Metin
Uçar
Bilim
insanları yakın zaman içinde insanın genetik kodunu tam anlamıyla çözme yolunda
önemli adımlar attılar. Şimdilerde yapılan DNA testleri ile bugün yaşayan
halkların ataları konusunda bilgi edinmek mümkün. Ancak ilk elde edilen
sonuçlar şoke edici olduğu, yerleşmiş bilimsel dogmalara her zaman uymadığı
için şimdilik sessiz ve derinden gelişen bu bilim dalının ulaştığı sonuçlar
arada bir paylaşılıyor. Bu paylaşımımda russian7 adlı Internet sitesinde
yayınlanan Taras Repin imzalı bir yazıyı sizinle paylaşacağım. Bakın Repin
neler yazmış?
İnsan genetik kodunun incelenmesi çalışmaları sırasında Rus
halkının kökleri çok daha derin tarihlere uzandığı ve eskiden tahmin
edildiğinden farklı olarak tek tip olmadığı ortaya çıkarıldı. Bilindiği üzere
insan genlerinde zaman içinde mutasyonlar meydana geliyor. Modern bilim artık
şu ya da bu mutasyonun ne zaman meydana geldiğini tespit edebiliyor. Amerikalı
bilim insanlarının yaptığı bu tür bir çalışmaya göre yaklaşık 4500 yıl önce
Kuzey Rusya Ova’sında bir mutasyon gerçekleşmişti. O gün doğan bir çocuğun
babasının sahip olduğu R1a gaplogrubundan farklı R1a1 geni vardı. Yapılan
araştırmalar bu gene sahip insanların Avrasya kıtasının önemli bir bölümüne
yayıldıklarını gösteriyor. Günümüz Rusya’sının, Belorus ve Ukrayna’sında
yaşayan erkeklerin %70’i işte bu R1a1 gaplogrubuna giriyorlar. Rusya’nın tarihi
eski şehirlerinde bu oran %80’e çıkıyor. Dolayısı ile R1a1 gaplogrubunun Rus
halkının belirteci olduğunu söyleyebiliriz. Modern Rus erkeklerinin
çoğunluğunun kanında neolitik dönemde yaşamış olan bu erkek çocuğunun kanı
dolaşıyor diyebiliriz. R1a1 gaplogrubun ortaya çıkmasından yaklaşık 500 yıl
sonra Ural’ın doğusuna, güneyde İndostan’a ve modern Avrupa devletlerinin
bulunduğu batıya yayıldığını görüyoruz. Rusların ana yurtlarını aşan bu
yayılmaya arkeologların ele geçirdiği tarihi eseler de tanıklık etmektedir.
Altay’da ele geçirilen, M.Ö. 1. Binyıldan günümüze ulaşan kemikler burada moğol
ırkı yanı sıra net bir şekilde avrupa ırkına sahip insanların da yaşadığını
göstermiştir.
The American Journal of Human Genetics dergisinin bir
sayısında Rus-Eston bilim insanları grubunun yaptığı araştırmaların sonuçları
ile ilgili bir makale yayınlamıştı. Varılan sonuçlar hiç beklemedik idi.
Birinci husus Rus etnosunun genetik bakımdan heterojen olduğudur. Ülkenin
merkez ve güney topraklarında yaşayan Rusların bir bölümü slavlara yakın iken,
diğer bir grup, Rusya’nın kuzeyinde yaşayanlar genetik bakımdan fin-ugor
halkları ile çok sıkı yakınlık sergilemişlerdir. Diğer varılan sonuç daha da ilginçtir.
Bilim insanları Rus halkının genlerinde meşhur Asya izlerine rastlamamışlardır.
Hiçbir Rus popülasyonunda kayda değer derecede tatar-moğol izine
rastlanmamıştır. Sonuç çok basit: ‘Rus’u kazı altından tatar çıkar’ deyimi
yanlıştır.
Rusya Bilimler Akademisi Genom Coğrafyası Laboratuarının
başı Profesör Oleg Balanovkisy, Rus genfonunun ‘hemen hemen tamamının avrupalı’
olduğunu düşünüyor, Orta Asya ile olan farklılıklarını ise çok büyük görüyor. O
kadar ki bunu iki ayrı dünya olarak adlandırıyor. NITS Kurçatov
Üniversitesi’nden Akademisyen Konstantin Skryabin, Balanovskiy’e katılıyor.
Bakın ne diyor: ‘Rusların genlerinde kayda değer bir tatar izi bulamadık ki bu
moğol boyunduruğunun yıkıcı etkisi ile ilgili teorinin yanlış olduğunu
gösteriyor.’ Bunun dışında Sibirya’nın halkları ve ‘eski inanış
taraftarlarının’ (ortodoks kilisesinden ayrılıp Sibirya’ya yerleşen
hristiyanlar) aynı tipte ‘Rus genomu’ vardır. Bilim insanları bunun yanı sıra
Rusların genomu ile komşu slav halkları Ukraynalılar, Beloruslar ve
Polonyalılar arasındaki küçük farka da dikkat çekmektedirler. Bu fark en fazla
güney ve batı slavları ile kuzeydeki Ruslar arasında daha belirgindir.
Antropolog Vaisily Deryabin’in elde ettiği verilere göre
Rus genomu net fizyolojik belirteçlere sahiptir. Bunlardan biri Rusların açık
renk göz rengine sahip olmalarıdır (gri, mavi, grimsi mavi). Bu tip insanların
oranı %45’i geçmektedir. Batı Avrupa’da bu oran %35 civarındadır.
Antropologların verilerine göre doğuştan siyah saçlı Rusların oranı %5’i geçmez.
Batı Avrupa’da siyah saçlı insanlar görme ihtimali %45’tir. Farklı görüşlere
rağmen Ruslar arasında kalkık burunlu oranı %7’yi geçmez. %75’e yakını düz
burunludur. Aynı şekilde Ruslar arasında moğol halklarına özgü olan göz
özelliği olan epikantal katlantıya rastlanmaz. Rus etnosu için 1. ve 2. Grup
kana daha sık rastlanırken, mesela yahudilerde daha çok 4. Grup kan görülür.
Yapılan biyokimyasal araştırmaların gösterdiğine göre diğer birçok Avrupa
halkında olduğu gibi özel bir gen olarak PH-c varken, moğol ırkında bu gene
rastlanmaz. Rusya Bilimler Akademisi Moleküler Genetik Bilimsel Araştırmalar
Enstitüsü ve MGU D.N. Anuçin Antropoloji Enstitüsü’nün yaptığı derinlemesine
araştırmalar Ruslar ve kuzey komşuları olan Finler arasında otuz birim genetik
fon farklılığı tespit etmişlerdir. Ancak Rus genomu ile Fin-Ugor halkları
(Mordva, Mariler, Vepsler, Kareller, Komi-Zıryanlar, İjorlar) arasındaki fark
sadece üç birim idi. Bilim insanları sadece Rusların fin-ugorlarla genetik
anlamda bir oluşlarından değil, aynı kökenden geldiklerini söylemektedirler.
Dahası bu etnosların Y kromozomu İndostan hakları ile aynıdır. Bunda şaşırtıcı
bir durum yoktur, çünkü Rus halkının genetik atalarının yayılma alanları iyi
bilinmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder