Kaynak:
https://turkrus.com/
Taşradan Moskova'ya göç duracak mı? Göçmen akını devam
edecek mi? Kuzey Kafkasya ayrılacak mı? Çin Sibirya'yı yutacak mı? Rusya'da
geçtiğimiz günlerde yayınlanan "Rusya 2050. Ütopyalar ve Tahminler"
adlı kitap tüm bu soruların yanıtını arıyor. Komsomolskaya Pravda gazetesi,
kitabın yazarlarından ünlü siyaset bilimci Yekaterina Şulman ile bir söyleşi
gerçekleştirdi.
Şulman geleceği tahmin etmenin kolay olmadığına, ancak bazı
eğilimlerin yarına dair fikir verdiğine işaret ediyor. Siyaset bilimcinin
dikkat çektiği ilk eğilim, ülke genelinde doğum oranı ve nüfus azalırken, iç
göçün artıyor olması. Bu ise taşranın insansızlaşması, büyük şehirlerin
kalabalıklaşması demek.
Bir başka deyişle nüfus Moskova ve St. Petersburg başta
olmak üzere 1 milyon ve üzeri sayıda insanın yaşadığı 15-18 merkezde
yoğunlaşırken, özellikle Ural ötesinde büyük bir boşluk meydana gelecek.
Örneğin ABD'deki gibi büyük şehirlerden yorulup küçük
şehirlere taşınmak isteyenlerin meydana getirdiği bir göç akınının Rusya'da
mümkün olup olmadığı sorusuna Şulman Rusya'nın şartlarına dikkat çekerek yanıt
veriyor.
Rusya'da büyük şehirlerde kendi konutuna sahip insan sayısı
hiç de az değil.
Bu ise insanları oldukları yere bağlayan bir etken. Genç
aileler taşrada iyi okul bulamayacaklarından, yaşlı nüfus ise iyi sağlık
hizmeti bulamayacaklarından korkarak büyük şehirlerde kalmaya devam ediyor.
Yekaterina Şulman, bu etkenler ışığında Moskova ve
çevresindeki kümelenmenin büyüyeceğine kesin gözüyle bakıyor.
Şulman göç konusundaki bir soruya ise göçmenlerin daha
fazla suça meyilli olduğu iddiasının İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı
verilerle çeliştiğini yanıtını veriyor.
Göçmenlerin Rusyalılardan daha fazla çocuk yapma eğiliminde
olduğu iddasının ise doğru olduğunu söylüyor.
Şulman'a göre, bu kaçınılmaz bir süreç ve önüne geçmenin
tek yolu göç almamak, ancak Rus ekonomisinin içinde bulunduğu durum itibarıyla
bu seçenek gerçekçi değil.
Şulman, Kuzey Kafkasya'nın artan nüfusuyla birlikte ayrılıkçı eğilimlerin kuvvetlenip kuvvetlenmeyeceği yönündeki bir soruya ise "ayrılıkçılık nüfus artışıyla değil, başta elitler olmak üzere ayrı yaşamanın daha iyi olacağı düşüncesinin kökleşmesiyle başlar" yanıtını veriyor.
Siyaset bilimciye göre, Kuzey Kafkasya özelinde şu anda
böyle bir düşünce söz konusu değil. Şulman ayrıca verilerin Kafkasya'nın da
nüfusunun gerileme eğiliminde olduğuna işaret ettiğini belirtiyor.
Sibirya'da bir Çinli nüfus istilası tehlikesi konusunda ise
Şulman, Çin'in de büyük şehirlere göç, doğruganlık oranının düşmesi gibi
Rusya'dakine benzer eğilimlerin etkisi altında olduğunu belirtiyor.
Buna göre, Çin kaynaklı bir tehlike söz konusu ise eğer bu
Çinli nüfusun Sibirya'ya gelmesi şeklinde değil, Çinli şirketlerin Rus doğal
kaynaklarını ucuz bedeller karşılığında satın alması şeklinde olabilir.
Şulman son olarak şu anda ülkedeki siyasal yapının
sosyolojik yapıyla uyum içerisinde olmadığını dile getiriyor. Buna göre, yeni
neslin karar verici mekanizmalarda daha fazla yer almasına paralel olarak
ülkenin siyasi bir değişim sürecine girmesi de kaçınılmaz. Buna göre, yeni
siyaset dış politikayla daha az, ülkenin sosyal problemleriyle daha fazla
ilgili, daha sol bir siyaset olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder