Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
2020 yılını kabusa çeviren Kovid-19 salgını ülke
ekonomilerini benzer arz-talep mekanizmalarıyla etkiledi. Fakat ekonomik
sonuçlar farklı şekilde gerçekleşti. Bunun sebepleri ekonomilerin farklı
yapısal özellikleri, bütçe imkanları dahilinde tedbirlerin farklılaşması,
farklı politik tercihler ve başta merkez bankaları olmak üzere kurumların bakış
açılarındaki farklılıklardı.
Konuyu Rusya ve Türkiye ekonomileri üzerinden
detaylandırmaya çalışacağım. Bunu yaparken ekonomik göstergeleri salgın öncesi
ve sonrası ile kıyaslayıp, yapısal özellikler ve farklı kurumsal yaklaşımlar
hakkında da bilgi vermeye çalışacağım.
Böylece, 2020 üçüncü çeyreğinde neden oldukça farklı büyüme
oranları gerçekleştiğini; cari fazla ve yüksek döviz rezervi olduğu halde Rus
Rublesinde neden zaman zaman önemli değer kayıpları yaşandığını; net döviz
rezervi negatif olan ve cari açık veren Türkiye’de ise “git-gel”li faiz
politikasının nelere sebep olduğunu daha iyi anlamaya imkan olacağını umuyorum.
Ayrıca ekonomi politikalarının bu iki ülkede neyi öncelediğini ve bunun ne gibi
farklı sonuçlar yarattığını görmüş olacağız.
Öncelikle Rusya ve Türkiye ekonomileri arasındaki yapısal
farklara baktığımızda ilk olarak Rusya’nın enerji kaynaklı döviz gelirleri
nedeniyle cari fazla veren ve yüksek döviz rezervine sahip bir ekonomiye sahip
olduğunu görüyoruz. Buna karşın Türkiye ekonomisi cari açık veriyor ve son
dönemde negatif net rezerv söz konusu. Rusya’nın bütçe gelirlerinin yarıya
yakınını enerji gelirleri oluştururken, Türkiye’nin cari açığındaki en önemli
unsur enerji ithalatı. Dolasıyla örneğin petrol fiyatlarındaki gelişmeler ve
döviz gelirlerindeki azalma her iki ekonomide farklı stresler yaşanmasına neden
oluyor.
Türkiye ekonomisi güçlü bir KOBİ ve özel sektör dinamizmine
sahipken Rusya ekonomisinin bankacılık ve enerji sektörleri başta olmak üzere
kamu ağırlığı fazla olan ve KOBİ’lerin istihdam ve üretim katkısının düşük
seyrettiği bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Rusya’daki nüfus dinamikleri
ise ekonomik aktiviteyi sınırlayıcı bir özelliğe sahip.
Yapısal farklılıkları uzatmak mümkün ama bir an evvel
rakamsal analize geçmek için son bir nokta olarak Rusya ekonomisinin son
yıllarda bütçe açığı, enflasyon, işsizlik gibi göstergeler başta olmak Türkiye
ekonomisine kıyasla daha dengeli bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkün.
Rusya ekonomisindeki temel problem düşük büyüme oranı iken Türkiye ekonomisinde
hem yüksek enflasyon hem de yüksek işsizlik söz konusu.
Ülkelerin salgına karşı aldıkları tedbirlere gelince, IMF
sayfasında ülke bazında Kovid-19 ile mücadele kapsamında hangi tedbirler
alındığı ve tedbir paketlerinin ekonomik büyüklüğü ile ilgili önemli bir
çalışma yer alıyor. Ülkelerin genelde likidite imkanlarını artırdığını, kredi
imkanlarını genişlettiğini, vergi ertelemelerine gittiğini, bireylere doğrudan
ödeme yaptıklarını görüyoruz. Ancak paketlerin bütçe büyüklüklerinin ve
tedbirlerin ağırlıklarının farklılaştığı görülüyor. Gelişmiş ekonomiler ile
kıyaslandığında hem Rusya hem de Türkiye’de doğrudan destek paketlerinin milli
gelire oranının nispeten düşük kaldığı görülüyor. Dünya Bankasının bir raporuna
göre Rusya’da bu oranın yüzde 0,4 olduğu anlaşılıyor. İki ülke arasındaki en önemli
fark ise Türkiye’nin kredi enstrümanına daha fazla başvuruyor olması.
Peki 2020 ikinci ve üçüncü çeyreğindeki göstergelere
bakıldığında Türkiye’de ve Rusya’da salgın hangi ekonomik sonuçlara yol açtı?
Farklı sonuçların ortaya çıkmasına neler sebep oldu?
Rusya ekonomisi 2020 birinci çeyreğinde yüzde 1,6 oranında
büyürken, salgının etkilerinin hissedildiği ikinci çeyrekte yüzde 8, üçüncü
çeyrekte ise 3,4 oranında küçülme gösterdi.
Türkiye ekonomisi birinci çeyrekte yüzde 4,5 oranında
büyürken, ikinci çeyrekte yüzde 9,9 küçülme, üçüncü çeyrekte ise yüzde 6,7
oranında büyüme yaşandı. Türkiye’nin tarihsel büyüme ortalamasının yaklaşık
yüzde 5, Rusya’nın son dokuz yıldaki ortalama büyüme oranının ise yüzde 1,3
olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Salgının ekonomik etkilerinin önemli ölçüde hissedildiği
Nisan-Ekim döneminde Rusya’daki perakende satışlarda aylık ortalama yüzde
8,6’lık bir azalma söz konusu oldu. Sanayi üretimi ise aylık ortalama yüzde
6,2’lik bir daralma gösterdi.
Aynı dönemde (Nisan-Ekim) Türkiye’deki perakende satışlarda
aylık ortalama yüzde 0,3 oranında artış olurken, sanayi üretimi aylık ortalama
2,3 oranında düşüş gösterdi. Yani hem perakende satışlarda hem de sanayi üretiminde
Rusya ekonomisinin daha olumsuz etkilendiği görülüyor.
Diğer taraftan, Rusya’da salgın öncesi temel makro
değişkenlere bakıldığında Mart ayı itibarıyla enflasyon yüzde 2,5, işsizlik
oranı ise yüzde 4,6 seviyesinde idi. Kasım ayı itibarıyla enflasyon oranı %4,4,
işsizlik oranı ise %6,3’e yükselmiş oldu.
Türkiye’de Mart ayında enflasyon yüzde 11,8, işsizlik oranı
ise yüzde 13,2 seviyesinde idi. Kasım ayı itibarıyla enflasyon oranı %14,03,
Eylül itibarıyla işsizlik oranı ise %12,7’ye yükselmiş oldu. Ancak bu noktada
Türkiye’deki işsizlik oranı ile ilgili bir kayıt koymak gerekiyor. Çünkü gerek
işten çıkarmanın yasaklanması ve gerekse işgücü piyasasından çekildiği öne
sürülen nüfus durumu etkiliyor. Kimi analizlere göre gerçekçi işsizlik oranı yaklaşık
yüzde 25 seviyelerine gelmiş görünüyor.
Rusya’da kriz öncesi oldukça düşük seyreden işsizlik
oranının önümüzdeki yıl yeniden düşüşe geçmesi bekleniyor. Türkiye’de ise kriz
öncesi zaten yüksek seyreden işsizlik oranının benzer katılığını sürdürmesi
bekleniyor.
Bu iki ülke özellikle büyüme oranı ve enflasyon açısından
kıyaslandığında ise hem yapısal nedenlerden hem de kurumsal bakış açılarından
kaynaklanan önemli farklılıklardan söz etmek gerekiyor.
Rusya’da KOBİ’lerin sınırlı katkısı, özel sektör
dinamizminin nispeten düşük olması, nüfus dinamiklerindeki olumsuz gelişmeler
ve düşük yatırımlar nedeniyle büyüme oranı istenilen ölçüde artırılamıyor.
Türkiye’de ise özel sektörün dinamizmi ve nüfus katkısı daha fazla. Böylece
zaman zaman rasyonaliteden uzaklaşsa da kredi genişlemesi ile büyümeyi harekete
geçirmek daha çabuk gerçekleşiyor.
Rusya Merkez Bankasının enflasyon konusundaki tavrı Türkiye
Merkez Bankasına göre daha katı görünüyor. Rusya Merkez Bankası son yıllarda
hedeflediği enflasyonu ya tutturuyor ya da çok yaklaşıyor. Faiz silahını ise
düşük büyümeyi de göze alarak daha güçlü kullanıyor. Örneğin Rusya’da 2020
öncesi son üç yılın ortalama enflasyonu yüzde 3,6 iken politika faizinin bunun
yaklaşık iki katkı olarak uygulandığı anlaşılıyor. 2020 yılında salgın
nedeniyle faizleri gevşetmiş olan Rusya Merkez Bankasının enflasyon endişeleri
nedeniyle Aralık toplantısında faizi 4,25 oranında sabit tutarak yeni bir faiz
düşüşü yapmadığı görülüyor.
Türkiye’de 2020 öncesi son üç yılın ortalama enflasyonu
yüzde 14,69 iken, ortalama politika faiz oranının da aşağı yukarı aynı
seviyelerde uygulandığını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye Merkez Bankasının
enflasyon ve döviz kuru endişelerine rağmen faiz silahını Rusya kadar katı
kullanmadığı anlaşılıyor. Bunun sebepleri ise az çok malum.
Türkiye’de genç nüfus dinamizmi ve yüksek işsizlik
nedeniyle ekonomi politikalarının temel olarak büyümeyi öncelediğini söylemek
mümkün.
Rusya ise nüfusun artmaması ve aktif nüfustaki azalma
nedeniyle düşük büyümeyi göze alıp enflasyonla daha katı şekilde mücadele edebiliyor.
Türkiye ile benzer boyutlarda kredi genişlemesi uygulanmıyor. Rusya ekonomisi
açısından en kritik konu petrol fiyatları oluyor genelde. Petrol fiyatlarının
düşmesi Ruble’nin değer kaybetmesi ile sonuçlanıyor. Fakat bu durum döviz
endişesinden çok bütçe gelirlerinin azalması ve halkın harcama eğiliminin
gerilemesine dönük psikolojik unsurlardan kaynaklanıyor kanımca.
Hem petrol fiyatlarındaki artışlar, hem de döviz
gelirlerinin azalması gibi faktörler Türkiye’yi cari açık üzerinden olumsuz
etkiliyor. TL’nin değer kaybetmesi ciddi enflasyonist etkiler, gelir dağılımı
etkileri, borç ödeme maliyetlerindeki artışlar gibi hususlar göz önüne
alındığında ciddi olumsuz etkilere neden oluyor. Buna rağmen faiz politikası
gerçekçi bir temelde uygulanamıyor. Örneğin geçmiş yıllarda yapılan hatalar
nedeniyle salgın döneminde etkili bir araç olmaktan uzak kalıyor faiz oranları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder