Öpme sanatı
M. Hakkı Yazıcı
Yuliya, kan ter içinde ofise gelmişti. Bu soğuk, karlı Moskova gününde lök
gibi terlemesi için önemli bir neden olmalıydı.
İgor, kolundaki saati göstererek göz
kırpıp, sabahtan birlikte gidecekleri müşteri ziyaretine geç kaldıklarını ima
etti.
Yuliya, belki “sen bugün benim işe
gelebildiğime şükret” demek isterdi, ama boynunu büküp, özür diledi; bir yandan
makyajını tazelerken mazeretini, ofise ulaşmak için yaşadığı macerayı anlatmaya
başladı.
Pandemi olayı başladığından beri o da
pek çok kişi gibi toplu ulaşım araçlarını kullanmaktan haliyle çekiniyordu.
Hele hele metroya binmeye çok korkuyordu. O, ne kadar dikkat etse de güvenli
mesafeyi korumayan, itiş kakış toplu ulaşım araçlarına binen insanlarla doluydu
ortalık. Bazıları artık maske takmayı bile bırakmıştı.
O yüzden de Yuliya, biraz masraflı
olsa da taksi kullanmayı tercih ediyordu.
Maliyeti düşürmek için önce evinin
yakınındaki duraktan bir noktaya kadar otobüsle gidiyordu. O güzergahta
otobüste fazla yolcu olmuyordu, yani nispeten güvenliydi. Sonra ofise kadar taksiye
biniyordu.
Bu sabah da otobüse binmiş, tam kapı
kapanırken arkadan tombul bir kadının koştura koştura geldiğini görmüştü.
Otobüsün beklemesi için elini sallayarak
koşmasına devam ediyormuş. Yuliya’nın vicdanı elvermemiş, yazık, yetişemezse
bir sonraki otobüsü beklerken soğuktan buz kesecekti zavallı; yardımcı olmak
için şoföre seslenmiş.
Neyse, kadın otobüse yetişip binmiş; daha
içeri adımını atıp, henüz nefeslenmişken
“Lütfen biletlerinizi, troyka kartlarınızı hazırlayın,” demiş.
Meğer kadın otobüs idaresinin bilet
kontrol elemanıymış.
Gülüşüyoruz... O, anlatmaya devam
ediyor.
Bundan sonrası daha komik.
Otobüsten inince hemen yakında
parketmiş bir taksi görmüş. Hah, boş bir taksi buldum diye sevinirken başka bir
kadın ondan önce arabaya yanaşmış. Eyvah, taksiyi kadına kaptırdım diye
düşünürken, şoför, kadını almadan aniden arabaya patinaj yaptırıp hareket
ettirip, onun daha yakınında durmuş.
Bu defa Yuliya, sevinip koşturarak
yanaşmış; bütün şirinliğini takınarak “Boş
musunuz?” diye sormuş.
“Boşum,” diye cevap vermiş şoför.
“Peki, biraz önce arabaya yanaşan
kadını niye almadınız?”
Şoför, gülerek, “O da sizin gibi boş
musunuz diye sordu. Ben de pandemi koşulları nedeniyle aracımı daha yeni
dezenfekte ettim, kokudan rahatsız olmazsanız binebilirsiniz dedim. Kadın benim
için farketmez burnum zaten bir kaç gündür hiç koku almıyor deyince o panikle
hemen gaza basıp kaçtım,” demiş.
Bu sözler Yuliya’ya yetmiş, daha şoför
sözlerini tamamlar tamamlamaz kaçma sırası ona gelmiş.
Serkan, sordu:
“Eeee, sonra buraya nasıl geldin?”
“Yürüyerek ve hatta koşturarak.”
“Nasıl yani!?”
Meğer otobüsten indikten sonra her
zamanki gibi taksiye binmemiş “samakat”, yani bir elektrikli tornet
kiralamıştı.
Yuliya’nın neden kan ter içinde ofise
geldiğini anlamıştık.
Ah, zavallı...
Serkan:
“Eh, artık paraya kıyıp sen de bir
araba al,” diye takılıyor.
Yuliya, gözünün ucuyla, maaşımızı
arttırsınlar da alalım der gibi İgor’u işaret ediyor.
***
Söz açılmışken bu taksi konusuna biraz değinelim.
Moskova’da ulaşımla ilgili uygulamalar
son bir iki sene içinde çok çeşitlendi.
Moskova’daki dünyanın en ihtişamlı
Metrosundan, otobüslerden, tramvaylardan öte bir şeyden bahsediyorum.
Taksi uygulamalarının dışında, kısa
süreli araç, bisiklet ve hatta elektrikli tornet “samakat” kiralama
uygulamaları da çok yaygınlaştı.
Herhalde dünyadaki bütün büyük
şehirlerde ulaşım hep en önemli sorunlardan biri, ama bazı şehirlerde daha da
büyük sorun.
Bizim ofistekiler benim taksi
hikayelerini biliyorlar. Bu konu üzerinden yine bir muhabbet açılıyor.
Çok önceleri, 2013 senesinde yazdığım
“Okumadan yazan taksici Çukça” başlıklı yazımda Moskova’daki taksilerden
bahisle; “Bizim eski Murat 124’ler tipinde, eski püskü jiguliler, gurbetçi
Azerilerin, Özbeklerin, Kırgızların sermayesi, ekmek teknesi taksiler... Malum
Moskova’da resmi taksi uygulaması yeni yeni oturtulmaya çalışılıyor ve henüz
etkin bir şekilde hayata geçirilememiş durumda. Bizim Türkiye’de alıştığımız
sarı renkli, taksimetreli taksilerle dolu taksi durakları yok burada. Telefonla evden taksi çağırma lüksü nadir, sokakta her
yüz metrede taksi çağırma zilleri de haliyle yok… Caddenin kenarında durup
elini yola doğru uzatıyorsunuz; artık kısmetinize bağlı, bazen son derece lüks
bir araba, bazen külüstür bir jiguli duruyor; gideceğiniz yeri anlatıyorsunuz,
pazarlığınızı yapıp, anlaşırsanız biniyorsunuz: O, sizi istediğiniz yere
götürecek taksidir,” diye yazmıştım.
Köprülerin altından çok, ama çok sular
aktı. Seneler sonra her şey değişti. Şaşırmamak mümkün değil.
İlginç bir şekilde Ruslar, bazı
konularda gerilerden gelip, sıçrama yapıyor ve öne geçiyor.
Yenilerde yazdığım “Korona günlerinde
muhabbet” başlıklı yazımda ise bunu anlatmıştım.
“Rusya’daki taksi uygulamalarını bilenler
bugünkü durumla eskinin ne kadar farklı olduğunu biliyordur... Şimdi artık
Rusya’da pek çok ülkede olmayan çağdaş, ucuz ve teknolojik bir taksi sistemi
var. Darısı Türkiye’nin başına…” demiştim.
Serkan:
“Abi, hatırlıyor musun? On sene kadar
önce bizim Türklerden biri trenle Petersburg’dan Moskova’ya gelmişti.
Konsomolskaya’da Leningradskiy İstasyonu’da trenden inmiş. Yine trenle
Kazanskiy Vakzal’dan binip Kazan’a devam edecekmiş. Dışarı çıkıp istasyonun
önünde duran taksilerden birine binmiş. Kazanskiy Tren İstasyonu’na lütfen,
demiş. Şoför hiç bozuntuya vermeden onu alıp, aşağıdaki kavşaktan dönüp
Kazanskiy Tren İstasyonunun önünde bırakıp 1.000 rublesini almış. Zavallı, Moskova’ya
daha önce hiç gelmemiş; iki tren istasyonunun karşı karşıya olduğunu, ortadan
geçen Krasnaprudnaya Caddesi’nin altından istasyonları birbirine bağlayan yaya alt
geçidinden öbür istasyona ulaşılabileceğini bilmiyormuş,” diyor.
***
Rusya’da günümüzdeki çağdaş taksi uygulamaları
Rusya’da çağdaş anlamda ilk taksi uygulamasını
başlatan şirket Yandex Taxi.
İlk olmanın avantajını hala iyi
kullanıyor.
Yandex Taxi, Rus bilişim
şirketi Yandex tarafından hazırlanan, taksi çağırma ve kurye
hizmetleri üzerinde uzmanlaşmış uygulamaların sahibi.
İlk kez 2011 yılında Moskova'da 11
taksi durağı ve 1.000 kadar sürücüyle hizmete başlamışlar. 2012 yılından
itibaren ise Yandex Taxi kendisi aracılığıyla yapılan taksi çağırmalarından
komisyon almaya başlamış.
Bugün Yandex Taxi, Rusya, Belarus,
Moldova, Ermenistan, Gürcistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Letonya,
Estonya, Litvanya, Sırbistan, İsrail, Fildişi Sahili, Finlandiya, Gana ve
Romanya'da 300'den fazla büyük şehirde aktif olarak faaliyet gösteriyor.
Yandex Taxi aynı zamanda yemek
dağıtımı, kargo, kurye hizmetleri gibi hizmetler de veriyor.
Sonradan pazara giren başka rakip uygulamalar
da var kuşkusuz, ancak Yandex sektörün tartışmasız lideri ve tekeli. Yani biraz
“Ali kıran baş kesen”i...Piyasaya yeni rakiplerin girmesini de pek istemiyor
haliyle.
Rusya’da taksi uygulamalarında çağdaş,
teknolojik bir seviye yakalanmış durumda, ancak bununla yetinilmiyor, daha
iyisi için çalışmalar yapılıyor.
***
Moskova’daki taksilerde yeni bir uygulama hayata
geçiriliyor: Kiss Art
Şimdilerde Moskova’daki taksilerde
yeni bir uygulama daha hayata geçiriliyor: Kiss Art.
Bu ise bir üst aplikasyon. Yani amacı
taksici ile müşteriyi buluşturmak değil.
Onu zaten Yandex, Citimobil, Gett Taxi
ve diğerleri yapıyor. Kiss Art, onların da üzerinde sektördeki kaliteyi
arttırmak, denetimi sağlamak için oluşturulan bir üst uygulama kısacası. Taksi
sektörü çalışmalarının merkezi bilgilendirme sistemi de diyebiliriz belki.
Sistemi bütün sürücüler ve taksi
şirketleri de kullanacak.
Buna göre Moskova ve Moskova
bölgesinde çalışan taksi şirketleri ve sürücüler tek bir çatı altında kayıtlı
olacaklar.
Bu, bir taksinin faaliyetlerini izlemek
için uygulanacak bir sistem; taksi pazarındaki tüm katılımcıları içerecek. Sistemin
müşterisi ise Moskova Ulaştırma Bakanlığı.
Sistem, sürücülerin fazla
çalışmamasını, zamanında tıbbi muayeneden geçmelerini ve hatta teknik olarak
arabaların uygun olmasını sağlayacak. Geliştiricilerin beklediği gibi bu,
seyahat güvenliğini arttıracak. Kurallara uymayan ve sisteme kayıt olmayan hiç kimse
taksi siparişlerini alamayacak ve yerine getiremeyecek.
Bunun için tabii ki öncelikle sürücülerin
tanımlanması; her sürücünün Devlet Hizmetleri portalında bir hesap oluşturması
ve onaylatması gerekiyor.
Sürücü, 30 gün içinde Kiss Art’a
kaydolmazsa, geçici kimliği artık geçerli olmayacak ve siparişlere erişimi otomatik
olarak sınırlandırılacak.
Sisteme kaydolduktan sonra, her sürücü
tüm toplayıcılar ve parklar ile işbirliği için tek bir kimliğe sahip olacak. Özetlenen
çalışma programıyla şoförlerin günlük dinlenme süresi 11 saat olacak.
Sistemin kısaltılmış isminin İngilizce
anlamı biraz tuhaf gelebilir: “Öpme sanatı”.
İsmin Rusça tam açılımı, “Комплексная
Информационная Система Аналитика Работы Такси ( Kompleksnaya İnformatsiyonnaya
Sistema Analitika Rabotı Taksi)”.
Sistemin lansmanı 14 Ağustos 2021'de
Moskova ve Moskova bölgesinde yapıldı. Fakat tam uygulama hala başlamadı.
***
Şimdi buraya kadar iyi, ama...
Peki, kim öpecek, ya da öpülecek?
Şu ana kadar anlattıklarımdan bir
methiye havası anlamı çıkarılabilir. Ancak sistemin zaafları, adil olmayan
eleştirilecek, düzeltilecek tarafları da var.
Onlara da değinmek gerekir.
Sistem iyi, fakat sektörün alt
bileşenleri bir dokun, bin ah işit durumundalar. Taksi şirketleri ve şoförler fazla
öpülmekten son derece rahatsız.
Ağır koşullar, kesilen yüksek
komisyonlar, düşük tarifeler, yüksek trafik cezaları taksicilerin belini
büküyor.
Taksi şoförleri, hoşnutsuzluklarını
bazı eylemlerle dile getirmeye başladılar bile.
Yani, görüldüğü gibi her mükemmeliyetin, ekstra maliyeti oluyor.
Ayda yaklaşık 70 bin ruble kazanmak
isteyen bir taksicinin hafta sonları dahil günde 12 saat çalışması gerekiyor.
***
Tekrarlayalım, biraz da açalım.
Moskova’da sektörde Yandex gibi taksi
aplikasyonlarının sahibi şirketler, taksilerin sahibi olan taksoparklar ve
taksoparklardan araç kiralayan taksi şoförleri var.
Yukarıda belirttiğim
gibi Kiss Art bunların hepsinin üstünde.
Moskova’daki taksi
uygulamasının eskisinden de daha iyi olması bekleniyor.
Moskova’daki taksi
uygulaması bilmeyene ilginç gelebilir.
Örneğin Türkiye’deki
gibi plaka tahdidi yok.
Bileğine güvene herkes
şartları uygunsa lisans alıp taksicilik yapabilir.
Taksi tarifelerine şu
anda belediyelerin müdahalesi yok.
Piyasada bir kaç
taksiden başlayıp, binin üzerinde taksi sahibi olan yüzlerce taksi firması var.
Taksi ücretlerini,
kiraları, komisyonları piyasa aktörleri belirliyor demek mi lazım?
Yani piyasayı, Adam
Smith’in “görünmez el”i (invisible hand) belirliyor mu diyeceğiz, ancak pek
öyle değil.
“Adam simit, karısı
kurabiye!” diyor Serkan.
Moskova’da İstanbul’a
nazaran daha düzgün bir sistemi var derken, bir Rusya güzellemesi yaptığım
sanılmasın.
Tamam, sistem iyi, ama piyasaya
hakim bir kaç agrikatör mevcut. Pazar, en büyük uygulama sahibinin tekeli
altında. O ne derse o oluyor.
Bir siparişte oluşan taksi ücretinin yaklaşık % 28’i taksiciden komisyon olarak kesiliyor.
***
Peki ya İstanbul?
İstanbul’da taksi
sorununun kangrenleştiği herkesçe kabul gören bir husus.
Sanırım bu sorunu
halledenin heykeli dikilecek.
Taksi bulmak,
macerasız, konforlu yolculuk yapmak şansa bağlı.
Tam taksi buldum diye
seviniyorsunuz, durdurduğunuz taksi şoförü, gideceğiniz güzergahı öğrenip işine
gelmeyince hemen hazır yalanlarını sıralıyor:
“Abi, ben karşının
taksisiyim,” ya da “Abla, arabayı diğer şoför arkadaşa devredeceğim, vaktim yok,
ancak yolum üstünde bir yere gideceksen seni alabilirim,” falan gibi…
Taksiciler, hep sorunların kaynağı olarak trafik
yoğunluğunu bahane gösteriyorlar.
Doğrudur, İstanbul’lular için trafik
yoğunluğu bitmez tükenmez bir çiledir.
Ancak bilmeyenlere bilgi vereyim; Moskova, trafik yoğunluğunda İstanbul’a rahmet
okutur.
Tom Tom’un raporlarına göre Moskova
Avrupa’nın en fazla trafik sorunu olan şehri.
Serkan, soruyor:
“Kim abi bu Tom
Tom?”
“Tom Tom, bizim çok
bilen arkadaşlarımızdan birinin lakabı falan değil. Dünyanın en büyük navigasyon
şirketlerinden biri.”
TomTom'un yaptığı
araştırmalara göre Moskova, Avrupa'da trafik sıkışıklığında liderliği hiç kaptırmıyor.
İstanbul bile Moskova'dan sonra ikinci sırada bulunuyor.
Bu da bizim gibi trafik
çilekeşi İstanbul’lulara ancak bir teselli ikramiyesi olabilir.
İstanbul’da nüfusa göre taksi sayısı az, kalitesi de çok kötü.
İstanbul’daki taksi
sayısının arttırılması için verilen teklif İBB Meclisi’nde defalarca
reddedildi.
Hem de 1.000 yeni
taksilik artış için verilen teklif.
Taksi plakasındaki
artış engelleniyor.
İyi ama kardeşim, İstanbul’a
1.000 ya da 5.000 değil, çok daha fazla yeni taksi plakası gerekiyor.
Peki, İstanbul’daki
taksi sorunun altında kimler var?
Taksiciler mi, galericiler
mi, lobiciler mi?
Şu günlerde bir taksi
plakasının piyasa değeri yaklaşık 2,5 milyon TL.
İstanbul Taksiciler Esnaf
Odası Başkanı Eyüp Aksu, plaka değeri en az 5 milyon TL. olmalı diyor. Aksu,
plaka için bugün ederi 25 milyon TL olan gayrimenkullerini sattığını söylüyor.
İlginç bir
gerekçelendirme. Zihin rant üzerinden çalışıyor. Rant geliri olan bir şey, yine
rant getirisi olan bir şeyle karşılaştırılıyor.
Üretim falan ha keza.
Bir kişi ikinci bir
taksi plakası alamıyor.
İlginç; İstanbul’da
plaka sahibi 2.000 kadın gözüküyor. Halbuki o sayıda kadın taksi şoförü yok. Yani
taksi şoförlerinin çoğu araçların ve plakaların sahipleri değiller. Onlar
araçları kiralıyorlar.
Piyasada yevmiye günlük
275-325 arasında değişiyor. Taksicinin günlük kazancı ise yaklaşık 4.000 TL.
SSK’larını kendileri ödüyorlar.
Taksiye ödenen ücretin
% 42’si ranta gidiyor. Gerisini vardiyalı şoförler paylaşıyorlar.
İstanbul Taksiciler Esnaf
Odası Başkanı Eyüp Aksu, “İstanbul’da dünyanın en ucuz taksi tarifesi var”
diyor.
En pahalı akaryakıtla,
en ucuz tarifeyle çalışıyoruz diyorlar. Akaryakıtı anladık, ama tarife konusu
doğru değil.
Taksiciler Odası, taksi tarifelerini
düşük buluyor, ücretin arttırılmasını istiyor, ancak gerçek şu ki tarifeler
artarsa taksi şoförlerinin plaka sahiplerine ödedikleri taksi kiraları da paralel
olarak artacak.
Yani taksi şoförünün yükü artacak.
Peki, İstanbul’da taksi ücretlerinin düşük olduğu doğru
mu?
Dünyanın farklı
şehirlerinde taksi ücretleri ne kadar?
Genellikle taksimetre
üzerinden yapılan ücretlendirmeler, yerel düzenlemeler nedeniyle bir ülkeden
diğerine büyük ölçüde değişebiliyor.
İngiliz firma Carspring Firması’nın Taksi
Fiyat Endeksi araştırmasına
göre dünyanın farklı şehirlerindeki taksilerin açılış ücretlerini, kilometre
başına maliyetlerini ve bekleme sürelerindeki ücretlendirmeleri gözler önüne
seriyor.
Kilometre başına en ucuz taksi
ücretlendirmesinin yapıldığı 3 şehir şöyle sıralanıyor:
1. Kahire,
Mısır: kilometre başına 0,10 ABD doları,
2. Bangkok,
Tayland: kilometre başına 0,18 ABD doları,
3. Moskova,
Rusya: kilometre başına 0,27 ABD doları,
Daha sonra Mexico City, Cakarta,
Bangalore, Mumbai, Pekin, Bükreş, Kuala Lumpur en ucuz şehirler sıralamasında.
Bakın burada Moskova 3. Sırada, ama
ilk 10’da bile İstanbul yok!
***
Şimdi çok çarpıcı bir bilgi vereceğim:
İstanbul’un nüfusu ise
15,6 milyon küsur, taksi sayısı ise 17.395. Sektörde çalışan taksi şoförü
sayısı ise yaklaşık 50.000.
İstanbul’da bir taksi
şoförü günde yaklaşık ortalama 12 saat veya daha fazla çalışıyor.
Bakın, İstanbul’un
nüfusu 1975 yılında 2 milyon kişi imiş. Bu artışa rağmen taksi plakası sayısı
aynı.
Moskova’nın nüfusu ise yaklaşık
12,6 milyon, Moskova Bölgesi’nin 7,5 milyon.
Yani Moskova’nın merkez
nüfusu İstanbul’dan daha az, ancak Moskova ve oblastında kayıtlı taksi sayısı
145 bin, her gün trafiğe çıkan taksi sayısı ise yaklaşık 80.000.
Gördünüz mü farkı?
Bu akıl almaz durumu
düzeltmek için İstanbul Belediyesi yeni uygulamalar için büyük çaba harcıyor.
Ancak dirençle karşılaşıyor.
Tabii ki İBB’nin görevi
müşteri bulmak değil ve olmamalı.
Plaka tahdidi engelinin
kaldırılmasının yanı sıra aynı Moskova’daki Kiss Art üst aplikasyon
uygulamasında olduğu gibi taksileri denetlemek ve kaliteyi arttırmak amaçlanmalı.
***
Biraz inceleyince böyle
tuhaflıklar ortaya çıkıyor.
Konuşurken okuduğumuz
bir haber aklımıza geliyor.
Dünyaca ünlü Fransız
yapımı 'Taksi' filminin başrol oyuncusu Samy Naceri, film görüşmesi için
İstanbul'a gelmiş. Taksi serisi filmlerde taksicilik yapan Naceri,
Cağaloğlu'ndaki bir taksi durağına gitmiş, ancak durakta taksi bulamamış. Samy
Naceri yaklaşık 20 dakika taksi beklemiş.
İrina:
“Ay, çok severim o
adamı!” diyor.
Serkan:
“Sen nerden biliyorsun
yahu, seyrettin mi ki filmini?”
Neyse, onlar inatlaşa
dursunlar ben haberi anlatıyorum.
Fransız oyuncu Naceri, “Böyle
büyük muazzam bir şehirde, turistlerin çokça ziyaret ettiği bir şehirde taksi
sorunu olması çok üzücü," diyor.
"Gezdiğim ve film
çektiğim şehirlerde araba kullanmayı seviyorum. Trafik yoğunluğu yüksek olan
şehirlerde de araba kullandım, o yüzden İstanbul trafiğinde de zorlanmadım.
Moskova veya Paris trafiğini görseniz saçlarınızı yolarsınız. Oraların trafiği
daha da beter" diye konuşmuş. "Eğer bir oyuncu olmasaydınız
Türkiye'de taksici olur muydunuz?" sorusuna Samy Naceri "Burada
taksici olmak istemezdim çünkü trafik çok karışık" cevabını vermiş.
***
Bunları uzun yıllardır
Moskova’da yaşayan, Sektörü yakından; içinden, kalbinden bilenlerle birlikte
olduğum için yazdım.
Üşenmeyip, kendi
deneyimimi paylaşıp, yardımcı olurum belki diye Türkiye’deki bir kaç taksici odasına,
derneğine ve İBB’ye mektuplar yazdım. Geri dönüş olmadı. N’apalım olmasın. Herkes
her şeyi biliyor, ihtiyaçları yok zahir diye düşündüm.
Yeter ki benim sevgili
İstanbul şehrim hakettiği çağdaş bir taksi uygulamasına ulaşsın. Dileğim bu.
***
Biz, bu İstanbul ve
Moskova’daki taksi uygulamalarıyla ile ilgili konuşurken İrina’yla Yuliya başka
bir taksi macerasını anlatıp gülüşüyorlardı.
Haliyle merak edip
kulak kabarttık.
Yuliya, İrina ve bir kaç ortak
arkadaşları Cumartesi akşamı birlikte eğlenmeye karar vermişler.
Serkan, merakla araya giriyor:
“Senin şu remont yapan komşunla,
trompet çalan adam da davetliler arasında mıydı?”
İrina, başını bile çevirmeden,
dudağının ucuyla “Evet” diye fıslayıp Yuliya ile konuşmaya devam etti.
Yuliya’nın bir işi varmış erken
ayrılmış. İrina, içmeye hızlı başlamış, devam etmiş. Kendi kendine önce az
içerim, arabayla giderim diye kafasında plan yapmış, ancak ucunu kaçırınca
başımı derde sokarım korkusuyla arabasını bırakıp taksiye dönmeye karar vermiş.
Yuliya, işte bu noktada kopuyor:
“Hayatım, parti senin evindeydi.
Taksiyle nereye gittin?”
Meğer İrina, çıkıp bir taksi çağırıp, binmiş.
Adresi söylediğinde şoför arkasına
dönüp şöyle bir şaşkınlıkla bakmış. Durumu anlamış, fazla üstelememiş. Bir kaç
kilometre gidip, başka bir yönden geriye dönmüş.
İrina, teşekkür edip, evine ulaşmanın
rahatlığıyla arabadan inmiş; merdivenlerden hoplaya zıplaya çıkıp kapıyı açmış.
Evde hala eğlenmeye devam eden davetlileri görünce durumu farkedip, gülmeye
başlamış.
Kapının eşiğinde onu karşılayan
kediciği Barsik, “Sen bu ara birden nelere gittin, kayboldun da geri döndün!?”
dermiş gibi ona bakıyormuş.
Not: Bu yazının yazılma
sürecinde Türkiye’de durmadan hoplayan zıplayan ABD Doları değerleri nedeniyle
bazı rakamlar eski kalmış olabilir. Kusura bakılmaya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder