SSCB'nin çöküşünün üzerinden çeyrek asır geçti... Enkazın
altında zor yıllar geçiren Rusya, 25 yılın sonunda küllerinden yeniden doğan
bir "süper güç" konumuna geldi. Bu değişimin hikayesinin ilk elden
tanıklığını yapan BBC Moskova muhabiri Steve Rosenberg anlatıyor:
"Sovyetler Birliği bayrağı Kremlin'den 31 Aralık
1991'de indirildi ve bir daha da göndere çekilmedi... Moskova'ya İnşaat
Enstitüsü'nde İngilizce ders vermek üzere Ağustos 1991'de geldim. Vizemin
üzerinde "SSCB'ye giriş için" yazıyordu.
Moskova'ya adım atmamın üzerinden daha dört ay bile
geçmeden SSCB tarihe karıştı.
Sovyetler Birliği'nin çöküşü, vatandaşlarına büyük bir şok
yaşattı. Ancak, 1991 yılında Moskova'da tanıdığım birçok kişi için aynı zamanda
daha iyi bir yaşam umudu veriyordu.
İngilizce öğretmeni İrina, "Çok önemli bir şeyin
olduğunu görmekten mutluyduk. Özgürlük rüzgarıydı" diyor ve ekliyor:
"Büyük bir devletin çökmesinin bir trajedi olduğu, ki
'trajedi' kelimesini kullanmaktan çekinmiyorum, gerçeğinin anlaşılması için çok
zaman geçmesi gerekti. Yeni insanlar,
yeni Ruslar gördüm ve onlardan hiç hoşlanmadım. Kapitalizmin çirkin yüzünü gördüm diyebilir miyim?"
yeni Ruslar gördüm ve onlardan hiç hoşlanmadım. Kapitalizmin çirkin yüzünü gördüm diyebilir miyim?"
1991 yılında Oleg ile tanıştığımda 20'li yaşlarının
başındaydı. Oleg ve arkadaşları, yeni Rusya'nın sunduğu fırsatları paraya
çevirmek istiyordu. Oleg, şimdi Kanada'nın
Toronto kentinde yaşıyor.
Toronto kentinde yaşıyor.
Telefonla yaptığımız görüşmede bana, "Polonya'dan
kullanılmış otomobiller getirip Moskova'da satıyorduk. Bir de ABD'den de
kasalarla tavuk butları alıyorduk. Yani, her işi denedik" sözleriyle o
günleri anlatıyor.
Sovyetler Birliği'nin çöküşü Moskovalılar üzerinde derin
bir şok yaratmıştı
1990'lı yılların başındaki vahşi Rus kapitalizmi gözü kara
olmayı gerektiriyordu.
Oleg, "Durum tehlikeliydi. Çok para kazandık ama bir
sürü de sorunumuz oldu" diye ve ekliyor:
"Borç aldığımız tefeciler bizi birkaç kez, 'Sizi
kolayca öldürürüz. İki hafta içinde paramızı getirmezseniz, bu topraklarda sizi
yaşatmayız' diye tehdit ettiler."
'SSCB'nin o kadar da kötü olmadığını fark ettik'
1990'larda ayrıca Kuzey Kafkasya'da iki savaş, tankların
Rusya Parlamentosuna ateş açtığı bir darbe girişimi ve Rusların tasarruflarının
büyük kısmını kaybettiği bir mali kriz de yaşandı.
İrina çok geçmeden SSCB'yi özlemeye başladığını söylüyor:
"1990'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nde sahip olduğumuz hiçbir şeyden memnun değildik. SSCB'deki her şey kötüydü ve birçok şeyi de lanetliyorduk. Ancak daha sonra aslında o kadar da kötü olmadığını fark ettik."
Araya girip, "Ama Sovyetler Birliği'nde demokrasi,
ifade özgürlüğü yoktu" diyecek oluyorum ve şu yanıtı alıyorum:
"Ne tarz bir 'demokrasi'yi kast ettiğine göre değişir.
Belki Demir Perde'nin arkasında olan bitenler hakkında çok şey bilmiyorduk. Ama
bilmemize de gerek mi vardı?"
Vladimir Putin, 2000 yılında Boris Yeltsin'in yerine Rusya
Devlet Başkanı olduktan sonra Kremlin devletin gücünü yeniden tahsis etmek için
kolları sıvadı.
Özel sermaye için de sorunlar ortaya çıkmaya başladı.
Oleg de bunun üzerine yurtdışına gittiğini söylüyor ve
şunları anlatıyor:
"Yaklaşık 10-15 sınır arkadaşımın kendi işi vardı.
Artık yok. Ya devlette çalışıyorlar ya da devlete yakın şirketlerde. Şu anda
Rusya'da iş yapmak çok ama çok daha zor."
İrina ise Rusya'nın güçlü bir lidere ihtiyacı olduğuna
inanıyor:
"Özümde tam bir monarşi yanlısıyım. Ve eğer monarşi
Rusya'ya geri dönecek olursa gider iki elimle birden oy veririm."
"Bir çar olmasını ister miydin?" diye soruyorum.
Irina, "Evet isterim. Ülkenin çok büyük ve çok fazla
sorununun olduğunu, bu nedenle de ancak güçlü, kuvvetli biri tarafından
yönetilebileceğini düşünüyorum" diyor.
"Pekala, Vladimir Putin çar ihtiyacını dolduruyor
mu?" diye soruyorum. Irina, "Bana göre evet" diyor ve ekliyor:
"Devlet başkanı olarak sadece işini yapmıyor, aynı
zamanda uğraşıyor, didiniyor. Ve bu nedenle ona saygı duyuyorum."
Irina'ya Batılı hükümetlerin Kırım'ın ilhakı, Rusya'nın
Doğu Ukrayna'ya müdahalesi ve Suriye'deki rolünden dolayı Putin'i
saldırganlıkla suçladıklarını, Batı'daki birçok kişinin Putin'e güvenmediğini
söylüyorum. Yanıtı gülerek şöyle oluyor:
"Putin'i neden sevsinler ki? Sonuçta beğenilmek için
süslenen bir kadın değil ki. O, güçlü bir adam."
Oleg ise Kanada'ya taşınmış olmasına karşın Sovyet
döneminde aldığı eğitime halen müteşekkir olduğunu söylüyor:
"Evet, Sovyetler Birliği'nde bir sürü olumsuz şey vardı.
Ancak ben hala güzel hatırlıyorum o dönemleri. Aldığım eğitim ve Sovyet düşünce
tarzım bu güzelliklerin başında geliyor."
Rusya, Polonya'dan kullanılmış araba ve ABD'den tavuk
kanadı getirdiği günlerden bu zamana çok önemli mesafe kat etti.
1990'ları atlattı ve bugün de gövde gösterileri yapıyor.
Peki ya yarın? Rusya'da geçirdiğim 25 yılın ardından bu
ülkeyle ilgili ancak tek bir şeyden emin olabiliyorum: Öngörülemezlik."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder