Moskova

Moskova

12 Aralık 2020 Cumartesi

Sibirya fatihi: Semyon İvanoviç Dejnyov



Metin Uçar

 

 

Rusya ve Amerika’nın birbirine en yakın olduğu coğrafik mesafe dört kilometre kadardır. Haritaya bakacak olursanız Bering Boğazı’nın tam ortasında iki ada görürsünüz. Diomede adalar grubuna ait Ratmanov (Rusya) ve Kruzenştern (ABD). ABD, Rusya deniz sınırı işte bu iki adanın arasından geçer. Buralara gelen ilk Avrupa’lı grubun başında ise S.İ. Dejnyov bulunmaktaydı. Dejnyov, buraya adını veren Danimarka kökenli Rus denizcisi ve kaşifi Vitus Bering’den seksen yıl önce (1655) bu adalar grubunu görmüştür. Dejnyov ve yanındakiler buralara geldiklerinde yerli halklarla karşılaşmışlardı. Bunların bazıları ile anlaşarak bazıları ile çatışarak ve daha sonra vergiye bağlayarak uçsuz bucaksız toprakları Rusya İmparatorluğu’na kazandıran ilk adımları atan da Dejnyov’dur.

Alyaska’nın ABD’ne satışı sırasında Diomede adaları iki kısma ayrılmıştır. Rusya tarafında kalan, yerli eskimoların İmaklık (Denizle çevrili) dedikleri Ratmanov adasında yaşayan 400 kişinin çoğu ABD tarafına göç etmiştir. O dönemde sınır korumaya fazla önem verilmediği için Amerikalılar 1916’da itibaren Rusya tarafında gizlice bir manifatura kurmuş ve hiçbir vergi ödemeden bölgenin en zengin kaynağı olan kürk işiyle uğraşmaya başlamışlardır. Ancak 1925’te adaya yaklaşan Sovyet kıyı koruma gemisi Vorovskiy Amerikalıların hızlı bir şekilde burayı boşaltmalarına neden olur. Daha sonra burada bir sınır karakolu kurulur ve SSCB ve ABD arasındaki sınır kesinleşir. Bu olaylar olurken adada kalan ve hepsi bir aileden olan son otuz kişi başka bir yere taşınır.

Geçtiğimiz günlerde bir belgesel izledim. Adı Büyük Kuzey Yolu. 2019’da yayınlanan bu belgeselde fotoğrafçı ve seyyah Leonid Kruglov’un Semyon İvanoviç Dejnyov’un geçtiği yollardan tekrar geçişi anlatılıyor. Hem tarihe hem de günümüzde orada yaşayan insanların hayatına bir bakış için iyi bir fırsat olduğunu düşündüğüm bu belgeseli izlerken sizler için de notlar aldım. Belki birgün Türkçe çevirisi ile izleme imkanınız olur.

Rusya’nın nehirleri yazı dizisinde sizlere anlattığım Yana, İndigirka, Kolıma, Anadır gibi nehirleri keşfeden ve haritalara ilk işleyen kişi Dejnyov idi. Doğuya yönelik keşif seyahatleri ile ilgili çalışmalarına o zamanlar Sibirya’nın başkenti sayılan Tobolsk’ta başlayan Dejnyov’un okuma-yazması yoktu. Bütün seyahat notları ve haritaları yanında bulunan yazıcıların elinden çıkmaktaydı. Ancak ne yazık ki bu yazıların ve haritaların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Bugün Avrasya’nın bittiği, en uzak noktada bulunan burnun adı Dejnyov’dur. Bunun dışında Dejnyov hakkında elde olan bilgilerin sayısı ise çok azdır. Tobolsk’a neden geldiği dahi bilinmemektedir. Uzak doğunun sisleri arasına sıkışıp kalan bu hikaye Leonid Kruglov’un yaklaşık onbin kilometrelik bir seyahate çıkmasına neden olur.

Rusya İmparatorluğu döneminde kuzeyde bulunan Beloye ve Barents denizlerinin kıyılarına Pomorye denirdi. O zamanlar ulaşılması hemen hemen imkansız olan bu yerlere Rus İmparatorluğu’nun hem vergi hem din baskısından kaçan, özgür bir şekilde yaşamak isteyen insanlar yerleşmişlerdir. Semyon İvanoviç Dejnyov işte bu pomorlardan biri idi. Tobolsk’a geldiğinde otuz yaş civarında olduğu biliniyor. Ondan sonraki hayatı doğuya yaptığı seyahatlerle geçecektir.

Bu seyahatlerin yapıldığı dönemde Avrupa’da Avrasya’nın nasıl bittiği konusunda kimsenin bir fikri yoktu. Bazı seyyahlar Avrasya’nın Amerika ile birleştiğini tahmin ederken, diğerleri arada bir boğaz olabileceğini düşünüyorlardı. İşte belgeselin kahramanı Leonid’i çeken şey de Dejnyov’un o zamanlar bilinmeze yaptığı seyahatin büyüleyiciliği ve bilinmezliği. Şimdilerde taşıt araçları değişmiştir. Ancak yine de doğa şartlarının çetin olduğunu söylememiz gerekir.

Dejnyov’un ekibi köpeklerin çektiği kızaklardan faydalanmaktaydılar. Şimdi ise bunların yerini motorlu kayaklar almıştır. Dejnyov’un sehayati sırasında Ural taygasında Mansiler yaşamaktaydılar. Mansiler evrenin üç kattan oluştuğuna inanmaktaydılar. Üst kat yani gökyüzü tanrıların mekanı idi. Orta katta insanlar ve hayvanlar yaşardı. Aşağı kat ise kötü ruhların mekanı idi. Mansilere göre Dünya üzerinde bu üç katın birleştiği bazı özel yerler vardır. Seyahat sırasında bu yerlerden biri karşımıza çıkıyor. Peçora Nehrin’nin hemen yakınında olan Manpupunyor Platosu. Burası Mansiler için kutsal bir alandı, herkesin girmesine izin verilmezdi. Halk arasında anlatılan bir efsane vardır burası ile ilgili. Ural babanın oğulları ve bir kızı vardı. Hepsi nedense büyüyünce baba evini terk etmek isterler. Ancak Ural baba buna çok kızar ve kaçmakta olan oğullarını kayaya çevirir. Bu sırada öteki yönde kaçmakta olan kızı Peçora’nın arkasından attığı taş ise boşa gider. Çünkü Peçora ani bir şekilde yönünü değiştirmiştir. Peçora Nehri tam da burada ani bir şekilde yönünü değiştirir. Günümüzde buralarda Mansilere rastlanmaz. Rusların gelişi ile Sibirya’nın derinliklerini göçmüştür bu halk.

Bu şekilde Ural Dağları’nı aşan pomorlar burada göçer kabilelerin dünyası ile karşılaşırlar. Bunların ana geçim ve yaşam kaynaklarından biri geyiktir. Pomorların burada kurdukları ilk yerleşim yerinin bugünkü adı Salehard’dır. O zamanlar burası bölgede yaşayan halktan vergi toplanan bir merkez idi. Burada hem fuar, pazar düzenlenir, ticaret yapılır ve Rusya İmparatorluğu kasasına girecek olan vergiler toplanırdı. Bu vergiye Yasak denirdi. Yasak doğal olarak yerli halkın getirdiği kürk ve deri şeklinde olurdu. Günümüzde de kuzey – güney yönünde göç eden Nenets kabileleri yaşar burada. Her yıl geyik koşulu kayak yarışmaları yapılır. Bugün de tıpkı yüzyıllar önce yüzlerce geyikten oluşan sürüler, baharın gelişi ile donmuş Ob nehrini aşarak 800 kilometre sürecek göç yolcululuğu yaparlar. Bu insanlar göç sırasında yanlarına sadece en gerekli eşyaları alırlar. Göç sırasında alınacak eşyalar, çadırların nasıl kurulacağı, nasıl toplanacağı yüzyıllar içinde şekillenmiş bir hayat tarzına dönüşmüştür. Rusların 11. Yy’dan itibaren buradaki insanlarla ticaret yaptıkları bilinir. Ruslar ne askeri ne de dini yöntemlerle bu insanları imparatorluğa kesin bağlı halklar haline getirememişlerdir. Sonuçta ticaretten başka bir çıkar yol bulamamışlardır. Güvenliği sağlama ve serbest ticaret karşılığında vergi ödemeleri için anlaşmaya varmışlardır. Yasak adı verilen bu vergi yılda bir kere toplanırdı. Ancak göçebeler belli bir yerde yerleşik yaşamadıkları için verginin garantisi olarak Amanat denilen, kabilenin önemli bir kişisi rehin alınırdı. Bunu gönüllü olarak yerine getiren kabile sayısı yok gibiydi. Bu yüzden sık sık çatışmalar yaşanırdı. Sibirya’nın imparatorluğa bağlanması işte böyle gerçekleşiyordu. Dejnyov’un işi de işte buydu. Yani Dejnyov imparatorluğun yasak tahsildarı idi.

Sınır bölgeleri her zaman yeni imkanlar demekti. Buraya gelen insanlar kendi kaderlerini tayin edebilir, zenginleşebilir, üst sosyal seviyeye çıkabilirlerdi. O dönemlerde imparatorluğun sınır bölgelerinde görev yapan hekrese Kazak denirdi. Dejnyov da bu şekilde kazak olmuştur. O zamanlar buraya yerleşen kazakların torunlarına bugün de rastlamak mümkündür. Bu insanların atları vardır, hayvancılık ve avcılıkla uğraşırlar.

Dejnyov zamanında buraları bir zamanların altına hücumunu yaşayan Amerika’ya benziyordu. İmparatorluğun temsilcileri vardı ancak bunlar kütükten yapılmış kalelerde yaşarlardı. Dışarıda ise insanın en iyi dostu atı, silahı ve güvenebileceği diğer insanlardı. Bölgenin tek zenginliği olan kürk hayvanları hızlı bir şekilde tükenmekteydi. Doğuya kaçan kürk hayvanlarının peşinden giden insanların macerası da devam ediyordu böylece. Ruslar böylece karşılarındaki en son büyük engel olan Lena Nehri’ne varırlar. Buralarda Yakutlar ve Yukagirler yaşamaktaydı o zamanlar. Dejnyov 1638’de Lena Ostrog’a (bugünün Yakutsk şehri banliyösü) geldiğinde Abakayada isimli bir Yakut kızı ile evlenir. Büyük bir ihtimalle yeni Yakut akrabalarından doğudaki nehirler ve topraklar hakkında bilgi almıştır.

Bu şekilde Lena Nehri’nin öte tarafındaki yerleri araştırmaya çıkan Dejnyov, Oymyakon denilen topraklara varır. Burası mutlak soğuk kutbu olarak bilinir. Leonid’in yeni zamanlarda yaptığı ölçümde hava sıcaklığı -49 idi. Burası Yakutlar ve Venklerden başka kimsenin kolay kolay yaşayabileceği yerler değildir.

Dejnyov’un da içinde bulunduğu tahsilciler Evrin adlı bir kabilenin liderini amanat olarak rehin alırlar. Bu kabilenin ödeyeceği yasağın garantisidir. Ancak Evrinler buna karşı çıkarlar ve Rus tahsildarların etrafını kuşatırlar. Birkaç gün süren çarpışmalarda iki taraftan da yaralanmayan kimse kalmaz. Her şey bitti derken Yakutlar ve Venkler Dejnyov’un yardımına yetişirler. Kazaklar hayatlarını bu şekilde kurtarırlar, ancak atlarının hepsi ya kaçmış ya da ölmüştür. Yürüyerek geri dönmeleri mümkün değildir. Tek yapılabilecek şey hemen yakınlardaki nehir üzerinden ilerlemektir. İşte bu olaydan sonra Dejnyov ve yanındakiler burada akan Kolıma Nehri’ni öğrenirler.

Nehire doğru ilerlerken Yakutların Tas-Kıstaabıt (insanların yaşadığı taşlık yer) Dağları dedikleri yere gelirler ve burada yine Yakutların Kisliyahi (Kişi) dedikleri fantastik doğal kaya oluşumlarını görürler. Bu dağ sırtını aşarak İndigirka Nehri’nin kıyısına varır ve sal inşaatına başlarlar. O zamanlar buralarının daha kalabalık olduğunu söylemek gerekir. Dejnyov ve ekibi dışında buraya zenginlikler peşinde koşan çok sayıda insan ulaşmıştır. Her birinin yolu farklıdır. Gittikleri yerlerde kasaba ve köyler kurmaktadırlar. Ancak şimdilerde o zaman kurulan yerleşim yerlerinden pek azı kalmıştır. Çünkü bu yerlerin kuruluşuna neden olan kürk hayvanları kayboldukça insanlar da buraları terk etmeye başlamışlardı.

Dejnyov ve yanındakiler İndigirka üzerinden kuzeye giderek Buz Okyanusu’na çıkmayı planlarlar. Burada deniz kıyısı boyunca Kolıma Nehri deltasına ulaşmak istemektedirler. Günümüzde buralarda mamut kemikleri ve dişi arayıcılarına rastlamak mümkündür.

Yoluna devam eden Dejnyov ve ekibi daha önce Rusların hiç görmedikleri topraklara ayak basarlar. Yerli halktan daha doğuda bulunan Anadır Nehri’ni öğrenirler. Oralarda çok sayısız kürk hayvanı bulunmaktadır. Ancak oralara gitmek için paraya ihtiyaç vardı. Rus İmparatorluğu yasak toplamayı biliyordu ama bu tür araştırma ekiplerini finanse etmeyi düşünmüyordu. Böylece büyük borç altına giren Dejnyov’un doğuya olan ilk seyahat denemesi başarısız olur. Önüne çıkan aşılmaz buz engeller geri dönmesine neden olur. Artık beş kuruşu kalmamıştır. Tam o sırada zengin bir tüccar aile yardımına koşar. Tam böyle bir seyahat planlanmaktadır ve deneyimli bir rehbere ihtiyaç vardır. Dejnyov bu fırsatı kaçırmaz. Böylece toplanan 7 gemi yola çıkar. Kolıma deltasından başlayarak, eriyen buzları takip ederek 3 gün boyunca ilerleyen gemiler Çukçi yerleşim yerleri olan kıyılara varırlar. Dejnyov’un Çukçilerle ilk diyaloğu biraz garip olur. Çünkü Çukçi dili bilen kimse yoktur aralarında. Tanımadıkları bu insanlara karşı dikkatli davranan Ruslar kıyıya verebilecekleri ne varsa bırakır ve gemiye dönerler. Çukçiler bırakılan malzemelerden bazılarını alırlar. Bunun karşılığında ise beyaz bir maddeden yapılmış el oyması hediyeler bırakırlar. Dejnyov hemen altın damarına rastladığını anlar. Bu Avrupa’da çok para eden Mors dişidir. Burada yaşayan insanların hayatı morslara ve burayı bir göç yolu olarak bilen gri balinalara bağlıdır. Tüm dünyada sadece Çukçilere, Eskimolara ve Aleutlara gri balina avlama izni verilmiştir. Dejnyov’un da içinde bulunduğu gemiler altı gün sonra dalgalı bir kıyıya ulaşırlar ve zorlukla demir atarlar. Altı günde bin kilometreden fazla yol katetmişlerdir. Bu yerin şimdiki adı Dejnyov Burnu’dur!

İşin ilginç tarafı Dejnyov hiçbir zaman coğrafik bir keşif yaptığını öğrenememiştir. Aslında vardığı yer Avrasya ve Amerika kıtası arasında bir bağlantı olmadığının kanıtıdır. Dejnyov burada karşılaştığı tüm halklara Çukçi demiştir. Ancak aralarında Eskimolar da bulunuyordu. Bölgenin en önemli Eskimo yerleşim yeri Naukan’dır ve kırklı yıllarda SSCB tarafından sınırların kapatılmasına kadar Alaska’daki Eskimo akrabaları arasında sıkı bağlar bulunmaktaydı. Günümüzde Naukan’da kimse yaşamamaktadır. Çünkü yabancılarla bağlantıları olduğu gerekçesi ile bu yerleşim yeri 1958’de lağvedilmiştir, sakinleri ise diğer kasaba ve köylere göç ettirilmiştir. SSCB artık yoktur, ancak Naukan’a dönmek isteyen kimse de kalmamıştır.

Dejnyov bu zorlu topraklarda yerel halk olmadan varolmanın mümkün olmadığını anlamış ve saraya yazdığı yazılarda buradaki halkların kültürlerinin korunması gerektiğini ifade etmiştir. Bir bakıma yerel halkların kültürlerine karışmama şeklindeki devlet politikasının temelini atmıştır. Farkında olmadan! Ancak burada Dejnyov ve yanındakilerin başına bir felaket gelir. Bugün nedeni bilinmiyor ancak Çukçi’ler gelen misafirlere saldırırlar. Aceleyle gemilerine kaçan kazaklar geç kalmışlardır. Denizde kopan fırtına ve kıyıdan gelen Çukçiler arasında sıkışan gemilerin çoğu batar. Yüzer halde kalan tek gemi Dejnyov’un da bulunduğu gemidir ve çok uzaklarda kıyıya vurur. Doksan kişilik ekipten sadece 12 kişi hayatta kalmıştır. Yürüyerek Anadır Nehri deltasına varan bu insanların yola devam etmekten başka çareleri yoktur. Deniz yoluyla dönmeleri mümkün değildir ve kış başlamak üzeredir. Dejnyov ve kalan diğerleri Anadır Nehri boyunca içerilere ilerlerler. 20 günlük zorlu, aç yürüyüşten sonra karşılarına Anaullar çıkar. Önce çatışma çıkar ancak daha sonra beraber yaşamak zorunda kalırlar. Dejnyov burada da imparatorluk adına işini yapar. Yasak toplar, ancak bunun gönderilebileceği bir yer ya da kimse yoktur. Geriye kalan Dejnyov ve yanındakiler artık bir daha evlerine dönemeyeceklerini düşünmeye başlarlar.

İki yıl sonra Anadır’a karadan ulaşan kazak birlikleri buraya gelirler. Dejnyov’un eve dönme şansı doğmuştur. Ancak seyahat sırasında neyi varsa kaybetmiştir. Topladığı yasak ancak devlet kasasına olan borcunu kapatmaya yetecektir. Bu yüzden eve değil yaşlı bir Anaul’un göstermeyi söz verdiği yere gitmeye karar verir. Anadır boyunca denize geri dönerler. Burada etrafında hiçbir yerleşim yeri olmayan bir mors yerleşkesine varırlar. Bu Dejnyov için El Dorado demektir. Dejnyov burada yıllarca kalır ve mors dişi toplar. Topladığı malı bizzat kendisi Moskova’ya götürür. Burada Ataman ünvanı alır ve zengin bir adam olur. Ancak Moskova’da uzun süre kalamaz. Sibirya’nın özgür doğası onu kendine geri çağırmaktadır.

Dejnyov ve onun gibi insanlar Moskova Knyazlığı’nın sınırlarını Pasifik Okyanusu’na kadar genişletmişlerdir ve bugünün Rusya’sı işte bu şekilde Dünya’nın yüzölçümü en büyük devleti haline gelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder