M. Hakkı Yazıcı
Yuliya, Serkan’a fortoçkayı açar mısın
biraz? Havasızlıktan başıma ağrı girdi,”
dedi.
Serkan, tabii ki bir şey anlamadı.
Yuliya, el kol işaretleriyle derdini anlattı. Ve
sonunda başardı, Serkan, penceredeki bölmeyi, “fortoçka”yı açtı.
Ama iş bununla bitse iyi; Yuliya, her yarım
saatte bir “üşüdüm kapat”, “bunaldım aç”larına devam etti. Sanki bunu Serkan’a
iş buyurmaktan hoşlandığı için özellikle
yapıyordu.
İgor, köşesinden Serkan ne zaman isyan edecek
diye gözünün ucuyla izliyordu.
***
İgor:
“Fortoçka, Rus kültüründe bir pencereden daha
fazla bir şey,” diye anlatmaya başladı.
“Pencerelerin üst yanında bulunan, diğer cam
bölmelerden bağımsız olarak açılıp kapanabilen, odanın havasının
değiştirilmesine yarayan, küçük bölüme deniliyor. Havalandırma penceresi de
diyebiliriz. 35 x 45 santimetreden biraz daha büyüktürler. Bunların standart
pencerelerden daha fazla işlevi ve birçok avantajı vardır: Daha temiz binalar,
gürültüye karşı yalıtım, ısıtma ve havalandırma maliyetlerinde azalma gibi…
Belki de en önemli avantaj, çok işlevli pencerenin klima kurulumunu gereksiz
hale getirerek tasarrufa yardımcı olmasıdır. Rusya, malum çok sert bir iklimi
olan bir ülke. Soğuk havalarda havalanmak için odanın penceresinin tamamını
açmak yerine bu küçük parçasını açmakla yetinilir. Özellikle Rus kışı için son
derece pratiktir. Şehirlerin ısıtma merkezlerinden gelen radyatörlerdeki sıcaklık evleri çok havasız
ve kuru hale getirdiğinde, “fortoçka”lar açılır. Yaz gecelerinde de temiz
havaya ihtiyaç duyulduğunda, kullanılması kesinlikle gereklidir. Kısacası “fortoçka”,
yıl boyunca kullanılabilir.
Uzun kış gecelerinde evde en sık duyulan
kelimelerden biri ‘fortoçka’. Yeni Yıl gecesi özellikle açık bıraktığımızı hatırlıyorum.
Ayaz Dede (Noel Baba) içeri girip de hediyesini bırakabilsin diye.”
“Başka herhangi bir dilde bunun karşılığı var
mıdır?”
“Araştırmak lazım. Bir düşünelim.”
“Rusya'da ve dolayısıyla Rus dilinde ortaya
çıkışının uzun bir hikayesi vardır. En yakın akrabası,belki küçük bir kapı
anlamına gelen Polonya dilindeki “fortka.”
“Bizde ise sanırım aynı anlama gelen, Türkçeye
nereden girdiyse “vasistas” diye bir sözcük var. Söylenişine bakıp “Almancadan
mı girmiş acaba?” diye merak edilebilir, ama Almancada “Querbalken” deniyormuş
gaiba,” diye araya giriyorum.
"Vasistas, Almanca "was ist das"
kelimelerinden gelir. Garibim ilk defa bu tip pencereyi gördüğünde ‘bu nedir?’
demiş işte!”
“Vasistas”ın Rusçadaki karşılığıysa sanırım “tranets
(транец)”.
“Biraz karışık yani...”
“Neyse, biz öyle çok anlamadığımız işlere fazla
girmeden Rus penceresi deyip geçelim.”
“Fortoçka kavramı, çeşitli nedenlerle tuhaftır.
Türetildiği dilde orijinal anlamını ve biçimini yitiren, ancak Rusya'da bu
kadar güçlü bir şekilde sevilen ve burada doğmuş gibi görünen nadir kavram ve
sözcüklerden olsa gerek. Modern Rus şekli vaktiyle Rastrelli tarafından
özellikle Kışlık Saray için tasarlanmış. Fortoçkanın modern versiyonu da
Rusya'da ayrıca yaygındır.“
***
İgor, devam ediyor:
“Dedim ya bunların Rus kültüründe önemli bir
yeri vardır. Mesela Rusya'da ‘fortoçka’dan türetilmiş özel bir suç mesleği var. Bu işi icra edenlere
‘fortoçnik’ diyorlar. Bunlar, bazılarının zannedeceği gibi ‘fortoçka’ imal veya
tamir eden kişiler değiller; evlerin açık ‘fortoçka’larından içeri sızıp hırsızlık
mesleğinin bir türünü icra eden kişiler. Aslında kolay bir iş değildir –
‘fortoçka’ların küçük boyutları nedeniyle, sadece çok zayıf ve kısa boylu
olanlar dar çevçeveden yılan gibi süzülüp içeri girebilirler.
Serkan:
“Böyle dar bir yerden geçebilecek kadar ufak
tefek insanlar olabilir mi yahu?!” diye şüpheli gözlerle bakıyor.
İgor:
“Fortoçka’ların çok önemli olduğuna tüm Rus rüya
yorumu kitaplarında raslanır,” diyor.
“Eğer rüyanızda bir ‘fortoçka’ kırarsanız, günlük
yaşamınızda zamanınızı ve enerjinizi boşa harcıyorsunuz demektir. Bir inanışa
göreyse ‘fortoçka’nızın tozlu olduğunu fark ederseniz dikkatli olmalısınız:
Birisi sizin hakkınızda mutlaka çirkin bir söylenti yayıyordur. Rüyanızda
‘fortoçka’dan dışarı bakarsanız, bu, hayallerinizin gerçekleşeceği anlamına
gelir. Ve son bir örnek: Rüyanızda ‘fortoçka’ açarsanız, hayatınızın yeni bir
yöne döndüğünden emin olabilirsiniz. Bu, kesinlikle yeni bir umut kapısı
demektir! Aslında daha pek çok örnek var, ama uzatmayayım.”
İgor, bana dönüp, elini ağzına siper ederek:
“Serkan, bu gece artık bol bol ‘fortoçka’lı
rüyalar görür,” diyerek kıs kıs güldü.
***
İrina, bir kaç gündür ofise annesi seyahate
gittiği için evde bırakamadığı kedisini de getiriyordu.
Bize göre bir sorun yok. Kedi masaların
altında, ayaklarımızın arasında geziniyor.
Adı, Barsik. Kot Barsik…
Barsik, Rusya’da en popüler geleneksel kedi
isimlerinden. Ruslar da kedilerine değişik isimler koymayı seviyorlar, ama
bazıları da bu tür geleneksel isimleri tercih ediyor.
Malum Rusça’da “–ik” eki bazen bir şeyin küçüğü
anlamında, biraz da sevgi duygusu yüklemek için kullanılıyor.
Aynı bizim sevgili kedimize “kedicik” dememiz
gibi.
Rusça’da “Bars” bizim bildiğimiz kedigillerden
“Pars”. Aynı familyanın benzer bir türü “Leopar”. Ruslar kedilerini bu hayvana
benzettikleri için olacak “Leoparcık” gibi “Barsik” adını koyuyorlar herhalde.
Biraz tuhaf bir kedi. Ürkek ve yabani, öyle
herkese yaklaşmıyor, ama hoşlandıklarının ayaklarına da sürtünüyor, mırlıyor.
Serkan, yine yapacağını yaptı kediciği
korkuttu.
Yuliya bir şeyler sormuştu. Serkan ona laf
yetiştireyim derken elindeki çay bardağını düşürdü. Sıcak çay hem kendi bacağına
hem de ayaklarının arasında dolaşan kedinin üzerine dökülüp haşladı.
Canı yanan Serkan’ın bağırması da üstüne tüy
dikti.
Zavallı kedi korkuyla sıçrayıp, önce bir
sandalyenin üzerine, sonra masaya, oradan dolabın tepesine çıkıp, en sonunda da
açık “fortoçka”ya tırmanıp, dışarı atladı.
Pencereye yakın ağacın dallarından birine
tutundu. Orada bizim avlunun sincaplarından biriyle karşılaşınca afalladı. Her
ikisi de kaçmaya yeltendi, ancak aynı yöne koştuklarını farkedince durdular.
Sonra biri bir tarafa, diğeri öbür tarafa doğru koşmaya başladı. Barsik, bu
sefer de azman kargalardan biriyle burun buruna geldi. Karga o bildiğiniz bet
sesiyle “gak”layıp, koca kanatlarını açıp uçunca iyice ürküp, aşağıya atlayıp,
koşarak kayboldu.
Arkasından, fırlayıp sokağa çıktık. Uzun bir aramadan
sonra onu bahçede bir çöp tenekesinin içinde, sinmiş halde bulduk.
“Ah zavallı Barsik’cik!”
İrina’nın beti benzi atmıştı. Kedisini bulunca
kucağına alıp, göğsüne bastırıp hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Bu defa İrina ile Yuliya arasında tartışma başladı.
“Fortoçkayı açmasak olmaz mıydı sanki?”
“Hayatım, ben nerden bilebilirdim ki böyle bir
olayın olacağını. Sen de bir tuhafsın yani!”
Onları sakinleştirmek de yine bize düştü.
Yani kısacası bu “fortoçka” meselesi derin ve
hassas.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder