Moskova

Moskova

11 Aralık 2021 Cumartesi

Moskova ve İstanbul'da taksi vaziyetleri: "Öpme sanatı"

                                                            

                                    Öpme sanatı

M. Hakkı Yazıcı

mhyazici@yandex.ru

  

Yuliya, kan ter içinde ofise gelmişti. Bu soğuk, karlı Moskova gününde lök gibi terlemesi için önemli bir neden olmalıydı.

İgor, kolundaki saati göstererek göz kırpıp, sabahtan birlikte gidecekleri müşteri ziyaretine geç kaldıklarını ima etti.

Yuliya, belki “sen bugün benim işe gelebildiğime şükret” demek isterdi, ama boynunu büküp, özür diledi; bir yandan makyajını tazelerken mazeretini, ofise ulaşmak için yaşadığı macerayı anlatmaya başladı.

Pandemi olayı başladığından beri o da pek çok kişi gibi toplu ulaşım araçlarını kullanmaktan haliyle çekiniyordu. Hele hele metroya binmeye çok korkuyordu. O, ne kadar dikkat etse de güvenli mesafeyi korumayan, itiş kakış toplu ulaşım araçlarına binen insanlarla doluydu ortalık. Bazıları artık maske takmayı bile bırakmıştı.

O yüzden de Yuliya, biraz masraflı olsa da taksi kullanmayı tercih ediyordu.

Maliyeti düşürmek için önce evinin yakınındaki duraktan bir noktaya kadar otobüsle gidiyordu. O güzergahta otobüste fazla yolcu olmuyordu, yani nispeten güvenliydi. Sonra ofise kadar taksiye biniyordu.

Bu sabah da otobüse binmiş, tam kapı kapanırken arkadan tombul bir kadının koştura koştura geldiğini görmüştü.

Otobüsün beklemesi için elini sallayarak koşmasına devam ediyormuş. Yuliya’nın vicdanı elvermemiş, yazık, yetişemezse bir sonraki otobüsü beklerken soğuktan buz kesecekti zavallı; yardımcı olmak için şoföre seslenmiş.

Neyse, kadın otobüse yetişip binmiş; daha içeri adımını atıp, henüz nefeslenmişken  “Lütfen biletlerinizi, troyka kartlarınızı hazırlayın,” demiş.

Meğer kadın otobüs idaresinin bilet kontrol elemanıymış.

Gülüşüyoruz... O, anlatmaya devam ediyor.

Bundan sonrası daha komik.

Otobüsten inince hemen yakında parketmiş bir taksi görmüş. Hah, boş bir taksi buldum diye sevinirken başka bir kadın ondan önce arabaya yanaşmış. Eyvah, taksiyi kadına kaptırdım diye düşünürken, şoför, kadını almadan aniden arabaya patinaj yaptırıp hareket ettirip, onun daha yakınında durmuş.

Bu defa Yuliya, sevinip koşturarak yanaşmış; bütün şirinliğini takınarak  “Boş musunuz?” diye sormuş.

“Boşum,” diye cevap vermiş şoför.

“Peki, biraz önce arabaya yanaşan kadını niye almadınız?”

Şoför, gülerek, “O da sizin gibi boş musunuz diye sordu. Ben de pandemi koşulları nedeniyle aracımı daha yeni dezenfekte ettim, kokudan rahatsız olmazsanız binebilirsiniz dedim. Kadın benim için farketmez burnum zaten bir kaç gündür hiç koku almıyor deyince o panikle hemen gaza basıp kaçtım,” demiş.

Bu sözler Yuliya’ya yetmiş, daha şoför sözlerini tamamlar tamamlamaz kaçma sırası ona gelmiş. 

Serkan, sordu:

“Eeee, sonra buraya nasıl geldin?”

“Yürüyerek ve hatta koşturarak.”

“Nasıl yani!?”

Meğer otobüsten indikten sonra her zamanki gibi taksiye binmemiş “samakat”, yani bir elektrikli tornet kiralamıştı. 

Yuliya’nın neden kan ter içinde ofise geldiğini anlamıştık.

Ah, zavallı...

Serkan:

“Eh, artık paraya kıyıp sen de bir araba al,” diye takılıyor.

Yuliya, gözünün ucuyla, maaşımızı arttırsınlar da alalım der gibi İgor’u işaret ediyor.

 

***

Söz açılmışken bu taksi konusuna biraz değinelim.

Moskova’da ulaşımla ilgili uygulamalar son bir iki sene içinde çok çeşitlendi.

Moskova’daki dünyanın en ihtişamlı Metrosundan, otobüslerden, tramvaylardan öte bir şeyden bahsediyorum.

Taksi uygulamalarının dışında, kısa süreli araç, bisiklet ve hatta elektrikli tornet “samakat” kiralama uygulamaları da çok yaygınlaştı.

Herhalde dünyadaki bütün büyük şehirlerde ulaşım hep en önemli sorunlardan biri, ama bazı şehirlerde daha da büyük sorun.

Bizim ofistekiler benim taksi hikayelerini biliyorlar. Bu konu üzerinden yine bir muhabbet açılıyor.

Çok önceleri, 2013 senesinde yazdığım “Okumadan yazan taksici Çukça” başlıklı yazımda Moskova’daki taksilerden bahisle; “Bizim eski Murat 124’ler tipinde, eski püskü jiguliler, gurbetçi Azerilerin, Özbeklerin, Kırgızların sermayesi, ekmek teknesi taksiler... Malum Moskova’da resmi taksi uygulaması yeni yeni oturtulmaya çalışılıyor ve henüz etkin bir şekilde hayata geçirilememiş durumda. Bizim Türkiye’de alıştığımız sarı renkli, taksimetreli taksilerle dolu taksi durakları yok burada. Telefonla evden taksi çağırma lüksü nadir, sokakta her yüz metrede taksi çağırma zilleri de haliyle yok… Caddenin kenarında durup elini yola doğru uzatıyorsunuz; artık kısmetinize bağlı, bazen son derece lüks bir araba, bazen külüstür bir jiguli duruyor; gideceğiniz yeri anlatıyorsunuz, pazarlığınızı yapıp, anlaşırsanız biniyorsunuz: O, sizi istediğiniz yere götürecek taksidir,” diye yazmıştım.  

Köprülerin altından çok, ama çok sular aktı. Seneler sonra her şey değişti. Şaşırmamak mümkün değil.

İlginç bir şekilde Ruslar, bazı konularda gerilerden gelip, sıçrama yapıyor ve öne geçiyor. 

Yenilerde yazdığım “Korona günlerinde muhabbet” başlıklı yazımda ise bunu anlatmıştım.

“Rusya’daki taksi uygulamalarını bilenler bugünkü durumla eskinin ne kadar farklı olduğunu biliyordur... Şimdi artık Rusya’da pek çok ülkede olmayan çağdaş, ucuz ve teknolojik bir taksi sistemi var.  Darısı Türkiye’nin başına…” demiştim.

Serkan:

“Abi, hatırlıyor musun? On sene kadar önce bizim Türklerden biri trenle Petersburg’dan Moskova’ya gelmişti. Konsomolskaya’da Leningradskiy İstasyonu’da trenden inmiş. Yine trenle Kazanskiy Vakzal’dan binip Kazan’a devam edecekmiş. Dışarı çıkıp istasyonun önünde duran taksilerden birine binmiş. Kazanskiy Tren İstasyonu’na lütfen, demiş. Şoför hiç bozuntuya vermeden onu alıp, aşağıdaki kavşaktan dönüp Kazanskiy Tren İstasyonunun önünde bırakıp 1.000 rublesini almış. Zavallı, Moskova’ya daha önce hiç gelmemiş; iki tren istasyonunun karşı karşıya olduğunu, ortadan geçen Krasnaprudnaya Caddesi’nin altından istasyonları birbirine bağlayan yaya alt geçidinden öbür istasyona ulaşılabileceğini bilmiyormuş,” diyor.

***

Rusya’da günümüzdeki çağdaş taksi uygulamaları

Rusya’da çağdaş anlamda ilk taksi uygulamasını başlatan şirket Yandex Taxi.

İlk olmanın avantajını hala iyi kullanıyor.

Yandex Taxi, Rus bilişim şirketi Yandex tarafından hazırlanan, taksi çağırma ve kurye hizmetleri üzerinde uzmanlaşmış uygulamaların sahibi.

İlk kez 2011 yılında Moskova'da 11 taksi durağı ve 1.000 kadar sürücüyle hizmete başlamışlar. 2012 yılından itibaren ise Yandex Taxi kendisi aracılığıyla yapılan taksi çağırmalarından komisyon almaya başlamış.

Bugün Yandex Taxi, Rusya, Belarus, Moldova, Ermenistan, Gürcistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Letonya, Estonya, Litvanya, Sırbistan, İsrail, Fildişi Sahili, Finlandiya, Gana ve Romanya'da 300'den fazla büyük şehirde aktif olarak faaliyet gösteriyor.

Yandex Taxi aynı zamanda yemek dağıtımı, kargo, kurye hizmetleri gibi hizmetler de veriyor.

Sonradan pazara giren başka rakip uygulamalar da var kuşkusuz, ancak Yandex sektörün tartışmasız lideri ve tekeli. Yani biraz “Ali kıran baş kesen”i...Piyasaya yeni rakiplerin girmesini de pek istemiyor haliyle.

Rusya’da taksi uygulamalarında çağdaş, teknolojik bir seviye yakalanmış durumda, ancak bununla yetinilmiyor, daha iyisi için çalışmalar yapılıyor.

***

Moskova’daki taksilerde yeni bir uygulama hayata geçiriliyor: Kiss Art

Şimdilerde Moskova’daki taksilerde yeni bir uygulama daha hayata geçiriliyor: Kiss Art.

Bu ise bir üst aplikasyon. Yani amacı taksici ile müşteriyi buluşturmak değil.

Onu zaten Yandex, Citimobil, Gett Taxi ve diğerleri yapıyor. Kiss Art, onların da üzerinde sektördeki kaliteyi arttırmak, denetimi sağlamak için oluşturulan bir üst uygulama kısacası. Taksi sektörü çalışmalarının merkezi bilgilendirme sistemi de diyebiliriz belki.

Sistemi bütün sürücüler ve taksi şirketleri de kullanacak.

Buna göre Moskova ve Moskova bölgesinde çalışan taksi şirketleri ve sürücüler tek bir çatı altında kayıtlı olacaklar.

Bu, bir taksinin faaliyetlerini izlemek için uygulanacak bir sistem; taksi pazarındaki tüm katılımcıları içerecek. Sistemin müşterisi ise Moskova Ulaştırma Bakanlığı.

Sistem, sürücülerin fazla çalışmamasını, zamanında tıbbi muayeneden geçmelerini ve hatta teknik olarak arabaların uygun olmasını sağlayacak. Geliştiricilerin beklediği gibi bu, seyahat güvenliğini arttıracak. Kurallara uymayan ve sisteme kayıt olmayan hiç kimse taksi siparişlerini alamayacak ve yerine getiremeyecek.

Bunun için tabii ki öncelikle sürücülerin tanımlanması; her sürücünün Devlet Hizmetleri portalında bir hesap oluşturması ve onaylatması gerekiyor.

Sürücü, 30 gün içinde Kiss Art’a kaydolmazsa, geçici kimliği artık geçerli olmayacak ve siparişlere erişimi otomatik olarak sınırlandırılacak.

Sisteme kaydolduktan sonra, her sürücü tüm toplayıcılar ve parklar ile işbirliği için tek bir kimliğe sahip olacak. Özetlenen çalışma programıyla şoförlerin günlük dinlenme süresi 11 saat olacak.

Sistemin kısaltılmış isminin İngilizce anlamı biraz tuhaf gelebilir: “Öpme sanatı”.

İsmin Rusça tam açılımı, “Комплексная Информационная Система Аналитика Работы Такси ( Kompleksnaya İnformatsiyonnaya Sistema Analitika Rabotı Taksi)”.

Sistemin lansmanı 14 Ağustos 2021'de Moskova ve Moskova bölgesinde yapıldı. Fakat tam uygulama hala başlamadı.

***

Şimdi buraya kadar iyi, ama...

Peki, kim öpecek, ya da öpülecek?

Şu ana kadar anlattıklarımdan bir methiye havası anlamı çıkarılabilir. Ancak sistemin zaafları, adil olmayan eleştirilecek, düzeltilecek tarafları da var.

Onlara da değinmek gerekir.

Sistem iyi, fakat sektörün alt bileşenleri bir dokun, bin ah işit durumundalar. Taksi şirketleri ve şoförler fazla öpülmekten son derece rahatsız.

Ağır koşullar, kesilen yüksek komisyonlar, düşük tarifeler, yüksek trafik cezaları taksicilerin belini büküyor.

Taksi şoförleri, hoşnutsuzluklarını bazı eylemlerle dile getirmeye başladılar bile.

Yani, görüldüğü gibi her mükemmeliyetin, ekstra maliyeti oluyor.

Ayda yaklaşık 70 bin ruble kazanmak isteyen bir taksicinin hafta sonları dahil günde 12 saat çalışması gerekiyor.

***

Tekrarlayalım, biraz da açalım.

Moskova’da sektörde Yandex gibi taksi aplikasyonlarının sahibi şirketler, taksilerin sahibi olan taksoparklar ve taksoparklardan araç kiralayan taksi şoförleri var.

Yukarıda belirttiğim gibi Kiss Art bunların hepsinin üstünde.

Moskova’daki taksi uygulamasının eskisinden de daha iyi olması bekleniyor.

Moskova’daki taksi uygulaması bilmeyene ilginç gelebilir.

Örneğin Türkiye’deki gibi plaka tahdidi yok.

Bileğine güvene herkes şartları uygunsa lisans alıp taksicilik yapabilir.

Taksi tarifelerine şu anda belediyelerin müdahalesi yok.

Piyasada bir kaç taksiden başlayıp, binin üzerinde taksi sahibi olan yüzlerce taksi firması var.

Taksi ücretlerini, kiraları, komisyonları piyasa aktörleri belirliyor demek mi lazım?

Yani piyasayı, Adam Smith’in “görünmez el”i (invisible hand) belirliyor mu diyeceğiz, ancak pek öyle değil.

“Adam simit, karısı kurabiye!” diyor Serkan.

Moskova’da İstanbul’a nazaran daha düzgün bir sistemi var derken, bir Rusya güzellemesi yaptığım sanılmasın.

Tamam, sistem iyi, ama piyasaya hakim bir kaç agrikatör mevcut. Pazar, en büyük uygulama sahibinin tekeli altında. O ne derse o oluyor.

Bir siparişte oluşan taksi ücretinin yaklaşık % 28’i taksiciden komisyon olarak kesiliyor.

***

Peki ya İstanbul?

 

İstanbul’da taksi sorununun kangrenleştiği herkesçe kabul gören bir husus.

Sanırım bu sorunu halledenin heykeli dikilecek.

Taksi bulmak, macerasız, konforlu yolculuk yapmak şansa bağlı.

Tam taksi buldum diye seviniyorsunuz, durdurduğunuz taksi şoförü, gideceğiniz güzergahı öğrenip işine gelmeyince hemen hazır yalanlarını sıralıyor:

“Abi, ben karşının taksisiyim,” ya da “Abla, arabayı diğer şoför arkadaşa devredeceğim, vaktim yok, ancak yolum üstünde bir yere gideceksen seni alabilirim,” falan gibi…

 

Taksiciler, hep sorunların kaynağı olarak trafik yoğunluğunu bahane gösteriyorlar.

Doğrudur, İstanbul’lular için trafik yoğunluğu bitmez tükenmez bir çiledir.

Ancak bilmeyenlere bilgi vereyim;  Moskova, trafik yoğunluğunda İstanbul’a rahmet okutur.

Tom Tom’un raporlarına göre Moskova Avrupa’nın en fazla trafik sorunu olan şehri.

Serkan, soruyor:

“Kim abi bu Tom Tom?” 

“Tom Tom, bizim çok bilen arkadaşlarımızdan birinin lakabı falan değil. Dünyanın en büyük navigasyon şirketlerinden biri.  

TomTom'un yaptığı araştırmalara göre Moskova, Avrupa'da trafik sıkışıklığında liderliği hiç kaptırmıyor. İstanbul bile Moskova'dan sonra ikinci sırada bulunuyor. 

Bu da bizim gibi trafik çilekeşi İstanbul’lulara ancak bir teselli ikramiyesi olabilir.

 

İstanbul’da nüfusa göre taksi sayısı az, kalitesi de çok kötü.

İstanbul’daki taksi sayısının arttırılması için verilen teklif İBB Meclisi’nde defalarca reddedildi.

Hem de 1.000 yeni taksilik artış için verilen teklif.

Taksi plakasındaki artış engelleniyor.

İyi ama kardeşim, İstanbul’a 1.000 ya da 5.000 değil, çok daha fazla yeni taksi plakası gerekiyor.

Peki, İstanbul’daki taksi sorunun altında kimler var?

Taksiciler mi, galericiler mi, lobiciler mi?

Şu günlerde bir taksi plakasının piyasa değeri yaklaşık 2,5 milyon TL.

İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, plaka değeri en az 5 milyon TL. olmalı diyor. Aksu, plaka için bugün ederi 25 milyon TL olan gayrimenkullerini sattığını söylüyor.

İlginç bir gerekçelendirme. Zihin rant üzerinden çalışıyor. Rant geliri olan bir şey, yine rant getirisi olan bir şeyle karşılaştırılıyor.

Üretim falan ha keza.

Bir kişi ikinci bir taksi plakası alamıyor.

İlginç; İstanbul’da plaka sahibi 2.000 kadın gözüküyor. Halbuki o sayıda kadın taksi şoförü yok. Yani taksi şoförlerinin çoğu araçların ve plakaların sahipleri değiller. Onlar araçları kiralıyorlar.

Piyasada yevmiye günlük 275-325 arasında değişiyor. Taksicinin günlük kazancı ise yaklaşık 4.000 TL. SSK’larını kendileri ödüyorlar.

Taksiye ödenen ücretin % 42’si ranta gidiyor. Gerisini vardiyalı şoförler paylaşıyorlar.

İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, “İstanbul’da dünyanın en ucuz taksi tarifesi var” diyor.

En pahalı akaryakıtla, en ucuz tarifeyle çalışıyoruz diyorlar. Akaryakıtı anladık, ama tarife konusu doğru değil.

Taksiciler Odası, taksi tarifelerini düşük buluyor, ücretin arttırılmasını istiyor, ancak gerçek şu ki tarifeler artarsa taksi şoförlerinin plaka sahiplerine ödedikleri taksi kiraları da paralel olarak artacak.

Yani taksi şoförünün yükü artacak.

 

Peki, İstanbul’da taksi ücretlerinin düşük olduğu doğru mu?

Dünyanın farklı şehirlerinde taksi ücretleri ne kadar?

Genellikle taksimetre üzerinden yapılan ücretlendirmeler, yerel düzenlemeler nedeniyle bir ülkeden diğerine büyük ölçüde değişebiliyor.

İngiliz firma Carspring Firması’nın Taksi Fiyat Endeksi  araştırmasına göre dünyanın farklı şehirlerindeki taksilerin açılış ücretlerini, kilometre başına maliyetlerini ve bekleme sürelerindeki ücretlendirmeleri gözler önüne seriyor.

Kilometre başına en ucuz taksi ücretlendirmesinin yapıldığı 3 şehir şöyle sıralanıyor: 

1. Kahire, Mısır: kilometre başına 0,10 ABD doları,

2. Bangkok, Tayland: kilometre başına 0,18 ABD doları,

3. Moskova, Rusya: kilometre başına 0,27 ABD doları,

Daha sonra Mexico City, Cakarta, Bangalore, Mumbai, Pekin, Bükreş, Kuala Lumpur en ucuz şehirler sıralamasında.

Bakın burada Moskova 3. Sırada, ama ilk 10’da bile İstanbul yok!

***

Şimdi çok çarpıcı bir bilgi vereceğim:

İstanbul’un nüfusu ise 15,6 milyon küsur, taksi sayısı ise 17.395. Sektörde çalışan taksi şoförü sayısı ise yaklaşık 50.000.

İstanbul’da bir taksi şoförü günde yaklaşık ortalama 12 saat veya daha fazla çalışıyor.

Bakın, İstanbul’un nüfusu 1975 yılında 2 milyon kişi imiş. Bu artışa rağmen taksi plakası sayısı aynı.

Moskova’nın nüfusu ise yaklaşık 12,6 milyon, Moskova Bölgesi’nin 7,5 milyon.

Yani Moskova’nın merkez nüfusu İstanbul’dan daha az, ancak Moskova ve oblastında kayıtlı taksi sayısı 145 bin, her gün trafiğe çıkan taksi sayısı ise yaklaşık 80.000.

Gördünüz mü farkı?

Bu akıl almaz durumu düzeltmek için İstanbul Belediyesi yeni uygulamalar için büyük çaba harcıyor. Ancak dirençle karşılaşıyor.

Tabii ki İBB’nin görevi müşteri bulmak değil ve olmamalı.

Plaka tahdidi engelinin kaldırılmasının yanı sıra aynı Moskova’daki Kiss Art üst aplikasyon uygulamasında olduğu gibi taksileri denetlemek ve kaliteyi arttırmak amaçlanmalı.

***

Biraz inceleyince böyle tuhaflıklar ortaya çıkıyor.

Konuşurken okuduğumuz bir haber aklımıza geliyor.

Dünyaca ünlü Fransız yapımı 'Taksi' filminin başrol oyuncusu Samy Naceri, film görüşmesi için İstanbul'a gelmiş. Taksi serisi filmlerde taksicilik yapan Naceri, Cağaloğlu'ndaki bir taksi durağına gitmiş, ancak durakta taksi bulamamış. Samy Naceri yaklaşık 20 dakika taksi beklemiş.

İrina:

“Ay, çok severim o adamı!” diyor.

Serkan:

“Sen nerden biliyorsun yahu, seyrettin mi ki filmini?”

Neyse, onlar inatlaşa dursunlar ben haberi anlatıyorum.

Fransız oyuncu Naceri, “Böyle büyük muazzam bir şehirde, turistlerin çokça ziyaret ettiği bir şehirde taksi sorunu olması çok üzücü," diyor.

"Gezdiğim ve film çektiğim şehirlerde araba kullanmayı seviyorum. Trafik yoğunluğu yüksek olan şehirlerde de araba kullandım, o yüzden İstanbul trafiğinde de zorlanmadım. Moskova veya Paris trafiğini görseniz saçlarınızı yolarsınız. Oraların trafiği daha da beter" diye konuşmuş. "Eğer bir oyuncu olmasaydınız Türkiye'de taksici olur muydunuz?" sorusuna Samy Naceri "Burada taksici olmak istemezdim çünkü trafik çok karışık" cevabını vermiş.

***

Bunları uzun yıllardır Moskova’da yaşayan, Sektörü yakından; içinden, kalbinden bilenlerle birlikte olduğum için yazdım.

Üşenmeyip, kendi deneyimimi paylaşıp, yardımcı olurum belki diye Türkiye’deki bir kaç taksici odasına, derneğine ve İBB’ye mektuplar yazdım. Geri dönüş olmadı. N’apalım olmasın. Herkes her şeyi biliyor, ihtiyaçları yok zahir diye düşündüm.

Yeter ki benim sevgili İstanbul şehrim hakettiği çağdaş bir taksi uygulamasına ulaşsın. Dileğim bu.

 ***

Biz, bu İstanbul ve Moskova’daki taksi uygulamalarıyla ile ilgili konuşurken İrina’yla Yuliya başka bir taksi macerasını anlatıp gülüşüyorlardı.

Haliyle merak edip kulak kabarttık.

Yuliya, İrina ve bir kaç ortak arkadaşları Cumartesi akşamı birlikte eğlenmeye karar vermişler.

Serkan, merakla araya giriyor:

“Senin şu remont yapan komşunla, trompet çalan adam da davetliler arasında mıydı?”

İrina, başını bile çevirmeden, dudağının ucuyla “Evet” diye fıslayıp Yuliya ile konuşmaya devam etti.

Yuliya’nın bir işi varmış erken ayrılmış. İrina, içmeye hızlı başlamış, devam etmiş. Kendi kendine önce az içerim, arabayla giderim diye kafasında plan yapmış, ancak ucunu kaçırınca başımı derde sokarım korkusuyla arabasını bırakıp taksiye dönmeye karar vermiş.

Yuliya, işte bu noktada kopuyor:

“Hayatım, parti senin evindeydi. Taksiyle nereye gittin?”

Meğer İrina, çıkıp bir taksi çağırıp, binmiş.

Adresi söylediğinde şoför arkasına dönüp şöyle bir şaşkınlıkla bakmış. Durumu anlamış, fazla üstelememiş. Bir kaç kilometre gidip, başka bir yönden geriye dönmüş.

İrina, teşekkür edip, evine ulaşmanın rahatlığıyla arabadan inmiş; merdivenlerden hoplaya zıplaya çıkıp kapıyı açmış. Evde hala eğlenmeye devam eden davetlileri görünce durumu farkedip, gülmeye başlamış.

Kapının eşiğinde onu karşılayan kediciği Barsik, “Sen bu ara birden nelere gittin, kayboldun da geri döndün!?” dermiş gibi ona bakıyormuş.

 

Not: Bu yazının yazılma sürecinde Türkiye’de durmadan hoplayan zıplayan ABD Doları değerleri nedeniyle bazı rakamlar eski kalmış olabilir. Kusura bakılmaya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder