilise ilişkileri
yeniden belirlenmişti. İncil'in ulusal dillere çevrilmesi de önemliydi. Rusya
ise Büyük Petro (1682-1725) zamanından önce bu etkilerden büyük ölçüde uzaktı.
O dönemi değerlendiren bazı yazarlar kilise hakimiyetinin sanatın gelişmesine
engel olduğunu, enstrümantal müziğin günah sayıldığını, edebiyatın geri
kaldığını, ikonalar dışında resim ve diğer sanatların da gelişmediğini ileri
sürüyor.
Petro aydınlanma ve akılcılık anlayışıyla eğitimden
kültüre, ekonomiden, idari ve askeri alanlara önemli reformlar
getirmişti. Petro'nun kararlılığı, enerjisi, gözü karalığı ve birçok
konuda sahada bizzat çalışması, savaşların içerisinde yer alarak yaptığı
fedakarlıklar, eğitim ve bilim konusundaki çabaları, idari ve siyasi
alandaki reformları, ekonominin canlandırılmasına yönelik gayretleri ona ciddi
destek kazandırıyordu. Özellikle eğitim ve kültür alanındaki reformları
Rusya’yı geri dönülmez bir şekilde değiştiriyordu. Destekçileri onun Rusya'ya
yasa ve mantık getirdiğini söylüyordu.
Petro gerektiğinde kendi konumundan feragat ediyordu.
Örneğin “majesteleri çarın çıkarları” ifadesi yerine “devletin çıkarları”
ifadesini getirmişti. Gerçekten de kendi ülkesine sürekli yarar sağlamakla,
aydınlanması için çaba harcamakla meşguldü. Dolayısıyla bu ona önemli ölçüde
destekçiler kazandırıyordu. Fakat reformlarına çoğu zaman kendi ailesi, saray
çevreleri hatta Boyar Duması’nın karşı çıktığı oluyordu.
Petro klasik çar algısını değiştirmişti. Güçlü fiziği ile
her türlü işe atılıyordu. Özellikle gemi yapımı konusunda gün geçtikçe
ustalaşmıştı. Sadece gemi yapımında değil şehircilik gibi birçok alanda bizzat
sahaya iniyor, savaşlarda ön cephede yer alıyordu. Pek çok çağdaşı, kralın
sadeliğinden, gösterişsizliğinden, kabiliyetinden, iradesinden, engellerin
üstesinden gelme gücünden etkilenmişti. Ama Petro giysileri, davranışları
ve iletişim tarzı ile insanları hayrete düşürüyordu. Kimileri onun bir çara
yakışan ağırlık ve saygınlığı önemli ölçüde zedelediğini, sıradan biri gibi
hareket ettiğini söylüyordu. Oysa Boyarların ve egemenlerin fiziken çalışması hoş
görülen bir şey değildi ve hatta kimilerine göre utanç vericiydi.
Petro’nun önemli bir etkisi de kilise üzerine olmuştu. Rus
tarihinde önemli etkileri olmuş bağımsız Rus Kilisesini devlete bağlı hale
getirmiş, onu bir kuruma dönüştürmüştü. Bazılarına göre, Petro önemli Rus
manevi geleneği olan Rus devletinin her şeyden önce Ortodoks inancının devleti
olduğu yaklaşımını askıya almıştı. Bazıları da Rusların geçmişleri,
kimlikleri ve geleneklerine ciddi zararlar verdiğini düşünüyordu.
Örneğin sakal yasağı bugünden bakıldığında magazin haberi
gibi görünse de o dönem Rusya’sında ciddi önemi olan bir konuydu. İncil'de
sakalla ilgili birçok hikaye vardı. Samson'un gücünü saçlarından ve kıllarından
aldığı hikaye gibi. Sakalını kesen erkeklerin cennete giremeyeceği yönünde bir
düşünce hakimdi. Sakal olmadığında Tanrı’nın insandaki görüntüsünün bozulduğunu
ileri sürenler olmuştu. Bu inançlar ve düşünceler öyle güçlüydü ki Petro’nun
kılık kıyafet konusunda çok ileri gittiği savunuluyordu.
Rusya'nın önemli bir geleneği de seçkin kadınların
gizlenmesinin öngörülmesiydi. Oysa batılı giysiler içerisindeki zarif kadın ve
erkek görüntüsü bu geleneği de bozuyordu.
Petro gerektiğinde son derece sert bir tutum içerisine
giriyor, şiddete bile başvuruyordu. Eleştirenlerin bir argümanı da değişimin
insani maliyeti konusundaydı. Örneğin neredeyse bataklıklar üzerine kurulan ve
büyük bir maliyet getiren St. Petersburg’un yapımı sırasında ciddi insan
kayıpları olmuştu. Hatta Karamzin gibi önemli bir tarihçi St. Petersburg’un
gözyaşı ve cesetler üzerine kurulduğunu söylemişti.
Rusya’da değişim ve modernleşme çabası Petro’dan önce
başlamıştı ama Petro zamanında bu çok güçlü bir duruma gelmişti. Çünkü o bir
devrimciydi. Bu ciddi değişimin getirdiği bir sertlik ve acı söz konusu
olmuştu. Petro reformları onun sonrasında da önemli Rus tarihçileri ve
edebiyatçıları tarafından tartışılmaya devam edildi. Dostoyevski Petro
zamanından başlayan Avrupalılaşma yaklaşımının şekli olarak dıştan
benimsendiğini, Batılılaşma taraftarlarının Rus halkıyla ve toprağıyla bağını
koparmış olduğunu söylüyor, Rusya’nın köklerine ve geleneklerine ters düştüğünü
dile getiriyordu. Afrika kökenli dedesi Petro’nun vaftiz çocuğu olan Puşkin ise
konunun insani maliyetine dikkat çekmişti.
Destekçilerinden Rus rahip ve yazar Feofan Prokopoviç ise
şöyle diyordu “Bütün Rusya senin heykelin; uzman becerinle yeniden
şekillendirilmiş.”
Petro’nun bakış açısını yansıtması açısından şu cümlesi
ilginç görünüyor: “Halkımız çocuklar gibi, cahillik nedeniyle efendileri onları
zorlayana kadar alfabelerini öğrenmeye girişmeyecek çocuklar.”
Sonuç olarak Rus aydınlanmasının temelini atan Petro’nun
taraftarları olduğu gibi muhalifleri de vardı. Bugün Moskova’daki en yüksek
anıtın ona ait olduğu dikkate alınırsa Rusya’daki genel algısının oldukça
pozitif olduğunu söylemek mümkündür kanımca.
KAYNAKLAR:
-Riasanovsky, N. ve Steinberg, M., Rusya Tarihi
-FIGES, O., Nataşa’nın Dansı
-Bir Yazarın Günlüğü, Dostoyevski., F.
-Analysis of Peter the Greats Social Reforms and the
Justification of the Reactions from the General Public, Walsh, D.
-www.wikipedia.org
-www.britannica.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder