Fuad
Safarov, Moskova
Kaynak: https://medyagunlugu.com/
Rusya İmparatorluğu'nun başkenti St. Petersburg'daki Çarlık
Sarayı'nda İzmirli Afro-Türklerin (Afrika kökenli Türkler) devlet memuru
statüsünde hizmetli olarak uzun yıllar görev yaptığı ortaya çıktı.
Siyah ya da esmer olan bütün yabancılara o dönemde Rusya'da genel anlamda
"Arap" deniliyordu. Rus tarihi kaynaklarına göre, Rusya'da
"Arap" uşaklar ilk kez 17. yüzyılda Çar Mihail Romanov'un annesinin
sarayında hizmete alındı. 18. yüzyılın ilk çeyreğinde ise bu kişiler artık
kadrolu olarak görev yapmaya başladı. Örneğin, Çariçe 2. Katerina'nın sarayında
"Arap" lakaplı 10 hizmetli görev yapıyordu.
19. yüzyılın başında uşakların sayıları 20'ye kadar çıktı. 19. yüzyılın
ortaları ve 20. yüzyılın başlarına ait belgelerde, bu kişilerden
"İmparatorluk Sarayının Arapları" diye söz ediliyor.
İşte söz konusu iki dönemde de Rusya Çarlık Sarayı'nın önde gelen resmi
hizmetlileri İzmir kökenliydi. Bunlardan ikisi "kıdemli Arap unvanı"
verilen Konstantin Yevgeniyeviç Apti (manşetteki küçük fotoğraf) ve "küçük
Arap" olarak adlandırılan oğlu Nikolay Konstantinoviç Apti'ydi. Baba
Apti'nin 1859 yılında İzmir'de, oğlunun ise 1892 yılında Çarlık Rusya'sının
başkenti St. Petersburg'da doğduğu bilgisi kayıtlarda yer alıyor.
Baba Apti, St. Petersburg'da "burjuva" statüsündeydi. Ortodoksluğu
kabul eden İzmirli ünlü uşak, 1882 yılından itibaren Prens A. P.
Oldenburgskiy'nin yanında çalıştı, 1890'dan 1917'ye kadar da İmparatorluk
Sarayı'nda görev yaptı. Apti, eşi Yevgeniya Mihaylovna ve dört çocuğuyla
birlikte Sergievskaya'daki devlete ait bir apartman dairesinde oturuyordu.
İmparatorluk sarayının Türk asıllı uşaklarından biri de Muhammed-Hacı
Tabib-Oğlu idi.
Çar 3. Aleksandr'ın oğlu Büyük Prens Mihail'in vaftiz oğlu
olan baba Apti, Rus çarları 3. Aleksandr ve oğlu 2. Nikolay'ın sarayında görev
yaptı. Rusya, Bulgaristan, Sırbistan'ın devlet madalyalarıyla ödüllendirildi,
1910 yılında kendisine fahri Rus vatandaşlığı da verildi. Birinci Dünya
Savaşı'nda Çar ailesiyle birlikte sağlıkla ilgili devlet görevlerinde faal
olarak çalıştı. Nauka i Jizn dergisinde yer alan bir yazıya göre, 1918
yılında yeni Sovyet yönetimi kendisine yıllık 267 ruble maaş bağladı.
1917 Bolşevik Devrimi'nin ardından oğlu Apti, Niva isimli
dergide ressam olarak çalışmaya başladı. Rus tarihçilerine göre, oğul Apti çok
iyi eğitim almış bir kişiydi. Onun oğlu Nikolay ise, İkinci Dünya Savaşı
sırasında Sovyet gerilla örgütüne katılarak Nazilere karşı mücadele etti.
Rus tarihçi Nina Tarasova'ya göre, İzmirli uşaklar Rusya'ya 19. yüzyılda 3.
Aleksandr döneminde getirildi. Ruslardan farklı, koyu ten rengine sahip
oldukları için Araplara benzetilen ve bu şekilde adlandırılan söz konusu
kişilerin göreve başlamadan önce askerlik hizmetlerini anavatanlarında
yaptıklarına dair bir belge sunmaları gerekiyordu. Ayrıca, 16 yaşın üzerinde
olma ve Rus çarına bağlılık yemini etme zorunluluğu vardı. Eğer Hristiyan
değillerse, eski dinlerini bırakarak Hıristiyanlığı kabul etmeleri de
gerekiyordu. Vaftiz töreni Kışlık Saray'ın büyük kilisesinde yapılıyor,
isimlerini değiştiren "Araplar" Çarlık Sarayı'nda hemen göreve
başlıyordu. O zamanlarda tüm bu hizmetler, Rusya İmparatorluk Sarayı
Bakanlığının Hoffmarshal's Dairesine bağlıydı. Afrika kökenli hizmetliler,
sarayda iç salonların kapılarında görev yapıyor, konuklara imparatorun ofisine
kadar eşlik ediyorlardı. Nöbet ise iki görevli tarafından tutuluyordu:
"Kıdemli Arap" ve "küçük Arap." 1917 Devrimi'nin ardından
saray ile ilgili tüm çarlık kurumları kaldırıldı. Baba ve oğlu Apti kayıtlara
Çarlık Rusyası'nın ünlü ve vefalı uşakları olarak geçti.
Türkiye'deki
Afrikalılar
Wikipedia'da yer alan bilgiye göre, Türkiye'deki Afrika
asıllı Türkler veya Afro-Türkler, genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli
dönemlerinde işçi olarak veya açık köle olarak (köle olarak alıp hemen veya
kısa bir müddet sonra azat etmek, isterse ücreti mukabili iş/görev vermek)
getirilen ya da kendi istekleriyle Afrika'dan Anadolu'ya veya Kıbrıs'a gelerek
yerleşenlerin çocukları ve torunlarına verilen addır. Bir kısmı sonradan
ülkelerine dönmüş, kalanları Ege ve Akdeniz bölgesinde yerleşerek tarım
alanında çalışmış, köyler oluşturmuşlardır. Afrika asıllı Türklerden yaşlı
kuşak kendisini genelde Arap olarak tanımlarken kentte yaşayan genç kuşak ise
‘Afrika kökenli’ demeyi tercih etmektedir.
Osmanlı döneminde Nijer, Suudi Arabistan, Libya, Kenya ve
Sudan'dan Afrika asıllılar, genellikle Zanzibar üzerinden Dalaman, Manavgat,
Çukurova, Menderes ve Gediz ovasına getirilmişti. Bazı Afrika asıllılar ise
1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sırasında Girit'ten gelmiş, Ege
bölgesine, çoğunlukla da İzmir'e yerleşmiştir. Ayvalıklı Afrika kökenliler
Girit'ten gelen atalarının Yunanca konuştuğunu, Türkçeyi sonradan
öğrendiklerini söylemektedirler.
"Atatürk'ü
çok seviyoruz"
Geçen haziran ayında Anadolu Ajansı bu konuda şöyle bir
haber yayınlamıştı:
"Sudan'dan 2 asır önce geldikleri Aydın'a yerleşen ve
"Afro-Türkler" olarak bilinen aileler, kendi deyimleriyle 'Biz
Aydınlıdan daha Aydınlıyız' diyerek yaşamlarını mutlu ve huzurlu bir şekilde
sürdürüyor.
Sudan'dan 1800'lü yıllarda tarım işçiliği için gelen ve
Anadolu'yu yurt benimseyen Afro-Türklerin torunları, bugün Söke ve Germencik
ilçelerinde yaşamaya devam ediyor. Bu kişilerden Hasan Biberci, "Milli
bayramlarımızı da en coşkulu şekilde kutluyoruz. İstiklal Marşı'nı, Türk
bayrağını, Atatürk'ümüzü çok seviyoruz. Biz annemizden, dedemizden ne gördüysek
öyle yaşıyoruz. Mutfağımız bile Ege mutfağıdır" diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder