Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
Bugün Rus kadınları açısından toplum içerisinde saygın ve
eşitlikçi bir konum söz konusu. Siyasette gerektiği kadar olmasa da kadınlar
eğitim ve iş hayatında güçlü şekilde yer alarak topluma önemli katkılar
sunuyor. Günlük hayatta, sanat ve spor alanında kadınlar oldukça aktif.
Konuyla ilgili istatistiklere bakıldığında, örneğin
Rusya'da 25-34 yaş arası kadınların yüzde 65'i üniversite mezunu. Genelde
gelişmiş ülkelerin oluşturduğu OECD ortalaması ise yüzde 50 düzeyinde. Diğer
taraftan Rusya'da kadınların iş gücüne katılımı oldukça yüksek ve %57
seviyesinde. Bir kıyaslama yapmak gerekirse bu oran Türkiye’nin neredeyse iki
katı.
Rusya'nın batılı olduğu kadar doğulu özellikleri de dikkate
alınarak bu noktaya nasıl gelindiğine bakıldığında en önemli pay komünist
döneme ait kanımca. Dolayısıyla bu dönemdeki kadın politikasına göz atmakta
fayda var. Fakat bundan önce Rusya'nın konuyla ilgili tarihsel ve kültürel arka
planı hakkında birkaç örnek vermek istiyorum.
Ünlü Rus yönetmen Andrey Tarkovski'nin Rusya'nın 15.
yüzyılına ayna tutan Andrey Rublev adlı kült filminin 76. dakikasında bir çocuk
kutsal kitaptan şu satırları okur:
“Ama şunu bil ki, İsa erkeğin üstü… ve her kadının üstü
erkek …ve İsa’nın üstü de Tanrı’dır… Erkek kadının değil, kadın erkeğindir.”
Bir Yazarın Günlüğü adlı dergisinde edebi konular yanı
sıra, din, ahlak, adalet, toplumsal konular, gündelik sorunlar gibi çeşitli
konulara değinen Dostoyevski 1877 yılında şu satırlara yer vermiştir:
“Bunca kahramanlıklar ve fedakarlıklar göstermiş bu kadını
(Rus kadınlarını) eğitim, iş ve hizmet bakımından erkeklerle eşit kılmamakta
diretmek bu kadar özverili davranan toplumumuzun tinsel yenilenmesinde, ahlaki
olarak yükselmesinde bütün umutlarımızı bağladığımız böyle bir kadına reva
mı?”
Bir üçüncü örnekte Rusça’dan iki kelime. Rusça’da evli
kadın için “zamujem” kelimesi kullanılıyor, yani erkeğin arkasında olmak,
erkeği bir korunak olarak öne almak, ona destek olmak veya erkeğin arkasında
ikincil kalmak gibi yorumlar türetilebiliyor buradan. Yine kadınlarda
evlenmek için kullanılan “vıhodit zamuj” ifadesi Türkçede de yer alan “kocaya
gitmek” anlamına geliyor.
Dolayısıyla bu tarz kültürel kodların söz konusu olduğu bir
toplumda kadınların bugünkü konumunu nasıl elde ettiği sorusu önemli
görünüyor.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki Bolşevik Devrim ile
birlikte cinsiyet eşitliği ve kadınların özgürleşmesi bir devlet politikası
haline gelmiş. Devrim sonrasında genel olarak okullaşma oranında çok hızlı bir
yükseliş söz konusu olmuş.
Kadının toplumdaki rolünün yalnızca aile ihtiyaçlarının
giderilmesi değil daha farklı bir konuma getirilmesi hedeflenmiş. Hatta
Zhenotdel adında bir oluşum yoluyla parti içerisinde kadının durumunun
geliştirilmesine dönük çalışmalar yapılmış. Kadının toplum hayatında aktif
şekilde yer alan, kendine güveni olan, cinsel olarak özgür ve sadece ev içinde
kalmaktansa sosyalizme katkı sağlayan bir konuma ulaşması için çaba
gösterilmiş.
Tabi bu konuda kadının zihniyet olarak eğitilmesi yanı sıra
erkek de böyle bir eğitim ve zihniyet değişikliği sürecine tabi olmuş. Diğer
taraftan özellikle 30’lardan sonra ciddi bir sanayileşme söz konusu olduğundan
kadın istihdamı önemli ölçüde artış göstermiş.
Ancak genelde ev işlerinin yine kadın ağırlıklı kalması ve
kadınların hem çalışıp hem de ev işlerinin istenildiği gibi kamulaştırılamaması
kadınlar açısından daha ağır bir sorumluluk doğurmuş.
Diğer taraftan özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
nüfusun azalması kadınların annelik rolü ve aile kavramını daha fazla ön plana
çıkarmış.
Fakat genel olarak bakıldığında komünist dönemde cinsiyet
eşitliği ve kadınların eğitim ve iş hayatında aktif olarak yer alması bilinçli
bir politika olarak uygulanmış. Geleneksel erkek tutumu ya da nüfus artışının
desteklenmesi gibi sebeplerle belki istenilen hedeflere ulaşılamasa da başka
hiçbir dönemle kıyaslanamayacak ölçüde kadınların konumunda ilerleme söz konusu
olmuş. Bu nedenle çağdaş Rus kadını bugünkü konumunu büyük ölçüde komünist
döneme borçlu görünüyor. Yani Rusya’da Bolşevik Devrim yerine liberal bir
sistem ve piyasa ekonomisi söz konusu olsaydı da kadınların konumunda gelişme
olurdu ama bugünkü kadar olamazdı kanımca. Bugün kadının konumunun nispeten
daha güçlü olduğu İskandinav ülkelerinde komünizm deneyimi olmadı ama onların
tarihsel ve kültürel kodları biraz daha farklı görünüyor. Yine de konu
tartışmaya açık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder